hesabın var mı? giriş yap

  • kaybolması üzerine amerika birleşik devletleri'nde yeni bir yasanın çıkışına sebep olan kişi: brandon swanson :(

    marshall, minnesotalı 19 yaşında bir üniversite öğrencisi olan brandon swanson, 13 mayıs 2008 akşamı canby, minnesota'da bahar döneminin sonunu kutlamak için bir partiye katıldı. marshall'daki partiden sonra, gece yarısı evine gitmek için yola çıktı ancak arabası aniden yoldan çıkarak bir hendeğe girdi. gece saat 2 civarında yardım almak için ailesini aradığında arabanın hasar görmediğini, yaralanmadığını, lynd yakınında olduğunu ancak birilerinin gelip kendisini alması gerektiğini söyledi. ailesi oğullarına yardım etmek için hemen yola çıktı. bölgeye vardıklarında, brandon’ın araba farlarını açıp kapatmasını istediler ama brandon etrafta görülemedi. brandon fark edilebilmesi için arabadan inip kasabaya doğru yürümeye karar verdi fakat telefon görüşmesi sırasında aniden "ha s++tir!" diye bağırdı ve çağrı aniden sona erdi. ailesinin telefonu tekrar çaldırmasıysa hiçbir sonuç vermedi, bu yüzden saat sabah 6:30’da polisi aramaya karar verdiler.

    görevli polis memurları 19 yaşında birisinin eve geç gelmesinin son derece normal olduğunu, bu yüzden brandon’ın er geç döneceğini, beklemeleri gerektiğini söyleyerek arama çalışmalarını bir müddet erteledi, çalışma ancak sabahın ilerleyen saatlerinde başlatıldı. polis, cep telefonu kayıtlarını taradığında brandon’ın ailesine lynd yakınlarında olduğunu, fakat kendisinin cep telefonu sinyalinin arabasının bulunduğu yerden yaklaşık 20 mil uzaktaki porter kasabasında olduğunu tespit etti. arabanın anahtarları kayıptı, brandon ise gözlüğünü arabada bırakmıştı. bu detayın verilmesinin sebebi, brandon’ın bir gözünün hiç görmemesiydi.

    polis ilerleyen günlerde kolluk kuvvetleri ve arama köpeklerinin de dahil olduğu arama çalışmalarıyla, brandon’ın arabadan indikten sonra yönünü kaybederek yellow medicine nehrine düşerek boğulmuş olabileceğini ya da sudan çıkmayı başarmış olsa bile soğuktan dolayı hipotermiden öldüğünü düşündü. arama köpekleri, mud creek yakınlarında insan kalıntıları buldular ama brandon’a ait değildi. ilerleyen günlerde brandon’ın kokusunu bu sefer yakındaki bir çiftlikten aldılar, ancak bölgedeki pek çok çiftçi arazilerinin aranmasına izin vermedi ve polis aramayı bırakmak zorunda kaldı. belirgin bir kanıt olmamasına rağmen, bazı insanlar o gece bir saldırıya uğradığını da düşünmektedir. polisin olayın sıcağı sıcağına taramak istemeyerek brandon’ın yaşını bahane etmesi üzerineyse, vali pawlenty mayıs 2009'da brandon yasasını çıkarmıştır. artık, bir kayıp olayı meydana geldiğinde kurbanın yaşına bakılmaksızın hemen soruşturma başlatılması gerektiği bildirilmiştir.

    dava şu an hala açık, ancak devam eden arama ve soruşturmalara rağmen brandon swanson'a ne olduğu büyük bir gizem olmaya devam etmektedir.

    daha detaylı okuma yapmak isteyenler için kaynak

  • insanoğlu jung'a inanmak ister; fakat her zaman freud öğretisinin gölgesinde kalakalır. insan mekaniktir, aynıdır, ne kadar inanmak istesen de öyle özel değilsindir. jung sana bir nevi açık kapı bırakır; ama gün geldiğinde freud'un çözümlemelerindeki kadar basit bir organizma olduğunu fark etmenin buhranına kapılıp sigaranı yakarsın, sigaranın freudyen bakışla temsil ettiklerini aklından geçirirek hem de.

    hani çocukken teyzen tavuk suyuna çorba tadında kitapları okurken o öykülere göz gezdirip "hayat ne güzel" diye düşünürsün, delicesine büyümek istersin, ergenlik dönemlerinde bukowskiyle tanışınca pis moruğun yanıldığına inanmak istersin, hayat teyzenin okuduğu o öykülerdeki gibi ufak mistisizmlere göz kırpabilir diye düşünürsün; ama genç erişkinlikte yine bukowski gerçekliğiyle yüzleşirsin ya, işte absürt bir şekilde freud ve jung yeraltı edebiyatının karakterleri haline gelebilir, çünkü insanlar aynıdır dostum, her yerde aynıdır, her yüzyılda aynı.

    freud kabul etmek istemeyeceğin bir hakikat, jung sana duymak istediğini veren bir ilüzyondur bence. bu nedenle jung güzeldir. ihtiyaç duyulandır, ama sana o hissi hiç vermeden sanki talip olduğunmuş oymuşçasına bir his yaratır.

  • biz onlarin 1400 yil onceki halini goruyorsak onlar da bizim 1400 yil onceki halimizi goruyorlar. tam da hz muhammed donemine denk geliyor. cekip gondersinler bize hd bi video. ogrenelim gercekleri. kurtulalim su dertten amk.

  • "geçen bir programda konuğun teki bir ürünün markasını ağzından kaçırdı . hemen almaya gittik, nasıl kuyruk nasıl kuyruk... zor bulabildik bi tane."

    "asansörün önünde dikilmiş bekliyorum. adamın sorduğu soruya bak, ‘çağırdınız mı ?’. yok, pişman olup kendi gelsin diye bekliyorum." **

  • arkadaşlar durun benim de bir anım var.

    kaç senesiydi hatırlamıyorum. abim liseye gidiyor ben de 5. sınıf falanım herhalde. tavuk dönerin ilk çıktığı yıllar ve 1,5 lira veya 2 liradan satılıyor, bilmiyorum. o zamanlar için taşaklı bir yiyecek tavuk döner. abim liseye gidiyor ya, adam benim gözümde dünyaya açılmış. anlatıyor işte, tavuk döner diye bir şey var çok güzel bazen yiyoruz diyor, okuldan çıkınca counter strike oynamaya gidiyoruz diyor. oha hayata bak. iki öte mahalleye gitsem evimden çok uzaklaştım diye heyecandan çişimin geldiği yıllar. bir gün abim diyor, sana alıp getireyim tavuk döner. oo nasıl mutlu oluyorum. sözünü verdiği gibi tutuyor abim. eve geliyor, elinde poşet. içinde bir şeyler var! yoksa tavuk döner mi!!! lanet olsun ki abimin eve geldiği sırada misafirler var, annem kısır yapmış börek yapmış her bi' bok var ama benim aklım tavuk dönerde. hemen abimin elinden poşeti alıp yatak odasına koşuyorum ve onu orada yiyorum. o tavuk dönerin tadını hiçbir zaman unutamam. tavuklar poşetin içine düşüyor, onları elimle ağzıma atıyorum. tavuk dönerin tavuk döner olduğu yıllar işte. benim için hikayesi var şerefsizler.

  • aynı evde yaşamanin getirdiği sorumluluğu bilmeyip kolayca ceketin alınıp çıktığını zannedenler için evlilik ile arasında büyük farklar var zannediliyor, yok öyle bir şey .

    aynı evde yasadigin insanı istediğin zaman öyle pat diye bırakıp gitmek asıl firmalaşmanin ta kendisi olmuş oluyor, uzgunum. abi madem illa gideceksin git tamam da seninle toplum baskısının en büyük kısmını sırtında almış kadını bir anda bırakıp gitme.

    ondan sonra bu kızlar çok rerero. ee tabi olur.

  • bana inanılmaz gelen durum, abi bi insan en azından 2 ayda bi istediği yere 1 hafta kaçabilmeli, tatil yapabilmeli ama türkiye'de işe giriyorsun ve 1 sene çalıştıktan sonra sadece 14 gün izin hakkın oluyor.
    kendimi görünmez bi kelepçeyle özgürlüğü alınmış köle gibi hissediyorum. ne yani sevdiğim bir şehre gidip 1 hafta kalamaz mıyım şimdi ben? niye kimse itiraz etmiyor buna.