hesabın var mı? giriş yap

  • diktatörünün yaşadığı sarayın toplamda 13 özel uçağı varken, yangın söndürme uçağı olarak envanterinde sadece 2 kayıtlı uçağı olan ülkedir. oysa;
    "bizi kıskanıyorlar" diye her yerde demeç verdiği yunanistan'ın 27 faal uçağı vardır.

    2 yıl önce kayyum atadığı hava kurumu'nun pilotlarını teknisyenlerini işten çıkarıp, kuruma ait 5 yangın söndürme uçağını da çürümeye bırakmıştır.
    çünkü ihale ile rusya'dan 3 uçak kiralayıp günlük 1.3 milyon tl ödemek hoşuna gidiyordur.

    ülkesinin diyanet kurumuna milyonlarca bütçe ayırıp ormanlık alan olarak bir hayli fazla olan ülkesine bu ihaneti yapan diktatör, yağmur duasına çıkıp pek ala yangınları söndürmeye niyetli de olabilir.

    tarifeli uçağa binmeyi itibarsız sayanların ülkesi burası, ama yangın söndürme uçağını da kiralayan ülke aynı zamanda evet.

    neyse böyle ülkeler de var işte. bizim ülkemiz gibi herkes yerli uçak araba yapıp, uzaya falan çıkmaya niyetli değil anlayacağınız.

    şükredelim. amin

  • öğle yemeği tabi verilir temizlik tam günse ama sabah kahvaltısı yapmadan da gelinmez. biz işyerine gidince kahvaltı veren var mı? bi zahmet evde yesinler ya da yanlarında getirsinler.

    tam 1 saat kahvaltı faslı sürüyor yardımcıların. kahvaltı yaptınız mı diye nezaketen soruyorum, bir kere de evet yaptım diyen olmadı. e aç mı çalışsın mecbur hazırlıyosun misafire hazırlar gibi, sonra hayat hikayesi anlatma kısmı başlıyo. bir tane de dertsiz eşiyle sorunu olmayan görmedim. benim derdim bana yeter bide bir saat dert dinliyorum. sonra bir saat kahvaltı yapma, yarım saat kahve içme derken, saatim doldu şunlar yetişmedi diye kaçıyorlar.

    almıyorum artık yardımcı filan kafam rahat.

    edit: mesele asla bir kap yemek meselesi değil. herkes verir paylaşır ne varsa ama yarım saatte bir 10dk kahve sigara telefon molası, bir saat kahvaltı molası, bir saat öğle yemeği molası. bi de arkadaş oturmasına gelmiş gibi yayıla yayıla yavaş yavaş yeme olayı var. yahu işimiz var işte ye de kalkalım hayat hikayeni neden dinliyorum? e kaç saat duruyosun ki zaten? ben bu kadına habire yemek hazırlayıp bulaşıkla mı uğraşayım, yoksa temizliğin ucundan köşesinden yardım mı edeyim? -o çalışırken oturamıyorum- sonra o gittikten sonra bir bakıyosun her şey yarım yamalak yapılmış ve resmen kaçmış evden. bu noktada da kendini enayi gibi hissediyosun bide misafir gibi ağırlama salaklığı yapıp kalan işleri gene kendin yapıyosun. ee aç doyurmak mıydı amaç sadece? aman neyse işini hakkıyla yapan bana denk gelmedi size başarılar..

  • türkiye'de kimsede virüs yok ama türkiye'den giden herkes virüslü. burada taraflardan biri fena sallıyor ama kim?

  • amerika'da ozellikle universiteler bunyesindeki ogrenci klupleri araciligiyla yapildiginda cok buyuk mali faydalar saglanacak aktivitedir. hele bir de ucuz yerlerde yasiyorsaniz degmeyin keyfinize. bu gruplar araciligiyla bastan, uyelik parasi mahiyetinde bir 100-150 dolar verip, ilkinden sonraki her atlayisa 10-20 dolar gibi miktarlar odemek, piyasa ortalamasi dusunuldugunde cok daha akillicadir.

    bu vesileyle ne yapip edin, bir iki part time is ayarlayip para biriktirin, bu hobiyi edinin. soylememe gerek yok gerci ama istatistiksel olarak son derece guvenli bir spordur; zaten kazalarin cok onemli bir kismi da binlerce atlayistan sonra bir yenilik arayan profesyonellerin yaptiklari riskli denemeler yuzunden meydana gelir, korkmayin.

    aslinda korkun. hem de cok. cunku bu guvenli spora baslarken gececeginiz statik atlayis evresinde, sadece parasutun ipini ucaga baglamakla kalmazlar, sizi de oyle ucak kapisindan falan degil resmen kanatin ucundan atarlar. bunun nedeni ise atlayisin en onemli ogesinin (parasutun dogru duzgun katlanmis olmasinin yaninda) vucudunuzun asaga bakar vaziyette yay sekline getirilmesidir ki parasut acildiginda icine dusmeyesiniz, aglarina dolanmayasiniz. tabii ilk atlayanlar korkudan istemsiz olarak bacaklarini ice cektiklerinden ya da kollarini saga sola oynattiklarindan o yay seklini koruyamazlar, taklalar atarlar, attikca da panige kapilirlar.

    buna cozum olarak, atlayis yuksekligine cikildiginda kapi acilir, ruzgar hizla iceri dolusur diger sesleri bastirir, ogretmenin bakislari arasinda cessnanin kapisindan disari adim atilir ve kanadi alttan destekleyen dikmeye basilir. bu james bondvari hareketler, ellerin kanadi tutmasi ve yavas yavas kanadin disina dogru uzanmasiyla devam eder. bir noktadan sonra ayaklar birakilir ve ucak o hizda giderken, resmen kanat ellerle tutulur. butun bu fantastik hareketlerin meyvesi, ruzgarin bacaklarinizi kaldirmasi ve vucudunuzu yay bicimine sokmasidir. yani birkac saniyeligine gercekten de ucagin kanadina tutunmus gidiyor oldugunuz gercegini hayatinizin en icten ve masum hassiktiri esliginde kavrarsiniz, guner bey yardimci olsaniz edasiyla icerdeki egitmene bakarsiniz ve ya efendi efendi ellerinizi birakip duzgun sekilde dusersiniz ya da pilot ucagi saga sola sallayarak size yardimci olur.

    zira o noktadan sonra geri donmek diye birsey yok; ucaga bagli olan parasut kancaniz iceri geri girmek isterken kapiya takilirsa parasut tum hiziyla acilip disari cikar, bir saniyeden az bir surede ici ruzgarla dolar ve karsi konulmasi imkansiz bir gucle sizi ucagin govdesinin icinden gecmeniz gerektigine aldiris etmeden pesinden surukler. buna inanmiyorsaniz, atlayis oncesi yer egitimlerinde size gosterecekleri onlarca degisik kaza fotografina bakinca benden aldiginiz gunahlari teker teker sayarsiniz. bu arada bu fotograflari ve videolari da musterileri korkutmak icin degil, hangi istenmeyen durumda ne yapilmasi gerektigini bilin diye gosterirler lakin en azindan statik atlayista hersey birkac saniye icinde olup bittigi icin pek yararli olmazlar. yine de benim statik atlayislarin neredeyse hepsinde, parasut acildiktan sonra sag ve sol ipler sarmal halinde birbirine dolanmisti, bacaklarinizla kendinizi dondurerek onlari yavas yavas acabileceginizi o videolardan ogrenmistim. ( ama yine de daha kisa bir cozum yolu olan kucuk bir kiz cocugu gibi cigliklar atip altima isemeyi de ihmal etmedim)

    statik atlayislar bitince, ogrenilmesi gereken iki sey var. birincisi artik kanatlara tutunup atlamadan da yatay pozisyona gelebilmek. ikincisi de parasutu acmak icin bir elinizi sirtiniza uzattigizda, vucudunuzun o tarafinin daha az hava direncine maruz kalacagini ve bu sebeple o yana dogru donmeye baslayacaginizi bilerek, bunu dengelemek icin diger elinizi bos kalan tarafa dogru kaydirmak ve direnci dengelemeye calismak. eger parasutu birkac saniye icinde bulup cekemezseniz, on tarafta yedek parasut ipi vardir, onu iki elle gogsunuzden disari dogru cekersiniz ama yedek parasutlerin kontrolu daha seyrek yapildigindan (bir kre katlayip konuldu mu ya kullanilana kadar ya da 6 ay gibi uzun bir sure boyunca orada oyle kalir, surekli acip kurcalamak ipleri karistirabilir diye) ilkini acmaktan erken vazgecmemek lazim. bir de ikinci parasut sicarsa ("parasutun sicmasi", skydiving camiasinda hic acilmamasindan ziyade dolanmis bir sekilde acilmasini belirtir olsa gerek) ilkine geri donemezsiniz cogu zaman, acsaniz bile birbirlerine karisabilirler (oysa ki ilki duzgun acilmadigindan ikinciyi acmayi denerseniz, once ilk parasut cantanizdan ayrilir ondan sonra ikinci acilir ki birbirlerine dolanmadan rahat rahat gerilebilsin, sizi tek parca indirebilecek kadar hava direnci yaratabilsin)

    istatistiksel olarak isin en sakat kismi inisidir, nice yigidin bacaklari bu ugurda helak olmustur. ilk ogrenilmesi gereken sey, duzgun dusebilmektir. ornegin tam yere yaklastiginiz anda parasutun arka iplerini cekip "fren yaptiniz", yani arka tarafin ice dogru bukulmesiyle direnci arttirip bir sure havada asili kaldiniz. iste bunu cok erken yaparsaniz, asili durduktan bir iki saniye sonra birkac metre zart diye dusersiniz ve o arada bir daha fren yapamazsiniz. bu yuzden yerden 2-3 metre yukseklikte yapilmis bir erken fren sonunda dusus garanti olacagindan, kutuk gibi beklemek yerine, dizler hafif bukulmeli ve ayaklar yere degdigi anda bir kugu zerafetiyle tum eklemlerin yaylanmasi esliginde bir yana dogru dusulmelidir. normal inislerde de bacaklari hafif bukmek ve yere deger degmez kosacakmis gibi hazirlanmak lazimdir, zira skydiving parasutleri karga boku gibi dumduz asagi dusmez, yatay ve hafif egik olduklarindan ileri de giderler; indiginizde de bu hizi devam ettirmeniz dizlerinize fazla yuklenmeden inisi bitirmenizi saglayacaktir.

    artik bu noktadan sonra bambaska bir insansiniz, sanki yillardir bu camianin icindeymis gibi klavyeyi ele alip paragraflarca ogut vermemek icin hicbir neden yoktur.

  • elindeki en güçlü franchise olan james bond serisi, aslında en büyük zayıflığı da olan film yapım şirketi. daha önce de iflas etti, el değiştirdi, çeşitli yatırım gruplarının ve bankacıların elinden geçti. en son amazon 9 milyar doları çıkarıp masaya koydu. adlı alacak gibi ama özellikle james bond'un hakları ile ilgili kısıtlamalar satış sürecini yavaşlatıyor.

    peki ne sıkıntı var james bond serisinde? sıkıntı şu ki, metro goldwyn mayer james bond filmlerini finanse etme ve dağıtma haklarını elinde bulundurmakla birlikte, bu franchise ile ilgili sanatsal ve teknik haklar ilk filmden beri broccoli ailesi ve onların şirketi olan eon productions'da. taa rahmetli başkan kennedy başta iken jb'nin haklarını mgm'e satan albert broccoli, çok sıkı bir antlaşma imzalıyor mgm ile. bu antlaşmaya göre filmlerin senaryosu, oyuncu seçimleri, teknik detayları ve bir sürü konu ile ilgili nihai karar hakkı broccoli ailesinin elinde. geçen neredeyse 60 seneye, mgm'in onca kez el değiştirmesine rağmen bu antlaşma zamana direndi ve yürürlükte. albert broccoli'nin kızı barbara broccoli ve oğlu michael g. wilson onay vermeden daniel craig'den sonraki bond'u bile belirleyemiyor yani mgm.

    bu noktada amazon james bond serisini muhtemelen amazon prime video'da bir dizi, düzenli olarak 1-2 senede bir çekilen film haline getirmek, sinemada gösterime sokmadan direk stream etmek istiyor. kendi evreni olan bir bond, bu evrende çeşitli zaman dilimlerinde dizi, film, prequel, sequel falan şeklinde sömürmek istiyor amazon bu markayı. broccoli ailesi buna şiddetle karşı çıkıyor. zaten en son film no time to die'i mgm apple tv'ye 600 milyon dolara satacaktı, anlaşma tamamdı yine broccoliler karşı çıkınca iş yattı.

    keza dişi bond, siyahi bond gibi bir tartışma olacak olursa yine son söz broccoli ailesinde olacak. dişi bond'a sıcak bakmıyorlar, bunu da açıkça söylüyor. amazon 9 milyar doları çıkarıp masaya vurmasına, mgm'e ederinin neredeyse iki katını ödemesine rağmen antlaşmanın bir türlü imzalanmamasının nedenlerinden biri, mgm'in altın yumurtlayan tavuğunun horozunun başka kümeste olması yani.

    bir diğer sebepse mgm'in devasa kütüphanesinin adeta yağmalanmış olması. yüzlerce dizi ve filmin hakları zaten çeşitli kablolu kanallara ve streaming servislerine satılmış/kiralanmış durumda ve bu antlaşmaların süresi dolana kadar amazon'un bunları kullanma hakkı olmayacak.

    kaynaklar:

    https://variety.com/…on-james-bond-sale-1234979005/

    https://variety.com/…oli-michael-wilson-1203466601/
    ----------------------------------------------------------

    debe edit: (bkz: sma tip 1 hastası eda'ya yardım kampanyası)