hesabın var mı? giriş yap

  • 1952’nin aralik ayinin ilk haftasinda londra'da yasanan ve binlerce kisinin olumune neden olan hava kirliligine verilen isim. literature the killer fog olarak gecmistir. bahsi gecen yilda londra’da oturanlar ısınmak icin her zamankinden daha fazla miktarda komur yakmisti. yine ayni donemde elektrikli tramvaylar kaldirilmis, yerine benzin ve mazotla calisan binlerce otobus alinmisti. butun bunlara ruzgar akisinin azligi da eklenince ciddi bir hava kirliligi meydana geldi. sehrin ustunu dumanlı sis bulutu kapladi ve bir haftadan fazla kaldi. yuksek ozon seviyesi kalp atislarında duzensizliklere sebep oldu; nefes alma guclugu yuzunden pek cok kisi hastanelere basvurdu. ilk gun 135 olan olu sayisi ikinci gun 500’e cikti. ve uc hafta boyunca gunluk olu sayisi 200 kisinin altina dusmedi. ingiliz hukumeti baslangicta olumlerin kirlilik yuzunden meydana geldiğini kabul etmek istemedi; ancak halkin baskisi ve bilimsel delillerin ortaya cikmasi sonucu hava kirliligi konusunda ciddi onlemler almak zorunda kaldi. bu olay tum dunyanin hava kirliligine bakis acisini degistirdi. o gune kadar insanlar hava kirliligi ile oyle ya da boyle yasamaya alismis ve kabullenmisti. fakat bu olay ile birlikte havayi kirleten endustriyel kuruluslara bircok sinirlamalar getirildi. konu ile ilgili detayli bilgi ve resimlere http://www.npr.org/…es/features/feature_873954.html adresinden ulasilabilir.

  • anket yapmıştım zamanında. allahım çok zor işti. 180 lira için çalmadığım kapı kalmamıştı. bu işi deneyimledikten sonra gördüğüm tüm anketör arkadaşlara önce gülümser, insan gibi selamlaşır, sonra dinler, sorularını cevaplarım. yüzüme o kadar çok kapı kapanmış, o kadar azar işitmiştim ki yaşadığım stresi ölsem unutmam.

  • (bkz: sivas)

    sivaslı bile durmuyor sivas'ta. internette dolaşan "kürdistan" ya da "büyük israil" haritalarına bakıyorum hep sivasa kadar almışlar ama sivasa girmeyi hiç düşünmüyorlar.

  • amber heard ve johnny depp arasında geçen ve beni çok etkileyen, rahatsız eden tartışma kaydı. kendi yaşadıklarımı gördüm resmen. karşında her fırsatta, her sorunda sana saldıran, seni suçlayan, konuşmana izin vermeyen, konuştuğunda her kurduğun cümleden cımbızla bir şeyler çeken ve onlarla tekrar saldıran bir kadın. bu şekilde iletişim olmaz. iletişim kuramıyorsan da o ortamdan uzaklaşmak en iyisidir.

    benim için çabalamıyorsun diyor. çabalamamaktan kastettiği; bağıra çağıra kavga etmemek, birbirine bir şeyler fırlatmamak, şiddet uygulamamak, o an uzaklaşıp tarafların sakinleşmesi için fırsat yaratmak. bence johnny depp en iyisini yapıyor. çünkü insanlar sinirliyken, öfkeli iken, birbirlerine bir şeyler fırlatıyor ve şiddet uyguluyorken sağlıklı bir şekilde tartışılamaz ve kesinlikle olaylar daha da şiddetlenir ve daha da kötü bir hal alır. karşında sürekli sana saldıran, sürekli suçlayan bir kişi varken yapabileceğin en doğru şey o ortamdan uzaklaşmaktır.

    karşında bu şekilde sana sürekli saldıran bir kişi varken ça-ba-la-ya-maz-sın. adım atamazsın. zeytin dalı filan uzatamazsın. böyle bir durumda karşılıklı adımlar atılmalı değil mi? sen adım atıyorsun ama karşındaki saldırmaya devam ediyorsa adım madım atamazsın. atmamalısın da. çünkü karşındakinin istediği sorunu çözmek, ilişkiyi düzeltmek filan değil. karşısındaki kişinin koşulsuz olarak ona biat etmesini istiyor ve sürekli tartışacak bir şey bularak mağduru oynamak istiyor. çünkü egosunu mutsuzlukla besliyor. bu tarz insanları mutlu edemezsiniz. bunlar ne olursa olsun mutsuz olacak, tartışacak bir şey bulurlar.

    amber heard’ ın yaptıklarını -sadece bu kayıtlarda değil- johnny depp yapsa adam linç edilirdi, belki de hukuki ceza alırdı. tam bir ruh hastası. ben olsam bu zamana kadar bile yanında durmazdım bu kadının. bir de adama benim için çabalamıyorsun diyor. sözlükte de benzer başlıklar açılıyor. (bkz: bir kadın için çabalamayan erkek)

    adam sussa psikolojik şiddet, konuşsa şiddet, bağırsa şiddet, ona vurana vursa şiddet, tartışmada şiddet varken karşılık vermeyip kaçınca korkak. ne istiyorsunuz? ne yapalım? erkek sürekli kadının etrafında pervane olsun, aklı olmasın, karşı bir görüşü olmasın, kadının her dediğini kabul etsin, sürekli onun için bir şeyler yapsın, tartışmasın, kadın bağırırken ve şiddet uygularken kaçmasın, gel dediğinde gelsin, git dediğinde gitsin, her türlü komutu alarak istediklerini yapsın, bazen de komut vermeden istediklerini tahmin ederek de istediklerini yapsın. affedersiniz ama s.çarım ben böyle ilişkiye. ben istemiyorum. yalnız yaşarım daha iyi.

  • entry: devlete dava açmak üzereyim yardım edin

    entry: aranızda avukat var mı bilmiyorum, inşallah vardır ve bana yardım eder.

    beyler nüfus cüzdanımda kangurubu diye bi ifade yer alıyor, ben kanguru değilim!

    bi kaç avukata mail attım cevap bekliyorum..

  • elektrikli araçların emisyona yol açmadığı iddiası teoride doğru olmakla beraber pratikte o kadar da doğru olmayabilir. mamafih, kullandıkları elektriğin üretim şekline bağlı olarak bu iddia ya doğrulanabilir, ya da yalanlansa dahi konvansiyonel motorlardan daha az emisyona sebep oldukları şeklinde yorumlanabilir.

    1) kullandıkları elektrik eğer rüzgar, güneş gibi yenilenebilir elektrik kaynaklarından karşılanıyorsa bu söylem doğrudur. bu araçlar sıfır emisyonla çalışırlar.

    2) eğer kullandıkları elektrik standart doğalgaz çevrim santrallerinden veya nükleer santrallerden karşılanıyorsa da, içten yanmalı motor ya da gaz türbinli motorlardan daha az emisyona sebep oldukları öne sürülebilir. bunun nedeni, bu şekilde üretilen elektriğin kullanıldığı durumda dahi, elektrik santralleri hep en yüksek verimi sunan devir bandında çalıştıkları için daha geniş bir devir bandında operasyonel olarak çalışmak zorunda kalan içten yanmalı motorlara nazaran kullanılacak enerjiyi daha yüksek termal verimle üretmeleridir.

    ileri düzeyde optimize edilmiş bir kombine doğalgaz çevrim santralinde termal verim %60'ın üzerine çıkabilirken, herhangi bir içten yanmalı motorun verimi dizel motorda bile %50'yi zar zor geçebilir. bu da elektriğin üretim şeklinden bağımsız olarak, elektrikli araçları daha çevreci yapacaktır. bu konuyu otomobil özelinde daha önce incelemiştim.

    lilium jet firması ise olaya çok daha farklı bir yaklaşım getirerek, elektrikli hava taksi yapmak üzerine bir misyon ile yola çıkmış görünüyor. 4 sene önce tum'da okuyan doktora öğrencileri tarafından kurulmuş olan bir şirketin günümüzde 100 milyon dolarlık bütçeye ulaşması türkiye'den bakınca imkansız görünmesine rağmen, almanya gibi bir ülke için hiç de şaşırtıcı değil.

    şehir içi ulaşım ağı için yaratılan yollar, buna sebep olan trafik ve hava kirliliğini düşürmek ve insanları taksiden daha ucuza ve daha hızlı şekilde seyahat edebilir hale getirmenin kuşkusuz teknoloji deyince aklına savunma sanayinden başka bir şey gelmeyen bir ülkede çok da ciddi bir anlamı olmayabiliyor.

    araç aerodinamik olarak vtol* yani dikey iniş/kalkış yapabilecek şekilde kanat arkası flaplere entegre edilmiş ve elektrikle sürülen 36 tane elektrik motoruyla donatılmış bir şekilde tasarlanmış. seyir modundayken, gereken taşıma kuvvetinin yarısı kanatlarla diğer yarısı ise motorlardan elde edilen itkiyle sağlanırken, tırmanma ve/veya iniş modunda ise flapler dikey açı haline getirilerek vtol özelliği kazanmasına yardımcı oluyor.

    5 kişilik yolcu taşıma kapasitesi ile 300 km maksimum menzile ulaşan aracın vtol özelliğine sahip olması özellikle istenen hemen her yere iniş kalkış yapabilmesi nedeniyle olmazsa olmaz bir özelliktir.

    elektrikli hava araçlarının tasarımındaki en zorlayıcı nokta ise enerji yoğun bataryaların geliştirilmesinde yaşanan temel sıkıntılardır. burada iki temel sorun vardır.

    1) öncelikle enerji yoğunluğu düşük batarya daha çok ağırlık demektir ve ağır bir tasarım ise daha yüksek bir taşıma kuvvetine ihtiyaç duyarak daha fazla enerji gerektirecek ve faydalı yük/toplam yük oranının düşmesine yol açacaktır.

    2) enerji yoğunluğu arttıkça bataryalardan geçecek akım da artacağından dolayı bataryalarda aşırı ısınma sorunlarıyla karşılaşılacaktır. bu sorunu aşmak içinse, ya yüksek sıcaklığa dayanımı olan malzemelerin geliştirilmesine çalışılarak ya da bataryaların soğutma sistemlerini geliştirmek üzerine çalışılacaktır.

    aslında bu konuya uzak birisi bile bugün bu sorunu akıllı telefonlarının şarj süresi üzerinden yaşamaktadır. telefonların çok uzun sürede şarj olmasından birçok kullanıcı şikayet etmektedir. şarj aletinin üzerindeki yazıları okursanız, orada çıkış akımını gösteren bir değer bulursunuz. daha yüksek çıkış akımına sahip bir şarj aleti kullanırsanız, telefonunuzun daha çok ısındığını ama daha kısa sürede şarj olduğunu görürsünüz. bu durum başta hoşunuza gidebilir ama birkaç haftaya kalmaz şarjınızın daha çabuk bittiğini fark edince iyice canınızı sıkabilir. bunun nedeni üzerinden daha yüksek akım geçmesi sonucu daha çabuk ısınan bataryanın ömrünün azalmasıdır.

    elektrikli araçlarda da aynı şekilde benzer sorunlar farklı sistemlerde yaşanmaktadır. bugün elektrikli hava araçlarının önündeki en önemli engel olarak enerji yoğun batarya üretiminde karşılaşılan sorunlar görülmesi ile telefonların şarj olma süresinin fazla uzun olmasının temelinde aynı gerçek yatmaktadır. hatta küçük hacimli aşırı beslemeli motorların yaşadığı sorunlarda hemen hemen aynıdır.

    küçük hacimli bir sistemden daha çok enerji elde etmeye çalışmak her zaman için soğutma sorunlarını da beraberinde getirecektir ve bize buna söyleyen termodinamiğin kurallarıdır. bu nedenle, insanların daha rahat bir hayat yaşaması için gösterilen bütün çabalar özelinde bu kuralların içindeyken nasıl bir gelişim mümkün olabilir sorusu içinde gösterilebilir.

    lilium jet firması ise, sahip olduğu vizyonla evinizden havaalanına ulaşımınızı taksiden ucuza ve çok daha kısa sürede mümkün kılmaya çalışarak hayatınızı kolaylaştırmanın yollarını bulmaya çalışmaktadır. kuşkusuz bu startup başarılı olur da bunu hayata geçirirse, sistemi iyileştirmek için çok daha fazla yatırım yapılmasının önü daha büyük bir yatırım ivmesiyle açılacaktır.

  • zengin olduğu tahmin edilen insanlara 'siz' diye hitap ederken yaşça çok büyük olsa bile fakir olduğu tahmin edilen insanlara 'sen' diye hitap etmek.

    hem medeniyetsizlik hem yapaylık.