hesabın var mı? giriş yap

  • açılıyor diye dünyayı ayağa kaldıran andavalların neden anlamadığını anlayamadığım durumdur. 1.3 km'lik tünel için dünyada ilk muamelesi yapıp somali'den başbakan getirteceksin, arızalanınca biz demiştik diyenlere andaval diyeceksin.

    andavalın bayrak taşıyanı sensin be arkadaşım.

  • bir erkek susuyorsa zaten yapılan yapılmıştır, hem de fazlasıyla, başka bir şey yapmaya gerek yoktur.

  • soran olursa bunlar terörist, bunları türk tabipler birliği kışkırtıyor dersiniz. günümüzde yeni cehalet modası bu.

    edit: detaylı açıklamak şart oldu. mesleğimizi iyileştirmek adına sendikalarımız aracılığıyla yaptığımız eylemleri, ttb ile ilişkilendirip karalama çabasında bulunan cahiller için yazıldı bu entry.

    edit: bir yazar arkadaş tutanağı entrysinde paylaşmış. ilgili entry #139840093.

  • muhteşem yüzyıl dizisinden öğrendiğimiz bir gerçek. rahmetli canı sıkıldığında alırmış kemanını çıkarmış balkona, tırmanırmış çatıya. o vernikli kelebek mobilya yemek masası rengindeki gıy gıy kemanıyla haremdekilerin aklını alırmış. alt kat komşusu hatice hanım ve saraydaki diğer kadınlar arasında inanılmaz popülermiş. pargalı çaldıkça onlar coşar, onlar coştukça pargalı vıccırı cıccıııık diye diye öttürürmüş kemanını. padişah sefer hazırlığı yapacak, pargalı balkonda gıy gıy saatinde. alt katta yine kompile harem kadınları toplanmış... şimdinin plajda gitar çalan adamı gibi düşünün:

    - akdeniiiiiiiizzzzz akşamlarıııııı bir başkaaaa oluuyooooorrrr....

    - pargalı çok tatlısın ya...

    - sağolun kızlar.. hadi bu sefer birlikte... heleeee biiiir deeee aylardaaaannn recep (hicri takvime göre yani) ise bir başkaaa ...

    kanuni'nin bu duruma bir süre sonra dayanamayıp onu hürrem'e şikayet ettiği, hürrem'in de pargalıyı kemanıyla dövdüğü söylenir. dizinin ilerleyen bölümlerinde buna yer verirler mi bilmiyorum. ama aslında gerçekçi yani. bir pargalıya bakın, bir hürrem'e. lisede sınıfın arkasında oturup sinirlendiğinde erkek döven aşırı gelişmiş kız tipi yok mu hürrem'de? böyle dişlerini sıka sıka sen görücek sülüman gelicik benim olucuk bilmem ne diyor... gözlerini belirttiğinde çok korkunç oluyor, adamı kündeye falan getirse mümkün değil nefes alamazsın. çok güçlü ve sağlıklı gözüküyor maşallah.

  • öğrenci evi. evde 4-5 kişi kalıyoruz. bir arkadaşın kardeşi haftasonu ziyarete geldi. mutfağa bir daldı çocuk. nasıl temizliyor. utandık.
    dur da diyemiyorum ben. gittim artık en azından "ya uğraşma zahmet etme" içerikli bir şey söyleyeyim dedim. baktım ocağı silmekle meşgul.

    - ya uğraşmasaydın onunla bi de. bi ton zahmete girdin.
    + olur mu abi ya. bi iki sene daha rahat edersiniz işte.

    daha karışmadım ben. kimseye karışmadım ama. belediye bizim evi yıktı geçen gün. ayar yerim diye gık diyemedim.

  • seven sevmeyen herkesin, hakkında şu yazıyı okuması gereken kişi:

    http://sports.yahoo.com/…012206&prov=yhoo&type=lgns

    ingilizcesi olmayan arkadaşlar için de çevirdim:

    kobe pazar günü 81 sayı attı, bu onu bütün zamanlar listesinde wilt chamberlain'in arkasından, 2. sıraya taşıdı ve amerikanya'da, spor geyiklerinin 1 numarası nfl'i de geride bıraktı ve bunun üstüne hala insanlar bu adamı eleştirecekler.

    bakın görün. daha çok pas vermesi gerektğini (2 asisti vardı kobe'nin) söyleyecekler. sadece dikkat çekmek için yaptığını söyleyecekler. 18 tane kaçan şutuna dikkat çekecekler, 28 tane soktuğu şut yerine.

    daha neler neler söyleyecekler. sadece basketbolda bir adam 81 sayı atıp, tarih yazıp, bütün salondakileri hayatlarının hikayesini anlatmak üzere evlerine gönderir, amerikanya'nın bir ucundun diğerine "kobe'yi izliyor musun?" şeklinde telefon konuşmalarına sebep olur, bir mucize yaratır ve halen daha eleştirilir.

    ama görün bu olacak

    kobe pazar günü olayı bitirdi, ve bunu anlayamıyorsanız bile anlamaya çalışmalısınız. bunun kobe'nin şahsiliğiyle veya kötü bir takım oyuncusu olmasıyla alakası yoktu. tam tersi, toronto, lakers'ı eziyordu adeta (16 sayı öndelerdi), taa ki kobe takım arkadaşlarının acınası haline baktı ve bu maçı kazanmaya karar verdi, sonunda da kazandı, 122-104.

    "kendiliğinden oldu" dedi kobe maç sonrası. "benim için önemli olan galibiyetti.
    uyuşuktuk, kendimize gelmem için bir silkindim ve rakibimizi demoralize etmek istedim."

    ve insanlar bunu eleştiriyor?

    81 sayının ufak bir kısmı gereksiz, rekora yönelik olsa da - ki maç 4. çeyreğin sonuna kadar çok yakındı, yani çok az sayı rekora yönelikti - kimin umrunda? gerçekten soruyorum, tarih yazmaya çalışmanın nesi yanlış? toronto oyuncuları da bu işten para kazanmıyor mu?

    bir beyzbol oyuncusu ilk 3 vuruşunda homerun yaparsa, bir sonraki vuruşunda topu stadın dışına göndermeye çalışırsa kimse onu suçlar mı?

    hiç kimse, yorulmuş bir pitcher'i, hitter olmayan bir oyuncuya karsi sahadan almayan bir koç hakkında sikayette bulunur mu?

    peyton manning, touchdown rekoru kırmaya çalışırken, touchdown'a 1 yard varken hala pas oyunları düzenlerken kimsenin umrunda mı?

    tabii ki hayır, bunu beklersiniz ve hatta istersiniz.

    peki basketbola niye farklı yaklaşılıyor? oyuncuların çoğu siyah olduğu için mi? biraz çeki düzene ihtiyaçları olduğu için mi?

    yoksa basketbolda hem ofansta hem defansta her pozisyonun içinde maça konsantre olmanız gerektiğinden, zayıf yönleriniz daha çok göze battığı için mi? ya da kobe pek sevilmediği için mi (shaq veya tecavüz olayı veya başka olaylar yüzünden) ?

    yoksa hoosiers'ın basketbola kazandırdığı saflık devam ettiğinden mi? koç norman dale, jimmy chitwood'un devamlı şut atmasını istemesine rağmen?

    belki de nedenler bunların da üstünde. bilemiyorum
    ama bildiğim tek birşey var, 1960-70'lerde bu iş böyle değildi. skorerler kutlanırdı. pete maravich, david thompson ve hatta larry bird (80'lerde) çoğu kişiye göre bazı maçlarda çok şahsilerdi. ama bunu görmek eğlenceliydi, şovun bir parçasıydı

    şimdi kimse tutup da çok sayı atmaya çalışmıyor. pazar gününü dışarda bırakırsak, uzatmaya gitmeyen maçlarda atılan en yüksek sayılarda, ilk 25'e bakarsak 1978'den beri sadece 1 kişi olduğunu görürüz, o da 1994'te david robinson'ın mvp olmasını sağlayan 71 sayılık performanstır.

    niye bu oyundaki eğlence ve zevkin içine ettik ki?

    kobe takımının sayılarının %66.4'üne imza attı. wilt chamberlain 169 sayının 100'ünü atarken sadece %59.2'deydi. belki de bir bakıma kobe daha başarılıydı dün gece. özellikle de şunu göz önüne alırsak: wilt chamberlain'in zamanında onun boyuna posuna yakın olan 1 tek bile pivot yoktu, kobe'nin ise böyle bir avantajı kesinlikle yok.

    bazıları, "artık nba'de savunma çok az yapılıyor" diyor, ancak warriors'ın 169 sayısı gösteriyor ki, eskiden çok çok daha az savunma yapılıyordu. o gece wilt'e kim adam gibi savunma yaptı ki? (bunu ben de arkadaş ortamlarında yaptığım tartışmalarda her zaman söylerim)

    nba'de defans yapılıyor, hem de üst seviyede. çok yanlış düşünülen birşey var, o da üniversitelerde, nba'e oranla çok daha sert defans yapıldığı. görünün o ki, yavaş bir guard'ın yere yapışma sahnesi böylesi bir şovda, gerçeklerin üstüne örtüyor.

    eğer raptors'ın kobe'yi durdurmaya pek çalışmadığını düşünüyorsanız, maçı izlememişiniz ve yanılıyorsunuz. kim 1 oyuncudan 81 sayı yemek ister ki? ellerinden gelen herşeyi yaptılar, her bir oyuncuyu tutması için tek tek başına verdiler ama onu durdurmayı başaramadılar.

    kobe işte o kadar sıcaktı, o kadar muhteşemdi ve izlemesi de bir o kadar zevkliydi.

    yine de 81 sayı atmanın "spor"a yakışmadığını savunacaktır bazıları, bunun basketbol olmadığını söyleyeceklerdir. ama bir izleyicinin damarlarına bu kadar adrenalin vermenin, karmaşık duygular hissetirmenin yanlış olduğunu, sporla alakası olmadığını düşünüyorsanız, bence bir kendinize gelin ve kobe'nin cuma günü golden state'e 101 sayı atıp atamayacağını düşünmeye başlayın.

  • okulda verilen eğitim seviyesi seçme ögrencilere göre olduğundan, yerleştirilen öğrenciler mevcut düzene uyamayacak ve öğrencilikten başka herşeyi yapacaklardır.

    basit gibi görünse de akp'nin sadece bugüne değil türkiye'nin geleceğine saldırmasının bir diğer şeklidir.

  • uzun adam, neşeli adam, lise arkadaşım, beraber büyüdüğüm güzel kardeşim 28 haziran 2016 tarihinde havalimanındaki patlamada vefat etti. fight clup filminde bi sahne vardı üyelerinden biri öldüğünde aralarından aptal bi adam artık onun bi ismi var ölünce artık onu ismiyle anıcaz diye hep birlikte onun ismini bağırmışlardı. artık kardeşimin ismi arrangements değil eymen. 15 yaşında tanıdığım, 10 sene boyunca makara muhabbet, kahkaha ile beraber büyüdüğüm kardeşimi ellerimle kefene sardım, üzerine bezden kuşak bağladım, ellerimle tabutun içine koydum, ellerimle mezara indirdim, yine o ellerle üzerine toprak attım. bizim hesabımıza göre 40'lı yaşlarda paket olucaktık ikimizde, emindik çok yaşamıyacağımıza hatta ben derdim "boktan bi şekilde ölücem eymen haberin olsun" diye. ama eymen oyun bozanlık yaptı beni beklemedi, o oyun bozansa ben de bozarım 40'ı bulmadan ben de yanına gelicem. toprağın bol, mekanın cennet olsun güzel kardeşim.