hesabın var mı? giriş yap

  • baba- kacla gidiyorsun?
    murdurungulu- 47
    b-cek arabayi saga!
    m- aa ama n'iye?
    b- cek dedim!
    araba saga cekilir. babaya bakilir.
    b-<caps>ulan bilgisayar mi bu? 47 diye hiz olur mu? ya 50 ile gidiyorsundur ya 40'la !</caps> hadi devam et...
    bir sure sonra
    b- kacla gidiyorsun?
    m- 64...*

  • japon yönetmen hayao miyazaki nin ustalık dönemi şaheserlerinden bir tanesi. yönetmenin en sevdiğim filmi olan sen to chihiro no kamikakushi den sonra çektiği, ingiliz fantastik roman yazarı dianne wynne jones un aynı adlı romanından uyarlanan film, aynı zamanda içinde bir çok sinema türünü de barındıran, muazzam bir görsel/işitsel şov. (filmin muhteşem müziklerine imza atan, joe hisaishi'yi unutmak ne mümkün!) joe hisaishi - merry-go-round of life

    bir miyazaki eseri izlediğinizde, eğer dikkatli bir izleyiciyseniz şunu mutlaka fark edeceksiniz; izlediğiniz animasyondaki karakterler belli bir yerden sonra, sanki bir dram filmi izliyormuşsunuz gibi size gerçek gelmeye başlayacak. evet miyazaki’nin ustalıkla başardığı şeylerden birisi de bu. beyazperdeye yansıttığı dünyadaki karakterlerin çok gerçekçi olması. her ne kadar filmlerinde yoğunlukla fantastik ögeler bulunsa da, yaratılan dünyadaki karakterlerin hem resim olarak, hem de bu karakterlere yazılan metin içerikleri ile de, size yoğun bir drama sunacağı kesindir.
    sophie'nin tramvay yolculuğu

    animasyon türü filmlerin, gerçek oyuncularla çekilen diğer filmlere göre bazı dezavantajları bulunur. bunlardan en önemlisi, filmdeki karakterlerin gerçek insanlar olmaması sebebiyle, gerçek karakterlerin mimik/jest, kendi sesiyle dublaj vb. oyunculuklarında ön plana çıkan özelliklerini, seyircinin göremeyecek olmasıdır. peki bu açık nasıl giderilmelidir? şöyle ki; filmde derinlemesine işlenecek olan karakter, çocukluğundan olgunluğuna kadar geçen sürede, farklı duygu durumlarında ve çok katmanlı olarak incelikle işlenmelidir. seyircinin karakterle duygusal bağ kurabilmesi için, bu gerçek olmayan karakterler, sıra dışı hayat serüvenlerinin kahramanı olmalıdırlar.
    yırtıcı büyük bir kuş olarak howl karakteri

    işte miyazaki'nin bu muhteşem filminde de, yönetmenin başarı ile gerçekleştirdiği de, tam olarak budur. çocukluğunu ve yetişkinliğini gördüğümüz howl karakteri, sıra dışı biçimde detaylandırılmış ve hayatının farklı zamanlarında yaşadığı inanılmaz deneyimler, izleyiciye gösterilmiştir. ancak bu sadece howl ile de sınırlı kalmaz. filmin ana karakteri olan sophie de, filmin en başından sonuna kadar, geçirdiği değişimin adımları sabırlı bir şekilde atılarak izleyiciye sunulmuştur.
    howl'un olağanüstü işçilikle çizilmiş istirahat odası

    şimdi de filmi özel kılan ve izleyenin yüreğinde duygu dalgalanmaları yaratan, detay denizinde yüzmelere doyamayan hassas seyircinin yürek telini titreten, inanılmaz özelliklerine kısaca değinelim;

    --- spoiler ---

    **** yüreği yaşama sevinci ve çokça heyecanla dolu erkek çocuğu howl'un, yaşadığı gökten gelen mucize, o'nu diğer insanlardan ayırmıştır. elle tutulabilen parlak bir ışık, önce kendi isteğiyle howl'un vücuduna girmiş, ardından kalbinden başka bir yaratığın var olmasına vesile olmuştur. bu varlık dünyada eşi benzeri olmayan bir ateştir. kendi kalbinin derinliklerinden türeyen ve howl'un en yüce arzularını da içeren bu ateş, aynı zamanda o'nun yıllarca azılı düşmanlara hedef olmasına neden olacaktır.
    mucize çocuk "wonderkid" howl
    howl'un kalp ateşi calcifer ile sophie'nin inanılmaz öpücüğü

    ****sophie karakteri howl'dan aldığı güneş ışınları ile aydınlanan "ay" ı temsil etmektedir. ay tek başına yalnız, ıssız ve karanlıktır. ay, içindeki güzelliği ancak ve ancak güneş ışınları ile yansıtabilir. sophie de howl'la tanışıp, o'na aşık olmasının ardından cesurlaşacak, zor görünen engelleri kolaylıkla bertaraf edebilecektir. hatta filmin sonlarına doğru gördüğümüz üzere, zaman yolculuğu yapacak, küçük howl'a geri döneceğine dair söz verecektir. bunun basit anlamı şudur; güneşin kendi varlık sebebi de, kendisine ihtiyaç duyan oluşumlara ışık olup, onların anlamını ortaya çıkarmak. alev alev yanan howl da, sophie'nin sayesinde kendi varlık amacına ulaşmış, sophie ile tamamlanmıştır.
    howl ve sophie 1
    howl ve sophie 2
    howl ve sophie 3
    ay ve güneş

    ****her erkek çocuğunun yüreğinde bir aslan yatar. bu aslanı bir güneş veya hiç sönmeyen bir muma da benzetebiliriz. delikanlı adayının kalbinin orta yerinde parlayan bu "hiç sönmeyen mum" , aynı zamanda çocuğun cesaretine, bilgeliğine ve gücüne bir övgüdür. dostlarını koruyucu/kollayıcı yapısına da vurgu yapan bu yürek ateşi, bizim topraklarımızda "mangal gibi yüreği olan adam" şekliyle tezahür eder. işte howl'un çocukluk mucizesi ve dileği olan bu güçlü/cesur yürek, filmde de mangalları, ocağı hatta kocaman bir şatoyu işleten mekanizmadır. howl'un bu yüce gönlü, o kadar büyük bir güce ulaşmıştır ki, bu gücün getirebileceği olası yıkım dahi, dedikodusu korkuyla yapılan bir fenomene dönüşmüştür.
    süper güçlü calcifer (howl'un kalp ateşi)
    süper güçlü calcifer

    ****bazen çözülmesi imkansız gibi görünen, çok büyük sorunlar, çözüldüğünde aslında ne kadar anlamsız oldukları ortaya çıkar. filmdeki savaşın bitmesi için atılan adımlar, aslında howl'un küçükken başına gelen mucize ayarındadır. hiç kimse fakir, işçi bir kızın saray ziyaretiyle, ya da bir korkuluğun öpülmesi ile koca bir savaşın sona ereceğine, aksi halde inanmazdı. kazananı hiçbir zaman olmayan, daima iki tarafın da kaybettiği bir oyun olan savaşı, elbette howl ile sophie'nin güçlü sinerjisi yok edecektir.
    ---- howl ile sophie'nin konu ile ilgili konuşmasından----;
    howl : "yolu üzerindeki tüm şehirleri ve insanları yok ediyor"
    sophie : "düşman mı, yoksa bizimkiler mi?"
    howl : "ne fark eder ki?"
    savaşın anlamsızlığı 1
    savaşın anlamsızlığı 2
    savaşın anlamsızlığı 3
    azimli öğrenci sophie ve hocası howl

    ****yüce gönüllü her insanın sahip olması elzem olan erdemlerinden bir tanesi de, şüphesiz ki; şartlar ne olursa olsun, doğrudan/dürüstlükten şaşmamaktır. ıssızlık cadısının gazabına uğrayan sophie'nin temiz kalbi ve sıcacık dostluğu, howl ve ekibini derinden etkileyecek, sophie'ye yardım için onlar da seferber olacaklardır. cadının bile filmin ikinci yarısında tatlı bela bir yaşlıya dönmesi, yine sophie sayesindedir. cadı, içindeki kötülüğü kontrol etmeyi de, sophie sayesinde öğrenmiştir. korkuluk/şalgam kafanın sophie'nin öpücüğü sayesinde özüne yeniden kavuşması, elbette "kurbağa prense" yapılan harika bir göndermedir.
    prense dönüşen korkuluk

    ****ışık ve renk kullanımının bu kadar çeşitli, kusursuz ve bu kadar gerçekçi bir evrenin içinde kullanıldığı ikinci bir animasyona rastlamanız oldukça zordur. adeta yaşadığımız sokaklara dolu dolu biçimde işlenen bu renk paleti, izleyicisine usta ressamların müzelerini gezme keyfi de veriyor. miyazaki'nin bu renk cümbüşünden izleyicisine sunduğu fotoğraflardan ufak bir demet;
    calcifer'la sıra dışı taşınma
    sophie'nin işyeri
    yaşlı sophie'nin zorlu yolculuğu
    yenilenen uçan şato
    howl'un mucizevi hayata dönüşü ve görgü tanıkları
    küçük howl'un geceyi aydınlatan mucizesi
    yaşlı sophie'nin tehlikeli ziyareti
    ay ışığında yürüyen şato (moonwalk/rip mj)
    şehir merkezi görseli
    howl'un kirli banyosu
    gökyüzünde sürreal dans
    howl'un üstüne düşen mucizevi ışık demeti
    mucizenin biricik görgü tanığı : zamanda yolculuk yapan sophie
    --- spoiler ---

    miyazaki'nin bu 2 saatlik görsel şöleni, size bulunduğunuz zamanı unutturan cinsten. eğer sizde, görsel ve edebi detaylara takıntılı derecede meraklı bir izleyiciyseniz, bu filmi defalarca tecrübe etme mutluluğunu usanmadan yaşayacaksınız. animelere önyargılı olup da, duygusal ve naif metinlere ilgisi olan seyirci de, mutlaka bu güzel filmi deneyimlemeli.

    not: filmin ingilizce dublajı da çok iyi. filmi orijinal (japonca) dilinde izlemenin keyfi ayrı olsa da, seslendirme kadrosunun müthişliğini de hesaba katarak, filmi ingilizce izlemenin de oldukça fazla keyif verdiğini söyleyebilirim.

  • o işçi patronun evinin önüne kadar gelip eylem yapıyorsa başka bir çaresi kalmadığı içindir. çaresiz insan her şeyi yapar. hor görmeyin patrondan büyük allah var…

  • bir kere arkadaşla starbucks'a gittim. isim soruldu, arkadaş murtaza dedi. bardağın üstüne murtaza yazıldı ve çıkışta güldük.

    sonra bu benim çok hoşuma gitti. kızların tercih ettiği piç erkek var ya, adını murtaza diyen arkadaştı benim için.

    ben de piç olmalıydım, ben de böyle ibnelikler yapmalıydım. starbucks'a gittim tekrar adımı sordu, utanarak sıkılarak mıy mıy bir sesle murtaza dedim. çıkar kimliğini dese bittim ama. starbucks'ta rezil olmayı kaldıramazdım, naif bir insanım ben.

    19 tl murtaza bey dedi eleman. cebimde 20 tl var. kredi kartımı tam çıkartıyordum ki kartın üstünde gerçek ismimin yazdığı geldi aklıma. neyse ya ben nakit vereyim dedim, 20 tl uzattım, 1 tl para üstünü aldım ve ebesinin .mındaki evime yürüyerek gittim.

    piçlik benim neyime lan?

  • yazılanlara bakılırsa, 'all day' olan adını 'all night' olarak değiştirmesi gereken ürün.

  • tiktok ve felsefe kelimelerini yan yana göreceğim asla aklıma gelmezdi. izninizle ben bunu buzdolabına kaldırıyorum, yarın da gülerim.

    tanım: bir tespit hezeyanı.

  • bir efsanenin bitişine eş zamanlı şahit olmak da ayrı bir zevk imiş.

    aşağısı 6x3 bölüme kadar izlememiş olanlara spoiler'dır.

    lütfen bölümü izleyin ve öyle gelin. sonra bütün tadı kaçar. yazık olur.

    --- spoiler ---

    nacho'nun sonuyla ilgili bazı kafalar karışmış.

    benim anladığım şu şekilde ama farklı fikri olanlar yeşillendirsin.

    gus kendisi üzerindeki şüpheleri yok etmek için nacho'nun ölmesiyle olayın kapanmasını planlamıştı. önce nacho'yu o motele yerleştirdi. sonra motelin yerine dair ipucunu salamanca ikizlerinin bulması için nacho'nun evindeki kasaya yerleştirdi. (ayrıca alvarez'den nacho'nun hesabına gönderilen paralara dair banka hesap dökümünü yerleştirdi)
    daha sonra salamanca ikizlerinin yanına koyduğu adam ve moteli izleyen adamıyla doğru zamanda nacho'nun ölmesini sağlamak istedi. böylece nacho konuşamadan ölecek, salamancalar da alvarezi sorumlu tutacak, gus üzerindeki şüpheler ortadan kalkacaktı. mike reis bunu içine sindiremese de bir şey yapamadı (bu konuda emin değilim, mike başta nasıl kabul etti diye. sonradan bu konudaki tepkisini gösterdi gerçi).

    nacho reis ise oyunu gördü ve bozdu. kaçmayı başardı. gus'a dedi ki ya beni canlı yakalarlar öterim ve yanarsın. ya da babamın güvenliğini garanti et ve geleyim, istediğini söyleyip öleyim. babasının güvenliğinin garantisi ise mike'ın tek bir cümlesi oldu. "babana zarar verecek olanın önce beni çiğnemesi gerekir."

    şimdi burada bir duralım. bu sanat eseri artık nasıl harika karakterler yaratıp o karakterleri ince ince işliyorsa artık, hiçbirimize bu garip gelmedi. yani her birimiz mike reis birisini koruyacağına söz verdiyse o kişiyi azrailin bile öldüremeyeceğine nacho kadar inanıyoruzdur herhalde. nitekim nachoya da bu söz yetti.

    gel gelelim veda anına. mike zaten sniper ile garantörlüğü üstlenmişti. planlandığı gibi koşarak kaçsaydı, victor vurur ve öldürürdü bence. gus'ın aksi bir planı yoktu. çünkü nacho'nun salamancalara canlı verilmesi halinde nacho tavuk adamın suçlu olduğunu kolayca ötebilirdi. burada mike reisin eline verdiği cam parçası ile kendi kafasına sıkması onurlu bir ölüme kavuşmasını sağladı sadece. yoksa koşarak kaçsa da victor ya da mike öldürecekti. nacho lalo'nun ölmesini sağladığına inandığı için bir nebze rahat öldü belki. ancak maalesef koca komando birliğini tek başına dağıtan lalo (ki bu diziye hala yakıştıramadığım fazla gerçek dışı ve saçma tek sahne olabilir) hayatta olduğu için nacho'nun ölümü bir işe de yaramamıştır.

    sonuç olarak nacho varga - michael mando kardeşimiz bu serideki harika oyunculuğu ve iyi yazılmış karakteriyle hepimizi mest etti. her izlediğimizde nefesimizi tuttuk. nacho'nun ölümü kaçınılmazdı. belki de onu izlediğimiz her sahnede istisnasız en makul, en mantıklı ve en doğru adımı attı. ancak yine de kartel pisliğine bulaştığı için bu bataklıktan sağ kurtulamadı. allah rahmet eylesin. sevenlerine sabır versin. hepimizin başı sağolsun.
    --- spoiler ---

  • hakkinda soyle bir yorum vardir:

    lk kişisel bilgisayarımın 3 gb hdd si vardı, 2500 dolar para vermiştim. arkadaşlarım ne depolayacaksın o kadar demişlerdi. şimdi artık flash bellekler 1 tb olmuş. yaşlanıyorum galiba. ha bide araba parasına alabiliyorsunuz aleti ama olsun. evi satıp bundan 20 tane falan alıp bir köşeye koymayı düşünüyorum. 2 yıl sonra çocuklar hepsini satıp 3-4 tane simit alabilirler, harika yatırım.

    katilmamak elde degil.

  • az önce cnntürk ekranında gördüğüm yazı. arka planda ömer çelik.

    yani diyorlar ki ap istediği kararı alsın biz yok sayıyoruz. napcanız, akp genel merkezinde 7şerden iki takım kendi kendinize müzakere mi etceniz? "avrupa birliği" yerine "avruba dirliği"ni mi kuracaksınız? lise münazarası mı düzenleyeceksiniz?

    (bkz: abidas)
    (bkz: nikke)
    (bkz: nev balans)

    link

    edit: imla

    edit2: "ab'li yetkililer kendi görüşlerini kurumlarının görüşü olarak yansıtıyorlar " diyor bir de. ya ne olacaktı, yazılı bir kitaptan ya da bir liderden mi alacaklardı talimatları? el kaldır indir olayı o mecliste olmayınca şaşırdınız herhalde.

    edit3: link eklendi

    edit 4: minnak çocukların yürekleri ısınsın, gözleri gülsün, büyüyünce ne feodal ağaların ne de terör örgütlerinin eline düşmesin, eğitimli birer birey olsunlar diye (bkz: oyuncaklar otostopta)

  • thy'den konuyla ilgili ilk resmi açıklama geldi: senin ananı bacını o uçağa hostes yapsalar, zoruna gitmez mi?

  • diyanet denen kul hakkını arabalara, paralara çevirerek yiyen bir kurumu kaldırsın da isterse bok yesin banane lan dediğim manşet.