hesabın var mı? giriş yap

  • kucuk goguslu bir kadin olduguna dair ipucudur. zira buyuk goguslu bir hatun sutyenini unutmaz .unutamaz

  • nedenini anlamak çok da zor değildir.

    araştırma görevlisi demek, eli henüz para görmüş yeni mezun demektir. para da öyle çok matah bir para değildir ama "almışken" felsefesini kısmen uygulamanıza izin verir. kışlık bot alsanız, yazın sıkıntı çekersiniz. yazlık ayakkabı alsanız kışın sıkıntı çekersiniz. abiye ayakkabı alsanız, bir anda gardırobunuzu değiştirmek zorunda kalacağınız için pahalıya patlar. hem spor ayakkabı olacak hem her mevsim olacak hem spor giyinmenize uygun olacak hem de trekking vs hafta sonu kaçışlarına uygun olacak. eh, işte 10 fonksiyonu yerine getirdiği için elde de para var, artık öğrencilikteki gibi değilsiniz, bastırıp parayı alıyorsunuz en iyisinden bir dağcı ayakkabısı.

    işe git, uyumlu. oradan çıkınca bara git cool. oradan çıkınca eve git, çıkarmadan yat, terletmez. hafta sonu atla trekking'e git, şukela.

    ben dağcılık ayakkabısı giymeyen araştırma görevlisine iyi gözle bakmam.

  • günümüzdeki araba arkası yazılarının retrospektif filtreden geçirilmiş halidir. muhtemel emsallerini neşretmek zor değildir:

    • medreselim (entelektüel)
    • o imdü yeniçeri (militarist)
    • hatalıysam: tiz kellesi vurula (realist)
    • tek rakibim hezarfen ahmet çelebi (postmodern)
    • huzur islamda ( neo-klasik)
    • padişahım çok yaşa (oportunist)

  • amerikalı joe; 40 yaşında, evli ve bir çocuk babası. eşi ise ev hanımı. joe bir markette kasiyer olarak asgari ücret ile çalışıyor ve 1300 dolar kazanıyor. joe'nun dünyalar tatlısı oğlu jack, babasından bir dizüstü bilgisayar istiyor. joe ise oğluna dönüp oğlum bu ay maaşımı alınca 500 dolar köşeye atarız ve sana dizüstü alabiliriz diyor. sonrasında ise eşine, bir ay zorlanırız ama jack'in yüzü güler, mutlu olur oğlumuz diyor.

    türk mehmet; 40 yaşında, evli ve bir çocuk babası. eşi ise ev hanımı. mehmet bir markette kasiyer olarak asgari ücret ile çalışıyor ve 2400 lira kazanıyor. mehmet'in dünyalar tatlısı oğlu murat, babasından bir dizüstü bilgisayar istiyor. mehmet ise oğluna dönüp oğlum bu ay maaşımı alınca 750 lira köşeye atarız ve sonra bir dahaki ay da aynısı yaparız, sonra yine, sonra yine ve sonra yine derken 10 ayın sonunda sana dizüstü alabiliriz diyor. sonrasında ise eşine, bir yıl zorlanırız ama murat'ın yüzü güler, mutlu olur oğlumuz diyor.

    bu hayatı bir koşu yarışı varsayarsak, amerikalı bizden 10 kat hızlı koşuyor ve üstelik biz daha çabuk yoruluyoruz.

  • adamlar 6 yıldır esirmiş, milletten saklamışsın daha yeni operasyon düzenlemişsin bu da esir de olsa yaşayan insanların ölümüne sebep olmuş...

    şimdi normal bir ülke olsak millet sokağa dökülür, savunma bakanı istifa eder, genel kurmay başkanı görevden alınır, kabine üyeleri zaten insan içine çıkamaz.

    ama biz normal bir ülke olmadığımız için atanmış içişleri bakanı hamasete dayalı şov yaparak siyasi ikbal peşine düşmekten bile ar etmiyor. “murat karayılan'ı bin parçaya bölmezsek şehitlerimiz milletimiz yüzümüze tükürsün” diyor. sanki millet içine çıkacak yüzleri, tükürünce ar edecekleri tıynetleri varmış gibi...

    “tayyip erdoğan'dan hesap sormazsam namerdim” deyip onun bakanlığını yapan adamlara, istifa etme iradesi bile kendinde olmayan adamlara, habire tükürdüğünü yutan adamlara, milletçe tükürsek ne tükürmesek ne...

    1000 parçaya bölecekmiş sanki puzzle yapıyor adam... yav he he deyip geçilmesi gereken laf salatası işte.