hesabın var mı? giriş yap

  • eyy sabancı bırak bakkal gibi tuvaleti küçük elli büyük yüz yapsam mı diye düşünmeyi de her uçağa binişte bayan yanına düşsem diye iç geçiren türk genci için hem seni hem bizi güldürecek bi kampanyaya imza at. bayan yanına oturmak için verilsin 5 tl ve bu iş huzur içinde çözülsün.

  • akşamın hüznü ve gecelerin yarattığı bunalma halini, sanıyorum lisenin ilk yıllarında, şu an dünyanın başka yerlerinde hava aydınlık, yani her yer karanlık değil! dünyanın başka yerlerinde insanlar çimlerde oturuyorlar ya da sahillerde güneşleniyorlar şeklinde bir düşünce ile aşmıştım. ya hüzünden geberecektim ya da gece yaşadığım kaygılar derinleşip kaygı bozukluğuna yol açacaktı. şu an komik gelen bu teselli, lise yıllarında hayatımı kurtarmıştı diyebilirim. ayrıca: doğru tespittir. bunu daha uzun vadeli olarak hayatımızda da düşünebiliriz. bugün her şey olan yarın hiçbir şey olacak. en boktanı da bu zaten. bana oradan birkaç anlam kırıntısı meyhaneci.

  • cin tarihine kendini altın harflerle yazdırmış, cin rönesansını başlatan, en devrimci cin markası ve 2021 yılı itibarı ile gordon’s cinin ardından dünyada en çok satan 2. cin markası. bombay sapphire favori cininiz olmayabilir, hatta hiç bombay sapphire içmemiş olabilirsiniz. ancak bugün cin içiyorsanız bunda bombay’in etkisi çok büyüktür. apple dokunmatik telefon ile ne yaptı ise bombay sapphire de cin üretimi konusunda benzer bir devrim yarattı desek abartmış olmayız.

    bombay sapphire’in piyasaya sürüldüğü 1987’de dünya içki piyasası votkanın hükmettiği bir alandı. cin sadece bazı ekstra gelenekçi, orta yaş üzeri insanlar tarafından tüketilen eski moda bir içki haline gelmişti. hele ki votka ve meyve suları ile hazırlanmış tatlı içeceklere alışkın genç nesil tarafından hiç içilmiyor ve yoğun çam reçinesini andıran kokusu sayesinde pek hoş karşılanmıyordu. cine takılan lakaplardan biri ‘distile edilmiş çam ağacı’ idi o sıralar. 50 yıldır literatüre tek bir adet bile cin ile hazırlanmış kokteylin katılmadığı, cin şişelerinin tozlu bar raflarında yıllandığı ve belki de tarih boyunca cinin yaşadığı en büyük karanlık dönemden bahsediyoruz.

    tabii böyle bir piyasada cin gibi gözden düşmüş bir ürün ile başarılı olmak pek de ulaşılabilir bir hedef değildi. sadece kaliteli bir ürün yaratmak yetmeyecekti. bombay sapphire’in mücadele etmeye değil fethetmeye ihtiyacı vardı. onlar da başarılı olmak isteyen tüm markalar için ders niteliğinde bir strateji ile tam olarak bunu başardılar.

    önce absolut markasını ikonlaştıran michel roux ile çalışarak dikkat çekici bir marka ve şişe tasarımı yarattılar. alışılmadık safir mavisi şişe tasarımı her görenin dikkatini çekiyordu. ürettikleri cinin de benzersiz olması gerekiyordu. bu sebeple carter head imbiklerde cin üretiminde kullanılan tüm ürünleri alkolün buharı ile infüze ederek daha zarif ve botaniğin doğasına zarar vermeyen bir teknik kullandılar. bu distilasyon metodunu sebzeleri haşlamak yerine buharda pişirme tekniğine benzetebiliriz. ayrıca bombay sapphire cinlerini zahmetli ve masraflı bir teknik olan one-shot tekniği ile üretir. bu teknikte cin distilasyon imbiğinden çıktığı gibi sadece istenen alkol seviyesine inene kadar su eklenip o haliyle şişelenir. diğer büyük markalar genelde multi-shot teknik kullandıklarından çok yoğun bir ‘konsantre cin’ üretip bunu alkol ve su ile karıştırırlar.

    bombay çam reçinesi kokusu ile özdeşleştirilen cinlere farklı bir aroma boyutu getirip narenciye ferahlığı sunan bir cin yaratıyor ve o güne kadar hiçbir cin markasının yapmadığı ‘tarifinde kullanılan tüm içerikleri’ (ardıç, orris, badem, kişniş, limon kabuğu, kebabe, meyan kökü, melek otu kökü, çin tarçını, cennet biberi) şişenin üzerinde şeffaf bir şekilde paylaşma cesaretini gösteriyorlar.görsel

    bu kadar dikkat çekici yenilik ve dahice marka yaratma ve pazarlama stratejilerinden sonra insanların gözleri tekrardan cine dönmeye başlıyor. bu esnada londralı efsane barmen dick bradsell bombay sapphire ile hazırladığı harika kokteyllerle bu içkinin ne kadar zarif ve sofistike olduğunu hem bar çalışanlarına hem de müşterilerine öğretiyor.

    başlangıçta ingiltere’de bir çok markaya fason cin üretimi yapan g&j distillery’de üretilen bombay sapphire 1997’de bacardi tarafından satın alınıyor. marka büyüdükçe sonradan kendine ait bir damıtımevi yapılmasına karar veriliyor. asıl çılgın proje burada başlıyor. yeni kurulacak damıtımevi için 1000 yıllık tarihi bir kağıt fabrikası restore ediliyor. laverstoke mill adındaki bu merkez 1968’e kadar ingiliz banknotlarının basımında kullanılan kağıtların üretildiği geniş bir kompleks. bombay sapphire her şeyde olduğu gibi üretim tesisiyle de devrim yaratmaktan geri kalmıyor. bin yıllık bir tesisi tamamen modern, yaratıcı ve çevreci bir mimari anlayışla yeniden tasarlıyorlar. ziyaretçilere açık olan bu tesis aynı zamanda bir müze, kokteyl eğitim merkezi ve bombay ile yapılan kokteyllerin sunulduğu bir bara sahip. bombay sapphire’in yapımında kullanılan 10 bitkinin de sera ortamında yetiştiği bir sergi salonunu da tesiste ziyaretçilere sunulmuş. doğa içindeki bu tesiste kullanılan enerjinin nerdeyse yarısı geri dönüştürülüyor. seraların ısıtılmasında da kullanılan enerji buradan karşılanıyor. ayrıca içinden bir nehrin aktığı bu tesis akan sudan da kendisine temiz enerji sağlıyor. böylesine devasa ve ince düşünülmüş projenin arkasında beefeater’ın eski üretim tesis müdürü olan nik fordham bulunuyor. zaten bombay sapphire ile çalışmak istemesinin de en önemli sebebi kafasındaki bu kendine has tesisi kurmasına izin vermeleriymiş. merak eden olursa bombay sapphire’ın üretildiği tesisin 2 dakikalık bir tanıtım videosuna buradan ulaşabilir. laverstoke mill

    son olarak da bombay sapphire ve biraz daha havalı kızkardeşi star of bombay hakkında hazırladığım genel tat profillerini aşağıda görebilirsiniz.
    görsel
    görsel

    cin dünyasında bombay sapphire'in açtığı yolda 2000 yılında bir devrimci cin daha geliyor. bu devrimin adı hendrick's gin oluyor. böylece içki dünyasında herkesin gözü cin piyasasına dönüyor. cin artık 21.yy'ın içkisi olma yolunda kararlı bir şekilde yoluna devam edecekti. ancak bu başka bir entrynin konusu.

  • video: pembe mezarlık - model

    yorum:

    pembe mezarlık ne amk kaç yaşında insanlarsınız siz?

    çürük çilek kokusu ne ? şekerden tabut ne amk ? koca koca adamların yaptığı şarkıya bak anlamıyo millet diye yardırın amk kelimeleri yanyana.

    aha bende yazıyorum

    turuncu bir müezzin gördüm rüyamda

    aşık müminler keşkülden musalla taşında

    gezinirken avluda bir anda

    doldu ciğerlerim birden çürük hurma kokusuyla.

    çürük çilek ne amk yaaa!

  • elinde türk pasaportu olup tek kelime türkçe bilmeyen insan tanıdım ben sorduğumda da gerek duymadım dedi.
    simdi bu adam bir olaya karıştığında türk vatandaşı deyip kapatıcaz olayı ve mosmor olucaz öyle mi:)

  • sokaklarda mendil satarak geçimini sağlamaya çalışan yaşlı bir kadının, el ele tutuşmuş yaşlı bir çiftin arkasından hüzün dolu gözlerle bakması ve gözyaşlarına engel olamaması...

  • kötü bir dönem geçirmiş ve sevilen kişiden ayrılmış bir şekilde ailemi ziyaret etmek üzre uçağa bindim. duygular tavan. tek yapmak istediğim kulaklığımı takıp müzik dinleyerek uyumak. fakat koltuğuma oturur oturmaz başladım ağlamaya. zaten ağlak bir insanım ama insanların içinde genelde ağlamam. tutamadım kendimi, iki gözüm iki çeşme ağlıyorum. yalnız hıçkırık yok, damla damla gözyaşlarım süzülüyor. ama nasıl, dur durak bilmiyor. ben bir tane siliyorum, ardından iki tane daha geliyor. önce yolcular soruyor ne var diye, bir şey yok diyorum. sorular arttıkça hostesler olaya dahil oluyor. ne var diyorlar, bir şey yok diyorum ama damlalar aksini söylüyor. uçağın bir bölümü durmuş beni izliyor artık ve yolcular aralarında konuşmaya başliyor, neden ağladığıma dair teori üretiyorlar. bu arada yer görevlileri de olaya dahil oluyor. iyiyim diyorum, kimse inanmıyor. uçak bir türlü kalkmiyor, herkes ağlamama yoğunlaşmış şekilde bana bakıyor. yanımdaki norveçli kadın yolcu, uçuş boyunca elimi tutabilirsin diyor. iyiyim, teşekkür ederim diyorum. o da inanmıyor. sonradan hollandalı olduğunu öğrendiğim bir adam yanıma gelip bir paket cips uzattıyor. "iyi gelir ye," diyor. durumun saçmalığına gülümseyip cipsi kabul edip uçuşa hazır olduğumuzun sinyalini verince herkes alkışlıyor ve gözler üzerimden çekiliyor.

    sorunlarımı cipsle aşmama yardımcı olan hollandalı amcaya "büyüksün" diyorum.