ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
orta doğu teknik üniversitesi
-
göğsümüzü kabartan üniversitedir. öğrencisiyle, hocalarıyla çok yaşasınlar. en son nuri bilge ceylan altın palmiye aldığında yaşadığım bir gururu yaşattılar. birkaç entry yukarıda da bahsettikleri gibi times listesi ve qs listesi üniversitelerin (en azından kuzey amerikadakilerin) kendilerine baz aldığı ve birkaç basamak olsun yükselmek için bir taraflarını yırttıkları ranking listeleridir.
kıçıkırık bir kuzey amerika üniversitesine hasbelkader yolu düşen bir adam olarak yerinden bildireyim; daha liste açıklanır açıklanmaz, yememiş içmemişler koştur koştur gidip rektörden demeç almışlar, birkaç saat içinde de e-news olarak herkese mail atmışlar: " okulumuz sağlık ve klinik alanlarında iki basamak yükselmiş, genel sıralamada yerimizi koruyoruz.. oley.." şeklinde.
yani öyle "benim kafam yatmadı yaaaa, odtü şimdi tufts'dan, purdue'den daha mı iyi.." şeklinde mabadından yorum sallamakla olmuyor o işler. listeye girip de üniversitenin hangi parametrelere göre değerlendirildiğine ve odtü'nün hangi parametreye göre nasıl bir performans gösterdiğine bakarsanız, bu güzide okulumuzun nasıl bir başarı ortaya koyduğunu görürsünüz.
buradan times higher education'ın sıralama yaparken kullandığı metodolojiye bakabilirsiniz: http://www.timeshighereducation.co.uk/…/methodology
buradan da odtü'nün performansına:
http://www.timeshighereducation.co.uk/…l-university
görüldüğü gibi üniversiteyi rakipleri karşısında aşağı çeken iki temel parametre var: international outlook ve research
bunlardan ilki üniversitenin uluslararası bağlantılarına göre yapılan değerlendirme. yani üniversitedeki uluslararası öğrenci ve akademisyen sayılarının, yerli öğrenci ve akademisyen sayısına oranına göre hesaplanıyor. haliyle bir ortadoğu ülkesinde kurulmuş, ismi de ortadoğu olan bir üniversitenin listedeki rakip üniversiteleri de göz önünde bulundurursak yabancı öğrenciler ve akademisyenler için ilk tercih olmayacağı aşikar.
research kısmındaki puanlama ise üç temel kıstasa göre yapılıyor. tanınırlılık (reputation), üniversitedeki öğretim üyelerine araştırmaları için sağlanan ödenek ve fonlar, son olarak da üniversitedeki öğretim üyelerinin ortalama yayın sayısı. değerlendirme puanının %30'u da bu kriterler üzerinden hesaplanıyor. evvela türkiyede kurulmuş bir üniversite tanınırlık açısından bir amerikan yahut avrupa üniversitesine göre zaten mücadeleye 1-0 geriden başlıyor. yine başta kuzey amerikan üniversitelerinde olmak üzere batı üniversitelerinde hem devletten hem de özel kaynaklardan sağlanan araştırma fonları bizin gariban odtü'müzün fersah fersah üzerinde. sanırım tayyip'in odtü'ye örtülü ödenekten para aktardığını düşünmüyor hiçbirimiz. son olarak yayın sayısı ise yine kuzey amerika üniversitelerinin olmazsa olmazlarından. yani üniversitedeki hocalardan yayın yapmaları bekleniyor, hatta zorunlu kılınıyor. üniversiteye kabul ettikleri akademisyen eğer yayın üretmede performans gösteremiyorsa aynen şutlanıyor. (bkz: publish or perish) gerçi bizde de 5 yılda 270 makale yazan akademisyenler var ama bu numunelerden odtü'de olmadığını varsayıyoruz. dolayısıyla yök benzer bir yayın yapma zorunluluğu da getirmediği için, yayın ortalamalarının düşük çıkması çok anormal değil.
kısacası puanlamanın %37.5 luk kısmında çok da elde olmayan sebeplerle yarıştığı üniversiteler karşısında epey düşük performans gösteren odtü, citation yani akademik dünyada yarattığı etkiden 100 üzerinden 92 puan çekmiş, canlar. eldeki imkanlarla daha iyisini yapabilen varsa buyursun çıksın ortaya.
demem o ki, şu güzel müessese tayyib'in yönettiği ülkeden, ışid çatışmalarının yaşandığı bölgenin sadece 800 km kuzeyinde melih gökçek'in 25 yıldır belediye başkanlığı yaptığı kentten kaldırılıp, aynı hocalar ve öğrencilerle amerika'nın doğu yakasında bir şehre taşınsa bugün o listede çok rahat ilk 20'ye hadi bilemedin 30'a girer.
ben de bu vesileyle başta odtü olmak üzere o listeye giren boğaziçi, itü, sabancı, bilkent ve koç üniversitesilerinde öğrenci-akademisyen-idareci olarak kim varsa gözlerinden öperim. gururumuzsunuz.
bir de islamcı bir dangalak vardı geçenlerde, odtü, boğaziçi, bilkent yıkılmalı diyordu. hah işte o dallamalar da biliyor ki bu kurumlar ayakta kaldığı sürece bu ülkeyi teslim alamayacaklar. o sebeple:
diren odtü
diren boğaziçi
diren bilkent
küçük kardeşe sen evlatlıksın demek
-
seni hayvanat bahçesinden aldık, maymunsun aslında sen gibi bir hikayeye kardeşi inandırmaktan daha vicdanlı bir harekettir. bir de üzerine "ben seni kafeste gördüm, çok beğendim diye alıp eve getirdik" demiştim ki bana da azıcık minnet duysun. tabii bu hayvansever, vicdan sahibi abla imajım kendisi bağıra bağıra anneme gidip "anne ben maymun muyum?" diye ağlayana kadar sürmüştü.
emanet oylarla barajı aşmadık
-
"ama hdp tümüyle emanet oylarla buradadır, şeklinde bir yaklaşım doğru olmaz" demiş. sıfırdan gelmedik zaten bir tabanımız vardı, onun üstünde emanet oylar tabi ki var ve bizim için bunlar da çok değerli zaten diyor geri zekalı arkadaşım. ne desek de hdp'ye oy verenleri pişman etsek diye yırtınıyosunuz da, geçmiş olsun o işi geçeceksiniz. herkes verdiği oyun arkasında.
gelen mesajlar üzerine edit: hiç mesaj gelmedi ya lan.
bu arada ben hdp'ye de vermedim. niye bu kadar atarlanıyom belli değil.
11 eylül 2022 vadistanbul'da silahlı çatışma
-
(bkz: ortadoğu'da sıradan bir gün)
türkiye'nin herhangi bir şehrinde, herhangi bir saatinde hiç suçunuz yokken ölebilirsiniz.
bu ülkeyi bu hale getirenlerin allah belasını versin.
edit: imla.
yaran olaylar
-
yıl 2007, istanbul üniversitesi avcılar kampüsü' nde açıköğretim vize sınavına yetişmem gerekiyor, lakin sınava çok az bir süre kalmış ve yan yolda trafik felç. öğrenciler sınav telaşıyla otobüslerden, otomobillerden inip koşmaya başlıyorlar. baktım olacak gibi değil, ben de indim ve koşmaya başladım. kızlı erkekli birçok kişi kampüse doğru koşarken önümde bir çocuk görüyorum. koşan insanlara bakıyor, yavaş yavaş hızlanıyor ve o da koşmaya başlıyor. koşarken bana yaklaşıp soruyor: "abi kavga nerde?"
milli takımın izlanda'ya alınmaması
-
kurt kışı geçirir, yediği ayazı unutmaz.
f1 aracıyla tırın altından geçmek
-
bence tırla rampadan atlamayı deneyen herif daha manyak.
mesai saatlerinde dışarıda dolaşan kalabalık
-
bunların bir kısmı yazar, çizer, sanatçı tayfasıdır. normal bir mesai anlayışları yoktur. bir kısmı bir yerlere freelance iş yapıp para kazanır. bazıları iş yemeği ayağına hesabı şirkete sokup bir kaç saatliğine de olsa bu kalabalığın arasına karışmıştır. diğer bir kısmı ise patrondur. akşam üzeri ofise şöyle bir uğrar, işleri kontrol eder, ay başı yakınsa muhasebeye maaş ödemelerini biraz erteleyelim diye talimat verir, sonra da tekrar alemlere akar. bir de hiç bir iş yapmadan koca-baba parası yiyenler vardır. bunlar zaten hal ve tavırlarından kendilerini belli ederler. ha bir de bir gün parayı bulursa ilk iş bunların arasına katılacak olan, ama şu sıralarda sadece önlerinden geçerken "mnagoduglarımın" diye söylenmekle yetinenler vardır. bunlar da sanırım biz oluyoruz.
3 gün eşiyle 4 gün benimle olacak
-
yazık lan.. adamın hiç izinli günü yok!
4 mart 2015 kılıçdaroğlu tarafsız bölge yayını
-
"yoksulluğu yönetmek değil, yoksulluğu bitirmek istiyoruz..." cümlesinin geçtiği yayındır...
imzamı atıyorum... nokta... diline sağlık kemal kılıçdaroğlu...
makam tuvaletini altınla kaplatan vali
-
ömrünün geri kalanında da altına sıçmaya devam eder inşallah.