hesabın var mı? giriş yap

  • istifa etmelidir.
    ülkenin dörtte birinden oy almış partiye dinsiz partisi, oy verenlere dinsiz demeye hakkı yoktur.
    kampüste oruç tutmayanları dövdükten sonra kantinin arka kapısında sigara içen partilileriyle karıştırdı sanırım.

  • bu chp kadar komedi bir parti yok. bütün belediyelerinde asgariye normalden fazla zam yaptı sırf akpye laf sokmak için.

    o belediyelerin hepsinde işçiler daha çok isteyip greve gitti. hizmet aksayınca hem oylar gitti hem de işçilere deli gibi asgari ücret verdikleriyle kaldılar.

    yemin ederim chpyi rezil et desen bu kadar olmaz.

  • o estetikten uzak mavi paket tasarlanırken sen babanın taşaklarında bir amino asit tanesiydin muhtemelen, yok değildim diyorsan da mağarada yaşıyordun heralde, çizi ile bunun ne alakası var. ne içeriği aynı ne tadı aynı ne dokusu aynı ne pişirme şekli aynı.

    not: haylayf kırmızı çizgimdir.

  • ben bunun otobüs versiyonunu yaşıyordum. kulak problemimi varın siz düşünün. özellikle rakım farkı olan şehirlerarası otobüs yolculukları zehir oluyordu bazen bana. acıya dayanıklı bir insanımdır. ama o lanet ağrı öyle bir ağrı ki acıdan istemsiz bir şekilde gözlerimden yaş geliyordu.

    çocukluğumda ve hiç bişey bilmeyen çömez tıp öğrencisi iken çok çektim bu acıyı. uçağa binmeye çok korkuyordum. herhalde uçakta ölürüm acıdan ya da kulak zarım patlar diye düşünüyordum. öyle ki trakya fethiye arası 17saatlik yolculuk tecrübe etmek zorunda kaldım bu korkudan dolayı, gidiş dönüş olmak üzere. egenin biçok terminalini gördüğüm fantastik bir gezi idi. kendimi orhan pamuk'un yeni hayat romanında gibi hissetmiştim. bu yolculuktan sonra mr çektirirken buldum kendimi. çünkü östaki borumun açık olduğuna emin olmak zorundaydım uçağa binebilmek için. bilgi birikimim arttıkça ve bikaç kulak burun boğaz uzmanına göründükten sonra işin, östaki borusunun ve östaki borusunun boğaz içindeki girişinin ödemini azaltmak olduğunu anladım.

    bir kere kesinlikle grip iken uçağa binmemek gerekiyor. hatta grip olacağını hissettiğiniz anda ve grip iyileştikten bikaç gün içinde binmemek en iyisi. çünkü bu dönemler ödemden balon gibi şiştiğiniz ve ödem dolayısı ile östaki borusunun kapandığı dönemler. hal böyle olunca dış kulak ve orta kulak arası basınç dengelenemiyor, kulak zarında inanılmaz bir baskı, dayanılmaz bir acı oluyor.

    grip olmadığınız bir dönemde bile kulağınızda ağrı oluyorsa uçuştan yarım saat önce ve tüm uçuş sırasında sakız çiğnemek yararlı olabilir. bu östaki borusunun girişindeki kasları çalıştırıp östaki borusunun açık kalmasını sağlayacaktır.

    illa vücuduma ilaç sokacağım diyorsanız ya da sakız da fayda sağlamıyorsa uçuştan yaklaşık 1 sa önce sudafed yararlı olabilir. yalnız bu ilaç reçetesiz alınmıyor. zaten böyle bir derdiniz varsa önce kulak burun uzmanına muayene olmak her zaman için daha iyi olacaktır. iliadin burun spreyi ise doğru uygulandığında muhteşem bir dekonjestan. ben genelde uçakta yerime oturduğumda uyguluyordum.

    başta korkumdan yukarıda önerdiğim tüm yöntemleri bir arada uygulayarak biniyordum uçağa. gripsiz bir dönemde sakız çiğneyerek, sudafed ve iliadin almış olarak. * daha sonra önce ilaçları kesmeye başladım. sonra sakızı unuttuğum bir uçuşumda hiç bi sorun olmadığını fark ettim. kulağımda baskı hissettiğim zaman eğer yükselişteysek sık sık yutkunarak ya da ağzımda bişey çiğnermiş gibi çenemi sağa sola hareket ettirerek kulağımın açılmasını sağlıyordum, eğer inişte isek esneyerek yani ağzı sonuna kadar açarak yine ağrıdan kurtuluyordum. artık ayda en az bir kez gidiş dönüş olmak üzere ağrısız,sorunsuz kuş gibi uçuyorum.*

    not: ne çok anlatasım varmış. allah başka dert vermesin. dinimiz amin.

  • bana yapılanları anlatayım:

    + 3-4 yaşlarındayken, gazoz ile gelen ablanın çiş diyerek zorla içirmesi.
    + yüksek bir duvardan kafa aşağı ablaca düşürülmek.
    + ailenin, japonluk derecesinde çekik gözlü tek ferdi olduğumdan, seni japonya'dan getirttik diyerek ablaca ağlatılmak.
    + yüklüğe çıkarıp üzerime yorganları yığmak.

  • sen büyük evsahibi, rulo yapmalik dergi editoru, terlik fabrikatoru saim bey. sen mi büyüksün? hayır ben büyüğüm, ben, yaşar usta. sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun. larvalarima, yumurtalarima hiç birşey yapamayacaksın. zehirleyemeceksin, ezemeyeceksin, mağlup edemeyeceksin bizi. çünkü biz birbirimize feromonlarla bağlıyız. biz bir aileyiz. bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun? dokunma artık kolonime. dokunma yavrularima. eğer onların antenine zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile yememis olan ben, yaşar usta, hiç düşünmeden ucar sen uyurken agzina girerim. girerim ve gotunden cikana kadar da dönüp arkama bakmam bile.

  • bu yasağın kalkması için amerikalılar 1974 yılının son gününü beklemek zorunda kalmışlardır. yani 1933 ila 1975 yılları arasında abd'de altına yatırım yapmak fiili olarak yasaktı. tabii bu yasak kalkmadan önce başkan nixon meşhur ani kararı ile altın standardını bir gecede ortadan kaldırmasından sonra olmuştu.

    söylenene göre, bu yasak getirildiğinde ortalama amerikalı'da zaten altın yokmuş. zengin amerikalılar'ın bazıları ise bir hınç ile altınları avrupa'daki bankalara göndermişler, bazıları da tıpış tıpış altınları fed'e teslim edip, bir kaç ay içinde servetlerinin yarısını kaybetmişler. yasak kalktığında tonlarca altın tekrar avrupa'dan abd'ye geri dönmüş deniyor.

    enterasan olan şu, sürekli serbest piyasa, liberalizm borazanlığı yapılan bir ülkede böyle bir karar nasıl alınmıştır, nasıl bir kılıf uydurulmuştur hayret verici bir olay. görünen o ki, olağanüstü zamanlarda kuruluş felsefesine bu kadar ters, olağanüstü kararlar almak abd siyaset geleneğinde ziyadesiyle mevcut. bu son iki cümle çok gomunistçe oldu ama allah belamı versin değilim amirim.

  • karadeniz bölgesinde bir iş yemeği. masada genel müdürler, proje koordinatörleri, yöneticiler vs 20 kişilik bir ekip. sofrada da malesef çükündür var.
    malesef diyorum çünkü bir gün öncesinde çok daha mütevazi başka bir sofrada yine vardı ve adının ne olduğunu o zaman öğrendim. belli ki iyi öğrenememişim.
    karşı şirketin proje yöneticisi kadınla yan yanayız. ağzına bir parça çükündür attı. bana dönerek;

    - hmm bu ne ki acaba?
    + sikindir.

    bazen gürültülü bir ortamda yüksek sesle konuşurken herkes bir anda susar ya, işte öyle yankılandı bu söz. ama ben gerizekalı kendimden o kadar eminim ki sözlerime devam ettim;

    + evet bana da garip geldi, ama sikindir deniyor işte, insan yedikçe alışıyor, ehehe!

    kadın hiçbir şey diyemedi, ortalık iyice gerildi. tam o anda diğer tarafımdam yediğim dirsek darbelerini fark ettim. baktığımda dün çükündürü kendisinden öğrendiğim arkadaş gülmekten kıpkırmızı olmuştu, kulağıma eğilerek;

    - oğlum sikindir değil lan naptın, çükündür o!

    işte o anda sikindir/çükündür her ne boksa onunla aynı renk olduğumu hissettim.