hesabın var mı? giriş yap

  • en en en en uyuz olduğum insan olmayan hasta. çünkü bunun bir de daldıktan sonra içeride hasta olduğunu görüp aval aval odanın ortasında dikileni var. bekler öyle, hastayla konuşmanızı dinler, muayeneyi izler. feyz almaya gelmiş, belli. çıkması için uyarınca da mırmırmır birşeyler sayıklar kendi kendine. muhtemelen sövüyordur. sürü psikolojisine de bağlıyorlar uyarmazsanız. bakıyor biri odanın ortasında dikiliyor, benim başım kel mi diyerek o da dalıyor içeri, derken bir bakmışsın odada 10 hasta, dışarıda bekleseler sıra gelmeyecek çünkü, muayenehanenin içinde beklemeli, evet.

    ama bugün bir teyze içimin yağlarını eritti. oturdu teyze, önce umreden geldim yavrum diyerek hurma hediye etti bana. sonra tam derdini anlatmaya başlayacak, laaaps, daldı içeri bir tanesi. az önceki pamuk gibi teyze döndü buna, verdi kalayı verdi kalayı, benim de dudağımın kenarında böyle gevşek bir gülümseme belirdi, ooooh dedim, yapıştır teyze!

    çok kıl oluyorum size.

  • 1900lu yillarda aynen ya$anmi$tir.

    edebiyat sinavi. soru: "baki'nin her yaneden ayagina altun akup gelür /
    escar-i bag himmet umar cuybardan beytini ceviriniz." cevirinin sonu "dusen yapraklar medet umar irmaklardan" olacak.
    yanda oturup "cuybar ne?" diye soran adamin soyadi akarsu'dur.
    -"oglum, cuybar ne lan?"
    -"fisir fisir"
    -ne?
    -"nehir. nehir."
    -"ne?"
    -"yahu, nehir! river, ....riviere,.... irmak, ....dere,... cay"
    -"ne?... ne?...ne?... ne?...ne?... ne?...ne?... ne?..."
    - "ooooof! hah, soyadin salak!"
    - "tamam. saol."
    sonuc: sinavdan cikilir, zaman gecer. notlar aciklanir.
    edebiyatci: "x, sen bi daha istersen y'den kopya isteme evladim. senin iq seviyene gore fazla komplike kopya veriyo. ben de cok dusundum soyadini nerden cikartti bu diye."

    adamin yazdigi: "du$en yapraklar medet umar soyadlarindan."

  • başkaları tarafından yanlış anlaşılma “etraf ne der” korkusuyla sevilmeyen alışveriş yöntemidir.
    batıda insanlar bunu rahatca yapar.kapalı garaj alanları olduğu gibi her mahallenin bir sokağı bir günlügüne o sokak sakinleri tarafından ikinci el pazarına dönüştürülür. burada satan da alan da karlıdır.bizde ise eski yeşilçam film sahneleri gibi sadece düşmüşler, ezikler, paraya çok ihtiyacı olan yoksullar ancak kendi eşyalarını satar yada o pazardan alır düşüncesi vardır.
    yıllar önce bende bu tip etkinliklere katılarak evimdeki fazla işe yaramayan eşyaları satardım.böylece fazlalıklardan kurtulduğum gibi cebime para girerken alıcıda piyasada alacağı malı benden cok ucuza almanın rahatlığını yaşardı.
    birgün işyerindeki türk arkadaşlara bana katılıp birlikte masa kiralayıp satmayı önerdiğimde reddetmişlerdi.nedeni“ filancanın karısı bitpazarına düşmüş, çok yoksul kalmış” dedikoduları ve “ben karıma bitpazarında satış yaptırtmam,akrabalar eşdost ne der” veya “ avrupalarda bitpazarına düşmüşler ”söylentilerinden çekinmeleriydi.
    avrupada yaşayan bazı göçmenlerimizin buralarda temizlik işlerinde çalıştıkları halde türkiye’ye gidip eş, dost akrabaya bunu gizleyip memur yada ögretmenlik yaptıklarıni söylemelerini düşünürsek hiç şaşırtmayan tutumdur.
    eskicide masa kiralayıp satış yapan bana gelince: fakirlikten sokaklara düşmedim, yoksulluktan cöpleri karıştırmadım sadece masa kiraladım. satışla fazla eşyalarımdan kurtuldum, eski longpay’lar eski dergiler cd’ler ve kitaplar satarak kar ettim. benimle birlikte satışyapan bir yığın isveçli ailelerle tanıştım.
    bit pazarı da denilen ikinci elden satış yerleri aynı zamanda bir kültürdür. buradaki saticılar bu isi para icin yapmazlar. mağazadan cok pahallıya satılan bir malı burada cok ucuza alabilir aynı zamanda antika fuarları gibi çok değerli eskiye ait güzel şeyleri de bulma şansınız olur.

  • son zamanlarda artık iyice midemi bulandırmaya başladı bu dikey mimari. yeni bir ofis arıyorum maliyet düşürmek için, malum devir tasarruf devri artık, çok para dönemi bitti.

    markalarıda vererek konuşacağım, şehrin göbeğine 30 katın üzerinde binalar yapıp insanları sardalya kutularına yerleştirip, milyon tl lere bu daireleri satmak... gördükçe üzülüyorum. ritim istanbulda 1+0, 30 metre kare daire var. kirası 1100 tl. 30 metre kare arkadaşlar, bu dairenin içinde fırın var ocak var tuvalet var. yani yatak koyduğunuzda yürüyecek yeriniz yok ve yaşam alanı diye nerdeyse asgari ücret fiyatına kiralanıyor. projedeki havuzlar terasta, aşağıya full avm yapmışlar, havuzlar ondan terastaymış, yer kalmamış... binden fazla daire yapıyorsun, yeşil alan sıfır, havuza yer kalmıyor...

    yeni nesil liseler... e-5 kenarındalar, basket sahaları terasta. çocuklar camlardan e-5 i izliyor, koşup oynayacakları bir bahçeleri yok.

    balkon dönemi bitti. zaten 40. katta balkon olsa ne olur, olmasa ne olur? hayır koca türkiyede arazimi bitti? singapurda yer yok da dikey çıktı adamlar, çinde nüfus fazlada istiflediler insanları... bizim derdimiz neydi? neden 2 katlı evler, 5 katlı binalar yapmadık? ne bu para hırsı?

    yaşam kalitemizin inanılmaz düştüğü kanaatindeyim. bir binada 500 insan 1000 insan yaşamaz abicim. olmamalı böyle birşey. asansörde geçiyor günlerimiz. 19 katlı bir plazadayım, hani çok yüksek değil. az önce -2 de aracımı park ettim, ofise çıkmam 2 dakika sürdü. 9. kattayım. her katta in binlerle tam 2 dakika. günde 2 kere aşağı inip çıksam, beklediğim asansör zamanını da kat her gün 20 dakikam asansörde geçiyor. ofise evim 3 km mesafede 25-30 dakikada anca geliyorum trafikten.

    biz artık yaşamıyoruz bana kalırsa. sadece hayatta kalma mücadelesi içerisindeyiz. tiksiniyorum, midem bulanıyor.

  • - neden döndün ha, neden?
    - juventus küme düşürülünce herkes bir yerlere gitti. cannavaro real'e, zambrotta barca'ya. ben de sana döneyim dedim.

  • 3,5 yaşındaki oğlumdan duyduğumdur.

    - annecim, okuldayken pıt pıtlar "annemi özledim, annemi özledim" diyorlar.
    + hangi pıt pıtlar oğlum?
    - kalbimdeki pıtpıtlar.

    36 yaşındayım, hayatımda böyle güzel bir şey duymadım.