hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye için epeydir bu bir tuzaktan çok hayale dönüşmüştür. orta gelir tuzağı , bir ekonomide kişi başı gelirin bir noktada tıkanması ve artış gösterememesi şeklinde tanımlanıyor basitçe. türkiye en yüksek kişi başı milli geliri 2012 yılında gördü ki bu yaklaşık 12.000 dolar civarında idi. ki bu rakamın hesabındaki veri seti 2009 yılında değiştirilmişti ve kağıt üstünde o gün 2.000 dolar civarında bir düzeltme ile oluşan bir rakam olduğunu da not düşelim. bunu da geçersek zaten türkiye ekonomisi'nin sanal refah döneminin zirvesi 2012 yılıdır. dünyada genişlemeci politikaların olduğu, tr'nin görece istikrarlı ortamı ve kara sırtlan siyasal islamcıların " demokrat iyi müslüman çocuklar" olarak addedilip batı dünyasınca pohpohlandığı , büyük özelleştirmelerin sonuçlandığı ve de atıl ülke kapasitesinin mobilize edilmesi ile ortaya çıkan pembe döneminin sonu ve zirvesidir o yıl.

    orta gelir denilen rakam kabaca abd gelirnin 5'te 1'ine tekabül eder ki 2012 yılı için bu 50.000 $/5 = 10.000 $ gibi düşünülmekteydi. bugün abd'nin geliri 66.000 $ 'ın üstünde. dolayısı ile orta gelir rakamı da 13.000 $ 'a yükseldi.

    bütün bunlar bir yana imf'nin son açıkladığı rakamlara göre tr ekonomisi 692 milyar $ büyüklük ile dünyanın 23. ekonomisi durumuna düştü. cumhuriyet tarihin en dip sıralamasıdır. yobaz sırtlanların 20 yıllık iktidarı bunu da becermiştir. karanlık diye addedilen 90lı yıllarda bile biz 17. sıradaydık. şunu da belirtmekte fayda var bu sıralamalarda alta ve üste yer değiştirmek çok zorludur. çünkü sadece sizin değil diğer ülkelerin performansına bağlıdır. yani tekrar 17. ekonomi olabilmemiz önümüzdeki ülkelerden çok daha hızlı büyümemiz ve bunu uzun yıllar boyunca devam ettirmemiz gerekir. dünyanın 10. ekonomisi brezilya bugün 1.833 milyar $ ve brezilya hiç büyümese dahi - tabiki bu mümkün değil - bizim ortalama %5 sürdürülebilir büyüme hızını baz aldığımızda 20 yıl sonra oraya ulaşacağımızı görmek basit matematik. ama ekranlara çıkıp palavra üfürmek masal anlatmak kolay; ilk 10'a gireceğiz falan diye uydur uydur diz.

    şimdi ülkeyi 10 milyonluk apaçi mülteci nüfusu hariç 85 milyon olarak kabul etmeniz durumunda , ortalama kişi başı milli geliri ;8000 $ düzeyinde. ki dolar kurunun artışı bu rakamı hızla 8.000$ altına çekecektir. bu rakamsa bırakın orta geliri, dünya medyan gelir ortalamasının da altındadır. medyan gelirin orta gelir olmadığını belirtelim ki yanlış anlaşılma olmasın.

    yani bu yalnız ve güzel ülkede artık orta gelir tuzağı tartışması bile çok çok gerilerde güzel bir anı olarak kaldı. ülke son 10 yılda her yıl artan bir ivme ile fakirleşiyor ve bunun nerede duracağı belirsiz. buna karşılık aynı ligde yer aldığımız ülkeler hızla bizi geçiyor fark atıyor. bir rakam daha verelim mesela, hükümetin çok çok övündüğü ihracat üzerinden. geçen yıl biz 225 milyar $ ihracat gerçekleştirdik ki rekor olarak alay-ı vala ile ilan edildi. ki unutmadan söyleyelim 2023 hedefimiz bir zamanlar 500 milyar$ ihracat idi. düşünün oluşan çöküşü. geçen yıl 10.7 milyon nüfusa sahip çekya'da 225 milyar $ ihracat yaptı. üstelik birim başına ihracat değeri bizimkinin çok üstünde. yani bizim gibi sürümden, ucuz üründen ihracat yapmıyor. ve söz konusu ülke batı avrupa'nın başat ülkeleri almanya, fransa, italya , hollanda vs. değil. orta segmentte yer alan çekya.

    şimdi senin 8'de 1'in kadar bir ülke senin kadar ihracat yapıyor ve biz hala diyoruz ki, bu ülkede cumhurbaşkanı, seçim, demokrasi vs. tatavası. bunlar bir tiyatrodur, kuş yemidir, cambaza bak hikayesidir.

    bakın hala orta gelir 'den nasıl çıkılıra gelemedik. çünkü artık yoksul ve 3. sınıf bir ülkeyiz ve orta gelir tuzağı konuşmak için bile bugün her şeyi doğru yapsanız, mevcut enkazı kaldırsanız bile en az bir 20 yıllık restorasyon dönemi gerektirir.
    yazık. kaç nesil kayboldu ve kayboluyor ...

  • benim sevmediğim bi şeysi var bunun. çok minik, aslında kimse farketmiyo muhtemelen ama, benim biraz sinirime dokunuyo.

    akşam eve geliyorum, yatana kadar ses telleri pasif, yatarken zaten pasif, sabah kalkıyorum, alelacele işe gidiyorum, teller hala pasif. iş yerinde, belki bi 15-20 saattir hiç hareket görmemiş ses tellerim, ilk rasladığım iş arkadaşıma günaydın derken bi garip oluyo, çatallı gibi garip bi ses çıkarabiliyo. yarım öksürük/boğaz temizleme gibi bişiden sonra sorunsuzca günaydın diyebiliyorum ama akabinde.

    bu durumdan zerre haz etmediğim için sabahları işe giderken yolda, bi kere bile olsa mutlaka "aaa eee ooo öööö uuu üüüü ıııı iiii" diyorum. en fazla 5saniyemi alıyo.

    çok küçük hesapların adamı diye milletle dalga geçiyodum. şimdi şu halime bak.

  • bugün habertürk köşe yazarının dinlediğini söylediği kayıtla birlikte kesinleşmiş olay. veyis ateşin de ortadan kaybolmasıyla birlikte bütün taşlar yerine oturmuş durumda.

    süleyman soylu belirli insanlardan yüksek miktarlarda rüşvet almak karşılığında devletin adaletini "satıyor".

    hala görevde olması utançtır. türk devletine yakışmaz. acilen görevden alınıp yargıya teslim edilmesi gerekiyor.

    ses kaynağı: https://www.youtube.com/watch?v=n4x9l1jxzic

    edit: kaynak soran arkadaşlar var. köşe yazısı zaten şuan bütün medyada yayılmış durumda. ses kaydı gelince buraya ekleyeceğim. bir iki gün veriyorum kaydın çıkmasına

  • --- spoiler ---

    11pound ödüyorum aylık. 131 lira iyi bence.
    --- spoiler ---

    su tipler bitmiyor ya. sanki ingilterede turk parasi kazaniyor da 131 tl iyi diyor. o kadar sinirli bir algisi var ki adamin...

    ulan ben $15 dolar veriyorum amerikada. ama ben dolar kazaniyorum. 15 dolari ayda elime gecen paraya oranlarsam 0.0015 cikiyor.

    simdi bu hesaba gore turkiyede kimin eline net 87 bin tl geciyor ayda ve sen buna iyi para diyorsun ? ( 131/0.0015 = 87000)

  • neden bu kadar eleştiriliyor anlamadım.
    babam 18, annem 17 yaşında imiş evlendiklerinde.
    erken evlenmenin en güzel kısmının çocuk sahibi olmak olduğunu düşünüyorum erkenden. evet geri kafalı deyin ne derseniz deyin ama düşünüyorum şimdi.

    bizi tanımayanlar hiçbir zaman inanmıyorlar baba oğul olduğumuza. bir de ben sakal bırakıyorum, iyice yaşıt gibi duruyoruz.
    mahallede halı saha maçı yaptığımızda defansa da dikiyoruz babamı. yani ben oğlumla halı saha maçı yapmayı çok çok isterim. hangimiz istemeyiz?

    evet çok sıkıntılı günler de yaşadık ben çocukken. yani düşünün ben ilkokula başladığımda babam 25 yaşında falandı!
    lâkin bunların yaş ile ilgili olduğunu sanmıyorum!

    sevgi ve saygı!

    babam, annemin başında yıllarca ağladı hastalık yılları geçene dek. görüyordum.
    şimdi de arada bir tartışıyorlar tabii. ama ne bileyim çocuk kavgası gibi geliyor lan bana*

    " valla çekeceğim kulaklarınızı! " diyorum hatta.

    yani hayata bu kadar negatif bakmayın arkadaşlar. bu hayatta iyi örnekler de var.

    bir evde olması gereken ilk şey huzurdur. gerisi hikâye.

    dipçe: kırıcı bir mesaj aldım! yumuşatarak söylemem gerekirse " evlenmişler de ne olmuş? neden okumamışlar! "

    arkadaşlar, buradan nasıl görülüyor bilmiyorum ama herkesin şartları aynı değil. önceden de değildi. babam, babasının yani dedemin cenazesine gidememiş bir insan askerde iken. bu yüzden içinde iki acı vardır:

    baba hasreti ve okuyamamak!

    yoksulluktan okuyamamış köy yerinde ne annem ne babam. fakat bu adam sırf bana yeni önlük alabilmek için hamallık yapmış bir adam. o yüzden laf ettirmem.
    okuyamadılar belki fakat beni öğretmen yapan ikisidir. siz dilediğiniz kadar bu hayattan nefret edin ve etrafınıza da bu nefreti kusun. bu hayatta iyi şeyler her daim olacaktır.
    ikisine de minnettarım.

  • oyun: warcraft 3 (footmen mod'u)

    durum: oldukça deneyimli ve iyi bir oyuncu olan ev arkadaşıyla multiplayer oyunu atılmaktadır. daha önceki oyunlardan ev arkadaşını konvensiyonel yollarla yenmenin imkansız olduğuna, oynanan oyun 5 dakika da 5 saat de sürse eninde sonunda ele alınacağına kanaat getirilmiştir.

    strateji: ev arkadaşı oldukça iyi bir oyuncu olsa da zayıf bir tarafı vardır: ekran kartı dandik, bilgisayarı ise eskidir. bel altına çalışılması gerektiğine kanaat getirilir:
    oyunun başından itibaren tüm para cancanlı savunma kuleleri yapmaya harcanır. normalde rakibinizin eninde sonunda sizi ezip geçmesiyle sonuçlanacak saçma bir taktik olsa da durulmaz, üse yakın toprakların hepsi kule yapımına harcanır.

    sonuç: ev arkadaşının ekran kartı o kadar kuleyi aynı ekranda görmeyi kaldıramaz ve planlandığı üzere çöker. hükmen galip olunmuştur.

  • yaklaşık 10 senedir merkezi ab üyesi bir ülke olan bir şirketin türkiye bölümünde çalışıyorum. neredeyse herşey o ülkenin dilinde ve ingilizce. schengen ülkesi.

    işe ilk başladığım vakitlerde sık sık eğitim amaçlı o ülkeye giderdim. haliyle vize başvurusu evraklar falan filan...pasaport bir tek o ülkenin vizesi ile dolardı.

    ilk başladığım vakitlerde, yani bundan 10 sene evvel,
    - gerekli evrakları tamamlamam yeterliydi, şahsen başvurma zorunluluğu yoktu, vize ücreti 60€ civarı bir şeydi, 2 günlük seyahat için vize isterdim onlar 2 senelik vize verirlerdi. daha sonra o 2 senelik vizeyi kullanıp, italya turu paris turu amsterdam turu deyip tüm schengen ülkelerini gezerdim. tüm avrupayı işten aldığım 2 senelik bu vizeler ile dolaştım.

    aradan 10 sene geçti, aynı şirkette 10 sene dile kolay, nerdeyse o ülkenin yarı vatandaşı sayılırım di mi ama. adeta onlardan biri oldum çıktım...

    fakat, kazın ayağı öyle değil, daha geçenlerde 5 günlük bir ziyaret için vize istedim buyrun başıma gelenler:

    - evrakları tamamlamak yetmiyor, şahsen başvurmam gerekiyor, vize ücreti 85€ oldu, gittiğimde hayatımda ilk kez vize için parmak izi verdim, zaten 4 tane vize fotoğrafı ile gitmiş olmama rağmen orda bi daha resmimi çektiler, yeni kayıt açtılar....birkaç gün sonra pasaportu almaya şahsen gittim... ve sürpriiiz 1 aylık vize vermişler...

    aynı yerde 10 senedir çalışıyorum, 10 senedir ziyaret sebebim belli, kalacağım otel hatta 10 senedir eğitim adresi bile belli, 3 aylık maaş bordrosu verdim, şirketten antetli kağıda imzalı belge verdim. verilen vize 1 aylık...

    o 10 seneden beri, en az 6 ayda bir, yandaş gazetelerde vize müjdesi haberlerini okuduğumu söylemiş miydim?