hesabın var mı? giriş yap

  • cumartesi sabahı erken bir saate "hadi moonstruck'a gidek" diye gittiğimiz, moonstruck'ın kapanıp yerine buranın açıldığını görünce üzülüp "e kahve içek bari" diye oturduğumuz yer..

    sabah erken bir saat olduğu için bizden başka kimse yoktu. siparişimi verdim "iki latte, bi kek, bi çiizkeyk.." adımı sordu. ukala ekşici bir piç olduğum için "bi kişi var zaten" dedim. neyin peşindesin mına koyim?

    siparişimi alıp masaya oturunca kasadaki çocuğun içime sokup çevirdiğini anladım:

    http://i.imgur.com/u7czz.jpg

    herif incici piç çıktı.

    inşallah bir gün bütün starbucks senin olur. ışığın hiç sönmezin, yıldızın parlasın.

  • serbest bırakılırken yurt dışı yasağı da konmuş sapık. başka ülkere gidip de çocukları taciz etmesin, sadece bizimkilere musallat olsun diye muhtemelen. bir nevi kafes dövüşü.

    suça teşvik eden hukuk sistemimize selam olsun. inşallah içerde vicdan(!) sahibi insanlara denk gelir, layığını bulur.

  • vay aq ciddi ciddi termik santrallerin bacalarına filtre takmanın enerji üretiminde kesintiye neden olacağı ile ilgili haber yapmışlar baya bildiğin grafiklerle filan. vallahi var gözlerimle gördüm bunların haberlerini dinleyip bu ertelemenin yandaş işadamlarına durduk yere maliyet çıkarılmaması için ertelenip durduğuna inanmayan bir kitle. bildiğin habis bir kitlesi var ülkenin kemiğe kadar işlemiş öyle kemoterapiyle filan halledilebilecek bişey değil

    https://mobile.twitter.com/…tus/1200197208555098112

  • senin gibiler yüzünden internet alışverişi işkence oldu. sen taksitlendirme işlemini başta yapma adamların ürününü sebepsiz yere iade et sonra taşak geçer gibi tekrar sipariş ver. sonra gel burada ağla! ihtiyacı olmadığını fark etmiş ve diğer ürünü de geri yollamış paşam. ihtitacın yoksa başta almayacaksın o ürün bir başkasına gittiğinde 3. kez kargo macerası yaşamış olacak sonra o üründen hayır bekleyeceksin. bana kalsa amazon senin paranı 3-5 ay sonra yatırsın.

  • sağından solundan yetenek akan, zeki ve -tabii ki- bu yüzden de şu andaki sistemin dışında yer almayı seçen adamları anlatan film. eğer resim yapabilen ellere sahipken müzisyen bir ruha da sahipseniz ve bu özelliklerinizi sadece kendi istediğiniz zamanda veya kendi seçeceğiniz bir yerde "ücretsiz" sergilemekten keyif alıyorsanız, yaşamı herkesin izlediği şekilde görmüyorsa gözleriniz, ileride atılacağınız tüm işlerde olduğu gibi okuduğunuz okul da sizi normal olarak tatmin etmemiş ve onu da ardınızda bırakmışsanız bu filmi izlemeyip içinde yer alırsınız.

    ne bir aşk, ne bir ayrılık hikayesi blue valentine. pek çok şeyi yapabilecek yeteneğe sahipken ufak mutlulukları seçmiş bir adamın yalnızlığı, hepsi o. bir adam filmi. çoğu insanın anlam veremediği, "bunca yeteneğe sahipken neden bunları paraya çevirmez ki insan?" dediği bir dünyada, elbette kocaman sevginizi önüne serdiğiniz kadın da bu kafada olacaktır. sizi anlamayacak, size sadece onun sevgisinin yeteceğini bilemeyecektir. ya da ben sadece tek bir tarafından baktım, ne bileyim.

  • yakında kokusu çıkacak olan olay. müşteriler showroom'da araçların kapısını kapattıklarında bir düğme tetikleniyor ve tok_kapi_sesi.wav sesi hoparlörden veriliyormuş. türkiye'deki satışlarına emisyon hilesinden daha fazla zarar verecektir.

  • hayatım boyunca şu kadar oyun oynadım, beni grim fandango kadar büyüleyen bir oyun daha olmadı, oyun dünyasının şimdiki gidişatına bakarak da, en azından uzunca bir zaman olacağını zannetmiyorum. öyle bir oyundur ki grim fandango, benim diyen film böyle bir atmosfer yaşatamaz izleyicine. bu atmosfer öyle kolay kurulmamıstır tabi.

    dört yıl boyunca, dia de los muertos'un bir gününde geçen hikayede, tasarımlarında josé guadelupe posada'nın resimlerinden esinlenilmiş karakterle yaşarız bir süre. peter mcconnell'in muhteşem müziği de kulaklarımızın pasını almakla kalmaz, atmosfere inanılmaz bir katkı yapar. kah bir festivalin ortasında buluruz kendimizi, kah bir aztek tapınağının yanında peru pan flütleriyle huşu içinde gezeriz. belki yanımızda bir ingrid bergman yoktur ama humphrey bogart olmuş manny'mizle hayali casablanca sokaklarında dolaşırız, big band dinler, kumarhanemizde polis şefiyle bir aşk-kıskançlık ilişkisi yaşamasak da (#2121680) bir ilişki kurar; hatta bazen biraz hareketsiz durur, atmosfer tamam olsun diye sevgili manuel'in bir sigara içmesini izleriz.

    30'lu, 40'lı yılların film noirlarından fırlamış gibi duran art deco ve streamlined tasarımların ortasında gezinir, zeplinli, trenli günleri hayal ederiz. ya salvador'la büyük bir devrimin temellerini atar, viva la revolution deyişini duyarız, ya da limanda l'internationale eşliğinde işçi arılarla küçük çaplı bir başkaldırıyı, grevi tetikleriz. hikayenin o ana kadar oynadığınız kısmını temsil eden bir fresk biçiminde tasarlanmış kaydetme ekranına ağzımız açık bakarız. bir aralar dünyanın sonuna gider, dünyanın sonu olsa, orda gerçekten de olabilecek bir şelalenin güzelliğini izleriz.

    bütün bunları tim schafer'in yaratıcı dehası sayesinde yapar, kendisine de tekrar tekrar teşekkür ederiz (içimizden). böyle güzel bir oyundur grim fandango, çok sevdiğiniz bir film gibidir, kendini tekrar tekrar oynatır, oyun dünyasının bugünkü haline küfrettirir. yalnıız, sekizinci yeraltı dünyasından dokuzuncu (ve nihai) yeraltı dünyasına, cennete gitmek isteyenleri casablanca referansı üzerinden avrupa'dan, (cennet) amerika'ya kaçmaya çalışanlara benzetmesi, amerika'yı böyle göstermesi de gözden kaçmaz, hemen yakalanır. eh o kadar kusur kadı kızında da olur der, üzerinde pek durmayız. ara ara şöyle diyaloglarıyla hatırlar, kendisini yad ederiz:

    hector lemans: oh manny... so cynical... what happened to you, manny, that caused you to lose your sense of hope, your love of life?
    manuel calavera: i died.

  • akit yazarı ali karahasanoğlu, adeta okuyanın aklıyla dalga geçerek bugünkü yazısında "benzin, motorlu taşıtlar vergisi, köprü, otoyol, emlak vergisi, pasaport harcına yapılan zamların, dar gelirli vatandaşın değil, bir avuç zenginin sorunu olduğunu" yazdı.

    mtv ve araç muayenesi zamları için;
    "yine araba sevdası.
    yine fakir fukaranın hayatı ile ilgisiz bir konu..
    asgari ücret ile geçinen insanların arabaları yok ki, bu gelen zamla ilgili de direkt bir dertleri olsun.."

    devamında pasaport bedeline gelen zam için;
    "affedersiniz beyler. hangi dar gelirli vatandaş, ne için yurtdışına çıkıyor ki, pasaport bedeline gelen zam sebebi ile hayatı etkilensin?"

    sigara ve içki zamları için;
    ürün mü diyelim, yoksa zehir mi?
    “sigara ve içkiye % 47 zam gelmiş!
    bence az gelmiş..
    hatta zammı da boşverin, hepten yasaklayın bile derim.
    vatandaşın sorunu, ekmek, süt, yumurta, et, ısınma derim..
    ama bunların hiçbir zaman dertleri, “vatandaş”ın derdi olmadı ki..
    onlar hep, bir avuç zenginin derdini, vatandaşın derdi gibi gösterdiler, göstermeye devam ediyorlar."

    okurken kendinizi aptal yerine koyulmayı iliklerinize kadar hissedebileceğiniz rahatsız edici bir yazı olmuş.
    aynı zamanda birisi buna neden ülkenin çoğunluğunu dar gelirli kesimin oluşturduğunu ve bu insanların neden yıllardır canla başla çalışıp en alt segmentte olan bir arabayı bile alamadığını, bırakın yurtdışını, bu insanların neden kendi ülkesinde bile doğru dürüst bir tatile çıkamadığını, neden temel ihtiyaçlarını karşılamakta dahi zorluk çektiğini sorabilir mi?

    insanların çaresizliği kanıksamasını sağlamak yerine bu ülkede bu yoksulluğun neden bu denli varolduğunu sorgulamak gibi onurlu çabalar içerisine girseniz keşke.

  • akaryakıt istasyonuna gidip depoyu doldurdum. içeriye kartla ödemeye gittim, ulan ne temassız ne de şifreli işlem yapılıyor. adama iban ver eft yapayım dedim bu seferde uygulaması çalışmıyor. şimdi bir arkadaşımı aradımki nakit getirsin. düştüğümüz duruma bak, rehin kaldık amk.
    rezilsiniz it oğlu itler.

  • bir telefonun "neredeyse" i7 6700k işlemcili, asus z170 pro gaming ddr4 anakartli, 16 gb ddr4 ramli, gtx 970 ekran kartlı bilgisayarla aynı fiyatta olması durumudur. candy crush oynamak için o kadar para mı verilir amk.