hesabın var mı? giriş yap

  • para çokomel eğrisi, aslında tüketicilerin gelirleri ile pazarda bulunan ürün çeşitleri açısından yapabilecekleri harcamalar arasındaki ilişkileri gösteren engel eğrisinin özel bir formudur. tüketim miktarını belirleyen diğer değişkenler sabitken çokomelin tüketimi ile gelir arasında başlangıçta doğru orantı söz konusudur. yani gelir arttıkça tüketilen çokomel miktarının da aynı ölçüde atması gerekir. ancak çokomelin birim başına sağladığı fayda tüketim düzeyi arttıkça belli bir noktadan sonra düşeceği için, belli bir düzeye kadar tüketicinin cebindeki para miktarı ile tüketilen çokomel miktarı aynı oranda artarken, söz konusu düzeyden itibaren yavaş yavaş tüketim azalmaya başlayacaktır. bu nedenle para çokomel eğrisi de şu şekilde olur:
    görsel

    söz gelimi, ilk çokomel yenildiğinde, hatta ağıza üç beş tane çokomel tıkıldığında bir tatmin sağlarken,7'inci çokomelden itibaren artık şeker ve diğer bileşenlerin fazla tüketilmesi sonucu insanın midesi bulanmaya başlar. bu nedenle belli bir noktadan sonra tüketilen çokomel miktarı da gelir arttığı halde azalacaktır. çünkü tüketici parasını tek bir ürüne harcamak yerine, belli bir ürün sepeti oluşturma eğilimindedir. grafiğimizde gelir bağımsız değişkendir ve bu bağlamda x ekseninde gösterilmiştir. tüketilen çokomel miktarı ise gelir ve fayda gibi faktörler tarafından belirlendiği için y ekseninde yer almaktadır.

    gelir düşük olduğunda mantıken sadece bir ürün satın alınabilir ve burada çokomelin gelir esnekliği birim esnektir. gelir zaman içerisinde arttığında ilave olarak başka ürünlere de yönelinmesi söz konusudur, yani ilk ürünün gelir esnekliği yavaş yavaş azalacaktır. grafiğimizde çokomel'in düşük mal olduğu varsayımı söz konusudur. eğer sözü edilen ürün düşük mal olmasaydı engel eğrisi gelir arttıkça daha az dikleşen bir yapı gösterecekti. grafiğimizde ise belli bir noktadan sonra aşağı doğru eğilerek curve yapmaktadır. burada ürün sepetimizin içine üçüncü bir mal eklediğimizde ilk malın tüketiminin yerini tamamen alabilmesi de söz konusudur. bu durumda eğrinin şekli de varsayımlara bağlı olarak değişecektir. bunun nedeni faydanın değişen subjektif bir unsur olmasıdır.

  • akşam evde canı sıkılan ege (10), realist ilay (8)...

    ege: sonunda buldum valla...
    romica:...
    ege: çok asosyal bir aileyiz biz!
    romica:...
    ege: neden biliyor musun?
    romica: bir şey okumaya çalışıyorum
    ege: öff!

    salona giden ege'nin sesi duyulur...

    ege: çok asosyaliz biz, asosyal aile... neden asosyal bir aile olduğumuzu anlatayım mı?
    ilay: yeni kelime mi öğrendin?

  • zamanında genç/yıldız şampiyonalarında oynadığımdan biliyorum, genç yaşta gelecek vaadederken sonradan basketbolu sallamayan ya da yeterince kendini geliştiremeyerek gözden düşen çocuklar hep olmuştur ve olacaktır. hem de inanılmaz sayıda.

    yalnız arkadaşın durumu biraz daha farklı. kendisinin çocuk yaşta annesini kaybetmesi nedeniyle depresyondan çıkamamış sanırsam. spor hayatı başarı hikayeleriyle dolu değil, arada böyle de üzücü hikayelere sahne olabilen bir şey işte.

    hala oldukça genç, zihin sağlığı tamamen bozulmamış ve geri döndürülebilecek gibiyse sıkı bir idman süreci ve mental çalışma onu yavaş yavaş a takım seviyesine çıkarır. umarım amerika'da oynamanın anahtarının uçak bileti değil nba scout'larının kendisini yeterli bularak draft etmesi olduğunu anlar ve hayatına kaldığı yerden devam eder.

    onca antrenman, emek ve uğraş boşa gitmemeli.

  • bizimki; 14 yıllık hayatı boyunca defalarca ishal oldu, coşkun arkadaşları tarafından kovalandı, eve kaçak giren kedilerle savaştı, bunun kanatları çok uzamış diyen psikopat dayı tarafından kanatları kesildi, yemi dışında fantazi olsun diye tadına bakmadığı yiyecek içecek bırakılmadı, kafesinden firar etti, evin içinde köşe bucak arandı yorganın altından çıktı, su sevdası yüzünden akan muslukların altına girdi, geniş ağızlı bardakların içinde boğulma tehlikesi atlattı, manevra kabiliyetini ölçmek için bir odadan diğerine uçarken üzerine kapı kapatıldı, kaleye geçirilip pinpon topuyla ters köşeye yatırıldı... ve daha birçok şey.

    ama eceliyle gitti, yakışmadı.

  • özünde çok iyi bir insan ama sahaya çıkınca kendini kaybediyor, eşi bazen "onu tanıyamadığını" söylüyor. biliyoruz ki direksiyon başında da kendini kaybediyor, muhtemelen halk ekmek sırasına girse orda da kendini kaybedecek ama özünde iyi bir insan. benden iyi mi? muhtemelen, hayatın kimi nasıl ödüllendirdiğine bakılırsa benden milyonlarca kez iyi, tıpkı patronum gibi, ya da hafta sonu sevgilisiyle sinemaya gidecek lise talebesi gibi. bi ben kötüyüm, allah başka dert vermesin.

  • bir sefer tecavüzden bir şey olmaz diyen bakan mı bu?

    hımm...

    ben bunu anlamıyorum işte bir sefer tecavüzden bir şey olmaz diyen bakan görevine devam edebiliyor ve oyları düşürmüyor ama kemal abinin cümlesi hemen akpnin oylarını arttırıyor.

    sizce de bu işte bir gerizekalılık yok mu?

  • (bkz: gerçek finlandiya bu değil)

    edit: sadece boş bkz girmeye gönlüm el vermedi. abi anlamıyorum, bu adamlar savaştan kaçmadılar mı? canları tehlikede değil miydi? avrupa'ya geçebilmek için türlü yol denemediler mi? haberde tornio'dan helsinki'ye 700 küsür km yol gittikleri yazıyor. yani beyefendiler tornio'yu da beğenmemiş helsinki'ye gelmiş. sonra helsinki'deki sosyal hayat da kesmemiş bunları gerisin geri tornio'ya, oradan da isveç'e geri dönmeyi düşünüyorlar. tamam, buz gibi nemrut havayı ben de sevmem, tek başına depresyon sebebidir, ama seyyah gibi tüm kabile bir oraya bir buraya göç edecek enerjiyi nereden buluyorlar anlamıyorum. ser sefil yollarda sürünmek hoşlarına gidiyor herhalde. çay yokmuş! çayı ne yapacaksın anasını satayım. adam finlandiya'ya gitmiş çay yok diyor. troll müdür nedir...

  • barbar kelimesi tarihte romalılar tarafından esasen cermen kabileleri (bugünkü almanlar) ve galyalilar (bugünkü fransizlar) için kullanilmistir. literaturde de tarihte de bu sekilde gecmektedir.

    batiyi tek bir ulus ve kültür gibi görmeyi ve basliktaki soruya cevap verebilmek icin kendinizi zorlamayi birakin. zira batılılar da birbirlerini kendi aralarinda barbar olarak tanimlamis tarih boyu. kendinden olmayani ve savasilani asagilik ve barbar olarak görmek bir insanlik mirasi maalesef.

  • "âmâların kendi dünyaları vardır, kendine has dünyaları. siz bilmezsiniz. bu dünyayı görsem nolur, görmesem nolur...o bir pencere. sen bakıp geçtin ablacım, ben bakmadan geçtim."

    6 aylıkken cehalet sonucu gözlerini kaybeden sivaslı turan dedenin müthiş sabır ve tevekkül öyküsünün bizleri hüngür şakır ağlattığı program olmuştur bu akşam.

    acaba gözleri gerçekten görmeyen kim?