hesabın var mı? giriş yap

  • kadınlar genelde kendilerini aldatan adamı değil de evli erkeklerle ilişkiye giren kadınları suçlamaya kalkarlar.

    halbuki eşine bağlılık için yemin etmiş olan adamdır, karısı varken ona yalan söyleyip başkasıyla beraber olan da adamdır. başlığımıza konu olan kadınların ise beraber olduğu adamın karısına karşı bir sorumluluğu, onun kocasına dokunmama gibi bir yemini falan yoktur.
    ama sanki adam evinde televizyon izlerken yabancı bir kadın onu kaçırıp tecavüz etmiş gibi bir yaklaşımla "hayatına sızarlar adamın, yuvasını yıkarlar, çocuklarını ağlatırlar" demek saçmalıktır kanımca. adam bunları önemsememiş, yuvam ne olacak, karım ne yapacak, çocuklarım dengesiz olacak mı diye düşünmemiş bizse hala adamı değil de başkasını mı suçlamaya çalışıyoruz?

    (devasa parantez: aslında burada bahsettiğim kadın veya erkek olmakla ilgili değil, aldatılan tarafın genelde partnerini değil de onun beraber olduğu insanı suçlama eğilimi. yani evli bir insanla ilişkiye girenin bir kadın veya bir erkek olması yukarıda saydıklarımı değiştirmez)

  • ben de başdanışmanın troll avına düşüp cevap vereyim. bırak yunanları, sadece yunanistandaki türklerin önüne sandığı koy, yunan vatandaşlığından çıkıp türk vatandaşlığına geçeceksiniz de, bırak yüzde 50'yi yüzde 10 evet çıksın, oyumu akp'ye vericem. ulan adamların zaten türkiye'ye gelip vatandaşlığa geçme hakkı var kökenlerinden dolayı. onlar bile tenezzül etmiyor, ayda 500 euro işsizlik maaşı alan yannis, o koşulları bırakıp, ayda 800 lira asgari ücretle haftada 60 saat çalışan hamzayla aynı koşullarda yaşamayı seçecek. ba ba ba ba. fantaziye bak.

  • messi'yi gören nesil, deniz baykal'ın istifasını da görmüştür. resmen gıpta ile bakılacak bir nesiliz.

  • adamın biri ve danışmanı birgün konuşmaktadır.
    adam sorar.
    " söyle bakalım. ben mi daha büyüğüm yoksa turgut özal mı? "
    " o nasıl soru efendim? tabiki siz daha büyüksünüz.
    sayın özal halktan çok korkardı. siz ona göre çok daha cesursunuz. "

    " peki söyle bakalım. süleyman demirel mi daha büyük yoksa ben mi? "
    " tabi ki siz büyüksünüz haşmetlim. sayın demirel de askerden korkardı mesela. siz askerden de korkmuyorsunuz. "

    " peki son bir soru. hz. ömer mi daha büyük yoksa ben mi? "

    "tabi ki siz efendim."
    "amma da abarttın haa. yalakalık yapıyosun şuan. doğruyu söyle kızmıycam"

    " doğruyu söylüyorum efendim. hz. ömer de allahtan korkardı.
    ama sizde allah korkusu da yok.

    edit: pardon adam demişim.

  • senerlerdir tükenmişlik sendromunun dibinde yaşıyorum. çoğu zaman işe sürüne sürüne gidiyorum. ama gidiyor muyum? gidiyorum. neden? çünkü mecburum. çünkü bugüne kadar kazandıklarım bırakın yatırım yapmayı, harcamalarıma anca yetti. çünkü ben meryem değilim, benim böyle bir lüksüm yok. çatlayana kadar koşturulan at misali çatlayana kadar çalışmak zorundayım. çünkü ben sistemin milyarlarca ucuz kölesinden biriyim.

    bunları meryem uzerli'yi tenkit etmek için yazmadım. aksine sonuna kadar destekliyorum, paranın kölesi olmadığı için saygı duyuyorum. daha çok para daha çok para demeyip kendi sağlığını düşündüğü için.. dünyanın adaletsizliğine, sistemin bozukluğuna bir vurgu sadece benimki.

    tükenmişlik sendromu, veya diğer başka rahatsızlıklar lüks oldu artık. insan sağlığı lüks oldu. çünkü insanın değeri parayla ölçülür oldu. böyle sürdüğü sürece tükenmeye mahkumuz.