hesabın var mı? giriş yap

  • aslen uskumru, torik ve orkinosu içeren bir familyadandır. sürüler halinde yaşar. pulsuz, siyah etli bir göçmendir. sırtı çizgili, karnı gümüş rengindedir. uzunluğu 1 metreye varan akrabaları vardır. bu familyanın mensupları bütün denizlerimizde görülmekle birlikte en lezzetlileri karadeniz ve marmara’da avlanan yani "palamut" olandır.

    boyuna göre aldığı isimler farklıdır: 20 cm’ye kadar vanoz, 20-30 cm arası çingene palamutu, 31-40 cm arası palamut, 40-50 cm arası kestane palamutu, 51-60 cm arası torik, 61-65 cm arası sivri, 65-70 cm arası altıparmak, 70 cm’den büyük olanlarına da zindandelen denir. torik ve ondan büyükleri çok yağlıdır. bu nedenle tuzlama ve lakerda yapımında tercih edilirler.

    palamut balığının etinin yavan olması meselesi ise; basit bir karmaşa sebebiyle türemiş dedikodudan ibarettir. daha da doğrusu, kurnaz esnafımızın, ege’de yaşayan, tombik, benekli orkinos ve yazılı orkinos olarak da adlandırılan akrabalarını halkımıza "palamut" diye yutturma alışkanlığından çıkmıştır bu rivayet. bu tür esnafa dikkat edilmelidir. çünkü onlar vatoz balığını da "kalkan" niyetine kakalar, iki dakkada adama. çünkü bu yakın akraba grubunu palamuttan ayırdetmek biraz zordur. hizmette sınır yok elbet: efendime söyleyeyim; bunların sırt kısımlarından karın kısımlarına doğru dalgalar halinde akın eden 10-16 tane alacalı çizgileri ile karın civarında en az üç adet siyah benek bulunur. işte bunları yemeyiniz ya da en azından palamut diye yemeyiniz. oysa ari ırka mensup yetişkin bir palamutun baştan kuyruğa doğru muntazam çizgiler halinde giden, dördü koyu, üçü açık, menevişli, toplam yedi adet bandı bulunur. benek menek de görülmez.

    palamut avı legal olarak ağustos ayında başlar. önce karadeniz’den sürüler halinde vanoz ve çingene palamutu, eylül’den itibaren de kendisi gelmeye başlar. en lezzetli zamanı da eylül başından şubat ortalarına kadardır. palamut siyah etli bir balık olduğundan buğulaması ve çorbası tavsiye edilmez. ama yapana da kimse "niye yaptın?" demez.

  • hedeflenen fırlatma zamanı için "1:30 pm et" demiş, spacex twitter'da.

    türkiye kış saati ile akşam 9:30.

    yeri gelmişken: bizim saatlerimizi neden iran sınırından geçen meridyene göre ayarladığımızı çözebilen var mı? elalem roket fırlatıyor; bizdeyse adamın biri saat ayarını bozdu, iki yıldır düzeltemiyoruz.

  • "memleketim" olmasi bunda pay oynar mi bilemem ama turkiye'deki sehirler icinde istisnasiz en sevdigim sehirdir ve turkiye'de yasasaydim kesinlikle burada yasardim. cocuklugum buyuk olcude burada gectigi icin gecen gun biraz da merakla google earth vasitasiyla antalya'nin sahillerine bakayim dedim ve kucuklugumde hatirladigimdan cok daha farkli bir sehirle karsilastim. sonra sehrin sahil seridi boyunca bazi "fotograflar" cekerek sehirde son yillarda gerceklesen ranti ve talani belgelemek istedim. bu sekilde hazirladigim 2003 ile 2015 arasindaki sahil seridini karsilastiran 57 sayfalik belge su linkten gorulebilir: https://goo.gl/onuumg (edit: telefondan baglananlar icin alternatif link: http://docdro.id/kluetv4 -yuklenmesi 20 saniye kadar surebilir).

    adamlar sahil seridi boyunca bos bulduklari her yere tesis dikmisler. iki otel arasindaki ufacik bosluklara bile yeni oteller dikilmis. bunun takipcisi olup seneye 2016 uydu goruntuleri ortaya cikinca onlari da eklemeyi dusunuyorum. aslinda baslangic olarak 2003 yerine 1995 filan alsak cok daha kapsamli sonuclar elde edebilirdik ama google earth'in antalya'daki uydu fotograflari en fazla 2003'e kadar gidiyor. 90'li yillarin uydu fotograflarina bakma sansimiz olsaydi verilen zararin gercek boyutunu gorebilirdik.

    bununla birlikte yine google earth vasitasiyla bir de hesaplama yapmaya calistim. antalya'nin toplam sahil seridinin ne kadarinin otellere ait ne kadarinin halka acik oldugunu tespit etmek icin uydu goruntulerini inceledim ve google earth vasitasiyla cesitli olcumler yaptim. antalya'nin toplam sahil seridi 650 km civari ve bunun 228 km'lik kismi kumsallardan ve plajlardan olusurken geri kalan kismi kayaliklardan olusuyor. bu 228 km'lik kisminin da 110 km'lik kismi yani %48'i otel ve cesitli isletmelerin arka bahcesi seklinde ayrilirken hemen dibinde otel olmayan ve "halka acik" oldugunu soyleyebilecegimiz seridin toplami 117 km. yani antalya'daki plaj ve kumsallarin yarisi otellere ayrilmis durumda. bu kotu bir sey gibi gozukmeyebilir ama bundan 10-15 sene onceki uydu fotograflarina baktigimizda bu oranin %70-30 seklinde oldugunu goruyoruz. bu hizla giderse antalya'da oteller tarafindan el konulmamis hicbir plaj ve kumsal kalmayacak gibi.

    ayrica bu is sadece sahilin boyutu degil kalitesine de bakiyor. antalyalilarin yasadigi, halkin rahatca ulasabilecegi, toplu tasimayla veya yollarla rahatca ulasilabilecek yerlerdeki plajlar genelde oteller tarafindan kapatilmisken etrafinda otel olmayan plajlar genelde kus ucmaz kervan gecmez yerlerde veya ulasilmasi cografi olarak cok zor yerlerde. tabi ki hesaplamalarimda bazi hatalar olabilir. ornegin otellerin kapattigi plajlara halkin parayla veya parasiz bir sekilde girip giremedigimi bilmiyorum. ayrica etrafinda otel olmayan plajlarin da halka acik olup olmadigini tam olarak bilmiyorum. bunlar tamamen tahmine dayali hesaplamalardi ama ufak bir hata payiyla yaklasik sonuclar aldigima inaniyorum.

    bir de su var, antalya'nin batisina gidildikce ve mugla'ya yaklasildikca otel sayisi gittikce azaliyor. bunun sebebini merak etmiyorum desem yalan olur. neyse, merakimi yenemeyip boyle bir arastirma yaptim ve sonuclarini paylasayim dedim. bu konuda merakli olan baskalari da varsa umarim islerini gorur.

    kisaca konuya donmek gerekirse antalya dunya'nin en guzel sehirlerinden biri ama daha uzun yillar boyunca boyle kalabilmesi icin koruma altina alinmasi lazim.

    edit: ozelden gelen bilgilere gore antalya'daki tum plajlar uzerinde otel olsa da olmasa da kanunen halka acikmis.

  • aşı hasta olmanızı engellemiyor. virüs girmeden önce bağışıklık sisteminize o virüse karşı talim yaptırıyor. aşıya rağmen hasta oldum demenin tatbikat yaptık ama yine de yangın çıktı demekten farkı yok.

    daha basit anlatılamazdı sanırım

  • meşhur bir hikaye vardır.

    arjantinli ünlü golfçü robert vincenzo yine bir ödül kazanmış, ödülünü alıp kameralara poz vermiş. ardından klübüne uğramış, eşyalarını toplayıp otoparktaki arabasının yanına doğru yürümüş. o sırada yanına bir kadın yaklaşmış. vincenzo’yu kutladıktan sonra ona küçük bir bebeği olduğunu, bebeğin çok hastalandığını ve hastane masraflarını karşılayamadığını onun her gün biraz daha ölüme yaklaştığını anlatmış bir çırpıda. kadının anlattıkları vincenzo’yu çok etkilemiş. hemen çek defterini çıkarmış ve turnuvadan kazandığı paranın bir bölümünü yazıp imzalamış. çeki kadına uzatmış. o sırada kadına; “umarım bebeğin iyi günleri için harcarsın”demiş. ertesi hafta vincenzo klüpte öğle yemeğini yerken golf derneğinin bir üyesi yanına yaklaşmış ve; “otoparktaki çocuklar, geçen hafta siz turnuvayı kazandığınız gün bir kadının yanınıza yaklaştığını ve sizinle konuştuğunu söylediler.”demiş. “evet” demiş vincenzo, “bunun neresi garip?”, “garip değil tabii ki.” demiş adam, “ama size bir haberim var. o kadın bir sahtekarmış. sizin gibi zengin kişilere yaklaşıp hasta bir bebeği olduğunu söyleyip para koparırmış. korkarım sizden de koparmış.”

    vincenzo şaşkınlıkla; “yani ölümü beklenen bir bebek yok mu?” demiş. “yok”demiş adam. “işte bu hafta duyduğum en iyi haber” demiş vincenzo.

    eğer bir insanı mutlu etmenin bedeli buysa 50 tl ile katılabileceğim kampanya. paylaşmak sizi nedrn mutlu etmiyor ki?

  • “sen hiç monako prensesi fantazisi olan erkek gördün mü? göremezsin. hepsi hizmetçi, sekreter, konsomatris vs. ister.”

    zerrin iffet (yalan dünya)

    jhshsjahaha

    konsedit: akademide olsam makale niteliği taşıyacak onca yazım var fakat içinde kons geçen girimle debedeyim* teşekkürler arkadaşlar, zerrin’in iddiası bir kere daha ispatlandı.