hesabın var mı? giriş yap

  • - ne oynuyorsunuz öyle ?
    - basket baba, ben yeniyorum oglunu...
    - verin biraz da ben oynayayim bari...
    - baba cok heyecanli, ya sonra oynatiriz seni...
    - olm iki dakka oynayayim, neymi$ merak ettim
    - babaaaaa
    - bu yüzden gelmiyorum, ilgilenmiyorum i$te, sizin gibi ewlatlarin ben anasini... nerde annen ?

  • kayınçosu cem yılmaz sahneye eşofmanla çıkınca neden kovmadığını merak ettiğim kişi. cem yılmaz'ın 19 yaşındaki bir çocuktan ne gibi bir üstünlüğü varmış ki sahnede eşofman giyebilme hakkına sahip olabiliyormuş acaba, anlatsın da dinleyelim.

    edit: geç gelen imla

  • muadil ilaç, kullanılan ilacın birebir aynısı değildir!
    etken maddenin aynı olması diğer bileşenlerinin de aynı olduğu anlamına gelmez! etken madde aynı olsa bile bazı ilaçlar laktozsuzken; muadilinde laktoz bulunabiliyor! özellikle laktoz alerjisi olan kişilerde muadil ilaç ölüm riski yaratabiliyor. örneğin:

    annem hipertansiyon hastası ve valsartan etken maddeli “co-diovan” kullanılıyor. aynı zamanda laktoz alerjisi var ve laktoz içeren tüm ilaçlar anafilaktik şoka girmesine sebep oluyor; nefes borusu kapanıyor. bu durumu belirtmesine rağmen “co-diovan” yerine muadili denilip valsartan etken maddeli farklı bir ilacın verilmesi (ki bunun içeriğinde laktoz var) nedeniyle annem hastanelik oldu. ve bu durum sadece tansiyon ilacı ile kısıtlı değil; defalarca farklı ilaçta yaşadık. artık eczacı ne derse desin; bileşimini okumadan ilaç kullanmıyoruz.

    doktor veya eczacı değilim. ama hastanın durumunu bilmeden muadil ilaç önceki ilacın aynısıdır, önemli olan etken maddesidir diyerek insanların hayatıyla oynamayın. ben doktorum/eczacıyım, siz gerizekalısınız, 10 yıl okudum vs. muadil kullanmakta sorun yok diyorsanız, kusura bakmayın ama siz sadece ilaç firmalarına bakkallık yapıyorsunuz.

    not: sözüm, hastasının durumunu yakından takip eden ve muadilin aynı ilaç olmadığının farkında olan doktor/eczacıları kapsamamaktadır.

  • benim gibi kurumsal firmada çalışanlar ve devlet memurlarının tuzu kuru, maaşlarımızı çatır çatır alacağız. özel sektörde çalışıp patronun insafına kalanların ne halleri varsa görsün, sunta kemirsin denmiştir.

  • nft (non-fungible token) yani yeri doldurulamayan jeton.

    bir günümü hatta 2 günümü buna ayırdım. araştırdım ve öğrendim. öğrendiklerimi ve anladığımı basitçe anlatmaya çalışacağım ki herkes fikir sahibi olabilsin. öncelikle her şey nft olabilir. video, fotoğraf, çizim vb. her şey. siz neyi ya da neyden nft yapmak isterseniz yapabilirsiniz. evet ama yaptığınız şeyi kim satın alacak?

    ya da

    bir saniye ama nft'yi özel kılan nedir? yani neden internetteki bir şeye kim neden para versin? zaten kopyala yapıştır ile ona sahip olursun. eee? olursun ama kopyasına sahip olursun. nft'yi benzersiz kılan şey; burada üretilen metalar(resim, video, foto her neyse) blockchain üzerine yazılıyor ve benzersiz bir koda sahip oluyor. benzersiz kod, barkod, imza nasıl anlarsanız işte. mesela mona lisa tablosu internette milyonlarca fotosu var ama mona lisa orijinal tablosu tek bir tanedir ve kendisine sahip olmak başka bir olaydır. nft'lerin de benzersiz kod üzerine kayıtlı olması onları orijinal yapıyor.

    mesela benim çocukluğumda tasolar vardı, futbolcu kartları vardı bunlara sahip olmak eğlenceliydi oyun oynuyorduk vs hatta parayla satılıyordu. bize bir faydası var mıydı? bakış açısına göre değişir.

    tamam anladık ama kim bunlara kıymet biçiyor? şu anda zenginler birbirini piyazlıyor zevk yapıyor. bende şu var sende ne var gibi. kimisi kara para aklıyor. kimi ticaret yapmaya çalışıyor. kimi ileride buralar değerlenir mantığıyla alım yapıyor. herkesin farklı bir amacı var yani.

    işin bir de community tarafı var. bu da şey gibi hani clubhouse çıktı. yalnızca iphone kullanıcıları ve davetiye ile üyelik alınabiliyordu. herkes kendince gruplaştı filan diğerlerine sen gelme ulan ayı! der gibi saçma bir ortam olmuştu. işte nft'ler için de böyle gruplar var. şu koleksiyondan bende şu bok var. ben de o özel grubun bir üyesiyim. bir nevi statü göstergesi.

    bu yüzden üreticiler malı kıymetlensin diye community oluşturmaya ve bunu bir şekilde marketing ile hyplelamaya çalışıyor. bu nadide eserden yalnızca 10 tane var hanımlar beyler! yersen. ama yeniyor işte.

    insan ve toplum psikolojisi çok enteresan şeyler. söylediğim bir şey var; bir şeyin değerini ona olan talep belirler ve bu yüzden alınan-satılan şey talebin kendisidir. altın mesela ne kadarı gerçek işlevi doğrultusunda elektrik sanayiinde kullanılıyor? değil mi? ona olan talep yüzünden farklı amaçlar için kullanılıyor. yatırım aracı, statü göstergesi vs. insanların yükledikleri manalar var.

    konunun anlaşıldığını düşünüyorum. buraya nft ile ilgili saturday night live sponsorluğunda chad ve ekibinden güzel bir video bırakıyorum.

  • bir de böyle adamlar türedi son zamanda. aha bu da son örneği:

    (bkz: eylemcilere söven esnaf)

    daha önce bunun bir örneğini de tcdd grevinde görmüştüm. adamlar hakları için greve gitmişler. seferler durmuş. adam gideceği yere gidemediği için grevcilere küfrediyordu. millet mecburdu sanki sen biryere gideceksin diye üç kuruşa çalışmaya.. yada senin işin aksamasın diye evinde oturmaya.

    doktor dövülüyor mesela bir hastanede. doktorlar greve gidiyor. "e ben hasta olsam ne olacak?" diyor bu andavallar.

    adamların işi görülsün de isterse dünya yıkılsın umurlarında değil.

  • "evin içinde balta kayboldu!!! kol düğmesi, kolye ucu değil bak, balta yav. çorap mı ki makineye sıkışsın? bozuk para mı kabanın astarına kaçsın? kolum kadar, bayağı, bildiğin balta kayboldu. birisi aldıysa getirsin diyeceğim, kitap değil ki bu, balta ya... bir de balta nasıl benden habersiz alınır, ben versem nasıl hatırlanmaz? balta yav. birine hediye mi ettim gereksiz neşeliyken? kalem değil ki, balta la bu! bir balta bir evde ne kadar aranabilir, daha nereye bakılır ki balta ararken? garajım,atölyem, ardiyem yok ki... burası bildiğin ev, o da bildiğin balta...
    not: yine de yerini bilen varsa söylesin bak. kızmayacağım... lazım kardeşim!"

    hoca lan bu adam, üniversitede çocuklara ders anlatıyo bu :/

  • “bir gün iki berduş kasaba meydanında avare avare dolaşırken bir kalabalığa rastlamış. bakınırlarken bir tane güvercin uçup gelip berduşlardan birinin omzuna konmuş.
    herkes berduşun yanında toplanmış ve :
    – işte padişahımızı bulduk. sen padişahımız olacaksın, padişahım çok yaşa. demişler.
    berduş:
    – olmaz öyle şey...
    diye ısrar etse de, inatçı kasabalılara yenik düşmüş. padişahlığı kabul edip arkadaşını da sadrazam yapmış. aynı gün de başlamış zulme, boyun vurmaya, vergi salmaya. bunlara dayanamayan arkadaşı:
    – yapma, halk kızacak ... demiş.
    çiçeği burnunda padişah da ona:
    – güvercin uçurup padişah seçen halka böylesi az bile.” diye cevap vermiş.

    not: bu fıkrayı 1982 anayasası referanduma sunulup sonucunda anayasa’nın kabulüyle birlikte kenan evren'in cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra, süleyman demirel'in bu durumdan rahatsızlığını belirtmek için anlattığı söyleniyor.