hesabın var mı? giriş yap

  • arzu ederse pokemonlar hakkında bile şarkı yapabilecek osur osur ipe diz akımının bir numaralı ismi...

    oy pokemon pokemon da
    hasta ettun milletu
    başka iş mi yok idu da
    nerden çiktu pikaçu

  • zaten gitmesine sebebiyet veren mahlukatların , gelip altına 5 gram beyniyle "tutan mı var" minvalinde yorum yapması da giderek ne kadar iyi yaptığını göstermesi açısından epik olmuş.

    amerika' ya bavulda "mal" statüsünde bile gidemeyecek tiplerin de, niye mühendis olarak gitmemişmiş, kendini geliştirememişmiş diye laf söylemeye çalışması da epey ironik.
    ------------------------------------------------------
    ekleme: "ben amerika' ya gitmesine değil, bakıcı olarak gitmesine (bkz: laf söyledim)" diyen var. ya birader sorun da burada zaten, niye laf söylüyorsun, ya siz niye herkese laf söylemeye çalışıyorsunuz? iyi veya kötü burada kalmaktansa gitmeyi tercih etmiş işte. konu bu, bu kadar.

    senin görüşünü, senin mesleğini, seni, daha değerli kılan ne?
    neyse ya kendini bir bok sanan sizin gibi tiplerden yılıp gittiydim zaten ben de, bir kez daha anladım ki, iyi etmişim.

    siz aynen devam.

  • b. dort yasinda bir cocuktur.
    babasini henuz kaybetmis ancak olum hadisesini tam kavrayamamis ve babasini cok ozlemektedir.
    babasini gorme arzusuna ve aglamalarina dayanamayan amca, onu babasinin mezarina goturur.

    - burada mi babam?
    + evet canim.
    - topragin altinda mi?
    + evet.
    - (aglar b.)
    +...

    - karanliktir topragin alti. neden buraya pencere yapmamislar?
    +...
    - (b. yine aglar uzun uzun)

    sonraki gunlerde b. surekli ortadan kaybolmaya baslar. her seferinde onu 2 km otedeki mezarlikta yatan babasinin mezarina uzanmis ve uyumus olarak bulurlar.

    b. su an yetiskin bir kadindir.

    edit: "b" ben degilim.

  • şehit babasının evine haciz gelirken futbol kulüplerinin milyarca liralık vergi borçlarının affedildiği,

    milletin karısına dadanıp üstüne bir de silahla hastane basan futbolcuların hiçbir şey olmamışçasına futbol hayatına devam edebildikleri,

    engelli taraftarların dahi tribünlerde dayak yediği,

    sayın cumhurbaşkanımızın izniyle tabirini kullanmadan hiçbir kulüp başkanının açıklama yapamadığı,

    futbol özetlerinin bile yalvar yakar şifresiz yayınlatıldığı,

    hakemlerin çoğunlukla rezil yönetimler sergilediği,

    spor programlarında futbolun sorunları yerine magazinin konuşulduğu,

    taraftarların siyaseten hiç olmadığı kadar ayrıştıkları,

    altyapılarında müthiş torpil ve daha nice rezil olayların döndüğü,

    fanatikten sonra ülkenin en çok satan spor gazetesinde her gün alakalı alakasız haberlerde " başkan erdoğan da oradaydı / başkan erdoğan aradı " cümlelerinin bulunduğu,

    uluslarası kulüp turnuvalarına sırf lig düşünülerek yedek kadrolarla çıkan takımların bulunduğu,

    devlet televizyonundan millete atar gider yapan bilmem kaç bin lira maaşı cukkalayan tiplerin spor yorumcusu olduğu

    bir ülke, şimdiye kadar iyi bile dayandı!

  • yildiz cocugu *

    film bu bolumlerde kendini asar, yonetmen bile ne yaptigini anlamaz. daha dogrusu sanirim arthur clarke demisti, ben bu sonunu anlamadim diye. neyse uzulmeyelim, biz daha akilliyiz.(daha dogrusu onun zamaninda internet yoktu). insan kendi evriminin tuzaklarina dusmemistir. yani aletlerine ve egosuna bu kadar baglanip kendisine yabancilasmaya bir dur demistir.

    o monolitleri yerlestirenler de insani almis, fantastik bir yolculuktan sonra bilinmeyen bir yere getirmislerdir. efektlerden anladigim kadariyla (bazi renk katmanlarinin ustunde mason kelimesini gordugume de eminim) zamanin ve mekanin otesine geciyor insan. burada kurtulmasi gereken o son yukten de kurtulacak ve evriminin (tekamul mu yoksa) bir sonraki basamagina yukelecektir: bu yuk, olumdur, bedendir.

    o son sahnelerdeki kuruluma kapilmayin. yani bu otel odasi da ne boyle, beyaz beyaz, iyice sapitti bu film demeyin. o sahne, kelimenin tam anlamiyla bir "sahnedir" artik. hicligin ortasinda son derece surreal bir tecrubedir. bu sahnede yasliligini gorur, bedeninin gittigine tanik olur. ama beden sadece bir aractir; bilinc olumsuzdur. yemek sahnesinde yasli adam bardai devirir ve bardaki kirilir. bu bedendir ama bardagin icindeki yokolmamistir. olum korkusunu yenerek ozgurlugunun onundeki son engeli de asar ve bedeni olmayan, zamandan bagimsiz, bilincten ibaret bir varliga donusur: yildiz cocuk olmustur. [her ne kadar nietzsche ustinsan taniminda bu kadar iddiali olmamis olsa da..]

    evet kardeslerim, filmin bana ifade ettikleri, gonul telimi titreten taraflari bunlardir. bunlar entel dantel ayagi midir, yoksa gercekten de kubrick yaratici bir usta midir, vicdaniniz karar versin. her ne kadar bu seviyede bir cigir acmamis olsa da (unutmayin, sinemacilik bakimindan hicbirsey soylemedik bile, ozel efektleri, renkleri, muzikleri, kisaca herbir ogesi ozenle yaratilmis) bir baska eksik anlasilmis ve haketmedigi kadar kotulenen film icin (bkz: blade runner) * *