hesabın var mı? giriş yap

  • insanın içini acıtan koalalar.

    lan zaten üşengeçin tekisin, kırk yılın başı böyle bir şey yapıyorsun. az dikkatli tutunun şu ağaca.
    yavrım ya, düştükten sonra da aşşağıdan hala sesleri geliyor.

    bi de alttaki youtube'a yükleyen adamın açıklamalarını okudum, 6 metreden düşmüşler ama ciddi bir şey yokmuş. ertesi gün devam etmişler atraksiyona.

    üzücü.

  • can yücel'in şu şiirinden haberi bile olmayan insan beyanıdır

    "zenginlik; sabahları poğaça yiyebilmektir.
    zenginlik; merdivenleri yardımsız çıkabilmektir.
    pencereden bakıp, yoldan geçenleri görebilmektir.
    her akşam kendi kapını kapatabilmektir.
    saçının okşanmasıdır.
    kolundaki saatin geleceği göstermesidir.
    bir sonraki hafta için plan yapabilmektir.
    güzel günleri bekleyebilmektir.
    bazen bir tabak makarnadır.
    bazen iki tane domates ve bir taze ekmektir.
    kendine inanabilmektir.
    zenginlik varlığından mutluluk duyabildiğin herşeydir...
    fakirlikse...
    bir kez tanıyıp,
    sonra yokluğunu öğrenmektir."

  • -123 hulusi?
    -burdayım öğretmenim..
    -156 serkan?
    -burdayım öğretmenim..
    -183 ercan?
    -ercan buradaaa.. ercan buradaaaa.. uzak mesafedeeeeaa… sırayla kaloriferin buluştuğu noktadaaaaa.. deniz tarafına bakan pencere kenarındaaaagh..
    -lan olm lan. bi sus lan! şimdi yiyeceksin benden beş kardeşi.
    -hayrettin yapmaaaa.. hayrettin yapmağhh..

  • karbondioksitin suda çözülme formu karbonik asittir. kola gibi gazlı içeceklerdeki asit budur kısaca. bir suya ph ölçüm cihazı koyup pipetle içine üflerseniz(co2 urettiginiz icin) ph düşecek, su asidik hale gelecektir. evde deneyebilirsiniz.

    karbondioksitin suda çözünürlüğü oksijene kıyasla 35 kat daha fazladır.
    25 derece sıcaklıkta 1 bar altında 1.45 g/l yani. oksijen için bu değer 40mg yani 0.04 g/l'dir. yani okyanuslarda üretilen oksijenin büyük kısmı atmosfere karışır, karada üretilen karbondioksit ise okyanuslara karışma eğilimi gösterir.

    ve fakat karbondioksit atmosferde ve suda çok fazla miktarda bulunmaz, nitekim bitkisel organizmalar fotosentez yaparak bu karbonu tutarlar.

    dünyadaki oksijen üretiminin(fotosentez) %80'ini okyanuslardaki mikroorganizmalar (fitoplankton) gerçekleştirir.

    fitoplanktonların ürettiği organik materyalin %45'i diatom grubu fitoplanktonlardan gelir. bu organizmalar silisyum kaplı bir hücre çeperine sahiptirler. çok güzellerdir aslında.

    işte hikaye tam olarak burada başlar. biz insanların ürettiği karbondioksit miktarı okyanuslarda çözülmeye devam ettikçe, okyanusların ph'ı düşer, su asidik hale gelir. bu süreç belli bir noktadan sonra diatomların silis kabuklarını eritir ve kitlesel olarak ölmeye başlarlar.

    diatomlar ölürse dünya'da oksijen üretimi %35 civarında düşer. böyle bir düşüşün sonu insanlığın sonu da olabilir. kaldı ki bu yazmış olduğum olaylar silsilesi küresel ısınmanın onlarca etkisinden sadece bir tanesi.

    malesef bazı bilimle alakası olmayan çapsız insanlar (such as donald trump) kendi kendilerine fetva verip küresel ısınma diye bir şey olmadığını, varsa da insan kaynaklı olmadığını ileri sürüyorlar. denial diyorlar psikolojik travmalarda buna, reddetmeyi seçiyor başına gelen felaketi.

    tamam küresel ısınma insan kaynaklı olmasın hadi senin güzel hatrına. ee karbon emisyonu insan kaynaklı, zira yaktığın her yakıt karbondioksit üretiyor.

  • izmir depreminde umke ekibi olarak denizli'den izmire geldik. deprem alanına gideceğiz ama ekip aceleyle çıktığı için yemek yiyemedik. yol üzerinde köfteci yusuf yazan yere girdik. şefim, bize en hızlı ne oluyorsa getiriver dedik. üzerimizde umke forması olduğu için yardım ekibinden olduğumuzu anladılar. bize getirdikleri köfteyi hızlıca yedik. hesabı istedik.
    sizler iyi ki buradasınız. bunlar, müesseseden diyerek tüm ısrarlarımıza rağmen para talep etmediler. ne yalan söyleyeyim, duygulandım. böylesine ince, temiz düşünen vatansever firmalara şahit oldukça duygulanıyorum.

    köfteleri lezzetli, yanında getirdikleri salata, meze, meşrubatı bitirmekte zorlandık. daha önce hiç gitmemiştim ama bundan sonra sürekli uğrayacağım.

  • insan ana kucağını ya da çocuk koltuğunu kemerle, isofix'le sabitlemeyecekse neden alır anlaşılır gibi değil. belli standartları karşılayan bir koltuk, doğru şekilde takıldığında araba takla attığında bile bebeğin kılına zarar gelmemesini sağlayacak kadar güvenlidir.

  • ingilizce olan pneumonoultramicroscopicsilicovolcanoconiosis "çoğunlukla yanardağlarda bulunan çok ince silis tozunun solunmasıyla oluşan hastalık" anlamına gelen ve aslında everett m. smith tarafından yalnızca en uzun ingilizce sözcük olması için yaratılan ve çoğulu da (pneumonoultramicroscopicsilicovolcanoconioses) aynı derecede uzun olan bir sözcük

    pneumono = akciğerlerle ilgili (latince, yunanca'dan)
    ultra = ötesi (latince, "ultraviyole"deki gibi (morötesi))
    microscopic = oldukça küçük (latince/eski ingilizce, yunanca'dan mikron, küçük, ve skopos, görünüş)
    silico = silis (latince)
    volcano = yanardağ (latince)
    coni = toz ile ilgili (yunanca: konis, toz)
    osis = hastalık / durum (yunanca)

    bu şekilde bölüp okunabilir.

    kaynak : wikipedia