ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
abartılmış tatil yerleri listesi
-
abartılmış yazsa kahrından ölecek kişi sorunu.
edit: iş bu entry overrated tatil yerleri başlığından buraya devşirilmiştir.
bill gates'in dışkıdan filtrelenen suyu içmesi
-
efendim, yıllar önce, bill gates henüz 15 yaşındayken kankası sormuş; 30 milyar dolar verseler bok içer misin?
o da "içerim tabe lan" demiş.
zamanla 30 milyar dolar'ı olmuş.
sözünü unutmadı.
bugün o boku içti.
arının kendi için ürettiği şeyi çalıp yemek
-
arıcılığın ne olduğunu bilmeyen kişilerin salladığı şey.
arıların çiftliklerde polenlere ulaşımı çok kolaydır ve etkinliği artan üretim sistemi, ihtiyaç fazlası ürün verir ve arıcılar da bu fazlalık balı kullanor.
adam salak mı kendi kolonisini aç bıraksın da para kaybetsin
6 bin afrikalı kaçağın italya adasına çıkması
-
olum bu ortadoğulularla afrikalılar üremek ve göç etmek dışında napıyor la?
türk televizyonlarındaki unutulamayan anlar
-
türk televizyonlarının unutulmak istenen ama unutulamayan adamı savaş ay production gururla sunar,
bir kaç ay önce atv ana haber'in "savaş ay oradaydı" adlı bölümünde savaş ay'ın narkotik ekibiyle terör bağlantılı bir şebekeye baskın yapmaya gitmesi, polislerin kapıyı kırmalarını ve savaş ay'la birlikte içeriye girmelerinin kameraman tarafından evin içinden görüntülenmesi..
yazarların kişisel çöküşünün başladığı yıl
masal
-
babamın anlattığı masallara dair en güzel hatıralarım, saçlarının henüz ağarmadığı, daha genç olduğu hali.
zaman geçiyor ve buna karşı koymak için yapabileceğim hiçbir şey yok. bütün hayatıma damga vuracak yegane çaresizlik, sevdiğim insanların etrafımda yaşlanmalarını seyretmek olacak. günün birinde, bedensel varlıklarından geriye hiçbir şey kalmayacağını ve buna tanık olmak zorunda kalacağımı, gözlerinin içine baktığımda görmek, ruhumu ezen ağır bir yük. onları zamanın etkilerinden koruyamıyorum, gücüm yetmiyor.
yetişkinliğimde daha fazla ihtiyacım var masallara. beni teskin edip hayatın gerçekliğinden uzaklaştırsınlar diye değil; gerçeğin masalsı güzelliğini öğretsinler diye. voyager 1'in uzaya nasıl gönderildiğini anlatan belgeseli izlerken, zihnimde, küçük bir gezegende yaşayan koca yürekli cücelerin karanlıktan korkmamayı nasıl öğrendiklerine dair bir masal uyduruyorum.
barry marshall'a don kişot kıyafeti giydirip, herkesin dalga geçtiği bir yolculuğa çıkarıyorum ve yolculuğunun sonunda ona ölümcül bir zehir içirip, ölmediğini gördüğünde zaferini ilan ettiği bir masal kurguluyorum.
kendi bedeninde yalnızlığa mahkum bir türüz. bedenimize bir başkasını sokup dindirebileceğimiz türden bir yalnızlık da değil bu. türümüze mal olmuş zaferlerle avunmayı kabullenmek, belki de en büyük kahramanlığımız.
babam gazetede okuduğu astronomiyle ilgili haberlerin detayını konuştuğumuz zamanlarda sorduğunda, 33 yaşında bir çocuğun heyecanı ile, elimdeki hayali kılıcı sallayarak bir masalmışçasına anlatıyorum. çocukken beni her türlü kötülükten koruyacağını bildiğim insanı, büyüdüğümde zamanın en büyük kötülüğünden koruyamadığım için, onu bir masalın başrolüne oturtuyorum.
sedat peker'in çomar gerçeği ile yüzleşmesi
-
allah kimseyi kendi inandığı değerlerin temsilcilerinden kendini ve ailesini müdafaa etmek zorunda bırakmasın.
dedik bunu;
bu ateş bir gün sizi de yakar, yapmayın
şimdi mahkeme i kübra diye zırla işte.
her partiye bir şişe perwoll siyah sihir'le gitmek
-
dünyanın en mantıklı işi. biri olur da "bu gömlek niye böyle siyah aman ne güzel" derse eğer lapsss diye çıkarıp şaşırtırsın herkesi. normal. evet.