hesabın var mı? giriş yap

  • ılık ile serin arası bir bodrum akşamı. "haydi sünger pizza'ya gidelim" diyoruz arkadaşlarla. terasa çıkıyoruz, masamıza geçmek üzereyken köşe masadaki gruba gözümüz takılıyor. "özhan canaydın değil mi o ya" diyorum, "haydi yanına gidelim." arkadaşlarım "ya hu ayıp olur" falan diyor, "yok be" diyorum, "gidip bir merhaba deriz, bir de fotoğraf; o kadar."

    yanına geldiğimizi gören özhan canaydın, büyük bir nezaketle ve insanın tüylerini diken diken eden bir beyefendilikle ayağa kalkıyor, "bir saniye çocuklar" diyor ve ekliyor "müsaadenizle ceketimi giyeyim." ben arkadaşlarıma bakıyorum, onlar bana. kaldı mı gerçekten böyle insanlar diye birbirimize boş bakışlarla soruyor ve dumurdan dumura koşuyoruz.

    "ee çocuklar nasılsınız, neler yapıyorsunuz?" diyor başkan bize. ve bunu o kadar içten yapıyor ki sanırsınız karşımızda koca galatasaray başkanı değil de kankamız var. "sağolun başkanım" diyoruz; "siz de iyisinizdir inşallah." "sağolun" diyor ve gözü o zaman kız arkadaşım şimdi ise eşim olan canıma takılıyor. "siz nasılsınız küçük hanım" diye soruyor; ya hitaba, klasa bakar mısınız. kız arkadaşıma o kadar içten ve sıcak bakıyor ki gören torununa baktığını sanır.

    biraz sohbet ettikten sonra bana dönüp "aman kaçırma bu güzel kızımızı" diyor, "yok efendim kaçırmam" diyorum. efendim hitabını yaparken önce kendime sonra bu saygın bilge adama şaşıyorum. kendime şaşıyorum çünkü o güne değin kullandığım bir hitap şekli değil; özhan bey'e şaşıyorum çünkü bir insanın böylesine bir zarafet içinde olabilmesini aklım almıyor.

    "kusura bakmayın çocuklar, yerimiz olmadığı için sizi masaya buyur edemedim, bir içecek ısmarlayamadım" diyor, bunu derken neredeyse kırılacak kibarlıktan. o bunları söylerken biz adeta şoktan şoka giriyoruz. "estağfurullah başkanım, ne önemi var, sizin elinizi sıkıp gideceğiz zaten" diyoruz.

    biraz daha sohbet ettikten sonra "aman derslerinizden, işinizden geri kalmayın" nasihatlerini de dinliyoruz başkandan. o an aklıma sürekli benim iyiliğimi isteyen ve her konuda bana yol gösteren babaannem geliyor, istemsizce gözlerim doluyor ılık bir bodrum akşamında.

    elini öpüp yerimize geçiyoruz. arkadaşlarla muhabbete dalıyor ve saatlerin nasıl geçtiğinin dahi farkına varamıyoruz. derken bir ses duyuluyor: "haydi iyi geceler çocuklar, iyi eğlenceler." bir anda okulun en disiplinli ama en sevilen hocası sınıflarına dalmış haylaz öğrenciler gibi ayağa fırlıyoruz ve "sağolun başkanım" diyerek teşekkür ediyoruz.

    aradan yarım saat daha geçiyor, masanın en büyüğü olarak garsona "hesap lütfen" diyorum. garson masamıza geliyor ve kulağıma fısıldıyor: "hesabınız kapandı efendim, özhan bey halletti." biz bir kez daha şoke oluyoruz, gözlerimiz doluyor adeta. "ne adam be" diyoruz. ama ödediği hesap için değil, bize davranışlarından ötürü elbet.

    sonra aradan seneler geçiyor, o güzel adam çok ama çok uzaklara gidiyor ve uğruna gece gündüz çalıştığı stadın açılışında şu an galatasaray'ın başkanlık koltuğunu açıkça işgal eden adnan polat tarafından adı dahi anılmıyor. sonrasında konuşan erdoğan bayraktar adlı basit bir müteahhit tarafından "karşımda naif ve güçsüz duruyordu" denerek sözde küçültülmeye çalışılıyor.

    benimse aklımda o rüya gibi gece; şimdi yukarılardan bir yerden bizleri izleyen bu güzel adamı anıyor ve soruyorum: ulan siz kim, sizin adınızın böyle bir adamla aynı cümlede dahi geçebilmesi kim? adnan polat, erdoğan bayraktar kim, özhan canaydın kim?

    elimizde takımlar üstü olan bir tek süleyman seba kaldı; bari onu kırmayalım ve iyi bakalım.
    adettendir editi: beşiktaş'lıyım.

  • küçülme değildir fit olmadır o.
    dusunun kilolusunuz. doktora gidiyorsunuz ve kilo vermenizi söylüyor. siz de kilonuzun yüzde 1.8 ini kaybediyorsunuz. rahatliuorsunuz bir anlamda.

    oh be ak troll gibi yazmak çok kolaymış.

  • azerbaycan türklerinin şiîliği falan siklediklerini hiç sanmıyorum. türkiye'yi ve türkleri sevmeyeni de görmedim. hatta iki azeri türkü sevgilim oldu. türkiye'ye bildiğin tapıyorlardı.

    biz onları severiz onlar da bizi. bu nedenle de nefretini al ve şuradan git.

  • 1- yaparız hayatım.
    2- gideriz hayatım.
    3- çıkarız hayatım.
    4- alırız hayatım.
    5- olur hayatım.
    6- nasıl istersen hayatım.
    7- sen daha iyi bilirsin hayatım.
    8- aaa çok iyi hayatım.
    9- özür dilerim hayatım.
    10- tabi ki hayatım.

  • $u ana kadar ya$amak istedigi hicbir guzelligi ya$ayamami$ ama ya$amayi cok fazla isteyen insanlardir.

    ilk el tutu$malar, ilk opucuk, ilk heyecan gibi $eylerin hicbirini yapamami$ olup ve her girdigi ortamda bunlari saklama cabasi icinde olurlar.

    ili$kiler hakkinda bir konu acildiginda, hayattan soguyan, hicbir soruya cevap vermeyen veya hemen konuyu degistiren insanlardir.

    ya$in gitgide ilerlediginin farkinda olup, 'acaba' sorusu kafalarindan hic silinmeyen insanlardir.
    "acaba benim hic sevgilim olmayacak mı?"
    sonra kendi kendilerine kızar bu tipler, sen caba gostermiyorsun ki, nasıl sevgilin olsun diye kendi kendilerini yiyip bitirirler. yine kısır dongu ba$lar.

    her$eyden cekinen, haftasonlari ben neden di$ari cikmiyom, neden benimde gezecek bir arkada$im yok, sevgilim yok diye kendine i$kence ederler.

    birde di$arda gordukleri sevgilileri ozenirler, niye beni bu kadar cok seven bir insan olmadi diye, ama yine bilgisayari ile tek ba$ina kalir, yalnizligi dinler ve depresif haller ba$lar.

  • kilolu biriyle sırf kilosundan ötürü dalga geçme aşağılık bir davranıştır lakiiin;

    bu kişi insanları tiplerinden ötürü itin gtüne sokuyorsa müstehaktır.

  • -s!-
    pottermore'da verilen bilgilerle hikayesini tam anlamiyla ogrendigimiz ve rowling'e duyulan sayginin kat kat artmasina sebep olan adamin dibi.

    rowling'in karakteri yaratirkenki motivasyonu gercekten takdire sayan. rowling lupin'i yazarken hiv/aidsle yasayanlarin maruz kaldiklari ayrimcilik ve stigmadan ve toplum eliyle zorla itildikleri yalnizlik ve outcast olma halinden etkilendigini soyluyor. tipki bir hiv + gibi lupin de dislanma korkusuyla tibbi durumunu (harry potter evreninde likantrofi bir cesit enfeksiyon gibi tarif ediliyor.) gizlemek, is bulamadigindan yeteneklerinin cok cok altinda islerde calismak zorunda kaliyor. dahasi, kurtbogan iksiri gibi bir tedavi yontemi kesfedildiginde, tipki antiviraller ilk kesfedildiginde hiv pozitiflere oldugu gibi tedavi masraflarini karsilayamiyor bile. ote yandan kendine sans verildiginde butun ogrencilerin sevdigi bir ogretmen olabiliyor. durumu ortaya çıktığında ise toplum, basarisini ve yeteneklerini goz ardi edip onu istifaya zorluyor. en guzeliyse karsisina konan fenrir greybeck gibi bir psikopatla insanlarin karakterlerinin tibbi durumla alakali olmadigi, bir kurtadamin da tipki herkesin, tipki hiv pozitiflerin de oldugu gibi iyi ya da kotu olabilecegini gosteriyor.

    lupin'in kurtadam olusunun oykusune donersek. baba lupin dunya capinda taninan bir sihirli yaratiklar uzmanidir. voldemort'un yukseliste oldugu ve adam topladigi donemde sihir bakanligi buyulu yaratik ve varliklarin politik duruslarini ogrenmek ister ve uzmanlarin goruslerine basvurur. bu sirada oldurulen iki muggle cocugu konusunda greybeck'in ifadesi alinmasi soz konusu olur. ifade alinirken lupin de hazir bulunacaktir. greybeck'in lupin'e hakaret etmesi uzerine baba lupin butun kurtadamlarin canavar oldugunu ve oldurulmesi gerektigini soyler. bu kendi gorusleri degil toplumun genel gorusudur; ancak sinirle bunu soylemistir. daha sonra greybeck durusma salonundan kacar ve lupin'in soylediklerini diger kurtadamlara bildirir. birkac gece sonra da o sirada bes yaslarinda olan remus'u isirarak babasina verebilecegi en agir cezayi verir.

    babasi omrunun geri kalaninda sozlerinden pisman olur ve uzun yillar ogluna bunu anlatamaz. aile remus'un durumunu gizlemek icin kacak gocek bir hayati yasamaya baslar. hogwarts'a gelene kadar remus'un hic arkadasi olmaz. daha sonra da arkadaslarini teker teker kaybedecek, tam evlenip baba olduğundaysa oldurulecektir.

    remus'un acikli hayatinin en kotu yaniysa karisi tonksla birlikte harry potter evreninin en sikindirik olumune kurban gitmeleridir. oldukca onemli bu karakterlerin off-screen oldurulmesi bence bir ayiptir. tonks ve lupin'i kimin oldurdugunu bile rowling ozel olarak aciklayana dek bilmeyisimiz ( sirasiyla bellatrix lestrange ve antonin dolohov) kabul edilebilir bir sey degildir.

    remus lupin standart bir acilarin cocugu degil, derin bir karakterdir ve bu kadar sevdiğim birinin hiv+lerin yasadiklarini yansitmak niyetiyle yazilmasi da beni ayri bir mutlu etmistir.
    -s!-

  • şu anda bgg de dördüncü sırada bulunan süper kutu oyunu.

    bgg sayfası

    ilk öğrenenlere karmaşık gelse de oyunun dinamikleri öğrenildiğinde 2-4 kişilik bir strateji şöleni sizleri bekliyor.

    oyunda kömür, demir, bira, tekstil vb. çeşitli sanayi kollarını haritada belirli ingiltere şehirlerine kurup kanal ve demiryollarıyla bağlayıp gelir ve zafer puanı kazanıyoruz. oyun içi denge çok iyi kurulmuş, kötü giden bir oyunda bir double railroad hamlesiyle 15-16 puan kazanmak mümkün.

    kart ve malzeme kalitesi üst düzey. ahşap bira fıçılarına hastayım. hatta evde zevkinize göre boyayabilirsiniz.(bgg de çok başarılı örnek resimler görebilirsiniz.)

    bu oyun tabi ki türkiye’de bulunmuyor. yurt dışından alması ise gümrük ve kargo dahil 1000 tl yi geçebiliyor maalesef.

  • furkan trolü fiyakalı toz konmamış elbiseleri ile gezerken göremediği chp’li mvlerinden deniz yavuzyılmaz başında baretiyle arama çalışması yapıyordu. boş adamdır bu furkan önemseye değmez “aaağğbbbeeeiiii”

    edit: #148939658 sen niye kudurdun len ööörrrrrdek?

  • geçen hafta krize girmişti lutfen insanları kınamayin adam çocuk esirgeme kurumunda sevgisiz büyümüş ve bir kadına aşırı bağlanmış hayatının merkezine kadını koymuş. sadece bu adam değil hayatınızın merkezine kimseyi koymayın sevgisiz de olsaniz sonu hüsran....

    eşit: konuyla ilgili başlığa baktım adam hakkında gavat yazmışlar ölmeden önce. cirkinsiniz, kötüsünüz. ruh hali normal olan bir insan zaten bunları kabul etmezdi.

  • gamze merhabalar,

    kusura bakma, böyle yırtık dondan fırlar gibi mesaj atıyorum ama inan bana niyetim kötü değil.

    siyasi görüşüm kemalizm demişsin, ben de vardar ovasını çok severim mesela:) ortak yanlarımızın olması, gelecekteki ilişkimiz için bence çok önemli.

    peki ya sence?

    profilime bakarsan, bir çok kız arkadaşım olduğunu göreceksin. ama tek gecelik, geçici, ateşli ve sonunda mutlaka övgüler aldığım ilişkilerden sıkıldım, artık daha kalıcı şeyler arıyorum. (mesela 2 gecelik. hahahaha espri yaptım kız, hemen bozulma:)) esprilerime alışmak zorunda kalacaksın, hepsi birer bombadır, uyarmadı deme:))))))

    mesajını bekliyorum

    mustafa
    (jeoloji müh.)