hesabın var mı? giriş yap

  • bir toplulukta 23 kişi bulunması durumunda, en az iki kişinin aynı doğumgününe sahip olma olasılığının %50 civarında olduğunu ifade eder. 60 veya üzeri bir sayıda bu oran %99 dan da fazladır.

  • yıllarca değişmeyen diyalogtur, hiç bitmesin istenen:

    ortaokul-lise:

    z- ya baba uyuyamıorum sesini kısar mısın tv'nin!
    b-tamam tamam kısıyorum..

    üniversite:

    z- offf baba yaa şu maçın sesini kısar mısın, ya sınavım var sabah!
    b- tamam uyu kızım sen kısıyorum.

    uzamış akademik kariyer:

    z- ya baba şu adamların sesini keser misin artık
    b- ya zel ama saat daha 22.00!
    z- valla baba onu ilkokuldayken uykudan önceden hemen sonra uyumak zorunda bırakıp, alıştırmadan önce düşüncektiniz, uyuyamıyorum ya bu evde, uyuma özgürlüğüm yok!

    kendi eviniz olduğunda:

    z- baba... (sırıtır)
    b- (gülümser) tamam kısıom evladım, uyu sen sabah erken gidicen!

    dünyada çocuklarına hizmet etmekten keyif alan ender insanlarından biriyse, kalbinize sokmak istediğiniz bir baba ile gerçekleştirilen diyaloglardır...

    edit: o kadar oylandı ki buradan sesleniyorum kendisine “ seni seviyorum baba”....

  • "bu adamı ayıplamak ikiyüzlülüktür. ağlaya ağlaya talep ettiğiniz sosyal devlet insanları ne yazık ki tek çocuğu olanlar ve 32 çocuğu olanlar diye ayıramaz."

    faşizm gibi, ikiyüzlülük etiketinin de bini bir para, olur olmadık kullanılıyor. bir tane basit hırsızlık için 10 sene hapis aşırı, 32 hırsızlık içinse 10 sene az bile. bunu savunmak ikiyüzlülük mü?

    5 ay issizlik sigortasi toplamak isteyenler, 50 ay boyunca oturdugu yerden bunu isteyenlere de laf edemesin mi, ikiyuzlu olmamak icin?

    ikinci ayda kurtaj olan biri, 9. ayda kurtaj olana birsey diyemesin mi?

    ayda bir kere doktor kontrolune giden biri, ayda 32 kere giden munchausen hastalarinin suistimaline suskun mu kalsin?

    ***

    sosyal devlet insanlari tek cocugu olanlar ve 32 cocugu olanlar diye ayirabilir, ayirmali da. bir can egrisi yaparsin, 2-3 cocuga kadar artarak devlet destegi saglanir, sonraki cocuklar icin destek durur, atiyorum 8. bebeden sonra da adamdan ekstra vergi alirsin, "hastanemdeki tum yataklarin, okulumdaki tum siralarin ustune senin sulalen icin rezerve levhasi koyacaksam parasini odersin" dersin.

    limit sonsuza giderken yardimin da sonsuza kadar artmasi devletin cocuk tesviki demek. burasi katar mi?

    ben niye mevcut insan genomunun istilaya ugramasini subvanse edeyim? adam resmen evrimin gereginden fazla basarili bir sonucu olmus: ureme ugruna yuzsuzlukte cigir acip, yardim istedigi sirada bile 18 tane daha cocuk yapmak istedigini soyleyebiliyor.

    ***

    sosyal devlet insanlari tek evi olanlar ve 32 evi olanlar diye ayirip, vergisini ona gore aliyor. insanlari 1 ay issiz kalmis olanlar ve 32 ay issiz kalmis olanlar diye ayirip ona gore sigorta oduyor. universitede 5 sene okumus olanlar ve 50 sene okumak isteyenler diye ayirip ona gore bursu kesiyor, askerlige postaliyor. dünyada nicelikten bagimsiz kac tane sosyal politika olabilir?

    bu bir denge olayi ercan, bir optimizasyon olayi, ince ayar olayi. ercan bu bir sevgi olayi degil, bir genel-gecer ahlaki ilke olayi degil.

  • 3 yıldır tercihimi merkezdeki 30 yıllık apartmandan kullanıyorum, sifon bozuldu, elektrik prizlerinde sıkıntı var, camlar ahşap doğrama, banyo kapısı düştü düşecek.... amaaaaaa sevdiklerim pıt diye gelebiliyor, yürüyerek sahile parka caddeye hatta bir yarım saatte kadıköye yürüyebiliyorum, arabam yok toplu taşıma ile buradan heryere gidebiliyorum.. bence doğru tercih.. en azından şimdilik.

  • bir insanın siki nasıl bir çocuğa kalkabiliyor, ben anlayamıyorum.

    anneannem öksüz kalmış, halası yanına almış, insan eti ağır derler, küçücük kız ona da ağır gelmiş olacak ki 12 yaşındayken dedeme vermişler. daha adet görmüyormuş anneannem. 13 yaşında teyzeme hamile kalmış, 15 yaşında annemi doğurmuş.

    çok fakirlermiş, kızlarına bezden çöpten bebek dikermiş ama önce kendisi oynarmış, hevesini aldıktan sonra bebekleri kızlarına veriyormuş ama yine de birlikte oyun oynuyorlarmış. dama yatıp geçen bulutları seyredip bir şeylere benzetirlermiş, çocuk anne ve çocukları.

    anneannem ölene kadar çizgi film seyretti, gizli gizli kendine oyuncak ve bebek alırdı.
    nur içinde yatsın, kaderini kabullenmekten başka çaresi yoktu.

    dedeme küfretmek isterdim ama iyi bir adamdı; üç çocuğunu da yokluk içinde okuttu, meslek sahibi yaptı ve anneannemi ve çocuklarını da çok sevdi. o da kimsesizmiş, ortada kalmış, köyün delisi gibi bir şeymiş (vizontele'deki deli emin gibi) . sonradan biraz aklı yerine geldi gibi. ya da biz ona çektiğimiz için dedem bize normal geliyordu.
    nereden nereye yine.