hesabın var mı? giriş yap

  • pek muhterem kadın arkadaşlarım.
    malumunuz olduğu üzere yaz mevsimi hızla yaklaşıyor. bu cihetle pek çoğunuzun evlilik planları olduğunun, yeni bir yuva kurmak üzere haldır haldır planlar yaptığının farkındayım. sizlerle gelinlikleriniz hakkında biraz konuşmak istiyorum. tane tane yazayım ki akılda kalsın.
    • biz erkekler gelinlikten anlamayız, ben şahsen birkaç bin düğünde yer almama rağmen tek bir gelinlik hatırlamıyorum. o binlerce model arasından beğendiğiniz, yakası düz mü olsun, dantelli mi olsun diye kamuoyu araştırması yaptığınız gelinlikleri düğün başladıktan 15 dakika sonra çoktan unutmuş oluyoruz. ha bu demek değildir ki gelinlik hakkında bir fikrimiz olmayacak. devamı aşağıda:

    • evvela yabancı moda dergilerinde, internette gördüğünüz uzun boylu, solaryumla karartılmış kızların üzerlerindeki gelinlikler ekseriyetle “yabanci” tasarımcılar tarafından “yabanci” gelinler için tasarlanır. o gelinliklerin şıklığına aldanmayınız. zira yabancının düğünü bizimki gibi değildir. yabancının gelini kuğu gibi süzülür. babasının kolunda kiliseye girer, damatla 5 dakika ayakta durur, söz veriyorum, gelini öpebilirsin, buketi salla, bitti gitti... gerisi kokteylvari bir şeyler (filmlerden gördüğüm kadarıyla). peki bizim gelinler öyle mi? bizim gelin masa masa gezecek, eltiyi kaynı öpecek, halaya duracak, ankara havası oynayacak, kasap oynayacak, dolanacak da dolanacak. peki düğünde toplam 300 kalori yakacak cenifır için tasarlanan gelinliği güzide anadolu’mun güzeller güzeli gelini giyince ne olacak. düğünde yakılan 5000 kalori, öpülen 2000 akraba, takılan yarım küp altından sonra o gelinlik ne hale gelecek? hesaplayın bunları...

    • hanginizle konuşsam istisnasız “çok abartı sevmiyorum, sade bir şeyler olacak ama çok da düz değil” diyorsunuz, sonra da taşıyla danteliyle tülüyle çiçeğiyle çelenk gibi geliyorsunuz. ne çok damat gelinlik görünce 10 kasım’ı, atatürk büstünün önüne bırakılan çelenkleri hatırlıyor bir bilseniz, aklınız şaşar. biz erkekler olarak danteli, çiçeği, tülü, ve parlak taşları sadece evin salonunda görmek istiyoruz. (aslında o da tartışılır da neyse işte) bu cihetle evin salonunu üzerinize giyip gelmeniz cidden yorucu olabiliyor. kabarık, taşlı, dantelli, çiçekli bir elbise sade değildir, olamaz. rica ederim kendimizi kandırmayalım.

    • tarlatan, tarlatan tarlatan... anlamını bilmeyen erkekler için izah edeyim, gelinliğin alt tarafında yer alan, giderek genişleyen, gelinliğin –ve gelinin- kocaman görünmesini sağlayan çemberli yapıya tarlatan diyoruz. gelinlerin görkemli ve göz alıcı görünmelerini sağlayan bu yapı pek çok damatta “lan galiba bir firkateyn ile evleniyorum” hissi yaratıyor. adam sizi gelinlik ile gördüğü ilk anda, birkaç saniye sessiz kalıp gözleri dalıyorsa biliniz ki bu durum göz alıcılığınız yüzünden değil, “bu şey tanıdık geliyor ama tam çıkaramıyorum” diye düşündüğü içindir.

    • “hayatımda bir kez giyiyorum, biraz da gösterişli olsun canım, kalabalığın arasında fark edilsin” diyorsunuz. hakkınızdır, hatta benzer bir deneyimi biz erkekler de sünnet esnasında tecrübe ediyoruz. bizi de tüylü şapkalar, pelerinler ve ucu topuzlu asalar ile oyalıyorlar. fakat o salona gelen insanların hâlihazırda sizin düğününüzü izlemeye gelmiş, insanlar olduğunu, eşiniz, dostunuz, akrabanız, komşunuz olduğunu, o düğünün öznesinin gelin ile damat olduğunu rica ederim gözden kaçırmayınız. siz kot pantolon da giyseniz o düğünün başrolünde olacaksınız. bu cihetle uzaydan görünmenize gerek yok, sizi kutlayacak, sizin için mutlu olacak herkes zaten gözünüz ile seçebileceğiniz mesafede olacak.

    • son olarak mutluluklar dilerim.

  • bu paraya milyonlarca aç doyurulabilir, su kuyuları açılabilir, dünyadaki sefalet sorunu kökten çözülebilir ve hepimiz birer ananaslı jelibon gibi sonsuza dek mutlu yaşayabilirdik... çok haklısın kardeşim. ne gerek var bilime? james webb'e harcanan parayla karnı doyurulan açlar, pamuksu bir rahatlamayla karnı doyar doymaz ilk işleri olan üreme faaliyetini daha büyük bir coşkuyla gerçekleştirebilir, böylece gıda, su ve medikal ihtiyacı karşılanması gereken milyonlarca yeni aç, onları bekleyen yepyeni kaynaklar yokken dünyaya gelebilir, yeni bir uzay yatırımına harcanacak parayla onlara da birer sandviç ve cappy meyve suyu dağıtılarak üreme enerjisi kazandırılabilirdi. sürdürülebilir sefalet için haydi sen de çık ve times meydanı'nda "uzay çalışmalarına hayır, millet aç aç" diye bağır.

  • msn, irc, icq muhabbetleri şu şekilde olabilir ;

    [08:24] usain says : abi ben biraz afk, bakkala gidip gelecem
    [08:24] arkadas says : tamam abi, hadi git gel.
    [08:24] usain says : hah geldim ne diyorduk?

    hatta abartılırsa şu şekilde de olabilir ;

    [08:24] usain says : abi ben biraz afk, bakkala gidip gelecem
    [08:24] usain says : hah geldim ne diyorduk?
    [08:24] arkadas says : tamam abi, hadi git gel.

  • sanırım çocukları gece 3'te çıkardıkları için toplama fırsatı bulamamışlar. ayıp oldu hacılara.

  • hep bir isyan, hep bir özlü sözle gönderme, hep bir 'adam'lık vurgusu içeren instagram paylaşımları ile kendini gösteren arayıp da bulamama hali.

    ara ara kaybolup yeni sevgilileriyle resim paylaşırlar. bir süre sonra o kişi de 'adam' olmadığından ilişki biter ve yine adamlığa gönderme başlar.

    bu adam gölge adam sanırsam.

  • kıza oda kiralamışsın parasını almışsın. çağırmışsın eğlencene de davet etmişsin, kabul etmiş. beraberce içmişsiniz gitar eşliğinde şarkı söylemişsiniz. buraya kadar güzel. sonra niye içkisine ilaç atıp tecavüz edersin? bu nasıl bir saçmalık?

  • ev ortamında kullanılabilen bir ilaç olan molnupiravir, birleşik krallık ilaç ve sağlık ürünleri düzenleme kurumu tarafından 4 kasım 2021'de onaylanmıştır. ağızdan alınan ve covıd-19'a karşı kullanımı onaylanan ilk ilaçtır.

    lagevrio ticari ismine sahip olan ilaç, ridgeback biotherapeutics ve merck, sharp and dohme (msd) tarafından geliştirilmiştir. birleşik krallık ilaçtan 480.000 doz sipariş etmiştir ve ilk teslimatlar kasım ayında yapılmıştır.

    birleşik krallık sağlık ve sosyal yardım bakanı sajid javid, ilacı "oyun değiştirici" olarak nitelendirmiştir.

    başlangıçta grip tedavisi için geliştirilen ilaç evde kullanılabiliyor. mevcut tedaviler ise damar yolu ile sağlık uzmanları tarafından uygulanmaktadır. molnupiravir hafif ve orta şiddette covid-19 hastalarına semptomların ortaya çıkmasından sonraki 5 gün içerisinde uygulanmaktadır.

    molnupiravir, virüsün çoğalmasını önleyerek hastalıkla mücadele eder.

    sars-cov-2 hücreye girdiğinde, rna oluşan oluşan genomunu çoğaltır. bu kopyalanmış genomlar daha sonra hücreden dışarı fırlayan ve vücuda yayılmaya devam eden eksiksiz virüs parçacıklarına dönüştürülür.

    molnupiravir, virüs bulaşmış hücreler tarafından emilir ve burada rna'nın yapı taşlarını kusurlu bir versiyona dönüştürülür. dolayısıyla virüs çoğalmaya çalıştığında ortaya çıkan virüs parçacıkları kusurlu genetik materyale sahip olur ve çoğalamaz. sonuçta hastadaki viral yük düşük kalır ve hastalığı ağır atlatma riski azalır.

    molnupiravir, sars-cov-2'nin yapı taşları olarak kullandığı rna'yı hedef aldığından, tüm koronavirüs varyantlarına karşı eşit derecede etkilidir. ilacın etki mekanizmalarının doğmamış bir bebeğe zarar verme ihtimali olabileceği için hamile kadınlarda kullanılamamaktadır.

    beşeri ilaçlar komisyonu başkanı profesör sör munir pirmohamed, "klinik çalışmalarda, ilacın hafif ve orta şiddette covıd-19'lu yetişkinler için hastaneye yatış veya ölüm riskini yüzde 50 azaltmada etkili olduğu bulundu" diyor.

    akran değerlendirmesi olmadan yapılan bir çalışmada, yakın zamanda covıd-19'a yakalanmış 775 hastaya molnupiravir ya da plasebo verilmiştir. molnupiravir grubunda, hastaneye yatış oranı yüzde 7,3 iken hiçbir hasta ölmemiştir. plasebo grubunda ise yatış oranı yüzde 14,1 iken 8 ölüm meydana gelmiştir.

    birleşik krallık ilaç ve sağlık ürünleri düzenleme kurumu başkanı dr. june raine, "uzman bilim insanlarımız ve klinisyenlerimiz tarafından yapılan titiz incelemelerdin ardından ilacın ciddi covid-19 hastalığı gelişme riski taşıyanlar için güvenli ve etkili olduğu görüldü ve ilaca onay verildi." diyor.

    ancak ilacın kullanımın semptompların çıkışından sonraki 5 gün içerisinde yapılması önemli gözüküyor. hastaneye yatış gerçekleştikten sonra yapılan kullanım etki etmiyor. bu da erken teşhisin önemini bir kere daha hatırlatıyor.

    ilaç birleşik krallık'da ilk etapta obezite, yaşlılık veya kalp hastalığı gibi en az bir risk faktörü içeren hastalarda kullanılmak üzere onaylanmıştır. tedavi etkinliği hakkında daha çok veri elde etmek için daha önce aşı olan ve olmayan hastalar üzerinde de kullanılmaktadır.

    bugün yapılan (27 kasım 2021) sağlık bakanı açıklamasında ilacın türkiye'de acil kullanım onayı aldığı ve 1 ay içerisinde kullanılmaya başlanacağı duyurulmuştur.

    kaynak: bbc science focus

  • yabanci ulkelerde hep turkce kufur yazdirarak katildigimdir.

    cok afedersiniz got ,zik,cuk falan yazdirip calisani bas bas bagirttiririm ve eglenirim.

    evet got diyince gidip benim kahveyi almam biraz garip kacmiyor degil ama sonucta egleniorum.kimseye de bi zarari yok.

  • "ya bu futbolcuların benimle derdi ne?" diye sormuş hanım ablamız. neden olacak cern'de atom üzerine yazdığın makalelerden etkilenmiş onunla ilgili görüşmek istiyordur büyük ihtimal.

  • okullarda çok yanlış öğretilen savaştır.

    arkadaş ortaokulda lisede öyle bi anlattılar ki savaşı, sanki daha önce bizanslılarla hiçbir ilişkimiz olmamış, 1071'de anadolunun dışında orduyu toplamışız sonra hurra diye dalmışız bitchlere.
    halbuki çok farklı bir durum var ortada.
    bir kere zannediliyor ki bizansla ilk savaş bu. gerçekte daha önce savaşmış olmayı geçtim, bir barış antlaşması var ortada. hatta diyojen kaşarı bu antlaşmayı bozup da mevzuya giriyor.
    ikincisi sanki tek düşmanımız bizans. halbuki mevzubahis antlaşmaya güvenen alp arslanın fatımilerle olan savaşı derinleştirmesi gibi bir durum var ortada.
    üçüncüsü saldıran taraf bizmişiz sanrısı. la diyojen ipnesi evi arabayı satmış, paralı askere yatırmış, öküz gibi ordu toplamış, kalkmış istanbuldan muşa gelmiş. az kalsın içimizde gezdirecekmiş de reyizin casusları haberdar etmiş milleti. stratejik manevralarla bizi sayıca ikiye katlayan orduyu devirmişiz.
    dördüncüsü hilal taktiğiylen bizans ordusunu komple erittiğimiz düşüncesi. halbuki yüzde onunu falan doğramışız, bir o kadarını esir almışız, yarısı firar etmiş kaçmış, bizim tarafımıza geçenler var. ağır bir bozgun ama ortaya sıkıştırıp hepisini kılıçtan geçirdik gibi bir durum yok. (burda yanlış anlaşılmayayım. zafer büyük ama zayiat kısmında kafa karışıklıkları var)

    biz zannediyoruz ki yalnızca askeri bir zafer kazandık da bizans öyle dağıldı. halbuki malazgirtin siyasi önemi çok daha büyük. devlet siyasi kaosa sürüklenmiş, son derece zalim bir iktidar savaşı-iç savaş yaşanmış, darbe olmuş, imparator değişmiş. bu karışıklıktan faydalanmışız da arazileri kapatmışız.

    kendince çakallık yapan diyojen de öyle bir duruma düşmüş ki savaştan sonra, hafif bir acımadım değil.