hesabın var mı? giriş yap

  • edirne'de bir ailedir. diktatörler ülkesinde cesaret isteyen, tebrik edilesi bir harekettir yaptıkları. çay olmasa da yaşamlarındaki bir çok eksiğin nedenini bilen ailedir.

    "sağlık bakanı dr. mehmet müezzinoğlu, edirne'de vatandaşların yeni yıllarını kutladı. yol üzerinde bulunan bir binanın 2'nci katındaki balkonda oturanları görerek "çayınız varsa gelelim" diye soran bakan müezzinoğlu, "evde çay yok, istemez" cevabıyla karşılaştı."

    link

  • istiyorsunuzki reddetiginiz erkek hayatinizdan hic cikmasin, onu her gordugunuzde ozguveniniz artsin. daha ne yapsin adam ? karariniza saygi duyup hayatindan cikarmis sizi iste, siz de adamin bu kararina saygi gosterin ve daha cok kuculmeden susun lutfen !

    düzenleme sebebim : sayın hemcinslerim bu ve bunun gibi kadınlara lütfen prim vermeyin. bu kişilere takılıp kalmayın. dışarıda sizin sevginizi ve saygınızı hak eden çok sayıda güzel kalpli hanımlar var. lütfen tüm sevginizi bu güzel kalpli kişilere gösterin.

  • ya burda "medeniyet çuvalla bavulla olmaz" diye halkçılık kasanlar var ya... üstüne para verseler havaalanında çuvalla görülmek istemezler. neyin eleştirildiğini biliyorlar, eleştirilen şey gibi olmamaktan dolayı mutlular da, ama göstermelik halkçılık yapmış olmak için kendileri bile asla olmak istemeyecekleri birini eleştireni eleştiriyorlar.

    medeniyet çuvalla kılık kıyafetle gelmiyor madem, niye bunları diyenleri bavul yerine bohçayla, marka çantalar yerine heybeyle, ayaklarında naykiler yerine takunyayla görmüyoruz hiç?

  • bu hayvanatlar yüzünden flash bellekleri açılı açılı takiyoruz, sonra datanin yarisi asagi akiyor.

  • zenci kelimesi arapça’daki zancî kelimesinden türeyegelmiş ve cağnım türkçeme yerleşmiştir. arabî lügattaki manası “kara derili, siyah, afrikalı” anlamına geliyorken türkçede de aynı manaya gelmekle birlikte yanına bazı unsurlar eklenmiştir: zanzibarlı (zencibarlı) adam gibi. tabii kelimenin içinde bir takım fars esintileri de mevzubahis, tamamiyle arabî demek yanlış olur. farsî’nin zangî kelimesi de aynı şekilde “paslı (ülke olarak), kara derili, siyah) anlamına geliyor.

    her neyse bizim ilgi alanımız zenci ve zencibarlı adam kelimesi çünkü osmanlı devleti’nde haremağaları (çoğunluk öyleydi) olan siyah hadımağalar afrika’dan çalınır, (zanzibar)zencibar’da hadımedilir, araplar tarafından payitahta/istanbul’a getirilir satılırmış. dolayısıyla, her şeye bir lakap takmaya bayılan canım memleketimin canım insanları da her defasında “zencibar’dan mı?” diyecek değil ya, arabın “zancî” kelimesini almış, biraz da türkçedeki büyük ünlü uyumuna uydurmuş, zenci deyivermiştir. her iki anlamda da bu kelime kişinin ırkını, tenini, efendime söyleyeyim cinsini belirtmemekte aksine nereli olduğunu söylemektedir. yani afrikalı yahut zencibarlı gibi. şimdi, tutturmuşlar, zenci demek nigga demek, ırkçılık. siyahî demek daha büyük ırkçılık, adamın direk rengine atıf yapıyorsun, üstelik bunu yaparken de siyahımsı, böylemsi anlamına çalan ek “şapkalı i”yi yapıştırıyorsun. bazen gerçekten bayılıyorum bizim sosyeteye. (bkz: zenci) kelimesi babalar gibi ırkçılık olmazken, adam tutuyor siyahî diyor, kendi kendine element uyduruyor. farkına varmadan iyi niyetle ırkçılık yapıyor ya da gereksiz yere ten rengine dem vuruyor.
    (bkz: vasatlık her yerde)

    zenciyi kullanınız, hiç çekinmeyiniz, hiçbir şekilde ırkçılık barındırmaz içinde. en azından adama siyahımsı, siyamsıtrak demekten daha hoştur ve iyidir.

  • biraz kendim birazda araştırma sonucu birinci sezon için kafadaki sorulara bulabildiğimiz cevaplar şöyle ;

    ---spoiler---

    son bölümde büyük jonas gençliğine sığınaktaki odada kapalıyken olayların büyük bir kısmını açıklıyor. sığınaktaki elektrikli sandalyeye benzer şey bir zaman makinası prototipi. o sığınağın altından ise mağaradaki solucan deliği geçiyor. solucan deliğinden çıkan enerji tam olarak noah'ın zaman makinasının olduğu odadan geçiyor. noah o elektrikli sandalye ile enerjinin geçtiği sırada çocukları denek olarak kullanıp zamanda yolculuğu ele geçirmek ve kontrol etmek istiyor böylece istediği gibi dünyanın ve insanlığın seyirini değiştirebilecek.

    çocukları mağaradaki solucan deliğini kullanarak kaçırıyorlar ama çocukların ölümünden de anlaşıldığı üzere zaman makinası hala prototip ve tam anlamıyla çalışmıyor. ölen çocukların cesetlerini helge aracılığı ile solucan deliğinden diğer zamanlara gönderiyor ki o sığınağa yakın yerlerde bulunmasınlar. mesela yasin isimli kayıp çocuğu 8. bölümdeki 1953 yılının nükleer inşaat alanında başka bir çocukla birlikte buluyorlar.

    mikkel ve gretchen'in(claudia'nın köpeği) yolculuğu enteresan mesela. çünkü köpek 1953'te mağaraya giriyor ve 1986'da claudia'nın yanına geliyor. zaten claudia orada parçaları birleştirmeye başlıyor zamanda yolculuk ve mağaradaki solucan deliğiyle ilgili. o tarihten sonra claudia'nın eylemleri tamamen gizem. hadi mikkel yanlışlıkla buldu diyelim solucan deliğini peki köpek nasıl o kapıları açıp 33 yıl ilerisine yolculuk yaptı.

    noah ve claudia zaman yolculuğunu kontrol etme savaşındaki iki taraftır. noah'ın da dediği gibi bir taraf iyi diğer taraf karanlıktır. her ne kadar noah kendini iyi taraf olarak bartosz'a tanıtsa da izleyici olarak hissettiğimiz noah kötü claudia ise iyi taraf gözükmektedir. noah'ın aksine claudia'nın gençliğini 1953 yılında görürüz ama noah'ın nereden geldiği nasıl büyüdüğü belli değildir. bartosz'un kendisinin gençliği olduğu yani arabada gelecek için kendisini safına kattığı düşünülmekte ama bunu kanıtlayan güçlü kanıt bulunmamakta.

    noah'ın şeytan olduğunu simgeleyen en büyük gönderme 4. bölümde okulda sınıfta geçen johann wolfgang von goethe muhabbeti. goethe'nin en bilindik eserlerinden biri "faust". faust(bartosz) şeytana(noah) bilgi ve güç karşılığında ruhunu satar. eserde olan diğer karakterler şeytanın yardımcısı mephistopheles(helge) ve faust'un sevgilisi gretchen(claudia'nın köpeğinin ismi). bu kadar benzerlik ve gönderme noah'ın şentanın ta kendisi olduğunu büyük oranda kanıtlıyor.

    dizideki başka bir ilginç nokta ise claudia ve yunan mitolojisindeki ariadne benzeşmesi. yunan mitolojisinde ariadne crete'li kral minos'un kızıdır. adada bir labirent bulunmaktadır ve minos kızına bu labirentin sorumluluğunu verir. labirentin ortasında minotaur(yarı insan yarı boğa canavar) bulunmaktadır ve kurban etme törenlerinde kullanılmaktadır. rivayete göre theseus adında bir şövalye minotaur'u öldürmek için labirente geliyor ve ariadne bu şövalyeye aşık oluyor. theseus'a labirentte kaybolmaması ve geri çıkabilmesi için bir top iplik veriyor. birlikte crete'ten kaçıyorlar ama theseus ariadne'yi terk ediyor. hatırlarsanız martha(ulrich'in kızı) okulda tek kişilik bir tiyatro gösterisi sergilemiş ve sonunda göz yaşlarına boğulmuştu. oradaki monoloğunda şöyle bir kısım geçer;

    "çıkrık bir yuvarlak içinde döner de döner. bir kader diğerine bağlıdır. amellerimizi bölen bir iplik, kan kırmızısı. kimsenin çözemeyeceği düğümler.

    ama koparılabilirler. o bizimkini en keskin kılıçla kopardı. ama geriye koparılamayacak birşey kaldı. görünmez bir bağ."

    claudia ve jonas arasında da tematik olarak yunan mitolojisindeki hikaye'ye benzerlikler var. claudia mağaradaki solucan deliğinin koruyucusu gibi gözükmekte. jonas'a mağarada solucan deliğini bulması için yardım ediyor.(kırmızı iple yol takip etme aynı ariadne'nin theseus'a labirentte kaybolmaması için verdiği iplik gibi) jonas sonrasında theseus gibi labirentin ortasındaki canavarı(solucan deliği/noah) kendisinin öldürmesi gerektiğini hissediyor. ayrıca martha'nın halası olduğunu öğrendiğinde aralarındaki bağı koparıyor ve martha'yı terk ediyor. bölümlerden birinde büyük jonas'ın otel odasındaki duvardaki koparılmış bir resimde ariadne, labirent ve ortasında theseus'un minatour ile savaşı gözükmekte.

    kafada sorular hala mevcut ve mevcut kalacakta zaten dizinin en güzel yanı bu kısmı. bir bölümü izlerken bile her dakikasında kafanızda sorular ve cevaplar ile boğuşuyorsunuz.

    son bölümde büyük jonas solucan deliğini yok edeceğini düşünerek mekanizmayı çalıştırdığında aynı mekan ama farklı zamanlarda olan küçük helge ve genç jonas arasında bir solucan deliği açılıyor. bir birlerine dokunduklarında küçük helge 1986 yılına jonas ise bir 33 yıl daha ileri giderek 2052 yılına gidiyor. helge'nin yaralı halde prototip zaman makinası odasına gidip noah'ın yardımcısı olduğunu çıkarabiliriz ama jonas'ın nasıl 2052 yılına gittiği ve çevrede olan nükleer felaket hakkında bir sonraki sezonu beklemek zorundayız.

    ---spoiler---

    gerçekten ses ve müzikleriyle verdiği gerilim ve sinematografisiyle almanlar müthiş bir iş çıkarmış. her bölümü sürükleyici ve temponun bir an bile düşmediği bu enfes diziyi kesinlikle kaçırmayın.

    bir sonraki sezonda beyinlerin yanmasını iple çekiyoruz.