ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
fernand leger
-
atom bombalarının kalıntıları, resim sanatında sahteciler ve değerleme uzmanları arasındaki yarışta bu sefer iyilerin yanında rol almıştı.
1960'larda modern sanat dünyası, sahte başyapıtlar tarafından kuşatılmıştı. fransız sanatçı fernand leger'in 1913 yılında yaptığı bir tablo onlarca yıl boyunca özel koleksiyonlarda asılı kaldı. ama sahtesi.
1980'lerden sonra modern sanat pazarı genişleyince sahte ile orijinal arasındaki farkları tespit de zorlaşıyordu. müzayede evleri için artık bilim sayesinde tartışılmayacak bir şey bulmaları gerekiyordu. ve burada devreye nükleer fizik girdi.
nükleer güce sahip ülkeler, test yasağı anlaşması yapılana kadar 550 nükleer silah patlattı(hiroşima ve nagazaki'de patlayanlarla 552). bu testlerin yan etkilerinden biri, sadece nükleer patlama esnasında ortaya çıkan iki yapay izotopun salınmasıydı. sezyum-137 ve stronsiyum-90. bu izotoplar toprak tarafından emildi ve bitkilerin hücresel yapısına dahil oldu (aslında her şey tarafından emildiler). test yasağı anlaşmasından sonra yeryüzünde eski seviyelerine dönmeye başlasalar bile uzun bir süre toprakta kalmaya devam edecekler. tabi toprakta yetişen keten bitkisinde bulunmaya da devam edecek. nihayetinde keten bitkisinden yapılan tuvalde de kalmaya devam edecek.
görseltabloda bu izotoplara bakmışlar. izotop kalıntılarına rastlanınca 1945'den önce yapılması imkansız denilerek sahte olduğuna karar vermişler. hatta izotop seviyeleri leger'in ölümünden 4 yıl sonrayı işaret etmiş. bombalar bu sefer kötüleri vurmuş.
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
aglamakta olan kuzene
+efeeee aglıyosun ne dediğini anlamıyorum o yuzden
-anlamazsın çünkü aptalsııınn!!
istanbul'un 2017 avrupa yeşil başkenti adaylığı
-
dünya ile taşşak geçtiğimizin ispatı olan komedi gibi olay.
http://www.cnnturk.com/…baskenti-adayligi-saka-gibi
yılmaz özdil'in 4.6 milyon liraya villa alması
-
yılmaz özdil'in mustafa kemal kitabı, özel baskıyı saymazsak bir milyondan fazla sattı. diğer kitaplarının da az buz satmadığını biliyoruz.
toplu satış vs. saymazsak türkiye'nin en çok satan gazetesinin, en çok okunan yazarı.
severiz, sevmeyiz ayrı. kitaplarını beğeniriz beğenmeyiz ayrı. bunlar subjektif şeyler. evinde kaçak yapı varmış yokmuş; o da kendi sorunu ve eğer yaptıysa yanlıştır, cezası normaldir.
lakin bu adamın 4-5 milyona ev almasına şaşırmak, temel iktisattan, arz-talepten, popülerliğinin nasıl bir maddi karşılığı olduğundan anlamamaktır.
tokiden ev kurasına girse mutlu mu olacaktınız?
amerika'daki black friday kataloğu
-
amerikalı joe; 40 yaşında, evli ve bir çocuk babası. eşi ise ev hanımı. joe bir markette kasiyer olarak asgari ücret ile çalışıyor ve 1300 dolar kazanıyor. joe'nun dünyalar tatlısı oğlu jack, babasından bir dizüstü bilgisayar istiyor. joe ise oğluna dönüp oğlum bu ay maaşımı alınca 500 dolar köşeye atarız ve sana dizüstü alabiliriz diyor. sonrasında ise eşine, bir ay zorlanırız ama jack'in yüzü güler, mutlu olur oğlumuz diyor.
türk mehmet; 40 yaşında, evli ve bir çocuk babası. eşi ise ev hanımı. mehmet bir markette kasiyer olarak asgari ücret ile çalışıyor ve 2400 lira kazanıyor. mehmet'in dünyalar tatlısı oğlu murat, babasından bir dizüstü bilgisayar istiyor. mehmet ise oğluna dönüp oğlum bu ay maaşımı alınca 750 lira köşeye atarız ve sonra bir dahaki ay da aynısı yaparız, sonra yine, sonra yine ve sonra yine derken 10 ayın sonunda sana dizüstü alabiliriz diyor. sonrasında ise eşine, bir yıl zorlanırız ama murat'ın yüzü güler, mutlu olur oğlumuz diyor.
bu hayatı bir koşu yarışı varsayarsak, amerikalı bizden 10 kat hızlı koşuyor ve üstelik biz daha çabuk yoruluyoruz.
dostoyevski vs kafka
-
"sevgili okuyucular, şimdi siz dinlemek isteseniz de istemeseniz de ben size niçin bir böcek bile olamadığımı anlatmak istiyorum. tüm içtenliğim ve ciddiliğimle söyleyeyim, böcek olmayı bile şiddetle istedim."
yeraltından notlar* - fyodor mihailoviç dostoyevski
"bir sabah tedirgin düşlerden uyanan gregor samsa, devcileyin bir böceğe dönüşmüş buldu kendini."
dönüşüm* - franz kafka
kafaları aynı çalışan ama dilleri farklı dönen, benzer acıların içinde debelenen ama bu acıları farklı açılardan anlatan iki yazarın karşılaştırması. ikisi de toplumdan, insanlardan, düzenden ve bunların çarpıklıklarından şikayetçi ve genel bir değişikliğin/düzelmenin mümkün olmadığının farkında olduklarından bu şikeyetlerini kişisel isyanlarla dile getiriyorlar. biri tüm bu çarpıklıklardan kurtulmak için böceğe dönüşmeyi arzularken, diğeri bu dönüşümün nasıl bir çarpıklıkla sonuçlanabileceğini anlatmış.
galatasaray camiasının ağır dönekliği
-
--- spoiler ---
kendileri uefa kupasını aldık diye övündükleri sezonda her hafta maçları erteleniyordu.
--- spoiler ---
9 aralık galatasaray 2-1 bologna
12 aralık galatasaray 1-0 beşiktaş
15 aralık galatasaray 5-1 ankaraspor
18 aralık denizlispor 2-4 galatasaray
22 aralık fenerbahçe 1-2 galatasaray
26 aralık galatasaray 2-1 vanspor
2 mart dortmund 0-2 galatasaray
5 mart antalyaspor 1-3 galatasaray
9 mart galatasaray 0-0 dortmund
12 mart galatasaray 6-0 bursaspor
16 mart mallorca 1-4 galatasaray
19 mart göztepe 0-2 galatasaray
23 mart galatasaray 2-1 mallorca
26 mart galatasaray 0-1 fenerbahçe
1 nisan erzurumspor 0-0 galatasaray
6 nisan galatasaray 2-0 leeds united
9 nisan galatasaray 6-0 gençlerbirliği
14 nisan beşiktaş 1-1 galatasaray
20 nisan leeds 2-2 galatasaray
23 nisan galatasaray2-2 denizlispor
hani lan her hafta ertelenen maçımız
halk ayaklanmasındaki beyaz gömlekli polis
-
31 mayıs halk ayaklanması'nda taksim'de bir göstericiye, her yanı diğer polislerle tutulmuşken , işkence eden , tekme atan, kameralara "çekme" diye bağıran polistir.
http://webtv.radikal.com.tr/…iye/3653/yorumsuz.aspx
uber'e binen vatan hainidir
-
bu mantıkla pkk'yı destekleyen italyanların ürettiği fiat marka araçları kullanan sarı taksiciler de vatan hainidir.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"herkesin beden eğitimi 5 olan ülkede olimpiyatlarda 0 çekmemizi ateistler bile açıklayamaz."
liseyi sevgilisi olmadan bitiren insan
-
platonik aşık olmayı hayat felsefesi edinmeye o yaşta başlamıştır.
üniversiteyi de öyle bitirmiştir.
muhtemelen hayatını da aynı gazla bitirecektir.
dostoyevski
-
dostoyevski kumar alışkanlığından ötürü aşırı derecede borçlanmıştır. o sırada ortaya stellovski adında bir yayıncı çıkar. dostoyevski’ye şunları söyler: “bak senin bütün borçlarını kapatacağım. sana iki yıl yetecek kadar da para vereceğim. fakat bir sözleşme imzalaman gerek.
senden bir kısa roman istiyorum. bu kısa romanı bana bu sözleşmeyi imzaladıktan tam 24 ay sonra vermeyi kabul edeceksin. istediğim sürede bitirip bana teslim edersen sorun çıkmayacak. fakat eseri bir gün bile geç verecek olursan bundan önce yayımladığın ve bundan sonra yayımlayacağın bütün eserlerin hakları benim olacak.” çok fazla borcu olan dostoyevski sözleşmeyi mecburen imzalar.
aradan 23 ay geçer fakat tek bir cümle bile karalamamıştır. durumdan haberdar olan fransız yazar stendhal, dostoyevski’ye “ben ‘parma manastırı’ romanımı dikte ettirerek (söyleyerek yazdırmak) yazdırdım, sen neden denemiyorsun?” der. başka çaresi olmayan dostoyevski kabul eder.
o zamanlar rusya’da bir dikte etme okulu vardır. okulun en yetenekli öğrencisi grigoryevna snitkin adında isveç asıllı genç bir kızdır. kız bu görevi yapmaktan gurur duyacağını söyler ve dostoyevski ile eseri yazmaya başlarlar.
eseri son gün bitiren dostoyesvki hemen stellovski’nin yanına gider. dostoyevski’nin yazma sürecini baştan sona takip eden uyanık yayıncı stellovski dostoyevski eseri teslim edemesin diye ofisini kapatıp gitmiştir. o zamanlar rusya’da noter yoktur. noter görevini polis karakolundaki memurlar yapıyordur. dostoyevski eserini polis karakolundaki memurlara onaylatır. daha sonra bu olaydan dolayı yayıncı ile davalık olsalar da davayı dostoyevski kazanır.
her rus gibi dostoyevski de zaferi kutlamak için bol votkalı bir davet verir. davete bütün dostları ile birlikte romanı dikte ettirdiği genç kız grigoryevna snitkin’i de çağırır.
gecenin ilerleyen saatlerinde dostoyevski genç kıza “senden bir konuda fikir almak istiyorum “der.
bu durum genç kızın gururunu okşamıştır.
“memnuniyetle, ben size nasıl bir fikir verebilirim merak ettim” diye karşılık verir.
dostoyevski şöyle der: “ben bir roman yazmaya çalışıyorum. romanın başkarakteri korkunç biri… sara nöbetleri geçiren, kumar bağımlısı, düşman kazanmaktan çekinmeyen bir adam. bu adam kendinden genç bir kıza aşık oluyor. sence bir evlenme teklifi kaleme alacak olsam bu gerçekçi olur mu?”
kız ise şöyle der: “evlenme teklifinizi kabul ediyorum bay mihayloviç.''
o kız dostoyevski’nin ikinci eşi anna grigoryevna snitkin’dir. yazdıkları eser ise ünlü roman “kumarbaz”dır.
kaynak: dostoyevski'nin hatıraları - anna grigoriyevna dostoyevski
az bilinen görgü kuralları
-
benim en çok hassasiyet gösterip uygulamaya çalıştığım şey sessiz olmaktır. her yerde. her şeyde takındığım sessizlik.
mümkün olan en sessiz şekilde işimi halletmek.
ışığın düğmesi açılacak çaaat. çekmece kapanacak, dolap kapağı kapanacak baaaam, masaya bardak konacak çaaaat.
çok yoruluyorum. bu gürültü hali beni yoruyor. insanların, yanlarında kimse yokmuş gibi davranmaları beni çok hırpalıyor. ben sanki yokmuşum gibi işimi görürken bir başkasının kafama vururcasına her işi gürültüyle halletmesinden tiksiniyorum. ben ki çatalı kaşığı bile tabağa ses çıkmasın diye yavaşça koyan adamım, merdivenden yuvarlanıyor gibi inemem, kendi çıkardığım sesten bile rahatsız olurum, hayatımın ne derece zor olduğunu düşünün.
insanlara mute özelliği getirsin elon musk.