hesabın var mı? giriş yap

  • osmanlı sarayında padişahları eğlendirmek için soytarı bulunmazdı pek. üçüncü murad'ın falan vardı iki cücesi. oysa abbasîler, fatımîler, emevîler vs. sayısız soytarıyla doldurmuşlardır sarayları. selçuklularda da yoktu bu soytarılar.
    haremde soytarılar ve maymunlar vardı lâkin padişahtan ziyade harem ahâlisine hizmet ederlerdi bunlar.

    osmanlı imparatorluğu, padişahın resmî görüşmelerinde ciddiyetten asla taviz vermezdi. elçiler, padişahın yüzüne bile bakamazlardı değil sırıtmak.
    yine şairlerin hicivleri pek iyi karşılanmazdı. bu arada nef'î hakkında bilinen bir yanlış şudur ki kendisi sultan dördüncü murad'ı hicvettiği için değil, vezir bayram paşa'yı hicvettiği için öldürüldü.

    osmanlı padişahları içerisinde ironik olarak nükteye en çok gülen ve eğlenmeyi seven padişah dördüncü murad idi.
    tabii onun da resmî kararlarda şakası yoktu. tütün içeni, gece sokakta el feneriyle dolaşan adamı vs. oracıkta öldürdüğü bilinmektedir.

    tabii harem hayatları nasıldı bilmiyoruz. hâtunlar, padişahları etkilemek için şakalar yapıyorlardır elbette. yaşamışlar bu hayatı.

  • yazılım olayına da dini bulaştırarak bir ilke imza atmışlar.

    "biz önce allah rızası için daha sonra da özgür yazılıma sahip çıkabilmek için uğraşıyoruz, elimizden geldiği sürece de uğraşmaya devam edeceğiz."

    şimdi kim yazdı bilmiyorum, allahtan da bilmiyorum, ama açıkça tübitak'ın ne çeşit gerizekalılara teslim edildiğinin göstergesidir bu. nokta yerine virgül kullanma gibi utanç verici yazım hatalarını geçiyorum. ne allah rızası ne alaka? elimizden geldiği sürece ne alaka? konu ne? bize ne? ne demek istiyorsun? ne demek istediğini bilmeden cümle sallayanlara gerizekalı dendiğini bilmiyor musun?

    cümlenin bir tutam akıllı sürümü şöyle olabilirdi:
    "biz önce allah rızası için sonra da özgür yazılıma sahip çıkabilmek için uğraşıyoruz."

    gözünü seveyim. ne allah rızası? kendi içinizde tutamıyormusunuz allah sevginizi ille millete duyurmak "ben dinciyim" artisliğinizi çekmek zorunda mısınız? konu ile ne alakası var? ulan üretim ekonomisi falan diyoruz bu kafalarla imkanı yok.

  • oğlum bu da mı kötü?
    hem yakıştığını düşünüyorum hem de pratik.
    gömleği ütülemeden de giyebiliyoruz böylece. ne terliyoruz ne üşüyoruz.
    allah allah!

    bir insan gömleğin üzerine kazak giyen kişiye niye sinirlenir lan*

  • en estetikli, platin saçlı, 2 - 3 kadın arkadaşınızı eve çağırın ve onlardan bulabildikleri en ama en açık kıyafetlerini giymesini isteyin

    üzerinize polyester gömlek, daracık y.vşak pantolonu ve tabanı 8 cm yüksekliğinde çakma bir ayakkabı giyin

    1 milyoncuda satılan renkli tabaklara dolapta saçma sapan ne varsa koyup üzerine tereyağ gezdirin

    masaya elektronik sigara, tüle sarılmış limon, 3-5 cep telefonu koyun

    arkaya da sırasıyla sezen aksu, neşet ertaş ya da berkay'dan bir şarkı açın

    duvara da üzerinde "içiyoruz gardaş" "içmekten anamız s.kildi" vb. sikindirik bir çakma led neon asın

    her 20 dakikada bir de masaya çay doldurup koyun

    alın size evinizde en az dışarıdakiler kadar leşşşş gibi bir yeni nesil meyhane.

    not: isteğe göre barzo, silahlı çatışma ya da 10'a 1 güvenlik dayağını da gece sonunda ekleyebilirsiniz.

  • (4)

    --- ek bilgiler ---

    müzik tarihinin yumurta-tavuk konusu; beethoven’in klasik mi, romantik mi olduğu sorunu üzerine hala uzlaşılamamış bir konudur. beethoven bir klasik besteci gibi bestelemiş. sonra bu klasik formları değiştirmiş ama en nihayetinde kendi değiştirdiği formlara çoğunlukla bağlı kalmıştır. oysa romantik dönem beto’nun bu değiştirdiği formların erimesi üzerine şekillenmiştir. dolayısıyla romantik formları yarattığı halde bunları kendisi patlatamadığı için biçimsel olarak romantik görülmez. ama içerik olarak, müzik anlayışı olarak son iki dönemin romantikliğinden şüphe duyulacağını sanmıyorum. hemen aynı tartışmanın shakespare için de mevcut olması da ilginç bir tesadüf. içerik olarak romantik tiyatro oyunları yazan shakes, bu oyunları klasizmin 5 perde kuralının dışına çıkmadan yazdığı için bir türlü kategorize edilemez. şimdi gelin aklını biçimlerinin gelişimiyle bozmuş, sanatı deneyimlemeyi unutmuş anten tarihçilere kulak asmayalım. büyük deha denilen insan zaten, varoluşu gereği, girdiği her türlü kategorizasyonu sündüren insandır. böylelerinin illa bir döneme sokulması gerekmemekte. kendine has, dönemler arası, hatta dönemler üstü bir zattır beto..

    ölümü de tarihte bir ilki yaşattı. cenazesine 20.000’in üzerinde viyanalı geldi. oysa yine viyana’da, 30 yıl önce ölen zavallı mozart’ın cenazesine -eğer cenazeciyi de sayarsak- 4 kişi gelmişti. bu, toplumun müziğe olan ilgisinin ne derece değiştiğinin istatistiki bir göstergesi ve sonraki yüzyıllarda hiç azalmayacak bu ilgiyi yine beto’ya borçluyuz..

    kişilik olarak etrafındakilere kan kusturduğu, alkolik olduğu, müziği konusunda, son derece haklı da olsa, büyük bir küstahlığa sahip olduğu bilinmekte. dış görünümü hakkında günümüzde sağda solda uçuşan artistik saçlı, karizmatik bakışlı portrelerine, gary oldman’a ed harris’e kanmayalım, aslında oldukça çirkin bir adam olması kuvvetle muhtemel. bu minvalde birkaç portresini zor da olsa bulmak mümkün. ayrıca en büyük veriyi kardeşine yazdığı bir mektupta kendi fiziğini ayrıntılı olarak tanımlası ve kadınlarla olan ilişkilerinin hep platonik düzeyde kalmasını da bu dış görünüşüne bağlaması sağlıyor. bu derece tutkulu, yer yer müstehcen bir müzik yazabilmesinde, aşık olduğu kadınlarla iletişime geçememiş olmasının etkisi olabilir. aynı şekilde, tarihin bir diğer müstehcen müzik dehası maurice ravel’in de karşı cinsle arasının olmadığını biliyoruz. yine de kabul etmek gerekir ki spekülatif konular bunlar..

    çok sevdiği, adeta taptığı goethe ile görüştükten sonra, goethe’nin beto için etmiş olduğu “dünyayı çekilmez bulmakta haksız olmasa da, kendi etrafındakiler için daha çekilir hale getirmediği de kesin.” lafı onun iç dünyası ve dışa yansıtış şekli hakkında net bir bilgi veriyor. goethe’nin öngöremediği nokta ise gelecekte müziği ile sayısız insana bu yaşamı çekilir hale getireceğidir.

    onu sevmek için çok nedenimiz var. eğer o olmasaydı herşeyin çok farklı şekilde gelişeceğini görmemek imkansız. zaten bugünkü sanatçılar hala onun yaşamımıza kattığı ‘aksi, başına buyruk, uçlarda gezinen sanatçı’ imajını kullanmaktalar. hayatı üzerine kendinden önceki hiçbir besteciye nasip olmamış biçimde yoğun bir tarihsel bilgiye sahibiz ama yine de ruhunun, dolayısıyla ruhumuzun derinliklerini kavramak için müziği en kestirme yol olarak görünüyor.

    müziğin en büyük devrimcisine, selam ve muhabbetle...

    (final müziği olarak da 7. senfoni’den allegretto çalsın... kendini anlatsın.. )http://www.youtube.com/watch?v=bqtpveuabzm

  • görevini yapan savcıdır.

    temel hak ve hürriyetlerin usulsüz şekilde sınırlandırıldığı tüm hukukçular tarafından dile getiriliyordu zaten. *

    aşı ve maske hakkındaki iddiaları da açıklayacak şekilde soruşturma başlatmış. ancak bilinmesi gerekir ki soruşturma açılması aşı ve maske karşıtlığı değildir, halkın endişe ettiği konuların kolluk kuvvetleri aracılığı ile açıklığa kavuşturulmasıdır. bakalım sonuç ne çıkacak.