hesabın var mı? giriş yap

  • sizin icin gercekten çok mutlu eden bi olayı paylaştığınızda hic sevinmediği gibi, bunu bozacağına dair komiklikler şakalar yapması. öyle pat diye nefret etmezsiniz ama durup düşündürür bi. yanlış insanı mı yakın arkadaş belledim diye.

  • pisliği, dağınıklığıyla övünen şapşalların öve öve bitiremediği geyikler bütünü..

    - abi bizim evin dolabındaki muzu sucuk sanıyolardı yeaa.. makarnanın içinde başka canlılar vardı hahah..

    tamam amk en pis senin evin.

  • karizmaların tavan yaptığı fotoğraf çekimidir. özellikle hakan balta, sneijder ve riekerink'e çok yakışmış.

    işte o poz

    fenerli arkadaşlar kıskanmış olabilirler, sizinkilerin de efsane bir pozunu vereyim madem de bir yerleriniz şişmesin. buyurun

  • sosyopolitik koşullardır... doğu roma imparatorluğunun zayıflamış olması, selçuklu devletinin dağılmış olması, beylikler arasındaki politik ve kişisel çekişmelerin, entrikaların ve kurulan/bozulan sayısız ittifakın osmanlıların lehine işleyecek şekilde gelişmesi, yani kiminin "şans" kiminin "kader" dediği çok sayıda kontrol dışı faktörün bir araya gelmesidir...osmanlı pekâlâ diğer beylikler tarafından dağıtılabilir ya da yutulabilirdi, ama bu olmadı... belki diğerleri çok daha iyi bir devlet kurabilirlerdi, bunu bilemiyoruz.. bir devletin çok uzun süre devam etmesi bizatihi o devletin iyi bir devlet olduğunun da göstergesi değildir.. unutmayın ki firavunun devleti de binlerce yıldır devam eden güçlü bir devletti... keza nemrut için de aynı durum geçerliydi... ben şahsen osmanlı konusunda nötrüm.. bazen bakıyorum midemi bulandıracak şeyler görüyorum, bazen "haksızlık da yapma, bu kadar uzun sürede b u kadar çok sayıda yönetici arasından her türlü insanın çıkması normal" diyorum... sonuç olarak "ideal" bir devlet yapısı değildir, gelip geçmiştir, çok da saplantı haline getirmeme lazım.. ne olumlu ne olumsuz anlamda..

  • ismet berkan bey yakın aile dostumuz. kendisine whatsapp'tan sordum. "ne diyorsun ismet, enteresan bir haber değil mi?" dedim. "görüntüleri izledim, çok vahim" dedi. "ya ismet bi yürü git allahını seversen" dedim. "ben de ekmeğimin peşindeyim abi :(" dedi. "seneye bir özür patlatırım olur biter :p" diye de ekledi. "kel kafandan sen suçlusun ismet" dedim. daha mavi tık çıkmadı, du bakalım.

  • 20-25 yıl önceki şehir ve şehir hayatı. trafiğin az ya da hiç olmadığı, bisiklet kullanımının daha fazla olduğu, insanların daha fazla yürüdüğü, daha az arabaya bindiği, nüfusun daha az olduğu, fastfood restoranların en az sayıda ya da hiç olmadığı, sanayinin daha az ya da hiç olmadığı, tarım ve el sanatlarının daha fazla olduğu, asfaltdan ziyade doğal taş parke yolların olduğu, çevre kirliliğinin olmadığı şehirler için daha doğrusu bu hayale yakın şehirler için kullanılan tanımdır cittaslow.

    çocukların internet kafelerden ya da evindki bilgisayarlardan ziyade sokakta vakit geçirdiği şehirlerdir. çocuklara bu alanlar bırakılmıştır. bu şehirleri 20-25 yıl önce yaşadık, bitirdik ve kirlettik. ne kadar sahici bilmiyorum ama bu özlediğimiz şehirleri yeniden meydana getirme hevesi var cittaslow'da.

  • sonuna kadar katıldığım, fikret orman'ın açıklaması.

    "‘statta bira serbest olsun’

    her zaman söylüyorum statlarda hafif içki satılmalı. biz statlarımızı taraftarı çekebilecek yerler haline getirmeliyiz. bizim taraftarımız maç öncesi çarşı’da içiyor stada öyle geliyor. aynı şey f.bahçe ve g.saray için de geçerli. oysa taraftarımıza stadımızda light bira satabilsek istenmeyen olaylar da olmaz. istanbul’daki şampiyonlar ligi finali’nde bira serbestti ve hiçbir olay yaşanmadı."

    kaynak

  • aile işi olarak börekçiyiz. 20 senedir bu işi yapıyoruz.

    1.5 liraya sebep böreği geri alıp tepsiye koyan adam esnaf değildir. tamam abi 50 olsun canın sağolsun der geçersin. müşteriyi memnun edersin. bunun adabı budur. eğer ki o müşteri sürekli benzer şeyler yapıp 1-2 lira geçirmeye çalışan biriyse ancak o zaman o 1.5 liralık böreğin hesabını sormaya kalkarsın bu iş böyledir.

    bir de bir ihtimal o an tezgahta olan eleman iş yerinin sahibi değilse ve çok detaylı bir şekilde ondan hesap soruluyorsa adam kasada bir dengesizlik olmasın diye o 1.5 liranın peşine düşmüş olabilir. ama yinede çalışanından 1.5 liranın hesabını soracak işletmeden de hayır gelmez. neresinden tutsan ofsayt. eyyorlamam bu kadar.

  • türkmen evine bir şıh misafir geldi. içeri buyur edip köylülerle birlikte odaya aldılar. köylüler "ne keramet edecek!" diye ağzının içine bakarken, şıh arada bir irkilir gibi yapıp “hoşt” diyordu.

    köylüler bunun bir keramet olduğunu anladılar ama ne kerameti olduğunu anlayamadılar! merakla sordular: “ya şıh hazretleri, nedir o arada hoşt dediğin ?..”

    şıh: “bir köpek kabe'nin duvarına işeyecek gibi niyetleniyor. onu görüyorum tabii ki, hoşt diye kovalıyorum…”
    köylülerin itikadı bir iken bin oldu…

    olanları kapının eşiğinden dinleyen evin hanım ağası sofrayı hazırladı. herkesin önüne üzerinde et olan pilav geldi…
    şıhın tabağında ise sadece pilav vardı…

    şıh bir süre etsiz tabağa baktıktan sonra, kapıda beliren hanım ağaya “benim tabağımda et niye yok, bunun bir sebebi var mıdır ey hatun?” diye sordu…
    hanım ağa yaklaştı, tabağı ters çevirdi, onun etlerini pilavın altına koymuştu. pilavın altında etlerin gözükmesiyle elindeki kepçeyi şıhın kafasına indirdi:
    “ulan tabağındaki eti görmedin de, kabe'deki iti mi gördün deyyus!"

    not: fakir baykurt'un on binlerce kağnı hikaye kitabından alıntıdır