hesabın var mı? giriş yap

  • sanırım bunun feriştahı bizim okulda yaşanmıştır. efenim olay şöyle oluyor;

    okul bahçesinde maç yapılıyor. yamulmuyorsam bir taraf lise 3 bir taraf lise 2. neyse bu lise 3 sınıfının kalesinde olayımızın kahramını kayahan bulunuyor. ne yazık ki o maçta kayahan efsane goller yiyor, maç farklı bitiyor. saha kenarında ki kızlar da başlarına geleceği bilmeden 'hop hop kayahan kova kayahan' diye tempo tutup gülüşüyorlar. hatta arada top kayahan cümlesi falan da geçiyor. maç sonu aşırı derece kızmış, sinire kesmiş kayahan abimiz gidiyor kızların önüne, indiriyor şortu. sallıyor malzemeyi alın lan buna gülün diyor.

    hala aklıma geldikçe kahkahalar atmama sebep veren bu olay sonucunda kayahan abimiz okuldan atılmıştı. güzel abimizdi vesselam. kızlara ne olduğu konusunda bir bilgim yok.

  • benimkisi biraz silahı değil de, silah-ları:

    gustav raylı top:
    tüm zamanların en büyük topu. alman malı olan bu meret, 1942 yılının temmuz ayında gözler önüne seriliyor.
    aslına bakarsak o kadar sofistike bir silah değil. en önemli özelliği büyük olması. yalnızca namlusu 47 metre. gerisini siz düşünün. tüm ağırlığı ise 1350 ton. topun bu denli büyük tasarlanmasının nedeni, fransa'nın tüm kuzey ve doğu sınırlarını kapsayan ve ağır silahlarla güçlendirilmiş maginot savunma hattını delebilmekti. (red alert oynayanlarınız bilir, fransa'nın savunma topları efsanedir, esnetilemez, kırar geçer.) topun mermileri de doğal olarak daha önce görülmemiş boyutta ve ağırlıktaydı.
    alman ordusu 1934'te topun üretimi için önde gelen silah üreticisi krupp ag'yi görevlendirmişti. almanların, maginot hattı'nı delip fransa işgalini başlatabilmesi için projenin 1940 baharına kadar tamamlanması gerekiyordu. ne var ki üretim aşamasında yaşanan bazı aksilikler yüzünden gustav 1941'e kadar test aşamasına geçemedi. ilk defa 1942 başlarında sivastopol'de kullanıldı.
    sivastopol alman saldırısıyla harap olsa da gustav, namlusu devre dışı kalana kadar sadece 48 kez ateşlenebilmişti. oysa testlerde 250 atışa kadar dayanmıştı. gustav'ı atış pozisyonuna getirmek için tam 4000, ateşlemek için ise 500 adam gerekiyordu. 1944'te varşova'daki bir ayaklanmayı bastırmak için kısa süreliğine tekrar ortaya çıkmış olsa da ele geçirilmesini önlemek için almanlar bu alev püskürten yer ejderyasını hurdaya çıkardı.

    sherman crab:
    kendisi bir mayınsavar. 1944 yılında ingiliz elinden çıkan bir icat. önünde taşıdığı dönen bir silindire iliştirilmiş zincirlerle, yola düşenmiş mayınları imha ederek ilerleyen ve böylece arkasından gelenler için yolu temizleyen bir tank üretme düşüncesi, sherman crab ortaya çıkmadan önce de ingiltere'de konuşuluyordu. aslında böyle bir silindiri monte etme fikri, güney afrikalı yüzbaşı abraham du toit'ya aitti. du toit, fikri önce kendi ülkesindeki makine mühendisleriyle paylaşmış, sonrasında ise geliştirmek için ingiltere'ye gitmişti. bu uğurda, 1942'den itibaren sayısız plan, proje geliştirilmiş ve nihayet sherman crab, general hobbart tarafından üretim onayı almıştı. du toit, silindirin kendi motoruyla çalışmasını planlamış olsa da son tasarımda ana motora bağlandı. o, yalnızca bir mayın temizleyicisi değil, silindirin üzerine iliştirilmiş kesiciler sayesinde aynı zamanda bir dikenli tel kesme ustasıydı.
    elbette işlerin aksi gittiği zamanlar da olmuyor değildi. sonraki tasarımlarda düzeltilmiş olsa da zincirler birbirine dolanabiliyordu. öte yandan, yolu temizlerden saatte maksimum 2 km hızla ilerlemesi işlevsellik açısından bir eksiydi. ayrıca, belli sayıda mayın temizleyebiliyordu ve çalışırken zincirlerinin havaya uçtuğu da oluyordu. o zaman da onarmak için zincirleri yerinden sökmek gerekiyordu. ne kadar kusurlu olursa olsun, du toit bu icadıyla savaşa katkılarından ötürü 1948'de kraliyet komisyonu tarafından 13.000 sterlin ödüler layık görüldü.

    goliath tankı:
    namı büyük, kendisi küçük. almanya, 1942'nin başı.
    amerikan kuvvetleri tarafından, böcek larvası anlamına gelen "doodlebug" ismiyle anılan goliath tankları, son derece küçük boyutlarda ve uzaktan kumandalıydı. müttefik tanklarının ya da kamplarının çok yakınına sokulabilen ve gerektiğinde patlatılabilen, tek kullanımlık araçlardı bu tanklar. düşmanları şaşırtmak amacıyla, boyutlarına zıt olarak dev goliath'ın ismi verilmişti. elektrikli veya benzinli bir motorla çalışan, daha sonraları ise iki silindirli bir motosiklet motoru monte edilen goliath, bir kabloya bağlı olan kumandası sayesinde istenilen hedefe yönlendirilebiliyordu. genellikle düşman savunmasını patlatmak ya da mayın temizlemek amacıyla kullanılsa da 650 metrelik menziliyle tanklar karşısında işe yaradığı oluyordu. 7500'ü aşan sayısıyla goliath, savaş sonrasında uzaktan kumandalı cihazların üretimine ilham kaynağı oldu. bununla birlikte, pek de ucuz olduğu söylenemezdi. tek kullanımlık olması ise etkinliğini azaltıyordu. saatte en fazla 10 km hızla yol alabilmesi başka bir dezavantajıydı. bir tanka yetişebilmesi için o tankın neredeyse sabit durması gerekiyordu. kablosu yüzünden menzili de son derece sınırlıydı ve kablonun her an kesilme riski de cabasıydı. o dönemin küçük silahlarının bile delebileceği ince zırhı, onu oldukça savunmasız kılıyordu.

    habakkuk projesi:
    buzdan uçak gemisi. bir hayal. britanya'nın 1943'te ortaya attığı ütopik bir fikir. yeni gemiler üretmek için gereken çelik ve alüminyum kaynakları tükenmeye başlayınca, geoffrey pyke fantastik bir çözüm ortaya sunuyor:
    buzdan üretilmiş bir uçak gemisi. önerisi; doğal ya da insan yapımı olan bir buzdağının kesilip düzleştirilmesi, içi oyularak bir uçak gemisi formu verilmesi ve nihayetinde de okyanusta kullanılmasıydı. pyke, avusturyalı biyolog max perutz ile birlikte bir buzulu nasıl gemiye dönüştürebilecekleri konusunda çalışmaya koyuldu. ne var ki ihtiyaç duyulan boyutlardaki bir buzulun kendi ağırlığıyla kırıldığını fark etmeleri uzun sürmedi. ancak, talaş ve buz karışımından oluşan pykrete'ın keşfiyle umutlar tekrar yeşerdi. bu malzeme yüzüyordu ve sağlamdı, ancak yalıtım ve soğutma gerektiriyordu. kelime, ingilizcede beton anlamına gelen "concrete" ile geoffrey pyke'ın soyadının birleşiminden oluşuyordu. bu keşfin ardından, kanada'daki patricia gölü'nde inşa edilen bir prototip fantastik bir hayali gerçeğe dönüştürse de erimesini önlemek için bir soğutma sistemine ihtiyaç vardı. prototip, erimeden önce sadece üç yaz dayanabildi. başarılı olabildi mi? hayır.

    nellie:
    bunun için churchill'in şapkasından çıkan tavşan diye geçer. 1939 doğumlu bu silah, avrupa'da patlak veren savaşla birlikte, doğal olarak hafızalarda 25 yıl öncesinde yaşanan 1. dünya savaşı'nın neden olduğu sorunlar canlandı. elbette ilerleyen yıllarla birlikte teknoloji gelişmişti. artık, savaşın nede olduğu sıkıntılara daha etkin çözümler üretilebiliyordu. bizzat winston churchill, bu çözümlerden bazılarının fikir babasıydı. piyadelerin önünde ilerleyen ve onları tehlikeye atmadan siper kazıp, savunma hattını uzatabilen "beyaz tavşan" bu fikirler arasında yer alıyordu. bu siper kazma makinesine nellie adı veriliyor. 12 silindirlik iki yüksek hızlı dizel motorla çalışan nellie'nin standart nakliye araçlarıyla saha taşınması imkansızdı. 1940'a gelindiğinde ise küçük ve hızlı hareket eden tanklar siper savaşını gereksiz kılmaya başladı. nellie her ne kadar iyi bir fikir olsa da bu gelişme, ona pek iş bırakmayacaktı.

    anti-tank köpekleri:
    bu yöntem, sovyetler birliği tarafından kullanılmaktaydı. önceleri köpekler, tanklara yaklaşmaları ve altlarına zaman ayarlı bir bomba bırakmaları için eğitilmişti. bu plan pek işe yaramayınca köpeklere bir düzenek ve bir bomba bağladılar. eğitilen köpek hedefe varıp temas ettiğinde düzenek çalışıyor ve bomba patlıyordu. sovyet ordusu bu yönteme 1941-1942 yılları arasında başvurdu ancak çok başarılı olamadı. köpeklerin bazıları daha tanklara ulaşamadan öldürülüyor, bazılarıysa sovyet hatlarına gri dönerken patlıyordu. bir kısmı da doğruca eğitim sırasında görmeye alıştığı sovyet tanklarına koşuyordu.

    güvercin füzeleri:
    abd'li psikolog ve mucit burrhus frederic skinner, füzelerin içine koyulacak güvercinlerin önüne yerleştirilen ve aynı zamanda üzerinde füzeyi yönlendiren sensörler bulunan ekranlar planlamıştı. güvercinlerden, ekranda doğru hedefi, örneğin bir düşman gemisi gördükçerinde ekran üzerinde onu gagalamaları ve görüntü ekranın merkezinden uzaklaşınca hedefi gagalamaya devam ederek onu hep ortada, yani füzenin hedefinde tutmaları bekleniyordu. denemeler sırasında güvercinler hedefi hep ortada tutmayı başarsa da abd ordusu füzeleri kuşlara emenet etmek istemedi.

    yokosuka mxy-7 ohka:
    1945, japonya, roket yakıtlı kiraz çiçeği.
    japon hükümeti, amerikan güçlerinin pasifik'teki japon mevzilerine doğru ilerleyisini durdurmak için elinden geleni yapıyordu. 1944 yılından itibaren kamikaze saldırılarını iyiden iyiye arttırmıştı. 1945'te, tokyo üniversitesi havacılık araştırma enstitüsü'nün yardımıyla asteğmen mitsuo ohta, yeni ve çok daha yıkıcı bir kamikaze uçağı tasarladı. anlamı kiraz çiçeği olan "okha", tek kişilik ve roket güdümlü bir bombaydı.
    kısa menzilde kullanılacağı için fazla bir pilotaj tecrübesi de gerektirmiyordu. genellikle mitsubishi g4m "betty" bombardıman uçağına bağlı şekilde havalanan ohka, hedefin yakınına taşınır ve orada salınıverilirdi. deniz üzerindeki hedefine nişan almadan önce havada süzülmeye başlar ve zamanı gelince pike yamak için üç roketini birden devreye sokardı. tam yol dalış sırasında saatte yaklaşık 1000 km'yi bulurdu.

    yarasa bombaları:
    amerika'nın dahiyane fikirlerinden bir diğeri, japonya'da yangın çıkarmayı amaçlayan yarasa bombalarıydı. binden fazla bölmesi olan büyük bir mermi kovanına, kış uykusunda olan ve bedenlerine birer saatli bomba bağlanmış yarasalar yerleştirilecekti. mermi bırakıldıktan bir süre sonra bir paraşüt açılacak ve ardından merminin dış kaplamasının açılmasıyla yarasalar dışarı çıkıp ormanlarda ya da şehirlerdeki bina saçaklarında kendilerine barınak arayacaklardı. yapılan denemeler bu fikrin etkili olabileceğini gösterdi ancak 1945 ortalarına kadar hazır edilemeyeceği anlaşılınca proje rafa kaldırılıyor.

    patlayan fareler:
    ingiliz özel operasyonlar biriminin yöneticisi tarafından tasarlanan bu sinsi fikir, ölü fareleri plastik patlayıcılarla doldurmak ve onları almanya'daki kritik öneme sahip binaların kazan dairelerine yakın yerlerde bırakmaktan ibaretti. bulundukları zaman kazana atılmalarını ve kazanın içindeki patlamanın büyük bir hasar yaratmasını umuyolardı. tek bir farenin infilak etmesi pek etkili olmazdı, ancak beraberinde binanın kazanının da patlamasına neden olursa, hasar tam da istedikleri büyüklükte olabilirdi. bu plan fazla gelişemedi çünkü ilk ölü fare sevkiyatı almanlar tarafından tespit edildi.

    panzer viii maus:
    200 tonluk bir tank, temmuz 1944'te almanların elinde gözlerini hayata açıyor.
    nazi almanyası'ndaki büyük silah takıntısının örneklerinden biri de maus (fare). mihver devletleri'nin birçok süper silah denemesi gibi maus da kendi kulvarında fazlasıyla büyük bir silahtı. 188 tonluk ağırlığı ve en kalın noktasında 200 mm'yi bulan zırhıyla o zamana kadar üretilmiş en yüksek tonajlı ve en kalın zırha sahip tanktı. düşman hatlarını yaracak bir koçbaşı olması amacıyla tasarlanmıştı. müttefiklerin farklı tanksavar silahlarına karşı durabilecek kadar güçlü, ölümcül hasar almayacak kadar sağlam bir yapıya sahip olması amaçlanıyordu. ne var ki birçok sorunla karşılaşıldı. örneğin, onu hareket ettirebilecek güçte büyük motoru içine sığdırabilmek bu sorunlardan biriydi. birkaç motor denendi ama en fazla saatte 20 km hıza ulaşabildi. dahası da var, böylesine devasa bir ağırlığı hangi köprü taşıyabilirdi ki?
    çözüm, maus'un basınçlı bir kabin sayesinde suyun altında ilerleme kabiliyeti kazanması oldu. beş adet sipariş edilmesine rağmen yalnızca iki prototip tamamlanabildi. ayrıca, üzerine monte etmek için ellerinde yalnızca tek bir top bulunuyordu. zaten kısa bir süre sonra sovyet ordusu, böblingen bölgesindeki maus test alanını ele geçirdi.

    büyük panjandrum:
    nam-ı diğer ölüm fırıldağı, 1944 britanya.
    1943 yılıydı ve müttefiklerin avrupa'yı istila etme planları hızla şekillenmeye bşalamıştı. avrupa'nın batı kıyısına yapılacak çıkarma planlarındaki lojistik sorunlarının yanında, norveç ve fransa boyunca devam edip ispanya sınırına kadar uzanan atlantik duvarı savunma hattı da kaygı vericiydi. müttefiklerin, personel yardımı olmaksızın çıkarma gemilerinden sahile inip, hareket edebilecek bir araca ihtiyacı vardı, zira çıkarma sırasında personel ateş altında kalacaktı. aracın sahilde hareket edebilmesi ve nazilerin savunma hattında bir tankın geçebileceği büyüktülte delik açabilmesi gerekiyordu. çözüm, yaklaşık üç metre çapındaki iki tahta tekerlek arasına yerleştirilmiş bir tambur ve tamburun içinde saklı 1 tonluk bomba taşıyan panjandrum'du. kordayt roketleri sayesinde ileri doğru hareket edebilen bu aracın gizli tutulması gerekiyordu, fakat devon'daki halka açık bir plajda, tüm güvenlik uyarılarına rağmen kalabalığın meraklı gözleri arasında test edildi. panjandrum başlangıçta tekneden kıyıya doğru oldukça iyi gidiyor gibi görünse de sonrasında kontrolsüz bir şekilde dönmeye ve farklı yönlere doğru fırlayan roketlerini kaybetmeye başladı. roket sayısını değiştirerek ve dengeyi sağlamak amacıyla merkeze üçüncü bir tekerlek ekleyerek yeni denemeler yaptılarsa da hiçbir zaman panjandrum'u zapt etmeyi başaramadılar.

    güneş silahı:
    bence 2. dünya savaşı'nın en garip projesidir.
    james bond filmlerinde görmeye alışık olduğumuz türden çılgın bir icat. bilinen adı sonnengewehr, türkçesi güneş silahı! alman fizikçi hermann oberth tarafından 1929'da ortaya atılan ilk güneş silahı projesi, dünya'nın yörüngesine yerleştirilen 100 metre çapındaki bir içbükey aynanın, yoğunlaştırılmış güneş ışınlarını istenilen bir hedefe yansıtmayı amaçlıyordu.
    bu fikir, 2. dünya savaşı sırasında alman ordusu topçu birliği tarafından değerlendirmeye alındı. mühendisler projeye dünya'dan 8200 km uzakta, gezegenin yörüngesinde dönecek bir uzay istasyonu da dahil etmişlerdi. bu istasyona, metalik sodyumdan yapılmış 9 km'lik bir ayna bağlanacaktı. ayna ve istasyon, itici roketler sayesinde hareket edip doğru pozisyonu alacak ve hedefe odaklanacaktı. bu büyüklükte bir silahın koca bir şehri yakabileceği ya da okyanusu buharlaştırabileceği düşünülüyordu. doğal olarak proje hiçbir zaman başlamadı, çünkü alman bilim insanlarına göre ihtiyaç duyulan teknolojiyi kusursuz hale getirmek için 50 ile 100 yıl sürebilirdi.

    balon bomba "fu-go"
    kıtalararası bir silah, japonya 1944
    abd savaşa katılmıştı ama şehirleri bombalanan ve tüm altyapısı yerle bir olan diğer müttefik ülkelerinin aksine doğal bir koruma altındaydı. hem doğu hem de batıdaki düşmanlarıyla arasında uzanan koca bir okyanus, ülkeyi tehlikelerden koruyordu. fakat japonlar, amerikan birliklerinin ilerlemesini durdurmak için bir şeyler planladı. patlayıcılarla donatılmış ve pasifik üzerindeki doğal jet akımını kullanarak serbestçe süzülüp abd'ye ulaşacak insansız balonlar üretmeyi planladılar. kağıttan yapılmış ve patates unu ile yapıştırılmış fu-go bombaları amerika semalarına ulaştığında halka korku salacak ve taşıdıkları yüksek tesirli bombalarla binaları yerle bir edecekti. termit bombaları her yeri ateşe vermeye başladığında insanlar panik içinde sağa sola kaçmaya başlayacaklardı. en azından planlanan buydu. fakat bu balonların sadece küçük bir kısmı amerika'ya ulaştı ve verdikleri hasar çok az oldu. japonya'nın hayal ettiği o kitlesel panik ise hiç yaşanmadı. öte yandan, kıtalararası bir silah ilk defa denenmiş oldu. bu girişim, savaş sonrası silahlanma yarışında kesinlikle üzerinde durulacak bir meseleydi.

    avre bobini:
    britanya 1944, overlok makinesi ayağınıza geldi.
    normandiya çıkarması zamanı, fransa kıyılarına yapılacak askeri çıkarmanın planları hız kazanıyor, müttefik güçlerin karşılaşabileceği olası zorluklarla nasıl başa çıkılacağına dair yeni fikirler ortaya atılıyordu. daha öncesinde dieppe'de yapılan sahil çıkarması, piyadeleri korumakla görevli tankların zamanında konuşlandırılamaması gibi zaafları gözler önüne sermişti. tankların bir kısmı çakıllı yüzeyde hareket dahi edememişti. kimi mühendisler, savunma hattını delebilecek patlayıcı yüklü tekerlekler üzerinde çalışırken, kimileri de mayın tarlalarını temizlemenin yolunu arıyordu. kraliyet taarruz aracı mühendisleri (assault vehicle royal engineers) tarafından geliştirilen "avre bobini" taknının çalışma prensibiyse son derece basitti: ardından gelen tanklar için halı döşemek. adını, iki çelik kol arasında taşıdığı kanvas makarasından alan avre bobini, sahile indirilen tankların önünde ilerleyerek onlar için yolu daha elverişli hale getirip, kuma batmalarını önlüyordu.

  • günümüzde yıldız sınıflandırma için kullanılan en basit yöntem morgan-keenan (mk) sistemidir.

    her yıldızın doğumundan sonra ölümüne kadar gerçekleştirdiği bir zaman dilimi vardır. bu zaman dilimine "anakol evresi" adı verilir.

    anakol yıldızlar kütlelerine göre en ağırdan, en hafife doğru o, b, a, f, g, k ve m harflerini kullanarak sıralanmaktadır. ayrıca aynı sıralama kullanılarak yıldızlar kolayca en sıcaktan (o) en soğuğa (m) sınıflandırılabilir. daha sonra her spektral sınıfın sıcaklığı, bir sayının yanına eklenmesiyle sıcak ve soğuk olarak birbirinden ayrılır; burada 0, en sıcak ve 9 en soğuktur. örneğin, a sınıfındaki en sıcak yıldız a0’dır, en soğuk ise a9 şeklinde ifade edilmektedir.

    artan sıcaklık sırasıyla, spektral sınıflar :
    m : kırmızı
    k : turuncu
    g : sarı
    f : sarı beyaz
    a : beyaz
    b : mavi beyaz
    o : mavi

    1 - m tayf sınıfı: proxima centauri benzeri kırmızı cüce yıldızlar
    güneş’in %7.5’i ile %60’ı arasında bir kütleye sahip olan m tayf sınıfı kırmızı cüce yıldızların anakol evresinde geçirdikleri süre; kütlelerine göre 70 milyar yıl ila birkaç trilyon yıl arasında değişmektedir. kütlesi en fazla olanlar ömürlerinin sonunda bir beyaz cüceye dönüşerek ölmektedirler. daha az kütleli m tipi cüceler ise, yavaşça sönerek bir kara cüceye dönüşmektedirler.

    henüz şimdiye kadar hiçbir kırmızı cüce yıldız anakol evresinden çıkıp kara cüceye dönüşerek ölmemiştir. kırmızı cüce yıldızlar, evrende sayıca en fazla bulunan yıldızlardır ve tüm yıldızların yüzde 80’ini oluşturmaktadırlar. bunun nedeni ise yavaş bir füzyon hızı ve konfektif ısı taşınımı yoluyla hidrojen yakıtının etkin sirkülasyonudur. sıcaklıkları yaklaşık 4.000 kelvindir.

    2 - k tayf sınıfı: epsilon eridani benzeri turuncu yıldızlar
    güneş’in %60’ı ila %85’i kadar kütleye sahiptirler. kütle miktarlarına göre 20-60 milyar yıl arası bir süreyi anakol evresinde geçirmektedirler. bu sürenin sonuda, ilk olarak bir kırmızı dev yıldıza, ardından bir gezegenimsi bulutsu oluşturarak beyaz cüceye dönüşüp ölmektedirler.

    bugüne kadar hiçbir k sınıfı anakol yıldızı kırmızı deve dönüşecek kadar yaşlanmamış ve ölmemiştir. turuncu cüce yıldızlar, evrende var olan tüm yıldızların yaklaşık yüzde 8’ini oluşturmaktadırlar. sıcaklıkları 3.700k - 5.200 kelvin arasındadır.

    3 - g tayf sınıfı : güneş benzeri sarı yıldızlar
    güneş’in kütlesinin %85’i ila, 1.1 katı arasında kütleye sahiptirler.kütlelerine göre 8 ila 13-15 milyar yıl arasında anakol evresinde kalmaktadırlar. sonrasında kırmızı deve dönüşmketediler. sonunda bir gezegenimsi bulutsu oluşturup, beyaz cüceye evrilerek ölmektedirler.

    evren var olduğundan bugüne kadar oluşan güneş benzeri yıldızların yarıya yakını ya şu an kırmızı deve dönüşmüş, ya da geçmişte beyaz cüceye dönüşerek ölmüştür. g tayf sınıfı yıldızlar, evrende var olan yıldızların sayıca yaklaşık yüzde 3.5’ini meydana getirmektedirler. sıcaklıkları 5.200 - 7.500 kelvin arasındadır.

    4 - a ve f tayf sınıfı : sirius benzeri beyaz yıldızlar
    güneş’in 1.5’i ila 2.5’i arasında kütleye sahiptirler. kütle miktarındaki değişime göre yaklaşık 300 milyon yıl ile dört milyar yıl arasında bir süreci anakol evresinde geçirmektedirler. bu süre sonunda bir kırmızı deve dönüşmektedirler. ardından önce gezegenimsi bulutsu ve nihayetinde bir beyaz cüceye dönüşerek ölmektedirler. bugün var olan kırmızı dev yıldızlar ile, beyaz cücelerin çok büyük bir kısmı a ve f tipi yıldızların yaşlanması ve ölmesi sonucu oluşmuştur.

    evrende bugün var olan anakol evresindeki yıldızların sayıca yüzde 0.7’si a, yüzde 2’si f tayf türü yıldızlardır.

    5 - o ve b tayf sınıfı : eta carinae benzeri mavi-beyaz dev yıldızlar
    güneş’in 3.5 ila 120 katı kütleye sahiptirler. kütle miktarındaki değişime göre 1 ila 150 milyon yıl arasıda anakol evresi süremektedir. bu süre sonunda yıldız hızla bir kırmızı deve, ardından –en fazla kütleli olanları– süpernova patlamasıyla nötron yıldızı veya kara deliğe dönüşmektedirler. daha az kütleli olanlar ise, kırmızı dev evresinden sonra bir gezegenimsi bulutsu meydana getirerek beyaz cüce olarak ölmektedirler.

    bu yıldızlar, evrende sayıca en az bulunan yıldız türüdür ve tüm yıldızların sadece yüzde 0.1’i b, yüzde 0.00001’i o tayft türü yıldızlardır. sıcaklıkları yaklaşık 30.000 kelvindir.

    6- betelgeuse benzeri kırmızı dev yıldızlar
    anakol evresinin sonuna gelip yaşlanan yıldızın çekirdeğindeki hidrojen tükendiğinde, artık yıldızı doğduğu günden beri içe çökmeye zorlayan kütle çekimine karşı koyan ışınım basıncı azalır ve yıldızın hidrostatik dengesi bozulmuş olur.

    bozulan bu denge nedeniyle kütle çekim gücü baskın hale gelir ve yıldızı oluşturan madde kendi ağırlığı altında içe çöküp sıkışmaya başlar. yıldız çöktükçe, sıkışan çekirdek bölgesindeki basınç ve ısı artmaktadır.basınç ve sıkışmanın yarattığı ısı çekirdekte 100 milyon santigrat dereceyi bulduğunda, çekirdekte birikmiş olan helyum atomları, birleşerek karbon atomları meydana getirmektedir.

    aynı anda, çekirdek çevresinde kalmış ama reaksiyonu durmuş olan tüm hidrojen de tepkimeye girmektedir. ortaya çıkan bu ani ve yüksek enerji yıldızın çökmesini engeller ve yıldız genişlemeye başlar. bu genişleyen yıldızlara “kırmızı dev” denmektedir. aldebaran, arcturus kırmızı dev yıldızlardır. sıcaklıkları 3300- 5300 kelvin arasındadır.

    tipik bir kırmızı dev yıldız, başlangıç kütlesine göre anakol evresindeki çapının 100 ila birkaç bin katı boyuta ulaşabilmektedir.

    7- beyaz cüceler :
    10 güneş kütlesi altındaki yıldızlar gezegenimsi bulutsuları oluşturmak için dış katmanlarını tutmaktadırlar. genel olarak 1.4 güneş kütlesinden daha küçük neredeyse dünya büyüklüğünde bir çekirdeği geri bırakmaktadırlar. bu çekirdek son derece yoğundur. sirius b ve van maanen yıldızları beyaz cücelerdir. yıldızların %97'sinden fazlasının beyaz cüce haline dönüşmesi beklenmektedir. bu süper sıcak yapılar, siyah cücelere dönüşmeden önce trilyonlarca yıl sıcak kalacaklardır.

    8- siyah cüceler:
    beyaz cüceler yeterince soğuduğunda siyah cücelere dönüşeceklerdir. ancak evren henüz beyaz cücelerin soğuması için yeterince yaşlanmadığı için şuanda hiçbir siyah cücenin var olduğu düşünülmemektedir.
    sıcaklığı 270 derece altında olan beyaz cüceler artık siyah cüce olacaktır.

    9- nötron yıldızları:
    ölen dev yıldızların kalıntılarıdır.bir nötron, daha yoğun olsaydı, bir kara deliğe çöker ve ortadan kaybolurdu.
    bir yıldız bir nötrona dönüşmeye başladıktan birkaç saniye sonra, nötrinolarda kalan enerji, gözlemlenebilir evrendeki tüm yıldızların yaydığı toplam ışık miktarına eşittir.nötron yıldızlarında yaşam olsaydı, iki boyutlu olacağı tahmin edilmektedir. bilinen en hızlı dönen nötron saniyede yaklaşık 700 kez dönmektedir.
    spektral olarak d sınıfında yer almaktadırlar.

    10- kahverengi cüceler:
    gezegenlere benzeyen fakat gezegen olmayan, yıldızlara benzeyen fakat yıldız olamamış gök cisimlerine denir. harvard üniversitesi, kahverengi cüceleri, yıldızlar ve gezegenler arasındaki kütle aralığında bulunan nesneler olarak tanımlamaktadır.
    nükleer füzyon başlatmak için ihtiyaç duyulan kütleye sahip değillerdir. kütleleri 12 ila 75 jüpiter kütlesi arasında olarak hesaplan kahverengi cüceler (gezegenler gibi) sıradan hidrojen çekirdeklerini kaynaştırmak için çok hafiftir. döteryum adı verilen ağır hidrojen yakıtını, hayatlarının erken döneminde kaynaştıracak kadar da ağırdırlar. birçok kahverengi cüce nebula adını verdiğimiz büyük gaz ve toz bulutlarına gömülü olarak bulunmaktadır.

  • sağcı politika zihniyetinin anlayacağı dilden reklamı yapılmadığı için burada "yazık o kadar paraya" minvalinde yorumlar girilmiş.
    oysa belediye başkanı "bu tesis 300 kişiye istihdam sağlayacak, avrupa'nın en büyük hayvan barınağı" demeliydi ki burada "yaşa, varol" densin..

  • az yaşadığım repliklerdir.

    yer: otobüs, arka koltuk
    olay:

    tatlı kız - ( gülümser)
    skatheist - (gülümser)
    kız - (birşey der, skatheist duyamaz)
    skatheist - "pardon duyamadım?" der ve arada bırakılan boş yere kaymak için hamle yapar

    -ama oda ne-

    skatheist'in annesi - (şans'a durulan duraktan o otobüse binmiştir, gelir çat diye kız ile skatheist'in arasına oturur)
    skatheist'in annesi - a benim pis oğlum yine giymişin 5 yıllık gömleği...

    son.

  • salak sacma sebeplerle surekli kizin yaninda olmaya calismasi. onu herkesten ve her seyden korumaya calismasi. konusucak bir sey kalmasa bile karsindakinin tam gozlerinin icine bakarak bir posetin ruzgarda suzulusunu anlatmasi. genellikle sacmalamasi anlamsiz seyler demesi. onun yaninda o kadar masum ve naif olmasi ki kizin onu taniyamamasi saf sanmasi. fiziksel sakalar orn: yanindan gecerken sacina 2 parmakla dokunup ruzgar efekti vermesi. ona zarar gelebilecek herhangi bir durumda zarar verme ihtimali olan kisiye sovmek. orn;
    -oha az daha araba carpiyordu.
    +o arabayi adamin gotune sokarim carpamaz.

  • adam özetle diyor ki,

    batılılar gelecek, çocuklarınızı öldürecek, kadınlarınıza ve sizi köle haline getirecek. bunun yerine bizi destekleyin, bütün bunları biz yapalım, yetmedi yanında da bir kilo fiyatına iki kilo bal verelim.

  • "ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır."

    aliya izzetbegoviç

  • kendisi ve kankası ozan arif hakkında açılan soruşturmada şunlar sorulacak mıdır acaba:

    -plan yapmayın plan adlı şarkınızda "ermenici olmak" sözüyle neyi kast ettiniz?
    -"bırakın çan çalmayı" sözüyle bu ülkede inanç özgürlüğüne inanmadığınızı mı anlatmak istediniz?
    -bu türkünün yer aldığı albüm hangi şirketten çıkmıştır?(ogün müzik)
    -söz konusu albüm şirketinden bugüne kadar kaç albüm çıkmıştır? (sadece 1 tane)
    -şirket ismiyle bir yerlere gönderme yapmak istediniz mi?
    -ermeni düşmanı mısınız?
    -ırkçı mısınız?
    -size rahatsızlık veren şeylerin şiddetle çözülebileceğine mi inanıyorsunuz?
    -karadenizde hiç kimse vatan satmıyorsa, diğer bölgeler vatan haini midir?
    -vatanı satmanın ölçütünü hangi zekanızla belirlediniz?
    -milliyetçi duygular piyasa yapmak için tahrik edilir mi?
    -bir gazeteye verdiğiniz röportajda "bu türküyü istedikleri yere çekebilirler, klibi görmedim ama yapanın da eline sağlık" dediniz mi?
    -aşırı tepki görünce çark edip "bu klip hiç yakışmadı. ben sadece karadeniz’de oynanan oyunlara dikkat çekmek istedim" dediniz mi?
    -karadeniz'de dönen oyunları çözmek size mi kaldı? teşkilatçı mısınız, mücahit misiniz, vatan kurtaran şaban mısınız nesiniz?
    -nedir bu gözlerdeki boşluk? neden siz ve sizin gibiler bu hayata bomboş bakıyorsunuz?
    -sizden kurtulmanın yolu nedir? sizden nefret etmeden yaşamanın sırrı nedir?