hesabın var mı? giriş yap

  • 8-6 çalışıp günlük işe git gel 2,5 saatin yolda geçsin. işe gidebilmek için sabah 7.00 da uyan.

    gün 24 saatten oluşuyor sen 13 saatini iş için harcadın, geriye kaldı 11 saat, günlük 7 saat uyusan kaldı sana 4 saat. banyo kişisel bakım, yemek gitti oradan 2 saat, boş vakit olarak harcayacağınız en fazla 2 saat kalır bu 2 saatte de kölelik kalktı diye yazabilirsiniz.

    ülkenin çalışan nüfusunun %50'si bu şartlarda çalışıyor bundan çok eminim. özellikle istanbul'da çalışanlar bu rakamı oluşturmakta.

  • 19. yüzyılda istanbul dahil, dünyanın neredeyse bütün metropollerinin sokaklarında arz-ı endam eden bir tür at arabası. sürücünün, arkadaki yolcu kabinin dışında önde ve yüksekte oturduğu bu arabalar, ilk kez 1830'larda ingiltere'de kullanılmaya başlanmış ve clarence dükü prens william'a ithafen clarence olarak adlandırmışlar.

    sherlock holmes'un londra'nın arnavut kaldırımlarında tıkır tıkır yolculuk ettiği ve halen viyana, roma gibi pek çok avrupa şehrinde turist gezdirmekte kullanılan bu arabaların kaç at tarafından çekildiğine, kaç yolcu aldığına ve kaç tekerleği olduğuna göre değişen adları var: brougham, hansom, cab, hackney, jarvey, growlers, cabriolet, fiacre...

    19. yüzyıl'da özel bir görev kapsamında padişah tarafından amerika'ya gönderilen iki osmanlı yetkilisi aziz bey ve lemi bey'in de seyahatleri sırasında tercih ettikleri bu arabaların türkçede de yine türlerine göre farklı farklı isimleri var: kap, fayton, talika, muhacir arabası, kupa arabası, lando, landon, landolet, koçu, kinto, katip odası, çekçek, tente, koçu, omnibus...

    fakat bunlardan en popüler, en gözde ve de en pahalı olanları, kupa arabaları ile landolar. tabi pahalı olduklarından bu arabaları asıl tercih edenler saray kadınları. örneğin padişahın cuma namazına gitmesine ilişkin yapılan tören olan cuma selamlığını izlemeye, kupa arabaları ile gelirmiş valide sultan, sultan efendiler, kadın efendiler, harem hanımları, vekillerin hanımları ve kendilerine ise atlı harem ağaları ile darüssade ağası eşlik edermiş. tören alanına gelindiğinde hanımların kupa arabaları kıdem ve de protokol sırasına göre atları çözülmüş bir şekilde yan yana dizilirmiş. tabi protokolde en önde gelen valide sultanın arabası iken en sona ise hazinedar ustanın gümüş çerçeveli küçük pencereli kupa arabası geçermiş. padişah namazı bitirip saraya dönüşe geçtikten sonra harem kupa arabalarına tekrar atlar koşulur ve hanımlar, etrafta bekleyen ahaliye kupa arabalarının içinden para saça saça saraya dönerlermiş.

    gerçi harem mensupları haricinde de kullanımı söz konusu bu arabaların. mesela bihruz bey'in, sevdalandığı periveş hanım'a ait lüks araba, esasında iki atın çektiği ince tekerlekli sarı boyalı bir lando'dur (bkz: araba sevdası). gerçi sonradan anlaşılır ki periveş hanım'ın o güzeller güzeli landosu esasında osmanlı dönemi taksilerini ifade eden bir kira arabasıdır.

    hem landolar hem de kupa arabaları küçük, dört tarafı kapalı ve fazlasıyla samimi bir ortama müsait olduğundan olsa gerek kadınla erkeğin birlikte binmesi yasakmış. bu yasak üzerine düşünen refik halid karay, ilk adım adlı kitabında şöyle yazmış:

    "neden kadın erkek bir arabaya binilmesi yasak da sandalınki değil? şimdi, bu ciheti ben de düşünüyorum ve sebeplerini buluyorum:
    1- arabanın hususuyla kupa olursa dört tarafı kapalıdır, sandalınki açık.
    2- arabacının arkası müşteriye dönüktür, sandalcının önü.
    3- deniz korkusuyla sandalda uslu durmak zaruri, arabada ihtiyari..." (s.16)

    yine aynı kitapta refik halid, kupa model kira arabalarının sıhhi denetimden geçmediği için sağlam binenin illet kaptığı seyyar mikrop mahfazaları olduğunu ve bu arabaların içindeki ıslak, ekşi, geniz yakan ve göz sulatan gübre kokularının halâ burnunda olduğunu söyleyip bu harap haldeki arabaların birinden nasıl düştüğünü anlatmış:

    "beyoğlu dönüşü eminönü'nden binerdik ve kadit atlar rızapaşa yokuşu'nu çoğu defa çıkamadıkları için yarı yolda da inerdik. bir gece, eve bu arabalardan biriyle hafifçe keyif dönerken acayip bir şey olmuştu: hem arabanın içindeydim hem de yürüyordum. evet, ayaklarım yerdeydi, acele acele adım atıyordum; aynı zamanda kendimi arabanın çerçevesi arasında buluyordum ve oturmadığımı da fark ediyordum. neden sonra anladım ki ayak bastığım tahta, yolda kopup düşmüş, minderden kaymışım ve yarı belime kadar arabanın orta kısmına geçmiş, at süratiyle yokuşa tırmanıyorum!" (s.29-30)

    bundan daha komik bir diğer anısı ise şöyle:

    "atlar, kamçı, tekme, sövüp sayma, başlarından çekip sürüme, her ne yapılsa bir türlü yokuşa tırmanamayınca arahacı bana döndü:
    - 'efendi', dedi. 'yanında lüzumsuz gazete var mı?'
    vardı, verdim. gece yarısı ve yol ortası bunu ne yapacak diye meraka düştüm. kağıdı ocak tutuşturmak için yapılan şekilde büktü, hazırladı; sonra kibritini çıkardı, ateş verdi ve alevini zavallı hayvanların arka hacakları arasına uzattı. birden, can havliyle yerimizden fırladık ve o hızla, yarı at arabası, yarı motor, beyazıt meydanı'na ulaştık!" (s. 30)

    bu kadar bahsedip de bu arabanın en revaçta olduğu 1886 yılından nadir bir fotoğrafını paylaşmamak olmaz. krikor balyan'ın nefis eseri nusretiye camii'nin (tophane camii) önünden geçmekte olan atlı tramvayın hemen solunda park halinde yolcu bekleyen şu güzellik, kupa arabasının ta kendisi ki etrafındaki kişilerin pazarlık yapan müşteriler olduğunu varsayarsak muhtemelen kira arabası olarak kullanılmakta.

  • bir gün beykoz'da hatalı park yüzünden aracım çekilmişti. çekilen otoparktan aracı teslim aldıktan sonra semte yabancı olmamdan dolayı benim gibi ceza yiyen diğer araçları otopark çıkışında takip etmeye başladım. 3-4 araç artarda 100 metre gittik gitmedik trafik polisi çevirdi konvoyu. meğer o gittiğimiz yol ters yönmüş. tekrar ceza yedik.

  • bunlar 1920'de hindistanda bir ormanda bulunan kurt çocuklardır. bunlar ingiltere'ye getirilmiş ve eğitilmeye çalışılmışlardır. bunlardan genç olanı amala hemen ölmüştür fakat kamala daha fazla yaşamıştır. kendi çapında bir kelime haznesine de sahip olmuştur. ayağa kalıp giyinmeyi bile öğrenmiştir. sonra 17 yaşına geldiğinde o da ölmüştür.

  • erkeğin profilindeyse;

    "kız arkadaşım beraber fotoğrafımızı koymamızı istedi. ben önce hayır dedim. o tavır yaptı ve ben de haklı bir bahane bulmak konusunda yaratıcı olamadım. bu kız facebook hesabım dahil olmak üzere hayatımın her yerine müdahale ediyor. şimdilik iyiyiz ama sonunda ya patlarım ya da alışır giderim bu tahakküme" şeklinde bir bilinç altı mesajı gönderendir. böyle acıklı bir alt metin içerendir.

  • merhaba;

    sorum: abuk subuk makyaj videoları çeken, botoks manyağı, vasıfsız, idot, sığ, eğitimsiz, niteliksiz, boş, hem de boştan bile daha boş, son derece riyakar ve zırcahil youtuber'lerin; 13 yaşındaki neslin duygularını sömürerek, gerizekalı gibi büyümelerine sebebiyet vermesi durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

    not: bu arada severek izliyoruz danla hanım...

    twitter hesabım: https://mobile.twitter.com/mudaraa_