hesabın var mı? giriş yap

  • "...bu pahalı hediyeleri kazanmak için, milyonda bir olan şansınızı da tepin, çıksa da vergisini ödeyemezsiniz zaten" kısmıyla hem güldürmüş hem düşündürmüştür.

  • minübüste tam inilecek yere yaklaşırken ve şoföre "müsait bi yerdeee" ya da "inecek vaaar" diye seslenmeye hazırlanırken saate bakmak ve hemen ardından kafayı kaldırıp şoföre doğru "saat beeeş" diye bağırmak.

  • tamamı: "akp diyarbakır milletvekili cuma içten'in izmir'den notlar şeklinde twitter hesabında yaptığı paylaşımlar tepki çekti. içten, "chp'li izmirli gençlerin özgürlükten anladıkları, son derece açık giyinmek, kafa çekmek, sabaha kadar eğlenmek. izmir boşanma oranının en yüksek olduğu il neden acaba ", "haşhaşilerin başkenti izmir, neden acaba?" dedi."

    şimdi de bu arkadaşın özgürlük anlayışına bakalım:

    rahatça hırsızlık yapabilmek,
    para sıfırlamak,
    ırkçılık yapmak,
    ülkeyi bölmek,
    mezhepçilik yapmak,
    geri zekalı geri zekalı demeçler verip beyin yakmak,
    din sömürmek,
    kafa kesmek,
    çocuklara tecavüz etmek, tecavüzcüleri aklamak,
    kadın dövmek,

    ...

    başka bir şey söylemeye gerek yok sanırım.

  • bu adam parasını peşin ödemeye alışmıştır ama elin ingilizi sorar nereden buldun bu parayı diye. "kredi çektim" demek işte bu sorulara en güzel cevap olur.

  • kedi sahipleri icin not dusmek istiyorum buraya.

    bu deprem oldugunda hayatta kalmayi basarabilmissek, eve ulasabilmissek ve yikilmamissa, deprem sonrasi apayri bir hayatta kalma mucadelesi baslayacak. disarida yatip kalkmaya baslayabiliriz veya sehirden cikmaya calisabiliriz. o kaosu hayal edebiliyoruz muhakkak... kedilerimizi kendi hallerine birakacak degiliz ve o an iyice elimizin ayagimiza dolasmamasi icin kendimiz icin hazirladigimiz (umarim) deprem cantasinin benzerini onlar icin de hazirlamaliyiz.

    bu cantada neler olmali, aklima gelenler;
    -ufak, su koyulabilecek herhangi bir kap
    -kuru mama, konserve mama, su.
    -yolculuklarda kullanilan sedatiflerden
    -ilk yardim malzemeleri (batticon, oksijenli su, antibiyotikli pomad, sargi bezi, permatik, steril eldiven, cerrahi iplik -mesela 2/0 pga deri dikisi icin-, mumkunse ufak bi portegu, steril gazli bez, antibiyotik tablet -kediler icin uretilmis minik olanlari var-, agri kesici ^^^dikkat^^^ asla aspirin degil, asla. ya hic koymayin ya da kediler icin ozel agri kesiciler var bir klinikten alip onu koyun, vb.) eger kedimiz yaralandiysa pansuman yapmamiz gerekebilir. kapatilmasi gereken acik yarasi varsa dikisi kendiniz atmak zorunda kalabilirsiniz, bir veteriner hekime ne zaman ulasabileceginiz mechulken... bunu videolardan ogrenebilirsiniz, mecbur kalinca insan neler yapar.
    -asi karnesi. (karnenin yeri bu canta olsun hatta. her daim orada dursun)
    -gogus tasmasi.
    -bez canta veya buna benzer katlayinca az yer kaplayan ama kedinin sigabilecegi bir canta
    -kediyi sarmaya yetecek buyuklukte polar
    -en azindan birkac tane hasta alti bezi/pedi (gazete kagidi genisliginde, sivi emebilen, kafeslere seriliyken kliniklerde falan eger gorduyseniz, onlardan. kucuk irk kopek sahipleri de evdeki tuvalet alanina kullaniyorlar hatta)

    bircok evde kedi tasima kafesleri, boxlari cok yer kapladigi icin sokuluyor, kullanilacagi zaman monte ediliyor, kapisi kapanmiyor, idareten bir seyler uyduruluyor ya da elle kapatilarak klinige goturulup getiriliyor ama bu husus deprem gunu cinnet sebebi olabilir. bu kafes saglam ve mumkunse kediyi icine koymaya hazir sekilde durmali surekli.

    van depremini kedisiyle yasamis biri olarak bence gogus tasmasi ve gerekirse tasima boxini firlatip atip yola bez cantayla devam etmek icin hazirlikli olmak lazim. deprem oldugu andan memleketime donene kadar kedim hep kafesinde kalmisti. yaklasik 60 saat saniyorum. cunku gogusten gecen o tasmalardan bende yoktu ve kafesinden cikarmaya korkmustum kacar da yakalayamam diye. sonuc kendi cisinin uzerine yatmak zorunda kalan bir gariban. bu surenin uzadigini dusunun, uc gun, bes gun, on gun... o gogus tasmasi inanilmaz ise yarayacaktir.

    o hengamenin icinde kedinizi saklamak zorunda kalabilirsiniz. bu yuzden bez canta benzeri bir canta (veya kedi ve kucuk irk kopekler icin olan bez/kumas/polar her neyse o tarz tasima cantalari var) ve sedatif (sakinlestirici, dis macununa benzeyen, yolculuklarda kediyi sakinlestiren ama anestezi gibi derin uykuya sebep olmayan zimbirti) lazim dedim. bu benim basima gelmisti. sehir yikilmisken, geceyi bir elma bahcesinde gecirip guc bela ertesi gune bilet bulabilmisken, otobusume kedi almam diye direten bir embesile denk gelmistim. otobusun icine de degil halbuki. kafesindeki kediyi bagaja koyacakti. bu. bu kadar. adam bunu yapmadi. bi ton hir gur, sonunda bindik ama buna benzer bi sey yasayabilirsiniz. belki birinin ozel araci belki baska bi tasit, bilemiyorum artik, binmeniz gerekebilir. disarida veya bir cadirda, bir yerlerde ne halt edeceginizi dusunup otururken, ortam farkliligi, insan sesleri, belki cigliklari, belki artci depremler derken kedinin sakinlestirilmesi de gerekebilir.

    o gun icin hazirlikli olursak ne olursa ne yapacagimizi onceden dusunup kafamiza oturtabilirsek simdiden, o felaket gunu geldiginde kedimizle ilgili olan seyleri en azindan otomatik pilottaymisiz gibi tikir tikir halledebiliriz. cunku... daha once deprem yasayanlarin ongorulen felaketin sadece ufak bir provasini yasamis olanlarin malumudur ki o gun, o beklenen korkunc gun, aklimiza mukayyet olmamiz dahi cok zor olacak. hayattaysak...

    esimiz, cocugumuz, akrabalarimiz, arkadaslarimiz hayattalar mi bilemedigimiz ama hayatta kalmaya devam etmek icin cirpinirken bazi seyleri otomatige alabilmemiz gerekiyor.

    meksika'da olan deprem bu gece beni uyutmuyor. biz bir felaket yasayacagiz bu cok acik. lutfen yarin hem kendiniz icin hem varsa evcil hayvanlariniz icin bir canta hazirlayin. yumurta kapiya dayanmis durumda. lutfen o gunu beklemeyin. hemen bu isi halletmezseniz cok gec olacak. herkes kendinin ve sevdiklerinin caninin derdine dusmusken hic kimseden yardim alamayacagimiz cok karanlik en azindan bir haftamiz olacak. en iyimser senaryoda, yani bir sekilde sag kalabilmissek...

    son pismanlik neye yarar demis rahmetli. bazi seyleri cok dogru soylerdi... kulak vermek lazim.

  • turnuvaların efendisi, 4 yılın sultanı, herkesin sahip olmak bir tarafa, turnuvasında mücadele etmek için can attığı, almanların her daim favori, brezilya veya arjantin'in herkesin sevgilisi olduğu, nijerya'nın arjantin ile maç yapmak için katıldığı ve kimsenin beklemediği bir anda italya'nın kazandığı müthiş turnuva. hazır önümüzde yaklaşan bir turnuva varken, önceki turnuvalarda yaşananları kısa kısa anlatayım.

    1930 uruguay: fifa başkanı jules rimet'in "olimpiyatlardan ayrı bir turnuvada, dünya üzerindeki her takımın katılabilceği bir futbol organizasyonu" fikri ile ortaya çıkarttığı ve 1928 hollanda olimpiyatlarından 2 sene sonra uruguay'da oynatılmasını kararlaştırdığı turnuva ile başladı. fifa'ya bağlı her ülke katılma hakkına sahipti ama avrupa'dan 4, toplamda da sadece 13 takım katıldı. avrupa'dan diğer ülkeler mesafe ve ekonomiyi öne sürerek gelmediler. bu yüzden eleme turu olmadı. ev sahibi uruguay, arjantin'i 4-2 yenerek kupayı kazandı. maç atmosferi oldukça gergindi. hakem, maç öncesinde can güvenliği istedi ve sağlanınca maçı yönetmeyi kabul etti.

    1934 italya: 30'lu yıllar faşizan siyasetin gövde gösterisi yaptığı büyük organizasyonların yıllarıydı. 1936 berlin olimpiyatları gibi, 1934 italya dünya kupası da mussolini'nin güç gösterisi şeklindeydi. uruguay, bir önceki turnuvaya gelmeyen avrupalı ülkeler yüzünden, turnuvayı protesto etti. ingiliz milletler topluluğu ülkeleri de boykot sebebiyle katılmadı. turnuvayı ev sahibi italya kazandı.

    1938 fransa: yaklaşan savaşın gölgesinde avrupa'da oynanmış, peşpeşe ikinci kez avrupa'da oynanması nedeniyle uruguay ve arjantin boykot etmiş, ispanya iç savaş sebebiyle katılmamış ve sonunda yine italyanlar kazanmıştır.

    1942 ve 1946 yıllarında ikinci dünya savaşı sebebiyle turnuva düzenlenememiştir.

    1950 brezilya: türkiye'nin katılma hakkına sahip olduğu ama ekonomik şartlar sebebiyle katılmadığı bir turnuvaydı. futbolun ve hayatın trajedisini daha iyi anlatan bir turnuva finali varsa, bundan 44 sene sonra oynanacak final olabilir ama bu trajedi, çok başka bir yerdeydi. aslında final maçı, bildiğimiz final maçı değildi. 2011-2012 sezonu süper finali gibiydi. uruguay, 13 katılımcı sebebiyle, 4.grupta yer alan 2 takımdan birisiydi. tek maç kazanarak dörtlü finale çıktı. brezilya ise silindir gibiydi. o da dörtlü finale çıktı. brezilya'nın son maçta 4 puanı vardı. uruguay'ın ise 3. brezilya'ya beraberlik bile yetiyordu. 1-0 da öne geçmişti. maracana'da 200.000 kişi vardı. lakin, uruguay müthiş bir dönüş yaptı alcides ghiggia'nın golü ile 2-1 kazandı. şampiyon oldu. maçtan sonra 4 taraftar öldü. futbolcuların çoğu milli takımı bıraktı. brezilyalı spiker, "bu maçın üzerine maç anlatamam" diyerek görevini bıraktı. brezilya, beyaz forma giymeyi bıraktı. teknik direktör, kılık değiştirerek stadı terk etti. brezilyalı kaleci barbosa'ya vatan hainliği suçlaması yapıldı. 94 dünya kupası finalini bile stadyumdan izlemesi engellendi. barbosa ölmeden önce "ülkemde en ağır ceza 30 sene ama ben 50 yıldır ceza çekiyorum" demişti.

    1954 isviçre: doğu ve batı diye ayrılan almanların, batı olanının macaristan'a karşı "bern mucizesi" ile 2-0'dan gelip 3-2 kazandığı bir turnuva oldu. gruplarda da karşılaşan iki ekibin ilk maçı 8-3 macaristan lehine bitmiş, final maçı da 10 dakikada 2-0 macaristan lehine olmuştu ama almanlar maçı kazanmıştı. türk milli takımı da bu turnuvada almanya'ya 4-1 yenilmiş, güney kore'yi 7-0 yenmiş ve grup play-off maçında almanlara 7-2 yenilerek eve dönmüştü. bu turnuvada 3 gol atan burhan sargın ve suat mamat, hala dünya kupalarında en çok gol atan türk futbolcu ünvanını ilhan mansız ile paylaşmakta.

    1958 isveç: pele'nin henüz 18 yaşında iken dünya kupası ve dünya futboluna ismini ezberlettiği turnuva, kıta dışına çıkan ilk dünya kupası olmuştu. brezilya ilk şampiyonluğunu bu turnuvada kazanmıştı. bu turnuvanın en tuhaf tarafı ise "bu turnuvanın hiç oynanmadığını" söyleyen bir isveç komplo teorisi yapımının var olmasıdır.

    1962 şili: brezilya'nın italyanlardan sonra peşpeşe 2 kez dünya kupası kazandığı turnuva, pele'den sonra garrincha'yı onun kadar meşhur etmemiştir ama garrincha, ülkesine bir dünya kupası kazandırmıştır. turnuvanın en dikkat çeken tarafı, turnuvadan 2 sene önce şili'de 9.5 şiddetinde bir deprem meydana gelmesi sebebiyle, yaşanan hasarın giderilmesi olmuştur. baştan ayağa her şey yeniden yapılmış ve 2 senede organizasyon düzenlenebilir noktaya getirilmiştir.

    1966 ingiltere: tarihin en tartışmalı golü ile kazanılan bir kupa. ingiltere ile batı almanya arasında oynanan ve normal süresi 2-2 biten maçın, uzatma dakikalarında geoff hurst'ün çizgide seken topuna gol veren azeri hakem tevfik bayramov'un kararı ile 3-2 öne geçen ingilizler, finali 4-2 kazanmış ve tarihinin tek kupasını elde etmişti. bayramov'a kraliçe ödül vermiş, azeriler stadyumlarına ismini vermiş, kraliçe kendi ülkesine dünya kupasını takdim etmişti.

    1970 meksika: brezilya tarihinin en iyi takımı olarak adlandırılan, rivelino, carlos alberto, tostao, pele, jairzinho'lu brezilya, her maçını kazanıp, şampiyonluğu 3.kez ülkelerine getirdi.

    1974 almanya: futbolun 90 dakika oynanan ve sonunda almanların kazandığı bir oyun olmasını, bütün dünyanın öğrenmeye başladığı ilk turnuva idi. total futbol ile dünyanın dikkatini çeken ve finale kadar gol yemeden gelen hollanda'ya karşı almanlar daha ilk atakta golü yemiş, finale de oldukça zor bir durumda başlamışlardı. lakin, almanlar breitner ile beraberliği bulmuş ve sonunda gerd müller ile öne geçip, şampiyonluğu kazanmıştı. turnuvanın iki enteresan olayı vardı. birincisi, batı almanya ile doğu almanya grup maçında karşılaşmıştı. ikincisi ise zaire milli takımı idi. gol dahi atamadan elenmişlerdi.

    1978 arjantin: mario kempes'in maradona kadar meşhur olmamasının, daha doğrusu onun gölgesinde bu kadar kalmasının sebebi nedir bilmiyorum. total futbol'un ikinci kez dünya kupası finaline çıktığı ama bu kez de mario kempes'e takıldığı turnuva oldu. arjantin, ilk şampiyonluğunu kazandı. hollanda, yine kaybetti.

    1982 ispanya: italya'nın, hiç beklenmedik anlarda beklenmedik şeyler başarabildiğini gösteren efsane turnuva. bir takım düşünün, grup maçlarında hiç galibiyet alamasın, peşinden arjantin ve brezilya'yı yensin, neden turnuvaya çağırıldı denilen santrforu paolo rossi kahraman olsun ve sonunda kupayı almanlara karşı kazansın. ancak italyanlar yapabilirdi. italyanlar yaptı.

    1986 meksika: tanrı'nın eli turnuvaya değmişken, başkasının kazanması zaten mucize olurdu. maradona, arjantin'i dünya kupası şampiyonu yaptı. finalde yine almanlar vardı ama maradona ve arkadaşları başarmıştı. ne kadar anlatılırsa az kalır.

    1990 italya: bir sahne düşünün, dünya kupası yarı finali oynuyor ülkeniz. penaltılara kalmışsınız. rakibiniz arjantin. napoli stadyumunda ev sahibisiniz. topun başına gelen rakip oyuncuyu yuhalamak yerine desteklemeye başlıyor taraftarlar. napoli için maradona öyle bir isimdi işte. penaltı atışlarında maradona gol attı diye sevinmişti napolideki taraftarların bir kısmı. lakin, arjantin'in final oynadığı gün arjantin'in milli marşının roma'da yuhalanmasını maradona pek sevgi ile karşılamadı. finali almanlar kazanmıştı bu kez. maradona ise o günden sonra pek iyiye gitmedi. uyuşturucu ve alkol testlerinde sorunlar yaşadı. yavaş yavaş son yaklaşıyordu.

    1994 amerika: bu dünya kupasını aslında anlatmaya gerek yok. tek bir fotoğraf karesi yetiyor her şeye. düşünün, takımın gruplardan finale kadar attığı 6 golün 4'ünü siz atıyorsunuz, takım arkadaşlarınız 2 penaltı kaçırıyor ama dünya sizi kaçırdığınız penaltı ile hatırlıyor... ne maradona, ne hagi, ne sürpriz isveç ne de başkası... kutsal at kuyruğu için kader, italya 90'da olduğu gibi penaltılar ile dünya kupası kaybetmek üzere yazılmış idi.

    1998 fransa: bana göre, büyük futbolcuların ve büyük takımların son gerçek dünya kupasıydı bu organizasyon. herkes oradaydı resmen. aklınıza gelecek bütün büyük yıldızlar mücadele ediyordu. zinedine zidane, ilk maçında sarı, ikinci maçında kırmızı kart görmüş ve yarı finale kadar oynamamıştı. takımı finale de sağ bek oynayan lilian thuram'ın 2 golü çıkartmıştı ama finalde sazı eline alan zidane idi. bir diğer önemli turnuva olayı, finalden önceki gece odasında kriz geçirdiği ve oda arkadaşı roberto carlos'un sayesinde yapılan doktor müdahalesi ile kendine gelen ronaldo'nun sponsorlar sebebiyle oynatıldığı iddiası idi. neticede fransa, yıllarca sömürge haline getirdiği, dedelerini sirkte maymun gibi sergilediği ülkelerin çocukları ile şampiyon olmuştu.

    2002 kore-japonya: ilk 2 ev sahipli, yıllar sonra katıldığımız, çoğumuzun iş yerinde veya okullarda olduğu turnuvaydı. milli takımın, turnuva esnasında büyük bir türbülans ve kaza tehlikesi atlattığı ama sonuna kadar turnuyayı zorladığı, tarkan'ın müthiş şarkısı ile desteklediği ve herkesin bir anısının olduğu, hakemlerin sonuçlara direkt etkiler ettiği turnuvayı, bir önceki turnuvayı finalde kaybeden ronaldo'lu brezilya kazanmıştı. bize ayak ucuyla attığı gol olmasa, belki rüştü reçber'in turnuvanın en iyi kalecisi olacağı turnuva, oliver kahn gibi bir devin hatası ile almanların elinden kayıp gitti.

    2006 almanya: zidane'in son resmi maçı bir dünya kupası finali idi ama maç kupayla değil, kırmızı kart ile bitti. 1 sene önce ibrahim toraman ve ali tandoğan'ın tekmesinden kaçan ribery, dünya kupası finali oynuyordu. rakibi ise ülkelerinde şike soruşturması başlamış italya idi. ev sahibi almanya'ya karşı 119.dakikaya 0-0 girip, maçı 2-0 bitiren italyanlar, bu kez penaltılarla şampiyon olmuş, yine olmazı oldurmuşlardı.

    2010 güney afrika: maalesef vuvuzela. ispanyollar da sıkıcı oyunu ile buna eşlik etti. hatırlanmak istemediğimiz bir turnuva.

    2014 brezilya: "sana böyle maçlarda hep yalçın ne maç oluyo be derim ama bu sefer ne almanya oluyo be diyorum" diyordu ömer üründül 30.dakikası 5-0 geçilen brezilya-almanya maçı için. ev sahibi brezilya, bir başka kupa için çıktığı yolda, finalde arjantin'i izlemek zorunda kalacaktı. hem de maracana'da. evinde 7 tane yemiş, finalde de ezeli rakibinin kupa kazanma ihtimali ile yüzleşecekti ama almanlar bu işkenceden onları kurtardı. sonunda yine almanlar kazandı.

    2018 rusya: altın hırvat jenerasyonu, psg'nin para saçmaya başlaması yüzünden gençlere şans verip, değerlendirme yoluna giden fransız takımları yüzünden, 50 kişilik müthiş bir oyuncu havuzu elde eden fransızlara çarpmıştı. durdurulamayan fransızlar, herkesi eze eze şampiyon olmuş, sürprize yer bırakmamıştı.

    bakalım 2022 bize ne getirecek. umarım güzel maçlar getirir.