hesabın var mı? giriş yap

  • ülkenin en büyük sanayi şehirlerinden biri olmasına ve nüfus olarak da 4. en büyük olmasına rağmen 2013 yılında hala demiryolu bağlantısı olmayan şehir. inanılır gibi değil.

  • yaygın kanının aksine vardır böyle bir durum..

    şu şekilde gelişir:

    dekoltesi görünen bir bayan görüldüğünde, "hanfendi ayakkabınızın bağı çözülmüş", veya, "hanfendi yere para düşürmüşsünüz" şeklinde uyarılır.

    dekoltesi görünen kız ister istemez öne eğilecektir.

    siz ne sanmıştınızki?

  • diyelim iliski bu yil bitti. iliskinin baslama yili 2004. yugoslavya vardi lan o zaman. yeni yikilmisti. putin, bush, tayyip gibi dunya liderleri yeni yeni isimlerini duyurmustu. saddam, arafat, kaddafi, bin ladin dunya gundeminin en populer isimleriydi. lebron liseyi yeni bitirmisti. messi'yi kimse bilmezdi. xavi genc yetenekti. robben chelsea'de yine 53 yasinda idi. jose mourinho'nun saclari siyah idi. twitteri gectim youtube, facebook falan yoktu. ayrilmadan once bi daha dusunun. beraber bi tarih yasamissiniz amk. david seaman hala kaleciydi. freddie mercury'den sonra 2.biyikli ingiliz.

  • taraf'ın yazı işleri müdürü.

    defne joy evinde fenalaşınca doktor bulmak için sokağa çıkmış, bulamayınca geri dönmüş.

    işte sağa sola akıl verenler bunlar..

  • yolda biraz hızlı yürünür, mekana oturunca;

    b : çok hızlı yürüdük, terledik baya. benden ter kokusu geliyor mu?

    o : hayır, benden?

    b : çok hafif. ben de ondan sordum zaten ama sıkıntı yok terin soğuyunca geçer.

    aslında yola çıkmadan önce kokuyordu, en azından hızlı yürüyünce kokuyorum demek ki falan diye düşünür de dikkat eder dedim. (bana kalsa söyleyip insanları kırmaya gerek yok ama yine başka biri rencide eder de mahcup olurlar diye uyarmakta fayda var.)

  • utangaçlığın temel sebebi kişinin toplum önünde yapacağı bir hatadan dolayı küçük düşeceğini düşünmesidir. dolayısıyla kişinin toplum önünde hatalar yapması veya toplumun normlarına aykırı davranması sonucu ne olacağını görmesi gerekir. yani, çıkın sokaklarda saçmalayın, kızılayda veya taksimde palyaço kıyafetiyle gezin, amfiye bir çizgifilm karakterinin kostümüyle gidin, telefonunuza mesaj geldiğinde melodisi osturuk olsun gibi gibi. ha sonunda ne olacak, korktuğunuz kadar küçük düştüğünüzü görmeyeceksiniz, aksine özgüvenli ve eğlenceli bir erkek olarak görülüp kızlardan ilgi görebilirsiniz. daha ne olsun.

  • yeni bir yaşa giren birinin yazabileceği bir başlığı bulamadığım için girdiğim yaş olan 26'nın altına bir şeyler karalamanın uygun olabileceğini düşündüm. izninizle:

    çeyrek asrı geride bıraktım, 27 yaşında ölen starlara 1 senecik daha yaklaştım. bu bir seneye 2 single, 1 uzun metrajlı film, 3 anadolu turnesi sıkıştırmayı düşünüyorum. hehhh, güldürme çocuk. 1 senelik ömrün kaldı, gez dolaş eğlen, seni bekliyorum öptüğüm yerde dese azrail; ''önümüzdeki 1 sene o kadar yoğunuz ki başımı kaşıyacak vaktim yok, çok çalışmam lazım, bilgilerinize'' deyip cc'ye allah'ı, bcc'ye de müdürü eklersin.

    sigaram, kokom, otum yok. alkol desen, kim yataklara düşmüş şuncacıktan. kumar hiç bilmem, ki iddaa hiç oynamadım, hatta elime geçen tek kupon babamın oynadığı sayısal lotolar, onu da teleteks'ten sonuçlara bakarken elime alıyorum. yemekleri tuzlu yemem. sadece sabahın ilk çayını ağzım tatlansın diye şekerli içerim, diğer sıcak içeceklerime şeker atmam. bununla beraber biraz böbrek taşım, mütemadiyen burun akıntım ve tatlı bi baş ağrım var. gözlüksüz göremediğim, gözlüğümü bulamadığımda da emekleyerek gözlük aradığım bir gerçek.

    bana çok konuşmuyorsun, çok sessizsin, dinlemiyorsun diyorlar. 26. yaşımda da demagoji, küçüksemecilik ve samimiyetsizliğin olduğu her ortamda suskunluğumun ve somurtkanlığımın devam edeceğini cânı gönülden umuyorum. prosedür gereği ve bir iki güzel hatıranın hatırına bunlara katlanıyorum.

    26. yaşımda da sokaktaki her kedi ve köpek benim kedim, köpeğim; her bebek benim bebeğim. onları siz de sevin. başlarını okşayın, gülümseyin. kedilere pisi pisi, köpeklere moh moh, bebeklere de abiiiiiiim ablaaaaaam diye seslenin. karıncaları ezmeyin, lamalara tükürmeyin, horozları dövüştürmeyin, ayıları oynatmayın. gül dikin ellerinizin değdiği yere, atlara su verin, daha bir sevin dağları.

    seviyorsanız konuşun, hiç ayrı kalamıyorsanız evlenin. hediye olarak saksı çiçekler alın, onları birlikte besleyin, büyütün. çocuk yapın çocuk. güzel isimler verin bebeklerinize. benim oğlum olsa bir adına da münir korum mesela. kızım olursa da nihal ya da yonca, belki zarife. annesi ne der bilmem ki, vardır aklında onun da isimler. konuşuruz.

    barbunya, biber dolması, karnabahar, mantar, kapuska, bezelye, taze fasulye, yumurtalı ıspanak, havuçlu sulu patates gibi yemekleri çok seviyorum. umarım bunları son nefesime kadar yiyebilirim. etsiz yapın şunları lütfen. sebze yemekleri etsiz güzel. dışarıda yediğim hiçbir yemek annemin yaptığı yemek kadar güzel olamadı. ben razıyım dışarılarda doymamaya; annem çok yaşasın, çok eli ayağı tutsun, yapsın yine en güzel yemekleri.

    26 senede konuşacak bir şeyler birikti, anlatmak isterdim. araya bi vtr girip yaşamımdan kesitler izletmek isterdim. çay koyup sizleri de dinlemek isterdim. ama ocakta yemeğim var, gitmem lazım.

    benim adıma son sözü orhan veli yazacak, ezginin günlüğü söyleyecek. ben zaten en çok orhan veli gibi yazar, ezginin günlüğü gibi söylerim:

    ''bakakalırım giden geminin ardından;
    atamam kendimi denize, dünya güzel;
    serde erkeklik var, ağlayamam.''