hesabın var mı? giriş yap

  • 5 6 yaşlarındayım, kız kardeşim yeni doğmuş, hasta ve güçsüz. istanbul'un yeni yerleşim yerlerinden birinde, çamurdan sokakları olan bir semtte yaşıyoruz. daha duvarlarındaki beton kururmamış bir kooparatif dairesinde kiradayız. duvarlar yeşil ve sürekli küflü. kardeşim sürekli hasta.

    ben de muz seviyorum. 1 kere mi ne yedim ama olmaz böyle bir lezzet abicim. kokusu, kabuklarını yana doğru açarak yeme durumu falan. böyle bir şeyin ağaçta kendiliğinden yetişmesi ibretlik yani. işte hatırlarım kardeşime güç bela muz alırlardı, annem bi parça verirdi sonra da tembihlerdi beni, "oğlum kardeşin hasta diye bunları yemesi lazım, çok pahalı alamıyoruz" diye. o evde o muz dururdu da ben gidip bir tanesini yemezdim, arada sırada kese kağıdını koklardım ama yemezdim.

    kız kardeşim evlendi şimdi, geçen gün onlara gittim, bir tabakta meyve getirmiş. dilimlenmiş muzlar... onlar öyle yenmez ki.

  • adamın birinin, hiç bir baltaya sap olamamış ebleh bi oğlu varmış. adam da zengin ya, oğluna paso iş kuruyormuş, oğlan da paso batırıyormuş işleri. adamcağız "bir defa daha şansımızı deneyelim bakalım" demiş, entegre et tesis kurmuş oğlu için. neyse fizibileteler hazırlanmış, fabrika, tesis, allah ne verdiyse kurulmuş, baba da oğlunu bir makinanın başına getirip anlatmaya başlamış:

    "bak oğlum, bu makinanın bu tarafından ineği sokuyorsun, öbür taraftan sosis olarak çıkıyor. anladın dimi çocuum?!"

    çocuk da ebleh ebleh sırıtıp:

    "ehuaa! çok iyi yaa! peki babaa, burdan sosisi sokarsak öbür taraftan inek olarak çıkar mı?"

    adamcağız derin bir iç geçirmiş ve cevap vermiş:

    "hayır evladım. maalesef o teknoloji yalnızca ananda var..."

  • 11 yaşımdan beri yılın belli dönemlerinde beni perişan eden literatüre göre migrenden de şiddetli olan baş ağrısı. yıllardır farklı doktorlara gitmeme rağmen bir tanesi de çıkıp bu küme baş ağrısı demedi. hep işe yaramazdı verdikleri haplar. nihayet kendi göbek bağımı kendim keseyim dedim ve ağrının seyir hattını, o bölgedeki damarları ve sinirleri tıp literatürüne dalarak öğrendim ve bağlantılı ağrıları araştırırken nihayet "cluster headache" sonucuna ulaştım. bizde de aslında küme baş ağrısı adı altında çalışılmış ancak yeteri sayıda araştırmanın olmadığını gördüm. ilk iş bu alanda bilimsel faaliyet gösteren akademisyen nörologlarımızla görüştüm. kesemediler malesef çünkü kesmek şu an eldekilerle mümkün değilmiş. ancak sebepleri üzerinde hepsinden biraz bilgi topladım. şu an 30'larımdayım. bu bilgilere ulaşalı birkaç yıl oldu, ve o günlerden beri birtakım yöntemler geliştirdim. uzatmadan sadet bilgilerine geçeyim.

    nasıl anlarız?
    - yüzün sadece bir tarafı ağrır. sağ veya sol tarafı.
    - göz arkasında müthiş bir yangın olur ve göz kapağı iner, gözyaşı kontrol dışı akmaya başlar.
    - parmakla özellikle gösterilebilir ağrı noktası / hattı.

    hangi dönemlerde gelir?
    - iklimin doğrudan etkisi var. hızlı mevsim geçişlerini sevmez. kimisi kıştan yaza geçişte, kimisi yazdan kışa geçişte; kimisi de her ikisinde yakalanır buna.

    ne kadar sürer?
    - cycle denilen bu nöbet dönemleri bir ila iki hafta sürer ortalama. kriz, günde bir kez de yaşanabilir, daha fazla da olabilir. kimisi gece yarısı yatağından uyanır, kimisi kalkınca yakalanır, kimisi öğlen. sıcaklık ve oksijen seviyesiyle alakalı.
    - kriz ani gelir, 40 dakika içerisinde şiddet zirveye çıkar ve hafifler. gün boyu sürmez. vurur allak pullak eder gider. geriye kafasını sağa sola vurmuş, yorulmuş, hayattan bezmiş, en sonunda pes edip olduğu yere yığılmış bir hasta kalır.

    olası sebepleri nelerdir?
    - ani sıcaklık değişimleri
    - oksijensizlik
    - sigara - dumanı
    - alkol
    - aşırı sıcaklar
    - aşırı nemlilik
    - aşırı kurular
    - sinüzit
    - burun eğriliği
    - sürekli yoğun ışık
    - kolesterol
    - dehidrasyon
    - hipertansiyon
    + stres

    aşırı sıcak - nemlilik - kuruluk haricindekiler nöbet dönemi haricinde etki yapmıyor ama bahsettiğim gibi mevsim değişikliklerinde bunlara özellikle dikkat etmek gerek.

    çözüm var mı?
    - onca nörolog kontrolünden sonra çözüm yok diyorum. sadece relpax denilen ilaç bir nebze rahatlattı. o da 6'lı oluyor sadece ve 30 gün içerisinde 7.sini atmak yasak. o denli güçlü.

    net çözüm yok ama önerilerim var.
    - ağrıyan bölgedeki damarlar şişip sinirleri sıkıştırınca s.o.s moduna geçiyor sinirler yani beyin acı algılıyor diyeyim ben. mücadele bu mantık üzerine kurulmalı.

    örneğin: eskiden yılda üç kez olurdu bende ama antalya'ya taşındığımdan beri sadece yazları tutar oldu. kışları serin güzel çünkü öyle hızlı sıcak-soğuk yapmıyor. ama yazları o bunaltıcı nemli sıcaklar kabusum.

    -mevsim ne olursa olsun gece yatmadan uyuduğunuz odayı havalandırın, oksijen dolsun içeri. hafif omuz-baş dik konumda yatmak daha rahat solunum yaptırıyor. hatta breath right kullanıyorum ağrı döneminde rahat nefes almak şart yani.
    serinlik hissi iyidir.
    klima varsa ortamı kurutmasına izin vermeyin ara ara havalandırın nem girsin hafif içeri kurtarır.
    sıcakta egzersiz yapmayın hatta uzun mesafe yürümeyin nemli ise hava.
    sinüziti azdırıcılardan uzak durun
    gözler yorulmasın o da sinirleri tetikler
    tansiyonu ne yükseltiyorsa uzak durmak şart yoksa damarlar şişiverir sonra da kesiştiği sinir hatlarını sıkıştırır gerisi malum.

    ağrı vurunca ne yapmalı?
    - panik yok dağıtacak ama kısa süre sonra geçecek bu bilinçte olmak lazım yoksa sakinleşmek zor.
    - temin edebiliyorsanız oksijen tankı edinin hemen dayayın temiz havayı.
    - okaliptüs kremi ile masaj yapın ersağın masaj kremi iyi geldi bana. migreni olana okaliptüs kötü gelir aman dikkat.
    - tansiyon yükselmiş demektir bu halde, damarlar şişmiş olacağı için söylenenin aksine buz koyun diyorum ağrı noktasına. ama sadece ağrı noktasına ve on / off modunda yani iki üç saniye koy iki üç saniye kaldır.
    - sakin sakin nefes almaya çalışın
    - istediğiniz sakin nefes temposunda başınıza masaj yapın
    - yatmayın, oturun. illa yatacaksanız 45 derece diklikte yatın ve ağrılı tarafın üzerine yatmayın.

    aklıma gelen bu kadar şu an için. yine hatırladıkça editlerim.

  • "orakl"ların yaşadıkları veya geçerli oldukları dönem mö 700 ile ms 300 arasındaydı. sözcüğün üç anlamı vardır ya da üç şeyi tanımlar; birinci anlamda "orakl" tanrıların konuştuğu kişidir, ikinci anlamda geçerli yani güncel olan tapınak veya çekinilen, saygı duyulan tanrıdır, üçüncü anlamda ise tanrı tarafından kahin aracılığı ile verilen cevaptır. batı anadolu'nun yani iyonya'nın bağrında bulunan söke yakınlarındaki didim apollo tapınağı 1700 öncesine kadar yaklaşık ikibin yıllık bir "orakl" merkeziydi. antik dünya'dan günümüze gelen bu baş döndürücü tapınak, geçmişe terk ettiğimiz ve unuttuğumuz görkemin ve de gizemin muhteşem bir örneği olarak gözlerimizin önünde hala durmaktadır.

  • -follow uplarımız ne durumda. hala feedback alamıyorsak biraz daha push edelim. deadline yaklaşıyor. schedule'un çok gerisinde kaldık. updateler ile ilgili bi meeting set edip finalize edelim artık.