hesabın var mı? giriş yap

  • olayın başlangıcı olmadığı için olayı bilmiyoruz ama sosyal medyada ilk tekmeyi (videoda) kadın attığı halde bundan hiç bahsetmeyenler direkt adamı idama göndermiş.

    adamın bir bacağında kıyafet sıyrılmış büyük ihtimalle köpek ısırdı veya ısırmaya çalıştı veya adam bunu göstermek için sıyırdı ve olaylar gelişti.

    kadınlar veya adam haklı bilemem ama şu bir gerçek ki sokak köpeklerine artık önlem alınmalı. kaç tane çocuğa, insana saldırdılar son aylarda.

    bu olayı mesela 6-7 köpeğin yaşlı bir adama saldırdığı mobese kayıtlarından izleseydik bambaşka yorum yapacaktık.

    bir tarafı idama yollamadan önce biraz düşünelim, olayı öğrenmeye çalışalım ve empati yapalım.

    edit: olayin biraz daha oncesi geldi. yurume yolunda, kosu yolunda tasmasiz kopek gezdirmek suc mu bilmiyorum. iki taraf da birbirine saldiriyor.

    https://twitter.com/…rim/status/1492630526599045121

  • amerikalıdır. 4 yaşındaki kız çocuğunu taciz ederken yakaladığı 47 yaşındaki adamı döverek öldürmüştür. bölge halkı “çocuklarımızı korumak için biz de aynısını yapardık, öldürülen kişi hakettiğini buldu” diyerek tacizciyi öldüren babayı desteklemiş.

    politik doğrucu olamayacağım, bir baba olarak aynısını yapardım diye düşünüyorum. ama türkiye'de daha çok tecavüzcülerin arkasında durulduğu için, kravat takan tecavüzcüye indirim uygulandığı için, 14 yaşındaki çocuğun rızası vardı diye peşkeş çekilmesine razı olunabildiği için bunlar bize uzak geliyor.

  • saten pijama/gecelik.

    bu diziler dışında kullananı var mı merak ediyorum. kendini yatağa şöyle bi bırakıversen kayar öteki taraftan düşersin. nasıl uyuyorlar ki onla?

  • 1905 ıowa doğumlu,psikoloji tarihine yaptığı etik açıdan oldukça tartışmalı deneylerle adını yazdırmayı başarmış psikolog.

    1930lara kadar bağlanma teorileri içgüdüsel süreçlerimizle* açıklanıyor, annenin çocuğun karnını doyurmasının duygusal bağın kurulmasına sebep olduğu düşünülüyordu. harlow ise sadece beslenmenin bağlanmayı açıklamak için yetersiz kalacağı düşüncesinde idi. nitekim çalıştığı laboratuvardaki resus maymunları ile yaptığı gözlemler bunu doğrular nitelikteydi. yeni doğmuş ve doğumdan sonra annesinden ayrılmış bebek maymunlar kafeslerinin altına serilen yumuşak havluya karşı tıpkı insan bebeklerinin oyuncak ayılarına beslediği gibi bir sevgi besliyordu.

    harlow bu gözlemleri sonucunda bir takım deneyler yürütmeye karar verdi. ilk deneyde bebek maymunlar ortalama bir yetişkin maymun boyutunda tasarlanmış iki yalancı/vekil annenin olduğu bir kafese kondu. yalancı/vekil annelerden biri sadece telden oluşurken diğer annenin etrafı yumuşak dokuyla çevriliydi. bebek maymunların bir kısmı yalnızca tel anne aracılığıyla beslenirken kalan kısmı yalnızca yumuşak anne aracılığıyla besleniyordu.deney esnasında bebek maymunların hareketleri ve annelerle geçirdiği süreler otamatik olarak kaydediliyordu. sonuçlar harlow'un beklediği yöndeydi tel anneyle beslenen maymunlar da dahil olmak üzere bebekler zamanlarının büyük kısmını yumuşak anneyle geçiriyordu. sonuçlar o zamana değin gelmiş teorilerle taban tabana zıt gelişmişti, eğer bağlanma yalnızca beslenme gibi içgüdüsel süreçlere bağlı olsaydı tel anne tarafından beslenen bebeklerin yumuşak anne yerine tel anneyi tercih etmeleri gerekirdi.

    deneyi çeşitlendirmeye karar veren harlow, ortama bir korku nesnesi*eklediğinde bebek maymunların tepkisi ölçtü. maymunların çok büyük bir bölümü korkuyla yumuşak anneye sarıldı.bunun üzerine bağlanma ihtiyacının yanında annesel güvenin önemine de vurgu yaptı ve başka bir varyasyon olarak bebek maymunları çeşitli uyaranların olduğu 12 metrekarelik bir odaya yerleştirdi. yumuşak anneyle odada yalnız kalan maymunlar ilk etapta korkup vekil annenin yanından ayrılmasalar da daha sonradan etrafı keşfe çıkıyolardı, odada tek başına bırakılan bebek maymunlar ise parmaklarını emiyor,yere kapanıyor ve adeta bir otistik gibi tekrarlayıcı saldırgan davranışlar gösteriyordu.

    deneylere maruz kalan bebek maymunlar ergenliğe girdiklerinde diğer maymunlarla çiftleşmeyi reddetti ve anti-sosyal davranışlar sergilemeye başladı. nadiren de olsa çiftleşip doğum yapan anneler ise ya bebeklerini öldürdü ya da düzgün bir şekilde bakım sağlayamadıkları için bebekler kendiliğinden öldü.

    tüm bunların dışında harlow'un etik açıdan çok fazla eleştirilmesinin sebeplerinden biri de sosyal izalosyon deneylerinde izole ettiği maymunların pek çoğunun depresyona girip kendilerini dış dünyaya kapatarak bir nevi intahara girişmeleriydi. tüm eleştirilere rağmen harlow'un "maymunları nasıl sevebilirsiniz ki" şeklindeki söylemi ise hayvan derneklerinin ayaklanmasına sebep olmuş ve daha sonrasında hayvan deneylerine belli bir takım etik kısıtlamalar konmuştur.

  • geliri 300 bin lira olan vatandasimla 1000 tl olan vatandasim ayni gece kulubunde eglenebiliyor.

    iste bekledigimiz alim gucu, iste medeniyet .

    300 bin avro imis, 1.8 milyon milyar sen!

  • 1970'lerden kalma, sovyet teknolojisiyle yapılan dünyanın en eski santrallerinden biri. santralin bulunduğu bölgede doğru düzgün su kaynağı yok, buda yetmezmiş gibi bölge 1.derece deprem bölgesi, soyvetler hangi akla hizmet santral yapmış buraya inanılır gibi değil.
    rüzgarlar konusunda da yukarılarda değinilsede herhangi bir büyük sızıntıda ankara'ya kadar etki göstereceği tahmin ediliyor. beklenen büyük istanbul depremi ve bu nükleer santral, önlem alınmayacağını bildiğim için iyi günler beklemiyor bu ülkeyi.

  • nasa tarafından bilimsel açıklaması yapılan, newsweek tarafından haber yapılan konudur.

    karadeniz'in fitoplankton akınına uğramasının sonucuymuş.

    ülkemiz medyası ise bu arada "tutuklanmak yada mabad yalamak, işte tüm mesele bu" etkinliğindeymiş.

    not editi: anladığım kadarıyla konuyla ilgili türkçe haber yapılması yasak, turkuaz resimleri için tıklayınız

    düttürü: olayı ajite etmişim, konu türk basınında son bir kaç günde yer almış, ben görmemişim; bu durumda newsweek tarafından önemsenmiş olmanın dayanılmaz 3. dünyalılığı der entry'mi muhalif bir şekilde sonlandırırım.

  • böyle saf, sürekli gülen çocuklar olur ya, münevver öyleydi işte. suratından gülücük eksik olmazdı.

    tanıyan tanımayan herkes melek diyor ya hani, gerçekten melek gibiydi. bir tövbe tövbeee demesi vardı, sırf onu söyletmek için sınıfta saçma saçma şeyler söylerdim. he bir de sürekli saçlarıyla oynardı, bir parmağı sürekli saçlarının uçlarındaydı. elleri de minicikti. sonra hadi fal bakalım diye tuttururdu, meraklı melahat derler ya münü'ye uygun bir lakaptı bence. konuşmaya başlayınca yanaklarını sıkası gelirdi insanın. böyle bıcır bıcır... bir gün sınıfa elimde browni falan girdim sırada oturuyordu, pislik yapayım dedim. gittim yanına bak münü şimdi ne yapcam dedim, baktı, browniden koca bir parça ısırdım çiğnedim, o da meraklı gözlerle bakıyor, sonra açtım ağzımı ööö diye, bir ıyy diyerek kaçışı vardı kopmuştuk sınıftakilerle.
    o kadar iyi niyetliydi ki, herkesi kendi gibi sanardı. kuşummm kuşumm diye ortalıklarda gezinirdi. parça parça bunları hatırlayıp, onu düşününce bir gülümseme yerleşiyor suratıma. unutmuyor insan sesini, gülüşünü. keşke diyoruz ama...

    okuldaki son günü de dün gibi düşününce.

    doğum günü için yer ayarlamaya gideceklerdi onunla birlikte. yine o parlak sarı ugg'larını giymişti. çok dalga geçerdim o ayakkabısıyla da. o gün geldi kuşum dedi sence pantolonumu ugg'ların içine sokayım mı yoksa üstünde mi kalsın. bende dalga geçtim yine kızım o ne ayakkabı ya çıkar bence komple diye. ya söyle hadi dedi. söyledim. meğer son kez dalga geçmişim münü'yle. hayatında ilk kez, sevgilisi dediği adamla doğum günü için yer ayarlamaya gidecekti. içi içine sığmıyordu, mutluydu, nişantaşında olacak, bir yer var diyip duruyordu. sürekli sırıtıyordu. sonra ders bitti. okuldan çıktık. o çıkışta bekliyordu, taksi geldi, binip gitti...

    insanın aklının alamayacağı şeyler vardır ya hani, bu da onlar biri. böyle bir insana, böyle bir kader mi diyim ne diyeyim bilemiyorum... ama bildiğim tek bir şey var, onu tanıyan biri kesinlikle onu unutmayacak. hep gülücükleriyle hatırlayacak.

  • sanrısal: gerçeğe uymayan düşünceden kaynaklı.
    algı: bilginin alınması, yorumlanması, düzenlenmesi.
    kaygı: bir şeye karşı duyulan korkunun, bireyin gündelik yaşamını olumsuz yönde etkilemesi hali.
    düzlem: bir doğrunun yön değiştirmeden ve kendi doğrultusunda olmayan hareketiyle meydana getireceği kabul edilen yüzeylere denir.
    izdüşüm: ışınlar aracılığıyla bir cismin şeklinin bir düzleme belirli kurallarla aktarılması (projeksiyon).

    tanım: gerçek dışı yorumlanan bilgilerin, insanı korkutan ve ürperten bir perdedeki yansımaları.

    örnek: gece karanlığında çişe kalkmış bir adamın, üstüne fular takılmış kapı arkasına asılı bir montu, kendini asmış bir insan olarak görmesi ve bu görüntünün yarattığı yusuf yusuf.

    bu benimkiyle beraber 14. fular oldu daha da fular diyeni sözlük s.ksin, yetti bee!