hesabın var mı? giriş yap

  • açılın o zaman bu konuda çok dertliyim.

    nedir abi bu yaz ürününü kışın yeme merakı. neden ben kışın biber dolması, kabak, patlıcan, taze fasülye falan yiyim ki; kışın da lahanayı ıspanağı, pırasayı yerim, mevsim dönünce yazın ne varsa onu yerim. olmaz mı öyle?

    ama olmuyoooor yok. ulan bizim dolabımız bomboş, derin dondurucumuz tıka basa dolu, sanki savaş çıkacakmış gibi ganimet saklıyor, taze fasulyeler, kızarmış patlıcanlar, domates püreleri, ya hu böğürtlenleri doldurmuş, vişneleri falan. bunları biz mevsiminde yemedik bu kadar çünkü annem onları hep dolaba atmaya alır, evde bir derin donduruculu dolabımız var bi de sadece derin dondurucu aldı kadın ya, mutfakta iki tane dolap var, akşama ne pişirdin desem, çok yorgundum kahvaltılık yiyin der kesin ama derin dondurucumuz full abi.

    bi de kadınlar arası derin dondurucu içi savaşları var, her muhabbette yakalıyorum sen ne attın ben ne attım, bak bamyayı şöyle yap da at çok güzel oluyor.

    istifçi pezemekler!

  • genelde mitolojik olarak düşünülmüş ancak gerçekten yaşamış olma ihtimali olan ya da gerçek varlıklara dayanarak yaratılmış olan bir yaratık, mitolojik hayvan. ben en azından en eski ejderha miti üzerinden birkaç şey paylaşmak istiyorum, naçizane.

    ejderha miti ve geleneği en çok uzak doğu kültürleriyle özdeşleşmiştir fakat sadece bu kültürlerde yoktur. çin ve japon uygarlıklarındaki ejderha mitlerinin yanında antik mezopotamya, anadolu ve hellen kültürlerinde de ejderha tasvirlerine bolca rastlanır. hatta iskandinav mitolojisi'nde ve güney amerika'nın eski uygarlıklarında da (inka, maya ve aztek) ejderha mevcuttur. ilk bakışta ejderha kavramına uzak kültürler gibi gelse de, yunan mitolojisi'ndeki kraken ve iskandinav mitolojisi'ndeki jörmungandr, aslında bir tür deniz ejderhasıdır. (gerçi kraken daha çok ahtapota benzer. ) bu durumun düşündürdüğü ilk şey elbette antik çağlarda dünya çapında kültürel etkileşimin tahmin ettiğimizden çok daha fazla olması. ancak başka bir açıdan bakacak olursak, bu durum ejderha adlı bir hayvanın gerçekten yaşamış olabileceğini de düşündüren bir etmendir.

    kraken ve jörmungandr.

    iskandinavya'da ejderhadan bahsetmişken, lindworm'u da unutmamak gerekir tabi. o da şöyle bişey; isveç'te bir runik yazıt.

    bunu en çok, bilinen en eski ejderha tasvirlerinin olduğu babil mitolojisi'nde görüyoruz. bugün bilenen en eski ejderha tasviri babil yaratılış destanı olan enuma eliş'te geçen tiamat'tır. enuma eliş yaklaşık olarak m.ö 1600'lere tarihlendiği için, ejderha tasvirlerini de bu zamana tarihleyebiliriz. tiamat her ne kadar en eski mitlerde bütünsel bir varlık, ilksel deniz (aslında deniz bile değil, ilksel denizi çağrıştıran bütünsel ve soyut bir varlık) olarak düşünülmüş olsa da, enuma eliş'te tiamat ile marduk mücadelesi anlatılırken muhtemelen babilli katipler tiamat'ı tarif etmek kaygısına düşüp onu bir canavar, bir ejder olarak tasvir etmişlerdi.

    (bkz: #29290950)

    buna rağmen antik kaynaklarda tiamat'ın ejder olduğuna dair ne bir görsel ne de bir metin var. gerçi tiamat'ın yedi başlı bir ejder olarak tasvir edildiği bir duvar resmi vardır ama, o da yeni asur zamanına (m.ö. 7. yüzyıl), yani destanın yazılışından çok daha sonraya tarihlendiği için güvenilir değildir.

    yedi başlı tiamat ejderi.

    ama destanda tiamat'ı mağlup eden marduk'un evcil hayvanı olarak muşhuşşu adında bir ejderden beslediğini biliyoruz. bu ejder için marduk sürekli "islah edilmiş" ifadesini kullanır. bu yüzden bu ejderin tiamat olduğu düşünülüyor. tabi bu bilgi popüler kültüre çabuk yansıdı ve tiamat ejder olarak kabul edildi. ama kesin bir şey söylemek zor, zira çok az kaynak var.

    marduk ve muşhuşşu.

    bunun yanında mezopotamya'daki en bilindik ejderha tasviri babil'deki ünlü iştar kapısı'nda yer alan tasvirdir. bu tasvirin hem bugün de bildiğimiz bir hayvana, komodo ejderi'ne, hem de marduk'un ejderi muşhuşşu'ya benzemesi bilim insanlarını böyle bir hayvanın gerçekten yaşamış olabileceğine ya da en azından mitolojik ejderha tasvirlerinin gerçek hayvanlara dayandığı fikirlerine yaklaştırıyor. zira ilk bakışta zor gibi gelse de, yeni bulgular ışığında mezopotamya uygarlıklarının sandığımızın aksine güneydoğu asya (komodo ejderi'nin ana vatanı) ve çin topraklarıyla iletişime geçtiği artık neredeyse kesin gibidir.

    babil ejderi ve komodo ejderi.

    son olarak bir mesajlaşmadan esin alarak ejderha tasvirlerindeki kanat öğesi üzerinde durmak istiyorum. bildiğimiz gibi en eski çin ve japon ejderha tasvirlerinde kanat pek rastlanan bir uzuv değildir. bu kültürlerde ejderler çoğunlukla uçmazlar. ancak daha sonraki tasvirlere kanat ve uçma özelliği eklenmiştir. bu elbette fantastik kurguların bir ürünü olabilir ama ben bu eklentinin daha öncelere dayandığını düşünüyorum.

    uzak doğu'da ejderha genelde bir çeşit yılan, yani sürüngen olarak tasvir edilir. uzak doğu'nun ejder mitine uçma özelliğini önce hinduizm ve budizm'deki levitation, havalanma kavramı ve daha sonra da ortadoğu mitleri katmış olabilir. bildiğimiz gibi ortadoğu mitlerinde birçok mitsel yaratık uçma özelliğine sahiptir. mesela marduk da uçar, tiamat da. tanrılar, melekler, cinler vs. pek tabi olarak bunlar uzak doğu'dan gelen ejder mitinde etkili olmuş olabilir. ortaçağ'da ipek yolu üzerinden büyüyen iletişimin bu kültürel öğeleri birbirine karıştırmış olması ve bugün bildiğimiz mistik ejderha tipini oluşturmuş olması mümkündür.

  • başlık: sevgilim güney koreli soruları alayım

    1. evet beyler amı dar diğer sorular gelsin

    3.guney koreliler de japon demi panpa ?

    5. @3 cahil piç

    10. amı sansürlüdür kesin

  • doksan dokuz sene önce bugün, büyük taarruz başlamış ve ingiliz yetkililerin: “türkler bu tahkimatı altı ayda geçebilirlerse kendileri ile iftihar edebilirler.” diyerek övdüğü yunan ordusu ve yunan hattı adeta bozguna uğrayarak ağır kayıplar vermiştir. taarruzun ikinci gününde olayın ciddiyetini idrak eden itilaf devletleri izmir’de bulunan konsolosları aracılığıyla atatürk’e bir telgraf çekerler ve atatürk ile görüşmek istediklerini beyan ederler.

    atatürk ise telgrafında, kendileri ile 9 eylül tarihinde kemalpaşa’da(eski adıyla nif) görüşebileceklerini söyler. konsoloslar atatürk’ün bu cevabını saçma bulurlar ve telgrafa cevap vermezler. daha sonra gazi tarihe geçen o emri verir: ordular ilk hedefiniz akdeniz’dir ileri. bu emirden sadece birkaç gün sonra atatürk ve ordular gerçekten de 9 eylül tarihinde kemalpaşa’da olurlar ve ortalıkta ne bir konsolos ne de bir yetkili vardır. atatürk bu durumu nutuk’ta şöyle kaleme almıştır: “söz verdiğim gün ben kemalpaşa’da bulundum. fakat görüşme isteyenler orada değildi. çünkü ordularımız, izmir rıhtımında, ilk verdiğim hedefe akdeniz’e ulaşmış bulunuyorlardı.”

  • kusura bakmayın ama istanbulu beğenmek için o drone kadar yüksekten bakmak gerekir ona. sokaklarının arasında, evlerinin içlerinde hangi cehalet, geri kafalılık, hayata ve hakikate duyulan nefret ve haset hüküm sürüyor siz biliyorsunuz. denizi, boğazı, cami minare ışıkları, 4 levent trafiğiyse hoşunuza giden şey orasını bilemem. doğru düzgün kent planlaması yapılamamış bir şehrin binalarına bakıp mest olanlara gözlerini insanların yüzlerine çevirmelerini tavsiye ederim. bakalım istanbulda güleryüzlü ve mutlu kaç insan kalmış. hanginiz beşiktaş sahilinde şöyle denize nazır oturup soluklanabiliyor artık.

  • saglam bir fenerliyim.
    adamin sevinmesi ve bunu paylasmasi normal bir sey.
    normal olmayan bizim futbol kulturumuz, bizleriz.

    sonuna kadar kutlasin, yeter ki sporla ilgili belediye faaliyetlerinde tarafsiz olsun.
    baska bir seye gerek yok

  • bu kadın akp’yi terketmez, ona diyorlar ki akp parlementer sistemde hep iktidar kalır ama biz parlementer sistem dersek, dönmüş oluruz, şu an dönmeyelim, isteksiz gibi görünelim.
    sen şimdilik yolunu aç.

  • gittiği yerden geri dönmesidir. kalkıp gelsin, kızsın, bağırsın, dövsün bile beni ama yeter ki yanıma gelsin. annesini kaybedince insan 100 yaş birden büyüyor sanki. anne acısının ne demek olduğunu bilseydiniz erken de kalkardınız, yemek de yapardınız.. boş boş şeyler için söylenmezdiniz annenize. o ne diyorsa doğrudur, bilin. sizin iyiliğiniz içindir. kimse sizi anneniz gibi sevmez. kırmayın onları. hep derlerdi bana da. anlamazdım. of bile demeyin. çiçektir onlar.

  • saldırıyı yapan baş örtülü bir bayandır. ne acıdır ki 15 yıl önce bu baş örtülü bayanın hakları için mücadele eden insanlara da kelepçe takılıyordu. tartaklanıyordu.
    üniversite yıllarımda derme çatma barınaklarda başörtüsü çıkartılır veya peruk takılırdı. yağmurda çamurda içim sızlardı. okul girişlerinde isterlerse arabamda başörtülerini değiştirebileceklerini teklif ederdim. birçoğu reddetmezdi.
    benim gibi muhafazakar kesimden gelen ve sol kesimden birçok arkadaşım başörtüsü mücalesine destek oldular. fakat görüyorum ki üzerinden çok fazla yıl geçmeden mazlum, zalime dönüşmüş. kendisi gibi olmayanı yumruklayabiliyor. birazcık vicdan yahu....