hesabın var mı? giriş yap

  • bilim öncesi insanlar, deprem gibi doğal felaketleri tanrının gazabı, cezalandırması, uyarısı olarak görürlerdi. şimdi bilim ilerledi, depremin nasıl ve niçin olduğunu biliyoruz: fay hattına ev kurarsan, evini sağlam yapmazsan önünde sonunda yıkılacağından haberdarız. artık birkaç cahil dışında kimse depremi tanrının kullarını cezalandırması olarak değerlendirmiyor.

    ancak, onca bilimsel ilerlememize karşın, depremin yerini ve zamanını tahmin edemiyoruz. bilemediğimiz için korkuyoruz, depremin tedirginliği ile yaşıyoruz.

    ve bilemediğimiz, bizi korkutan, çaresiz kaldığımız tüm doğal afetlerin izahını, binlerce yıldır yaptığımız gibi "bilinmeyen bir güç"te arıyoruz. ilkel insanın; "açıklayamadığı" depremi "tanrıların kızgınlığı"na bağladığı gibi, modern insan da açıklayamadığı depremi "abd'nin kızgınlığı"na bağlıyor.

    bir bilinmezi, yine başka bir bilinmezle, haarp ile, illuminati ile, gizli servisler ile, ufo'lar ile açıklamaya çalışıyoruz. cahil aklımız, gücümüzün yetmediği yerde, başımıza gelenleri "bizden çok daha güçlü" başka bir şeye bağlamaya o kadar bayılıyor ki...

    ne zaman nerede olacağını bilemediğimiz depremin artık tanrı tarafından gönderilen ceza olmadığına eminiz ama, depremin "görünmeyen güçlerin" verdiği bir ceza olduğu o kadar işlemiş ki genlerimize; "tanrı yapmadıysa, abd yapmıştır, illuminati yapmıştır" diyor ve buna inanıyoruz...

  • + iş ilanınız için gelmiştim.
    - geç geç otur şöyle, yani sen şimdi bunların hepsini biliyor musun?
    + evet, hepsini biliyorum. ama c## diye bir şey yokmuş onu da oturdum baştan yazdım. alın.
    - oha, valla tebrik ediyorum ya nasıl öğrendin bunların hepsini, ben geçen sene bi php öğreneyim dedim kafam allak bullak oldu yea helal olsun.
    + eh işte çalıştık, geliştirdik kendimizi, malum iş bulmak zor, ne gibi bir iş için arıyordunuz peki siz?
    - yok kardeş ne işi, geçen arkadaşla iddiaya girdik de ben dedim bunların hepsini bilen adam yoktur, o dedi vardır, derken verdik ilanı.
    + ne yani?
    - tebrik etmek için çağırmıştım, üff, assembly çok zordur herhalde di mi?

  • kim milyoner olmak ister yarışmasını izliyoruz, kişisel gelişim kitapları ile ilgili bir soru soruluyor. eşime;

    - ben de bir kişisel gelişim kitabı yazsam. diyorum. adını da "dipten zirveye" koyarım

    - yaz tabi, ikinci isim olarak da "hiç görmediğim yerler" dersin.

    - dip mi?

    - zirve!

    - kırıcısın

  • neredeyse sıfır sermaye ile satış yapmanızı sağlayan online ticaret sistemi.

    dropshipping'in mantığı temel olarak, dropshipping firmalarının toptancılardan düşük fiyatlara aldığı ürünleri, sitenizde veyahut bilimum açık arttırma sitesinde satarak üzerine kar koymanız prensibi üzerine kuruludur. evet, alabildiğine yetersiz ve gudik bir tanım oldu ancak endişe etmeyiniz; önemli detaylarına da değineceğim. dropshipping yönteminin en güzel tarafı, henüz satmadığınız ürünler için para ödemenizin gerekmemesidir. bir dropshipping firmasıyla anlaştıktan sonra, özel bir ürün fiyat listesine kavuşursunuz. burada alacağınız fiyatların, son kullanıcı için belirlenen fiyattan düşük olması gerekir, eğer düşük değilse fena halde kazık yemişsiniz demektir. firmanın ürün kataloğundan beğendiğiniz ürünü internet üzerinden istediğiniz fiyata satarsınız. ardından firmanın kataloğundan ürünün toptancı fiyatını öder ve müşterinizin adresini not düşersiniz. firma, sattığınız ürünü müşteriye yollar ve verdikleri toptancı fiyatıyla sizin satış rakamınız arasındaki fark size kalır.

    öte yandan, dropshipping dışarıdan bakıldığında internetten para kazanmanın kebap bir yolu olarak görünebilir. tek sorun; hiç de öyle olmamasıdır. öncelikle rekabetçi fiyatlar veren ve iyi çalışan dropshipping firmaları nispeten azdır. ürünleri gerçek dropshipping firmalarından alıp, üzerine tekrar kar koyup dropshipping firması taklidi yapan çakallara dikkat etmek gerekir. bir diğer mesele ise, size kar olarak kalan paranın başlangıçta umduğunuzdan daha az çıkacak olmasıdır. 35 dolarlık bir ürünü 45 dolara ebay üzerinden sattınız diyelim; ne güzel. 10 doların içerisinden ebay komisyonu, paypal komisyonu gibi zorunlu maliyetler de eksildiğinde karınız oldukça düşecektir. ayrıca ebay her üründen en az yüzlercesinin satıldığı bir pazar olduğundan rekabet de sizi fiyatı aşağı çekmek zorunda bırakabilir. ayrıca satan ürünleri keşfetmek için her gün birkaç saatinizi arama yaparak geçirmeniz gerekecektir.

  • üstteki arkadaş hala işine gelmeyince tokat attı diyor ya. o esnaf kardeşimiz bile dedi tokat yok diye. ama bunu gel de anlat bunlara. buradan manipüle edemezsiniz boşuna beynini yormuşsun yazmak için troll kardeş.

    eyshian nickli yazar uyardı adam belediye çalışanı imiş.

  • derinin epidermis tabakasının altında bulunan dermis tabakasındaki mürekkep yapısının lazerle kırılıp, daha küçük parçalara bölünmesiyle yapılan işlem.

    tanımı yaptığımıza göre daha detaylı anlatıma geçebiliriz:

    dövme yaptırdığınız zaman dövme makinesinde bulunan çoklu iğneler derinin dermis tabakasına mürekkep bırakır. mürekkep bırakıldığında o bölgede mürekkep dağılır ve çoklu olarak, küçüklü büyüklü mürekkep parçacıkları kalır. dövme yaparken kullanılan açık renk mürekkepler genelde ağır metaller içerir ve derinize işlendiği anda bağışıklık sisteminiz bu mürekkebin yabancı bir madde olduğunu anlar. akyuvarlar pigmenti ortadan kaldırmak için gelir ama akyuvarlar çok küçük hücreler olduğundan ve mürekkebin büyük kısımları akyuvarlara kıyasla epey büyük olduğundan bu ortadan kaldırma işlemi epey zorlaşır. yeni yapılmış bir dövmeye baktığınızda oldukça keskin ve canlı gözükür ama 20 senelik bir dövmeye baktığınızda, eğer dövmenin üzerinden geçilmemişse, solmuş olur. bunun sebebi akyuvarların yavaş yavaş mürekkebi yemesi ve lenf bezleriniz aracılığıyla karaciğerinize taşıyor olması(kısacası 20 yıllık bir dövmenin solmasının sebebi vücudun yavaş yavaş o dövmeyi sindiriyor olması). işte lazerle dövme sildirme işlemi de özünde bu prosesi hızlandırmaya yönelik bir işlem. lazerin yüksek ısısı sayesinde mürekkep parçacıkları küçültülüyor ve akyuvarlar tarafından daha kolayca yutulabiliyor. sonrasında karaciğerinize taşınan metal içerikli mürekkebi dışkı olarak atıyorsunuz. yani tam anlamıyla dövmenizi sıçıyorsunuz dostlar. dolayısıyla dövme kitsch'dir. (bkz: #24725721)

    ha bir de, kardeşim bu lazer falan bilim-kurgik* şeyler diye anlamıyoruz ama, nasıl parçalıyor lan mürekkebi diye merak ediyor olabilirsiniz. şöyle ki, mürekkebe normal ışık tuttuğunuzda ışık bir taraftan değiyor ve ısısı öbür tarafa doğru yayılıyor ve sıcaklığı artan mürekkep hacim kazanıyor. gel gelelim, lazer gibi acayip yüksek sıcaklığa ulaşabilen bir aletle, mürekkep partikülünün bir tarafından ısıtmaya başladığınızda, ısı daha öbür tarafa yayılmaya fırsat bulamadan, lazeri tuttuğunuz kısım hacim kazanıyor ve diğer kısım yetişemediği için parçacık ortadan ikiye ayrılıyor. sonra da yukarıdaki olay oluyor işte.

    not: gece yarısı girdiğim bu entriyi gündüz tekrar girdiledim. önceki girdide akyuvar yerine alyuvar yazmıştım, hegel kim lan nickli yazar sağolsun düzeltmişti. hatta makrofaj diye düzeltmemi söyledi ama yapmadım, suçluyum.

  • kış için beş yüz liralık ceviz almıştır. ayrıca kutularca üçgen peynir, torbalarca bisküvi ve on iki tane bazlama. sümer kışa hazır, şimdi rasim düşünsün.

    inşallah içinden bozuk bir ceviz çıkmaz. yoksa, biliyorsunuz, hepsinin çöpe gitmesi gerek.

  • "jack, 4 tonluk blokları 32. kata ulaştırmak zorunda.
    ani bir bir rüzgar, felakete sebep olabilir..."
    zaten mühendis falan çalışmıyor, jack harlem'den arkadaşlarını toplayıp gökdelen yapıyor.

  • kafamda tümör var, göstermediğim insan yok, alınması zor bir yerde. neyse alman hastanesinde bir doktor var dediler, bu tip ameliyatları başarıyla yapıyor. aldım randevuyu, nasıl bir heyecan var üzerimde, titreyerek sıra bekliyorum, beş dakika sonra sıram geliyor. sonra rutkay aziz göründü tüm karizmatik haliyle, yanında iki kişi var, sanırım birisi hasta, diğeri de onun eşi. x hocayı görmek istiyorum dedi, randevunuz var mı, yok, ama çok acil. karşısındak, herkes süklüm püklüm oldu, boru mu gelen rutkay aziz, bekleyen gariban ali osman, neyse telefonlar açıldı, cevaplar alındı vs. şaaaak bunlar benden önce doktorun yanına girdi, gıcık oldum, normal bir hastalığım olsa bırakıp gideceğim de can işte, öyle kolay vazgeçilmiyor.bunlar doktorun yanında tam 1,5 saat kaldılar, ben de 1,5 saat endişeyle dolu bekledim. hayatımın en zor 1,5 saatlerinden biriydi. sonrasında doktor bir arkadaşım zaten hocanın işe yaramaz olduğunu söyleyip başka bir hocayı tavsiye etti. ben de halihazırda kıl olmuşum, hem rutkay'a, hem de onu randevusuz kabul eden hocaya. gittim diğer hocada yaptırdım ameliyatı, çok da güzel oldu. belki rutkay aziz'in yaptığı ayıp sağlığıma kavuşmama sebep oldu. yine de sağolasın rutkay aziz demem. yaptığın yanlıştı.