hesabın var mı? giriş yap

  • doğanın adaletinin tecellisi olan olay. bu ve bunun gibi ölümlere hiç üzülmem. darısı matadorlara...

  • şimdi 20.000 tl olmuş. sizin ben ananızı

    malesef saçmalıktır. yurtdışından aldığınız bir cihazı sırf ülkede kullanın diye alınan öşür vergisi gibimsi bir şeydir. zaten kendi kazandığım parayla emeğini çekip aldığım şeye devletin "dur hele cihazının yarısı ya da çeyreği gadan da para vir" demesidir.

  • house'un hastane içerisindeki bir hemşire ve bir doktor ile aşk üçgenine sıkışıp uzun uzun bakışmasıyla ve bir dönem mafyayla başının belaya girmesiyle geçecek bir dizi olacaktır.

  • sabah erkenden geldi. gece uyku tutmamış, o da yola çıkmaya karar vermiş.

    birlikte kahvaltı yaptık. konuştuk. düğünde takılan altınlardan kalanları falan pay ettik.

    pırlantaları bozdurmak için aldığımız kuyumcuya gittik.

    birlikte aldığımız evin kredisini kapatmış, ipoteğini kaldırmamıştık. bankaya gittik, ipotek fekki için başvurduk.

    adliyeye gittik sonra. 1. aile mahkemesinin önünde yan yana oturduk.

    avukatın kızı rahatsızlanmış, ortağı geldi. "karşı taraf burada mı?" diye sordu bana. "yanımda ya işte," dedim. şaşırdı.

    dava 15 dakika falan sürdü. her ne kadar sakin olmaya çalışsak da şaşkınlığımızdan temyizden feragat etmeyi unuttuk, o yüzden ilamı ancak 15 gün içinde alabileceğiz. avukat da şaşırmış olacak ki o da böyle bir talebimiz olup olmadığını sormayı akıl edemedi. adliyeden çıkarken hala, "sizi, nasıl ayrıldığınızı sağda solda anlatıcam haberiniz olsun," diyordu.

    emlakçıya gidip evin anahtarlarını verdik evi satsın diye.

    şimdi ben ona "karşı taraf" diyorum, o da bana "davacı"...

    hayırlısı olsun...

  • senden ve yarı cahilliğinden yıllardır tiksindim.
    yazmadım bugüne kadar değmezsin diye.
    ama az önce celal şengör koordinasyon eksikliği vardı derken senin itiraz ettiğin nokta var ya... yatacak yerin yok

  • açlık hastalığına yakalanmış ilginç bir arkadaşmış kendisi. hikayesi wikipedia'dan çevirebildiğim kadarıyla şöyle:

    charles domery 1792 - 1797 yılları arasında fransa'ya karşı yapılan birinci koalisyon savaşları sırasında küçük yaşta prusya ordusuna katılmış. bugün almanya - fransa sınırında yer alan thionville şehrinin kuşatması sırasında prusya ordusunda yiyecek kıtlığı başlamış. buna çok kızan domery, fransızlar'a teslim olmuş ve fransızlar için savaşmaya başlamış. fransız komutan domery'e ödül olarak kavun vermiş. domery de kavunu anında hatta kabuğuyla beraber mideye indirmiş.

    paris yakınlarındaki askeri bir kamptayken bir yıl boyunca 174 tane kedi yemiş. sebzelerden hiç hoşlanmazmış ama yemek bulamadığında günde 2 kg civarı ot yermiş. daha sonra fransız donanmasında ingilizler'e karşı savaşırken bir askerin kopan bacağını bile yemeye başlamış diğer askerler bacağı ondan alıp, denize atana dek.

    ingilizler tarafından esir alınıp, liverpool yakınlarında bir esir kampına nakledilmiş. ingilizler domery'nin iştahını görünce şok olup, yemek payını iki katına çıkartmışlar. domery bir süre sonra günde 10 esirin payı kadar yemek yemeye başlamış. ayrıca hücresini ziyaret eden 20 civarı fare ile hapishanenin kedisini bile yemiş. hatta ve hatta diğer esirlerin almayı reddettikleri ilaçları, hapishanedeki mumları da yemiş.

    bu doymak bilmez arkadaşın liverpool'da mı kaldığı, fransa veya polonya'ya mı döndüğü, yoksa aşırı iştahtan mı öldüğü konusunda bilgi yok.

  • "bir yerde duruyoruz. turistin elinde telefon, uber'den taksi çağırdığını görüyoruz. arkadaşın da gelip işimizi alması bizi sıkıntıya sokuyor. devlet hakkımızı savunmazsa bu tür olaylar zaten olacak."

    "devlet hakkımızı savunmazsa bu tür olaylar zaten olacak."

    "zaten"

    böyle böyle taksiler ve taksiciler kendi elleriyle kendilerini bitirecekler.