hesabın var mı? giriş yap

  • ülkemiz şöyle kalsın isteyenlerin torunlarının iddiası.

    ebedi başkomutan gazi mustafa kemal atatürk sayesinde böyledir.

    biliyoruz dedeleriniz, neneleriniz sevr antlaşmasından kurtulduk diye kahroldular, mezarlarında ters döndüler fakat yapacak bişeyleri yoktu türkler kazandı!

    edit: sevr'in hangi zor şartlar altında imzalandığını araştırmamızı öneriyor :)) sen şu anki türkiye cumhuriyeti toprakları hangi zor şartlar altında kuruldu onu araştır. o şartlar altında iken dahi gazi onlarca fabrikayı bu milletin hizmetine nasıl sundu onu araştır. cehalet ayıp değildir, cehaletten kurtulmamayı istemek ayıptır.

    edit: sıradan bir cahil. iki gün sonra silmiş. bunlara alıştık. alışkın olduğumuz için de capsler kenarda bekliyordu.

    caps 1

    caps 2

  • spor ne zaman hasta olsam halim olmasa bile spor yapıp ter atmaya çalışırım sonra ılık duş ve güzel bi uyku . bu süreçte soğuk almamaya dikkat etmeli tabiki

  • her 6 aylık dönemde bir kez yaşanan ama yandaş basının "memura %8 zam" şeklinde algı yaptığı olay. gelin bilal'e anlatır gibi anlatayım.

    memura 2020 ve 2021 yılında yapılacak olan zamlar, 2019 yılında kararlaştırılmıştı ve yetkili sendika 2020'de %4 + %4 için, 2021'de %3 + %3 zam için anlaşmışlardı. ne kadar komik zamlar değil mi? yine de buna rezalet bir kararla imza atıp onayladılar. anlaşma gereği eğer bu zamlar enflasyondan düşük olursa, zam enflasyona eşitlenecekti. (bunun kaçınılmaz olduğunu herkes biliyordu)

    şimdi 2021 ocak ayında bu anlaşma gereği %3 zam yapıldı 1 ocak - 30 haziran arası için. fakat ocak-haziran arası enflasyonu bugün %8,4 olarak açıklandı ve memurlar 6 ay boyunca sadece ocakta aldıkları %3'lük zamla idare etmek zorunda kaldılar. temmuzda yapılacak olan memura %8 zam, işte ocak-haziran arasında alınması gereken ama alınamayan ve enflasyona fazlasıyla yenik düşen maaşın enflasyona eşitlenmeye çalışılmasıdır. zam değildir, maaşı enflasyona eşitlemek yani maaşı 0 lira arttırmaktır.

    fakat olay şurada bozuluyor. enflasyon gerçek açıklanmıyor. eğer gerçek enflasyon 6 aylık %8 olsaydı, memurun alacağı %8'lik maaş artışı gerçek hayatta 0 liraya denk gelmiş olacaktı. ama gerçek enflasyon 6 aylık %20 civarında olduğu için memur maaşı azalmış oluyor, bunu da hiç kimse anlamıyor.

    özet: eğer 6 aylık gerçek enflasyon %8 ise, maaşa yapılan %8 arttırma sadece maaşınızı geçen seneyle aynı yapar, hiçbir şey arttırmaz. alım gücü aynı kalır. fakat gerçek enflasyon 6 aylık %20 civarında olduğu için aradaki büyük fark alım gücünü ciddi ölçüde her 6 ayda bir düşürüyor.

    ekleme: vergi dilimi olayını yazan çok olmuş, evet maaşlar haziran-temmuz gibi bir üst vergi dilimine giriyor ve zaten çok az olan ve zammış gibi görünen gelir artışı, vergi kesintisiyle yok oluyor. eksiye iki kat batmış oluyoruz. kasım-aralık gibi %27'lik dilime girince zaten gelirden çok vergi gideri oluşuyor neredeyse. :)

  • yaşamayan bilmez. eğer bir kelimeyle anlatmak gerekirse yıpratıcı diyebilirim.

    hikayemi farklı başlıklarda yazdım, bir kez daha yazayım. ben endüstri mühendisiyim. inşaatla en ufak bir bağlantım yok mesleki açıdan. okul bitti, iş bulamadım. askere gitmeyeceğim de kendi açımdan kesindi. bir şekil yurtdışına çıkmış bulunduk. motivasyon güzeldi.

    "3 sene nedir ki?"
    "bakarsın daha uzun kalır kariyerimi öyle devam ettiririm"
    " bu zaman yorulmayacağım da ne zaman yorulacağım?"
    "hem sağlam para biriktiririm geldiğimde kendi yerimi açarım"

    gittik alakasız bir coğrafyaya. yabancı kontrol firması gelmiş, ingilizce bilen adam lazımmış. dökümantasyon, raporlama biraz da hesap kitap. iyi dedim daha ne güzel. dedim demesine de, 4 gün sonra sarı çizmeyle betonun içinde buldum kendimi. şantiye hayatında düzen, plan, program hiç yokmuş bunu gördüm.

    normalde sessiz sakin ve kibar bir insanım. çok zorunda kalmadıkça insanlarla konuşmam. bilhassa tanımadığım insanlarla iletişimimi minimumda tutmak isterim. kimseyle sorun yaşamam. kavga etme, olayı uzatma gibi davranışlarım yoktur. ya da yoktu diyeyim. 2 sene içinde yavaş yavaş değiştiğimi gördüm. avaz avaz bağırdım, yalan söyledim, kavga ettim. çalışmayı sevmeyen insan ben, yeterince çalışmıyorlar diye insanlara mesai vermediğimi falan fark ettim. çünkü zorundaydım. şantiyede efendilik, kibarlık, sakinlik sökmez. bu tür çirkef bir insan olmazsan işini yaptıramazsın.

    para mı? kazanıyorsun. çok ciddi meblağlar hem de. türkiye'de benden çok daha tecrübeli bilgili mühendisin kazanamadığı paraları kazandım. ancak heves olmadıktan sonra o paraya değer veremiyorsun. mesai sabah 8 de başlar, akşam kaçta biteceği belli değildir. bir seferinde bir günde 27 saat çalıştığımı bilirim. gün 24 saat sürüyor sen düşün. betona kalmak diye bir illet vardır, bu başlığı okuyanların baya aşina olduğu. beton hazırlıkları geç bitmiştir. beton gece dökülecektir. ancak bir sorumlu kalması lazım. gelecek betonu hesaplamak, bir ters durumda sorumluluk almak. ancak beton gelmez. uzaktaki bir sevgiliyi bekler gibi mikser beklersin. soğuktan gözler yaşarmış, 11. katın tepesinden ana yola bakarsın. ışıkları seçersin. 27 saat çalıştığım günün sonunda yatağa girişimi hatırlıyorum. telefondan pink floyd - echoes açmıştım. iddia ediyorum, hiç bir kimyasal böyle bir etki yapamaz. tarif edemiyorum o hissiyatı.

    kısacası, çok zordur şantiye hayatı. sık sık kendinizi sorgularsınız, "ben ne yapıyorum? burada ne işim var? değer mi? para ne ki? askerliği aradan çıkarsa mıydık? e ideolojik bakıyoruz olaya? e sikmişim ideolojini bundan daha büyük eziyet mi olur? " tadında. karakterinizin değişmesi çok olasıdır. fiziksel olarak çok yorulursunuz, psikolojik olarak çok yıpranırsınız. düzenli bir hayatınız olmaz. ailenizi, arkadaşlarınızı göremezsiniz. en sevdiğiniz sosyal aktivite uyku olur.

    inşaat mühendislerine açık açık söyleyeyim. şantiyeye gitmeyin. iş zevkli, action dolu gözükse de, merkez ofislere gidin. illa şantiyeyse, sahaya gitmeyin. teknik ofis, planlama falan takılın. inşaat mühendisi ya da teknikeri olmayanlara açık açık söyleyeyim. şantiyeden uzak durun. paraya değmez. vallahi.

  • obama'nin ferguson olaylariyla ne alakasi var? adam cikip polisin eline saglik, destan yazdiniz mi dedi acaba.

    kaldi ki almanya da ataturk posteri yakip seriat devleti kuran metin kaplan ve ekibi ne oluyor o zaman?

    ne demisler dinsizin hakkindan imansiz gelir.

    icimin yagini eriten olay.

  • aralarında,kibarca "sanırım cam kenarı benim beyefendi" şeklinde uyarı aldıktan sonra hala "ben cam kenarı istemiştim, cam kenarı benimki olması lazım" şeklinde manasızca inatlaşan cinslerinin de bolca olduğu güruha mensup şahıs.

    o adam cam kenarından kalktıktan ve kendisine ait olan koltuğa geçtikten sonra yolculuğun sinir harbine dönmesi de bonustur.

    uyarmasan "sünepe miyim lan ben, niye hakkım yenilince sesim çıkmıyor benim?" diye kilometrelerce insan kendi içini kemiriyor.
    uyarsan yolculuk boyu yan koltukla ilişkiler ikinci katip düzeyine iniyor.

    ne var be arkadaşım senin olmayan yere hiç oturmasan da sağlıklı psikolojilerimiz yolluğumuz olsa.

  • alnının teri ile ekmek parasını kazanan büyük adam. çocuk falan değil bu.

    onun yaşıtları medeni ülkelerde şu anda servisler ile okula gidiyor, oyun hamurları ile oynuyor, tablet, bilgisayar gibi teknolojinin nimetlerinden yararlanıyor, en güzel kırtasiye ürünlerini kullanıyor, bir kere yaşayabileceği çocukluğunun tadını çıkarıyor.

    bu garibim de kışın soğuğunda elinde çantası ile 1,25 tl'ye aldığı çorabı 2 tl'ye satmaya ve 75 kuruş çalışmaya çalışıyor.

    lanet olsun adaletsiz gelir dağılımına güzel gözlü çocuk.

    hem gerçek babanı hiç göreme, hem üvey baba ile büyü, hem üvey olduğunu sonradan öğrenmene rağmen onu hala gerçek baba gibi benimse. böyle bir metanet, böyle bir duruş bir çocuk için çok fazla. yaşamın ve annesinin yükü de omuzlarında.

    kameraya çeken adama uyuz oldum. ulan vereceğin 5-6 tl para. sen ne hakla çocuğu "sus lan yalan söyleme" gibi nahoş bir cümle ile azarlıyorsun. şakası bile kötü. bir de hala pazarlık derdinde. gönlüne çaktığım.