hesabın var mı? giriş yap

  • bana kalırsa yurt dışı oy verme vergisi adı altında vergi alınsın 1000 euroyu ödeyen oyunu kime istiyorsa versin. bak nasıl düzeliyor herşey.

  • marvel studios ikinci black panther: wakanda forever fragmanını da yayınladı. ilk fragmanın incelemesinde bahsettiğim konular üzerinde fazla durmadan ikinci fragmandan biraz bahsetmek istiyorum.

    ikinci fragmanda ilk fragmanda olduğu gibi t'challa'nın cenazesi ile açılıyor. ama bu sefer namor'un sesini de duyuyoruz "sadece en fazla yıkılmış olan insanlar büyük lider olabilir" diyor. tahminim bu sözün muhatabının shuri olduğu yönünde. aynı zamanda büyük ihtimalle kendisinden de bahsediyor. o sırada talocan (atlantis) şehrini de görüyoruz. daha otantik bir tasarıma sahip. aquaman'de atlantis şehri son derece teknolojik bir şehirdi. mcu'nun o konsepte benzememek için böyle bir yola gittiğini söyleyebiliriz. aynı zamanda mcu atlantis'i olan talocan'ın orta amerika uygarlıklarından esinlendiği düşünülürse aquaman'e göre daha empati kurulabilir bir konsept yaratmış olabilirler.

    t'challa'nın ilk filmin sonunda vibranium'u dünya ile paylaşmaya hazır olması bir şekilde talocan'ı zor duruma sokuyor. şu an tahmin etmek çok mümkün değil ama su altında yapılan faaliyetler talocan'ı müdahaleye zorlayabilir. namor'da sürecin ana kaynağı olan wakanda'yı hedef alıyor olabilir. filmde diğer talocan'lılar namor'u k'uk'ulkan ismiyle anıyor. yani the feather serpent god. bu maya kültüründe inanılan bir tanrının ismi. böylece namor'a talocan'lıların tanrısal bir bağının olacağını düşünebiliriz. yalnız şöyle kilit bir nokta var. namor'un ayaklarında kanatlar var. kanatlar ona uçma özelliği veriyor. kanatlarının olma sebebi ise mutant gücü. bu olay ortaya çıktığında namor ve talocan'lılar arasında gerginlik olabilir.

    namor demişken ben şu ana kadar namor ile ilgili ne gördüysem çok beğendim. bu fragmanda aksiyonda daha fazla görüyoruz kendisini. uçma dinamiği harika yapılmış. superman gibi uçma yerine gerçekten ayaklarındaki kanatlarla uçtuğunu hissettirmişler. spider-man'in ağda sallanmasını da andırdı. ama tabi onu ayakları ile zıplıyor ya da yürüyor versiyonu gibi. çok beğendim. namor, wakanda'ya saldırığında anladığım kadarıyla wakanda'yı düşürmeyi başaracak. talocan'lılar yüzeye çıkmış görüyor. taht odasına uçtuğu bir sahne var. o sahnenin sonu ramonda için kötü sonuçlanabilir.

    shuri'nin yeni black panther olacağı artık bu fragmandan sonra kesin diyebiliriz. hem evren içindeki dinamikler hem de çizgi romanlar düşünülürse en mantıklı zaten shuri. fragmanın sonunda görünen kostümün detayarı shuri'nin genel makyajı ve takıları ile uygun. eşleşiyorlar. tabi akıllara bir önceki filmde killmonger'ın black panther'lere gücünü veren heart-shaped herp'ün kökünü kurutması geliyor. muhtemelen shuri teknoloji yardımı ile herb'ün etkisini kopyalamayı başaracak.

    ıronheart'ı da aksiyonda görüyoruz bu film biraz. ne yalan söyleyeyim hala ıronheart'ı bu hikayede tam olarak kafamda konumlandıramıyorum. sanki bu hikayede yeri yokmuş gibi hissediyorum. ama ıronheart sevdiğim bir karakter. dizisini de merak ediyorum. ryan coogler bu filmde karakteri tanıttıktan sonra dizi ile de belli ölçülerde ilgilenecek. önemli bir karakter mcu'ya katılıyor.

    son olarak attuma karakterinde de bahsetmek lazım. attuma, namor'un çizgi romanlardaki en büyük villain'ı. çizgi romanlarda olduğu gibi filmde de onun generali olarak ilk kez karşımıza çıkacak. namor gerçek manada bir villain değil. bir noktada hızı illaki kesecektir. attuma öyle değil. attuma gerçek manada kötü. bakalım o dengeyi filmde nasıl kuracaklar. dedikodular gerçek çıkar ve wakanda ile atlantis savaşının perde arkasında latveria ve doom çıkarsa, doom, attuma'yı direktman kontrolü altına da almış olabilir ya da hiç attuma ile uğramadan iki ülkeyi vibranium üzerinden karşı karşıya da getirebilir.

    özellikle she-hulk ve thor: love and thunder ile mcu kalite bağlamında en büyük testlerini verdi. iki projede şahsen en beğenmediğim mcu projeleri oldu. black panther: wakanda forever'ın mcu'nun tekrar şahlanacağı projesi olduğuna inanıyorum.

  • annem ve dayım bodrum'da kitap satarlarmış yirmili yaşların başında. cumartesi günleri annem çalışmayıp çiçek toplarmış dağlarda. bir gün yine yüksek bir rakımda çiçek toplarken bir kadın annemi yanına çağırmış. "paşam sizinle tanışmak istiyor" demiş. annem de anlamamış fakat "tabi" demiş. karşısında oturan kişi zeki müren olduğu için epey şaşırmış. sesini çok beğenirmiş. hala dinler.
    -kızım çok yorgunum yanına gelemedim. benim bahçemdesin. çiçek toplarken gördüm seni.
    -evet, çiçekleri çok severim.
    -hadi gel o zaman.

    saatlerce bahçede dolaşıp, en güzel çiçekleri seçip anneme vermiş. sahafa da gelmiş ondan sonra çay içmeye. öyle de kıymetlidir benim için. masada ne zaman zeki müren sohbeti açılsa annem sessizleşir. bir tek ben anlarım o an hissettiklerini. nur içinde yatsın.

  • tam disari cikma asamasinda oldugum ve anneme bi miktar jole sordugum anda karsima cikan talihsiz aciklama.

    - al yavrum
    - vazgectim anne, kilicimi getir bana.

  • yorgun parmaklarıyla çay bardağını kavradı; küçük bir yudumdan sonra gözlerime bakıp, hiç değişmemişsin dedi.

    sen de dedim.

    sesimdeki tereddüdü farketti, "hadi canım 22 sene geçti, 3 çocuk doğurdum, kilo aldım, kibar olma" dedi.

    - 3 çocuk mu, 1 tane demiştin telefonda?
    - üniversiteye hazırlanandan bahsetmiştim, bir de ikizler var. ya sende?
    - 1 tane, kız.
    - ne güzel, benimkiler de 2 kız 1 oğlan. ama oğlan çok üzüyor beni.
    - niye?
    - işte, boşandıktan sonra başedemiyorum, çok huysuz.
    - o çocukla mı evlendiydiniz?

    suratını ekşiterek hııı dedikten sonra, garsona baktı, bi çay daha verir misin.
    gözlerini masadaki boş bardağa dikti. ne aptalmışım dedi.

    - bilemezdin ki.
    - annem söylemişti. ondan koca olmaz dediydi. ama seni çok severdi. çok efendi çocuk, kibar çocuk derdi.

    sıkıldım bir an; konuyu değiştirmek istedim. annen nasıl? öldü, geçen sene . ne diyeceğimi bilemedim; başın sağolsun.

    gözleri buğulandı ama gülümsemeye çalıştı; sağol seninkiler? - aynı, emekliler işte.

    yumuşacık kahverengi gözlerine baktım..gülümsediği zaman düzgün dişleri yine ışıl ışıldı.

    - niye boşandınız?
    - çok kabaydı, sürekli hakaret, sürekli kavga, aşağılama..niye çekeyim dedim.
    - o kadar seneden sonra, 3 çocuk?
    - çekilmezdi, cehennem gibiydi hayat onunla. dayanamadım.
    - seviyordun.
    - aptalmışım dedim ya.

    22 yıl önce en son görüştüğümüz günü hatırladım; kusura bakma demişti, ben onu seviyorum, ne yaparsa yapsın. evet!
    peki demiştim. nasıl istersen.. şaşırmıştım, gururum kırılmıştı, ölecek gibiydim, çok seviyordum. hoşçakal o zaman deyip yürüyüp gitmiştim. o gencecik halimde kendime gelmem 2 yıl sürmüştü. içine kapanık, kırılgan birisiydim zaten. o yaz tanışmıştık. 2 yıldır beraber olduğu o çocuktan kavga edip ayrıldığı bir dönem olduğunu bilmiyordum tabi. ortak o kadar çok zevkimiz vardı ki..kitaplar, müzik, sinema.. o da benden etkilenmişti ama ben deli gibi aşık olmuştum.

    1 yıl sonra geldiği gibi o çocuğa dönmüştü. bir anda, kusura bakma ben onu seviyorum diyerek. kusura bakma? ne kadar kolay bir özür. klasik cümleleri de sıralamayı ihmal etmemişti: sen çok iyisin, daha iyilerine layıksın vs. eve gidip hüngür hüngür ağladığımı hatırlıyorum. sevgilimi kaybettiğim için mi? yoksa bir başkası için terk edildiğim için mi? ikisi için de..20 yaşında bir erkek için ağırdı be.

    - acıktım, bir şeyler yiyelim mi?
    tabi dedim garsona işaret ettim. tatlı isterim dedi. sütlaç.
    eskiden de çok severdi, tunalı'da el ele gezerken flamingo pastanesinde hep sütlaç yerdik. burnumun direği sızladı.

    - bana kızgınsın di mi?
    - yooo, nereden çıkarıyorsun. çocuktuk. nereden bilebilirdik ki? çok üzdün beni diyemedim, gülümsedim.
    - çok yorgunum, çok yalnızım; nafaka da vermiyor.

    gözleri yine doldu; ağlamaya başladı. neredeyse boş pastanedeki bir kaç kişi bize baktı. garsonlar bizim masaya kaçamak bakışlar atıp birşeyler fısıldaştılar.

    seni çok üzdüm di mi dedi. biliyorum hata ettim şimdi olsa..sustu. neyse dedim en azından çocukların var.

    - doğru. gözünün önüne düşen kumral telleri parmağıyla kenara attı. bu hareketini çok severdim, kumral saçlarını da.

    işe dönmem lazım dedim. telaşlandı, tabi dedi. evine bırakayım deyince gözleri parladı. gerçekten mi? elbette dedim; bu yağmurda yürü git mi diycem sandın? halâ çok kibarsın dedi.

    arabaya bindik. uzaktı evi; tarif etti. evin önünde durdum. el sıkıştık. arıycam dedi. ara dedim.

    -------

    edit : soran arkadaşlar için-bir daha görüşmedim..

  • mümkün olduğunca daracık kaldırımlarda şemsiye açmasınlar ne altlarından geçiliyor ne üstlerinden atlanıyor.