hesabın var mı? giriş yap

  • kendisi (sanıyorum) bir röportajında (bkz: kemal sunal) ile dostluğunu şöyle anlatır;

    "kemal benim çok çok eski arkadaşım. neredeyse 50 yıl. 50 yıl olmasa bile, nereden baksan bir 45 yıl var geride. o yıllarda başladı dostluğumuz kemal'le...

    çok güzel şeyler paylaştık; her şeyden önemlisi de parasızlığı paylaştık. en parasız günlerimizde, ben aksaray'da oturuyordum, kemal ise zeyrek'te. taksim'den çoğu zaman birlikte yürürdük. karlı günlerde, köprünün açılmasını beklemeden, 'pencereden kar geliyor, aman annem gurbet bana zor geliyor' türküsünü söyleyerek beni eve bırakırdı kemal.

    bir gece elimden anahtarı alıp, dış kapıyı açmaya çalıştı ki; kapıya sokar sokmaz kırıldı, elinde kaldı anahtar. anahtar kırılınca bana dönüp aynen şöyle dedi 'kerpetenin var mı?' dedim ki 'kemal, ben genç bir bayanım, tamirci değilim, kerpeten ne arar bende!' son çare uyandırdık evdekileri, gelip kapıyı açmak zorunda kaldılar...

    parasız yıllarımızda birlikte çok turne yaptık. iki oyun arası soframızı kurardık bir iskemle üzerine; taze ekmek ve ton balığı yerdik birlikte...

    o günlere, o parasızlığa, o günkü aklımızla dönmeyi çok isterdim. kemal keşke şimdi de aramızda olsaydı ve biz yine o yıllara dönebilseydik."

    debe editi olsun bu.

  • yav sineği sıkıp yağ çıkarma derdindeler. neymiş masraf oluyormuş.

    ülkenin ammına koymak isteyen cengize şlap diye 50 milyon 50 milyon para yağdır. suriye 360 milyar tl yağdır. oraya yağdır buraya yağdır.

    tabelaya gelince: yav masraf oluyordu.

    ne kadar da israfla mücadele eden bir hükümet.

  • guinness rekorlar kitabı'na göre 228 iq ile gelmiş geçmiş en yüksek iq'lu insan olarak kendisini tanımlayan marilyn vos savant'ın ortaya attığı ikilemdir. piyasayı epeyce birbirine katmıştır.

    kendisine gelen, aralarında ünlü matematikçilerin de bulunduğu itiraz konulu binlerce mektuptan biri;

    uçtunuz ve büyük uçtunuz! şöyle açıklayayım; sunucu bir keçiyi çıkartıktan sonra, ikide bir doğru kapıyı bulma şansınız vardır. kararınızı değiştirseniz de, değiştirmeseniz de ihtimaller aynıdır. bu ülkede matematiksel anlamda yeteri kadar kara cahil var zaten. dünyanın en yüksek iq'sunun propagandasına daha fazla ihtiyacımız yok. utanın!

    vos savant, iddiasını destekleyen başka fikirler öne sürdüğünde tamamen doğruyu söylediği anlaşıldı ve matematikçiler suratlarının ortasına yumurta yer gibi sonucu kabul etmek zorunda kaldılar..

    (bkz: the man who loved only numbers)

  • j.a. bayona'nın yönettiği ispanya'nın, yabancı dilde en iyi film kategorisindeki oscar adayı etkileyici netflix filmi.

    pablo vierci'nin aynı adlı kitabından uyarlanan la sociedad de la nieve, bir uçak kazasından sağ kurtulan insanların hayatta kalabilmek için verdikleri mücadeleyi anlatıyor.
    1972'de, bir ragbi takımını şili'ye uçurmak için kiralanan uruguay hava kuvvetleri'ne ait uçak, and dağları'nda dünyanın en zorlu ortamlarından birinde düşüyor ve kazada 45 yolcudan sadece 29'u sağ kurtuluyor.

    --- spoiler ---

    bu tip filmlerin açılış sahneleri genelde birbirlerine çok benzer oluyor. insanlar “birlikte çıktığımız son yolculuk olabilir" tarzıyla davranıyor, birbirine gülümseyen ve uçağa binmeyi sabırsızlıkla bekleyen genç karakterlerin heyecanı vurgulanıyor…

    filmi izlemeden önce kaza hakkında bilgim yoktu bu yüzden ne olacağını, kimin öleceğini vs bilmiyordum. kaza, bir filmde gördüğüm en gerçekçi uçak kazalarından biri. uçak kazasının dehşetini, aniliğini ve akla gelebilecek en zorlu koşullarla mücadele etmek için hayatta kalanların yaşadıklarını, hayatta kalanların gösterdikleri suçluluk duygusunu çok iyi yansıtmışlar. keşke filmin sonundaki 10 günlük yürüyüşü daha fazla gösterselerdi. oldu bitti olarak gösterilmiş biraz.

    hikayeyi numa anlatıyor ve film onun bakış açısından gösteriliyor. aslında bu biraz az rastlanır çünkü hayatta kalma filmlerinde hikayeyi hayatta kalan birinin bakış açısından izleriz genelde. ancak numa kurtulamıyor. yönetmen bayona da buna değinmiş ve filmin odak noktasının ölenler olduğunu; önceki filmlerde gerektiği gibi anılmayan ve onurlandırılmayan kişiler olduğunu söylemiş. filmi özel kılan şeylerden biri de bu belki.

    uçak kazası çok iyi yansıtılmıştı evet ama beni asıl sarsan çığ sahnesiydi. kurtulanlar şartlara alışmış, nispeten iyi geçiniyor, arkadaşlıklarının tadını çıkarıyor ve bir anda çığ düşüyor ve insanlar diri diri gömülüyor. ve birkaç gün boyunca karla kaplı uçak gövdesinde sıkışıp kalmanın klostrofobik koşulları ve liliana'nın ölümü çarpıcıydı çünkü kocasının hayatta kalmasının tek yolu, onun aşağı iterek yukarıya çıkmaya çalışmasıydı.

    film bizi her zaman karakterlerin yakınında tutuyor. aynı zamanda çarpışma sırasındaki kafa karışıklığını, panik ve terör duygusunu, geceleri ve çığ sırasında uçak gövdesinde oluşan klostrofobiyi ve açlığın insanlara yaşatabileceklerini güzel yansıtmışlar. ben ekran başında bunaldım çığ sahnesini izlerken.

    olayın gerçek kahramanları aynı hikayeyi daha önce işleyen alive filmini sevmiyorlarmış. hikayenin doğru aktarılmadığını ve işlenmediğini düşünüyorlarmış. bu filmle ilgili ilginç gerçekler ve eksiklere gelirsem:

    - filmde numa'nın evindeki sahneler, uruguay'da yaşadığı evde çekilmiş. o sahnede selam verdiği kişi de numa'nın yeğeniymiş.

    - hayatta kalan parrado, canessa, fernández ve inciarte filmde küçük rollerde yer almış.

    - hikaye gereği oyuncular çok kilo kaybedeceği için çekimler kronolojik sırayla ve gerçek ortamda çekilmiş.

    - numa turcatti ve pancho delgado'nun dostluğu filmde de görüldüğü gibi çok yakınmış ve çocukluk arkadaşlarıymış.

    - yönetmen bayona, her ayrıntıyı doğrulamak için hayatta kalanlarla ve ölenlerin aileleriyle görüşmüş. detaylara o kadar önem vermişler ki kurtulanlardan birinin fotoğrafında yer alan adidas çantasının aynısı bulunmuş.

    gerçek olaydan bazı sapmalar da olmuş bunlardan bazıları;

    — kurtarma helikopteri uçağın enkazına gitmek için dağın zirvesinden geçmeye çalışmış ve neredeyse düşüyormuş. bu yüzden etrafından dolaşmışlar.

    — uçağın enkazında pilot tanrı sizinle olsun dememiş aksine kendini öldürmek için silahını istemiş.

    bunlar gibi bir çok doğrular ve sapmalar var asıl yaşanandan.

    film görsel olarak çok iyi. o atmosferin içine alıyor sizi. michael giacchino'nun müzikleri de gerilimi hissetmeye yardımcı oluyor. kendisi the batman'in müziklerinde de iyi iş çıkarmıştı.

    toparlayacak olursam bu film türü gereği oldukça sınırlı bir hareket alanına sahip. belirli sayıda insan nerdeyse filmin tamamı boyunca son derece küçük bir yerde. sahneler çok tekrarlayıcı olup sıkıcı hale gelebilirdi. bu yüzden aksiyon olsun diye insanlar arasında kavgalar gösterilebilirdi. ya da flashbacklerle normal hayatları sıkça gösterilebilirdi… her şey senaryonun, oyunculuğun ve sinematografinin gücüne bırakılmış. hikaye dokunaklıydı. oyunculuk muhteşemdi. karakterler iyi yazılmıştı. dokunaklı konuşmalar, ahlaki ikilemler, varoluşsal sorular, dayanışma, zorluklar karşısındaki küçük sevinçler… hepsi bir araya gelince hedefi 12'den vurmuşlar.

    filmi izlerken sürekli ben orda olsam ne yapardım diye düşündüm. ayrıca insanlığın ne olduğunu da düşündüm. biz gezegenimizin en güçlü canlısı değiliz, en hızlısı da değiliz, en zekisi miyiz onu bilmiyorum. ancak tür olarak uyum sağlama yeteneğimiz ve bir arada olunca dayanıklılığımız bizi 1 numara yapabilir.

    72 gün sonunda hayatta kalan bu 16 insanı görünce hiçbir şeyin imkansız olmadığını ve aşılmaz denilen zorluklarla karşı karşıya kaldığında bile insanoğlunun zafer kazanabileceğini bir kere daha anladım.

    --- spoiler ---

    7.5/10

  • varlığından bu güne kadar haberdar olmadığımız gıda komitesi bu akşam toplanarak "son dönemdeki gıda artışını" ele alacakmış.

    bre utanmazlar, bre gösterişten iş yapanlar topluluğu.
    bu fiyatlar ocak 2021 de mi artışa girdi de harekete geçtiniz?
    şimdiye kadar ner-dey-di-niz?
    aldığınız her kuruş maaşta hakkım varsa haram zehir zıkkım olsun

    bkz: 1 mayıs 2020 türkiye'de hayat pahalılığı

    ps: bu komiteden ve yaptığı toplantıdan vatandaş lehine icraat bekleyen vurdum duymaz akepeli olsun.

    kaynak

    edit: gıda komitesi 9 aralık 2014 tarihli resmi gazete’de yayınlanan 2014/20 sayılı başbakanlık genelgesiyle oluşturulmuş. evet yanlış okumadınız bu amcalar/teyzeler 2014 ten beri boş beleş maaş alıyorlar.

    edit2: bu da burada dursun (m. yavaş twitter headerı)

  • bir tarafta trafik kurallarına uymayan, yolcuları zerre önemsemeyen, keyfine göre yolcu almayıp müşteri seçen, muayenesi olmayan enkaz gibi araçlarla trafikte terör estiren, neredeyse bütün işlemleri kayıt dışı olduğundan en alt seviyede vergi ödeyen taksi sürücüleri ve plaka sahipleri varken; diğer tarafta temiz kaliteli düzgün ulaşım hizmeti sağlayan ve bunu kayıtlı ve şeffaf bir şekilde yaptığından vergisini düzenli ödemek zorunda olan uber var. ve trafik polis teşkilatımız en sıkı şekilde kimi denetleyip ceza kesme peşinde? uber'in ve uber yolcularının. neden? çünkü toplumu değil, taksi plaka sahiplerini ve o taksileri süren çomarları korumak ve kollamak bunu gerektirir. çünkü sizin güvenliğiniz, trafik kurallarına uyulması, özetle toplumun faydası için çalışmak trafik polislerimizin zerre umrunda değil.

  • adamın biri trafik kazası geçirmiş, kazada pipisi kopmuş. kopan pipisini gömlek cebine koyduğu gibi koşa koşa doktora gitmiş.

    "doktor bey, doktor bey! pipim koptu!" diye bağırarak doktorun odasına girmiş. doktor, "durun, endişelenmeyin! organ yanınızda ise yerine dikebiliriz" demiş. adam "ahanda buradadır doktor bey" demiş ve elini gömlek cebine atarak, çıkanı doktora uzatmış.

    doktor adamın kendisine uzattığına bakmış: "iyi ama bunu nasıl dikeriz bu tadelle" demiş. adam şaşkınlık içinde kalakalmış: "desene doktor bey, yarraaa yedik..."