hesabın var mı? giriş yap

  • 7 öğrenci bir eve doluşulur. sürekli "gürültü yapıyorsunuz" "eve geç geliyorsunuz" "merdivenlerde ses yapmayın" "bu kadar kişi eve doluşmayın" uyarılarıyla rahatsız eden apartman sakinleri, "gaz kaçağı var siz iyi misiniz" diye sormaz. tüm öğrenciler ölür. ertesi gün "zaten içiyorlarmış" denir.
    öğrenci evinde yaşanabilecek en dumur olaylar bunlardır.

  • hayatımda bu kadar kezbanca ve ezik bir şeyi ilk kez okudum. ınşallah trollsundur. ınşallah.

    bi de utanmadan profesyonelim yazmış. hahahahahaha. ben kizin yerinde olsam ve böyle bir kezban beni kovsa işe duygusal ilişkilerini karıştıran müdürüm var diye hayvan gibi mobbing davası açardım. üstüne twitter ekşi vb her yerde de şirketin bu politikasını anlatırdım. şirket de kendisini rezil eden bu yeni kezoş müdürü atardı. zaten hikaye feyk bence. hahahah. çünkü değilse, o ne dandik firmadir ki işe yeni giren müdürün pat diye adam atmasına izin veriyorlar. zaten bu kadar kezbanini kurumsal firmada yönetici yapmazlar.

    edit: bir de kadını tehdit etmiş ya. allahım hikaye gerçek galiba. kimler kimler yönetici oluyor yarabbim. tez elden atılırsın umarım işten "sayın yönetici ". özel hayati ise karıştıran kendisi, bir de utanmadan kiza "özel hayati ise karistirma" yazmış. hahahahha. şimdi anlıyorum çoğu yöneticide niye ego olduğunu. kendilerine güvenmiyorlar ve bunu böyle bastırıyorlar demek ki.

    ımza: yönetici

  • 2 üst katımda komşular var. çocuklar o kadar çok koşuyor ki bina komple sallanıyor. bir üst kat komşum, köpek aldı ve ev ahalisinden birisinin temizlik takıntısı var. günde 3 defa süpürge açılıyor. köpek sabaha karşı havlıyor. tüm apartmanda yankılanıyor. 2 alt komşum, havlama sizden mi geliyor diye geldi üst kata yönlendirdim. kaç defa dedim. saldırmamak için kendimi zor tutuyorum. sinir stres hastası yaptılar. elim ayağım titriyor artık. günlük hayat gürültüsü bile evde büyüyor. çünkü ben gürültü yapmıyorum. evden çalışıyorum. şu anda ev de değiştiremiyorum ki değiştirsem ne kadar fayda edecek. taharet musluğu sesi duyuyorum ya taharet musluğu! be hayvan oğlu havyan lan bu evi 3 cm perde betonla mı yaptın be itin evladı!? evde yürürsen davulun içindeymiş gibi ev sallanıyor. yeni bina. ne yapacağım bilmiyorum. kafayı yiyeceğim. bunun bir yönetmeliği, bir şeyi yok mu? tüm türkiye'yi adamlar bu şekilde inşa etti. kaçış yok. müstakil evi olan semtler ya çok fakir ya çok zengin. nasıl olacak?

    ya kardeşim normal ülkelerde, eğitimli insanlar sınıf atlıyor, kendi sınıflarındaki insanlarla mutlu mesut yaşıyor. parayı bu mağara itleri buldu. şimdi paraları ile kafamızı s*kiyorlar. bize kakaladıkları leş evlerde bizi yaşamaya mahkum ediyorlar. aynı kendi inşa ettikleri bu ucubeler ülkesindeki gibi. her alanda gerileme yaşanır mı be her alanda!! bu işler yurt dışında nasıl oluyor kardeşim? insanlar bir arada nasıl yaşıyor. en rahat olması gereken yer, senin cehennemin oluyor. daha da çok evlere kapanmak durumunda kaldığımız şu günler katlanılmaz halde.

    edit: imla

  • dersini ciddiye alan matematik, fizik hocasından daha aşağı değildir.
    be pezevenk. matematiği, fiziği ciddiye alan hocanın izinden gidip cern de araştırmacı mı oldun da burada salak salak konuşuyorsun. çizmek bir çeşit algılama şeklidir. etrafına öküz gibi bakmanı engeller. detaylara dikkat etmeni sağlar en basitinden. senin gibi düşünen hanzolar tarafından bu ülkede resim dersi bir saate indirildi. herkes muhasabeci olsun, mühendis olsun. tasarım denen şey gökten yağıyor zaten. eğitim ile hiç alakası yok. hırbo. duvarlarıda griye boyayalım. ha olur da birgün firma sahibi olursun, logonu da sen yaparsın reklam filminide iphoneunla çekersin. öküz.

  • black mirror'ın 3. sezon 5. bölümünün ismidir.

    yine tamamı charlie brooker’a ait olan senaryonun yönetmeni jakop verbruggen. başrollerinde malachi kirby ve madeline brewer‘ın olduğu bölümde 2014 yapımı zaman paradoksu temalı predestination filminde karşımıza çıkan sarah snook da bulunuyor.

    men against fire, senaryonun gidişatı itibarıyla en çok 1. sezon 2. bölüm olan “fifteen million merits”i andırıyor. bir nevi uyuşturucu benzeri yöntemle sistemin içine yerleştirilen insanlar sorgulamadan kendilerine söylenenleri yapmak zorunda bırakılmışlardır. çeşitli etkenler sebebiyle sistemi sorgulamaya çalışan stripe’ın, tüm gerçekleri idrak etmesinin ardından tekrar sistem tarafından öğütülmesi bölümün ana konusunu oluşturuyor. bu yönüyle 1.sezon 2. bölüm ile birbirlerine olay örgüsü bakımından benzediği söylenebilir. bölümün sertlik dozu ise 2. sezon 2. bölüm “white bear”ı akıllarak getiriyor.

    ilerleyen yıllarda askeri bilimkurgu alanında kült olarak sayabileceğimiz yapımlar arasında girmeyi daha şimdiden garantileyen men against fire, tüm bölümler içinde kendine ön sıralarda yer bulabilecek denli iddialı olmayı başarıyor. insanı birçok konu hakkında sorgulamaya iten bölümün güçlü yanlarından biri ise yaratılan atmosfer.

    dünya üzerinde var olan tüm devletlerin ve o devletlerle çeşitli sebepler dolayısıyla sürekli bir çatışma halinde olan silahlı örgütlerin ideolojisi ve hayata bakış açısını son derece tutarlı bir şekilde anlatmayı başaran bölüm, etkili bir sistem eleştirisine imza atıyor. distopik bir dünyanın hakim olduğu bu gelecek portresinde insanların öldürmek için nasıl bir psikolojiye sokulduğunu görüyor ve savaş denen olgunun ne kadar anlamsız olduğunu yeniden idrak ediyoruz.

    bu bölümde, teknoloji ile birlikte insanın duyarsızlaşması, vicdan denen olgunun bedenini terk etmesi, başkaları tarafından rahatça kontrol edilebilecek canlılar haline gelmesi gelecek adına endişe verici boyularda resmediliyor. katı bir distopya izlediğimiz bölüm, dizinin klasik havasını son derece başarılı bir şekilde devam ettiriyor ve sezonun son bölümü öncesi izleyicilerine sert bir darbe indiriyor.

  • bir arkadaşım dedi, müteahit akraba var vs ile değil de rakamlarla bakmak isterseniz mevcut duruma işler şöyle;

    2018 ocak-temmuz dönemi satılan konut sayısı: 769.000
    2017 ocak-temmuz dönemi satılan konut sayısı: 770.000
    2016: 712.000
    2015: 731.000

    sayılar bir birine yakın, henüz bir olumsuzluk gözükmüyor.
    şimdi bunlar satılan tüm konutların sayısı. bize önce lazım olan sıfır konut satışları. çünkü yan sanayi, işçi, aşçı, taşeron, nakliyeci sıfır satılan konuttan besleniyor. (2. el konut satışı ise devlete biraz vergi kazandıran, emlakçıya kazanç sağlayan ülkeye katkısı olmayan bir işlem).

    2018 ilk kez satılan konutların tüm satılanlara oranı: %47

    2017 ilk kez satılan konutların tüm satılanlara oranı: %47

    2016: %46
    2015:%46

    hiç bir sapma yok. şimdi bu departmanda da işler iyi gözüküyor, devlet vergisinden vazgeçti, zararına kredi verdi derken 4 yıldır istikrarlı satış rakamları ve stabil bir ortam var gibi sayılar çıktı diyebilirsiniz. ama bunun aksini söyleyen şu verileri görmezden gelirseniz;

    bunlardan ilki toplam konut stoğu. yukarıda verdiğim verilere paralel olarak konut stok miktarı da aynı kalsaydı ver elini 2023 diyebilirdik. ancak kazın ayağı öyle değil. yapılan konut arzı çalışmasına göre istanbul'da şubat 2017 konut stoğu 173.000 adet olarak hesaplanmış. 2018 temmuz'da ise benzer bir çalışmada stok 220.000 adet olarak inanılmaz bir artış göstermiş. bu konu ile ilgili çok çalışma olmadığı için veri istanbul'da mevcut. stok artış miktarı 1.5 yılda %27, satışı yapılan konut artışı ise %0.

    arz'ın %27 artıp, talebin aynı kalması çok olumsuz bir veri. bildiğiniz gibi kapitalizmin en büyük krizi ürün yokluğu değil ürün bolluğudur.

    2. önemli veri ise konut üretim maliyeti ile ilgili. tüik konut maliyeti için bir index belirlemiş ve 2015 yılı maliyetleri baz alıp o yıla 100 demiş. sonraki yılları 2015 ile kıyaslayarak hesaplamış. şu an 2018 temmuz itibari ile bu index 160. bir evi üretmek için %60 fazla para harcanıyor. satılan ev fiyatlarının bunu çevirip çevirmediğine bakmak gerekli. ev fiyatları 2015 sonrası enflasyon kadar artsa dahi bu %40 olurdu. ancak ev fiyatları bu kadar dahi artmadı. hatta şu an ev fiyatları neden aynı ve düşmüyor diye beklenti içerisinde olan bir grup insan var. yani bariz bir kârlılık düşüşü söz konusu.

    son konu ise eylül itibari ile konut alım gücü, bu bir öngörü ve çok temel bir mantığa dayanıyor. mb faizi 6.25 puan arttırdı, konut kredileri de bu sebeple yükseldi. yani kredi çekmek isteyenin eline vurdu mb şu an. sektörel genişlemeye rağmen satış rakamları aynı devam eden emlak sektörü artık bu performansı da sürdüremeyecek ve otomotivin yaşadığına benzer bir düşüş yaşayacak diye ön görüyorum. daha kötü olan devlet otomotivde vergi indirimi ile sektöre hala destek verebilir, konutta bu mermiler çoktan harcandı.

    özet olarak elde kalan ürün artmış, kârlılık düşmüş, konut alım gücüne sert bir darbe geçen hafta vurulmuş, devletin sektöre destek olacak mekanizması kalmamış. arkadaşlar emlak sektörünün özeti budur.

  • izmir'de askerlik yapanlar genelde tepeciği görüp geldiği için dikkate almadığım önermedir. neden tepecik diye soracak olursanız, izmirliler anlamıştır asker-tepecik ilişkisini.

  • tenis maçı seyretmek için tv'yi açmış ergenin halet-i ruhiyesini parçalayan olay.

    "sharapova servis mi kıracak acaba?" diye bakarken cart diye "flaş gelişme!!!" giriyor ekrana. aziz tahliye edilmiş, çağlayan karışmış falan. taraftar başkanını omuzlara almış, ağlayanlar var. o sol taraftaki adam... lan?!