hesabın var mı? giriş yap

  • debe editi: bu entry'nin debeye girdiğine hem sevindim hem şaşırdım. radyosu şeklinde yanlış yazdığım kelimeyi rasyosu olarak düzelteyim bu vesileyle.

    doğa tarafından karton bardak gibi disposable kabul edilerek gereğinden fazla çoğaltılarak hazır bulundurulmamız, kullanılmamız ve atılmamız.

    insan neslinin devamı, doğurgan kadın sayısıyla limitlidir ve mevcudun onda biri sayıda erkek insan neslinin devamı için yeterlidir.

    oysa doğa, seçimini yaparken yine de kadın erkek sayısını dengede tutar. bunun temelinde kadınların sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak karşı cinsten arkadaş ve sevgili rasyosu tutturma motivasyonu olduğunu hiç sanmıyorum.

    doğa kadınları seviyor ve onlara gümüşlükte duran kristal bardaklar gibi davranırken, bize karton bardak gibi davranıp fazla fazla üreterek, işçi arı muamelesi yapıyor. haddinden fazla miktarda olmamız nedeniyle de aramızdaki rekabeti sürekli diri tutuyor.

    karton bardak olmanın en zor yanı neyse, erkek olmanın da en zor yanı o bence.

  • efsane.

    josef de souza'nın basın toplantısında, tipik bir spor muhabiri sorusu soruluyor;

    "buraya gelmeden önce kiminle konuştunuz, kimler size bilgi verdi? şu an galatasaray'da oynayan alex telles veya fernandao ile konuştunuz mu?"

    josef de souza ise şu cevabı veriyor; https://youtu.be/1xa5_c8hnxw?t=270

    "ne alex telles ile, ne de fernandao ile konuştum. yalnızca alex de souza ile konuştum ve buraya gelişimde onun sözleri etkili oldu."

    bir kulüpten hak etmediğiniz şekilde gönderilmiş olabilirsiniz. futbolu bırakmış olabilirsiniz. refere ettiğiniz yerden binlerce kilometre ötede olabilirsiniz. binlerce kilometre ötedeki ülkede birkaç kötü adam, arkanızdan atıp tutmuş olabilir.

    yine de oraya gitmek isteyen biri, sırf sizin sözlerinize bakarak kariyer planı yapıyorsa ve daha önemlisi, size kötü anılar bırakan bir yere olan vefanızı koruyorsanız, yalnızca büyük bir oyuncu değil, büyük de bir adamsınız demektir.

    teşekkürler kaptan.

  • öncelikle rezalet puanım 0/10. 2018 ocak ayında aynı firmadan jbl e45bt kablosuz kulaklık satın aldım. 1 hafta sonra bir yerinde kılcal çatlak farkettim, benim yapmam imkansızdı çünkü 1 haftada taş çatlasın 1 saat kullanmadım ve yere falan düşmesi imkansız. neyse aradan aylar geçti o çatlak büyüdükçe büyüdü ama dedigim gibi o süre zarfında o kadar az kullandım ki varlığını bile unutmuştum. en son 2019 ocak ayında kulaklıgın padlerinin mavi boyasının kulagıma çıktığını farkettim, padlere de baktım böyle erime gibi değişik bir şey olmuştu. avukat olmadığımdan mütevellit aztek bilişimi arayıp sakince durumu izah ettim ve aynı cevabı ben de aldım. ve yine avukat olmadığımdan mütevellit aldığım cevaba istinaden dedikleri şekilde kargolamayı kendilerine yaptım. sonuç mu? 1 hafta sürmedi ücret iadesini banka hesabımda görmek. avukat egonuz olmasaydı şimdiye ürünü zaten iade göndermiştiniz. geçen gün otobüs gbt'sinde öndeki kızın ısrarla avukatım ben diyerek kimlik göstermeyip zorluk çıkarttığından beri avukat oldugunu sürekli belli eden insanlar gözüme çarpmaya başladı zaten.

  • üst sınıftan takla atabilen çıkmayınca matematik dersinin ortasında sınıftan çağırılıp gömlek ve kumaş pantolon ile takla atıp matematik dersine geri dönmem. o zamanlar karizma hareket buydu, hayat güzeldi...

  • gerçekten ilginç bir tercih. şehirlerde ve adreslerde hiç rastlayamazsınız kuzey-güney-doğu-batı terimlerine. adres tarif ederken de kullanılmaz.

    -falanca bakanlık nerede hemşerim?
    -atatürk bulvarından kuzeye doğru devam edin...

    gibi bir diyaloğa asla rastlayamazsınız. burada sadece aşağı-yukarı-sağ ve sol vardır. hatta aşağının kime göre aşağı olduğu da bazen bir tartışma konusudur.

  • çok mantıklı bir söz. mesela bence aslında sağlık hizmetleri de yetersiz değil ama insanlar hasta olup hastaneye gittiği için öyle gibi duruyor. veya eğitim sistemimiz süper ama öğrenciler okula gitmese farkedilecek ancak. hatta sırf internete giriyoruz diye siteleri sansürlüyorlar, halbuki kimse internete girmese sansüre de gerek kalmaz. koskoca bakan yanlış mı bilecek?..

    (bkz: ne hoş olurdu maarif şu okullar olmasa)

  • kurban bayramında ziyarete gidilen aile dostu büyüğümüz yaşattı o tadı bana.
    abi aşiret reisi, eve gittim, koca salonda sandalyeler duvar diplerine dizilmiş, sen de 50 ben diyeyim 70 tane koca koca adam, sandalyelere oturmuş eller dizlerin üzerinde kafa önde oturuyorlar. bizim abi de ikili koltuğa oturmuş tespih çekiyor, arka bahçede de kurban eti pişiriliyor.
    neyse abi beni severdi çağırdı, gittim yanına oturdum konuşmaya başladık o arada önümüze et getirdiler, abi de bak bu eti öyle herkese vermem gel beraber yiyelim diyince dedim çok güzel et geliyor, taktım çatalı attım ağzıma, lan çiğne çiğne gitmiyor, ağzımda büyüdü de büyüdü yutamıyorum eti.
    abi de nasıl beğendin mi güzel mi diyor, ağızdaki et bir lokmayken bir kilo oldu çiğnenmiyor anasını satayım.
    sonunda abi bu et ne eti dedim, cevap verdi ama anlamadım ne dediğini, bir daha sordum

    taşşağı oğlum taşşağı dedi.

    zaten yutamamışım, e çıkarsak çok büyük ayıp. bir on dakika daha çiğneyip güç bela yuttum ama üzerinden neredeyse on beş sene geçti, şunu yazarken bie tadı geliyor ağzıma.

    debe editi: lan taşşak yedik dedik debeye çıktık yarrağı yedik desek uzaya çıkacağız herhalde, yapımda ve yayında emeği olan herkese teşekkür ederim.