hesabın var mı? giriş yap

  • marmara environmental monitoring - marmara çevresel izleme (marem) projesi yürütücüsü, hidrobiyolog levent artüz,

    “müsilajı temizlemenin olanağı yok
    boş yere emek ve para kaybı. bunu temizlemenin olanağı yok. süpürgeyle sahilde kum süpürmek gibi, sonunu bulamazsınız. bu organik bir madde ve parçalanacak. bunun için de suda çözünmüş oksijene ihtiyaç var o da denizde çok az”

    kevent artüz “bundan sonraki süreci bilmiyoruz ama bundan daha kötü olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. doğa alıcı ortam olarak kullanılamaz nokta. bunun bıraktığı hasarları ne zaman ölçmeye başlayabiliriz noktasındayız. bundan sonra karşılaşacağımız olgu bunu solda bırakacak”

    bundan sonra istanbul da yaşanılmaz. bu hepimizin suçu. güzelim istanbul elimizden kopup gitti.

    link

  • her boşluğa sağına soluna bakmadan pat diye atlamalarıdır. sonra da motorcuları fark edin diye bas bas bağırmalarıdır.
    edit1:imla
    edit2: mesajla uyaran arkadaş eklememi istedi; "yol olmadığında fütursuzca kaldırıma atlamaları"
    edit3: ara sokaklarda yayaların arasından zikzak çizerek hayvan gibi gitmelerini de eklememi istedi bir arkadaş.
    edit4: ters şeritten gidip yol vermedin diye bozuk atmalarını da ekleyelim.

  • --- spoiler ---

    hollandaya gitmesi beklenen pırıl için endişelenmekte olan zekai, saltuğa içini dökmektedir:

    -ne yapacaksak yapalım saltuk, baksana kız ağlamaktan iyice tipsizleşti, biraz daha ağlarsa gitmesine göz yumucam.

    --- spoiler ---

  • +şirketimizle ilgili bilgi sahibi misiniz?
    -gelmeden önce imkb sitesinden kar zarar tablosuna baktım.
    +çok güzel...
    -biraz siki tutmuş gibisiniz sanki?
    +evet ya sorma...
    -nasıl olacak? mayışları ödeyebilecek misiniz?
    +bir ihracat işi var onu bağlarsak süper olacak...
    -bana masal anlatma lan! çat!
    + ahan da yeni genel müdür!

  • tek cocuk olmanin getirisidir. cok da bilincli yaptigimi dusunmuyorum, sadece aklima gelmiyor.

    ben genelde moralim bozukken bir seyler anlatma ihtiyaci hissederim. bi kere cok salak bir sey oldu, sanirim iki sene once falan. nşa'da moralimi bozacak bir konu degildi, ama olayin arka planini anlatayim. su hayatta, kimseden bir onay almadan giristigim ilk buyuk is lazer goz ameliyatimdir. bir anda, bir doktor buldum, gittim konustum, parayi pulu ayaraladim hop ameliyat oldum. ama hic degilse, ailemin "dur yapma bir dusun" bile demesine izin verecek zamani vermedigim icin, oyle tetikte bekliyorum kesin basima bir is acilacak ve ailem kafamda konusacak. bizim aile biraz seydir, memur. bir seyi asla onlarin rizalariyla yaptigimi bilmem; yani on bes yasina kadar falan baktim, dinledim bunlari, ulan hicbir seye izin vermiyorlar, ne desem hayir, ne desem olmaz. bir de bunu acimasiz bir sekilde yapiyorlar yani altindaki mesaj hep "baskasi yapar da senden bi bok olmaz kizim bosa cabalama" o yuzden, kafasi bana soyle on besten sonra geldi, aileye ragmen bir seyleri yapmaya basladim, ama o huzursuzlugu da hic atamadim.

    neyse, icim icimi yiyor. goz kontrolu icin doktora gittim. zaten tetikteyim, doktor da bir tuhaf adam. dedi "sende goz tansiyonu" varmis. heh, tamam goz tansiyonu varmis ama nasil, ne demek goz tansiyonu? doktor bir gizem kasiyor, "neyse baska testler yapariz. bakariz... daha erken... ameliyat da mi var? hm" falan. zinhar agzindan neyin yolunda gitmedigine dair bir aciklama alamiyorum. yani, aptallik adetimdir, ama boylesi hic adetim degildir; aptalligim kalitelidir genelde. neyse, uzun lafin kisasi, ben interneti bi actim. sonra olanlar oldu, aglaya aglaya alti nokta korler dernegine uyelik formu dolduruyorum.

    o ara dunyanin en buyuk salakligini yaptigimi bilmeden annemi aradim. ama nasil agliyorum, icim sokuluyor. ana tema ben kör olacagim. annem boyle bir iki dinledi falan, sonra dedi ki "ay sen boyle aglarken benim moralim bozuluyor, beni bi daha boyle arama"

    bir de bana derler ki "gamsiz" e... anasinin kizi be iste. benim gotum atiyor, annemin derdi sey "onun morali bozuldugu icin, onu aramamam gerektigi" e tamam. olur. aramam. neyse ana yuregi, dayanamamis, telefonu kapattiktan sonra istanbul'da benimle related ne kadar insan varsa hepsini aramis "gidin bakin" diye. benim telefonlar susmuyor, insanlarin diline dustugum de artisi oldu.

    zaten pek bir sey anlatmazdim, bu olaydan sonra iyice koptum. simdi de diyorlar ki "e sen hic bir sey anlatmiyon" lan... ben su hayatta, koseden koseden yuruyup bize ayrilan surede basimi belaya sokmadan ne bileyim, iste oyle dumduz yasayayim gideyim derdindeyim, peki, siz beni delirtmeye mi calisiyorsunuz?

  • kariyerinin sonlarına doğru 6. şampiyonluk yüzüğüne ulaşmak için var gücüyle çalışan kobe bryant yaşadığı sakatlık sonrası öfkesini, hüznünü ve hayalkırıklığını facebook'taki hesabından paylaştı. bryant'ın facebook'a yazdığı mesajı şöyle:

    “bu saçmalık! yaptığım onca çalışma ve fedakarlık, daha önce milyonlarca kez yaptığım tek bir hareketle pencereden uçtu gitti. yaşadığım hayalkırıklığı katlanılamaz. kızgınlığım şiddetli bir öfke oldu. bu şey neden oldu, neden benim başıma geldi ki? hiçbir mantıklı açıklaması yok. şimdi 35 yaşımda bu sakatlıktan geri dönüp eskisi kadar veya eskisinden daha iyi bir oyuncu mu olmam gerekiyor? bunu nasıl becereceğim? hiçbir fikrim yok. bunun üstesinden gelecek sürekli bir isteğe sahip miyim? belki artık bir sallanan sandalyeye oturup kariyerimle ilgili anıları hatırlamalıyım.

    belki de benim kitabım böyle bitecek. belki zaman beni mağlup etti.... belki de mağlup edemedi.

    şu anda sabahın 3:30'u. ayağım ölü bir ağırlık gibi hissediyor, kafam aldığım ağrı kesicilerden dolayı dönüyor ve gözümde uyku yok. içimi döktüğüm için beni affedin ama eğer bunu yapamayacaksam sosyal medyanın ne anlamı var ki? içimi dökmek iyi hissettirdi. bu sakatlığın başıma gelen en kötü şey olduğunu belirtmek...çünkü tüm bu iç dökmeden sonra gerçek bir bakış açısı ortaya çıkıyor. dünyada kopuk bir aşil tendonundan daha büyük sorunlar, mücadeleler var. kendine acımaktan vazgeç, bir umut ışığı bul ve her zamanki aynı inançla aynı güdüyle ve inançla çalışmaya başla.

    bir gün yeni bir kariyer yolculuğu başlayacak. ama bugün o gün değil.

    “beni bir ayıyla kavga ederken görürsen, ayı için dua et”. bu lafı her zaman çok sevmişimdir. bu “mamba mentalitesi”dir. biz pes etmeyiz, sinmeyiz, kaçıp koşmayız. dayanırız ve fethederiz.

    uzun bir mesaj oldu biiyorum, ama facebook'ta içimi döküyorum. belki şimdi gerçekten biraz uyuyabilirim ve yeni bir mücadelenin ilk adımı olacak olan yarınki ameliyat için heyecanlanabilirim. sanırım sezonun geri kalan kısmında artık “coach vino” olacağım. takım arkadaşlarıma inancım tam. başladığımız işi başarıyla tamamlayacaklar. hepinize dualarınız ve desteğiniz için teşekkürler. her zamanki gibi kucak dolusu sevgiler.

    mamba gider...''

    totemsporda bu şekilde çevrilmiştir. gerçekten insan okurken duygulanıyor. adamın içindeki hırsı, kazanmak duygusunu, ruhunu iliklerinizide hissediyorsunuz. eğer az çok sporla uğraşıp kazanmak için birçok maça çıktıysanız onu belki biraz daha anlarsınız ki bu adamın hırsı öyle halı sahada ya da basketbol sahasında arkadaşlarınızla maç yaparken ki hırs değil. adamın amacı nba tarihinin en iyisi, en yenilmezi, en dominantı olmaktı.

    belki de kimseye söylemiyordu ama bu yıl şampiyonluğa inanan takımdaki tek insandı, hedefi kobe kim herkese göstermek ve kimsenin favoriler arasında göstermediği lakers'ı önce playoff'a sonra da şampiyonluğa taşıyacaktı. bundan 5-10 yıl sonra tıpkı jordan'ın nba geri dönüşünde efsaneleştirildiği, hasta hasta 40-50 sayılık maçlar oynadığı gibi , kobe'nin hayat hikayesi anlatılırken playoff yapamaz denen takımı 8. sıradan son anda playoff'a taşıdı ve önce batı 1.si eledi ve 8. sıradan şampiyonluğa giden takım oldu diyeceklerdi. gerçekten üzücü.