hesabın var mı? giriş yap

  • 11 mart 2018'de iran'da düşen türk uçağının ikinci pilotu.

    vefatıyla birlikte biraz araştırma fırsatı bulduğum hayatı aslında ciddi talihsizliklerle dolu, üzücü bir hikayeye sahip.

    mesleki hayatında aldığı ilk vurucu darbe asker arkadaşının çocuğunun doğum gününde söylediği masum bir şarkı olmuş. bu şarkının yer aldığı video görüntüleri 10 dk'dan 9 saniyeye indirilmiş ve pavyonda, klüpte şarkı söylüyor gibi anlamsız bahanelerle ordudan atılmasına sebebiyet vermişti.

    ikinci darbe ise arkadaşları tarafından gelmiş. ordudan atılmasıyla birlikte maddi sıkıntılar yaşamaya başlayan melike kuvvet'e kirasını bile ödemekte zorlandığı bu günlerde yakın bildiği arkadaşları destek olmak yerine sırt çevirmiş. bu zor günlerinde bir üniversitede ders vermeye başlaması bile onun için hafifletici bir şey olamamış zira kendisi bu maaşla ne kirasını ne borçlarını ne de ordudan atıldığı için ödemek zorunda bırakıldığı tazminatını karşılamıyormuş.

    gelelim üçüncü darbeye. ordudan atılmasına itiraz etmek amacıyla ayim'e açtığı davayı da kaybetmiş. bu arada küçük bir not: ayim'in bazı hakimleri, hava kuvvetleri komutanı, personel daire başkanı, istihbarat daire başkanı bu olaydan bir sene sonra, 15 temmuz darbe girişiminde suçlu bulundukları için tutuklanmış.

    hayatını tam toparlamak adına bir şeyler yapmak isterken m. kuvvet'e hayat dördüncü darbesini de indirmişti. helikopter pilotu belgesiyle sivil havacılık alanında iş bulması mümkün olmadığından kendisi bir uçuş okuluna başlamış ve jet pilotu sertifikası almak için didinmiş. bu hayatını toparlamak adına güzel bir girişim fakat her şey yolunda gitmiyor tabii. belgesini almaya az bir süre kalmışken 15 temmuz darbesi gerçekleştirildi. fetö'lülerin tutuklandığı ve fetö sebebiyle işten atılanların işe iadelerinin gerçekleştirildiği bu dönemde melike kuvvet'in de umutları yeşermiş. tam işe iadesi yapılacakken sivil havacılık için eğitim aldığı okul fetö'den kapanmış. fetö bağlantılı bir okulda eğitim aldığı için işe iadesi gerçekleştirilmemiş.

    tabii güzel şeyler de olmuyor değil: bu olaylar üzerine anayasa mahkemesine başvurmuş ve işe iade için açtığı bu davayı kazanmış.

    bu sırada işe iadesini beklerken geçim sıkıntılarını hafifletmek adına ise dün akşam iran'da düşen özel uçağın sahipleri adına pilotluk yapmaya başlamış. birkaç aydır çalıştığı bu iş ise onun üzücü sonu olmuş. dün düşen uçakta ikinci pilot olan melike kuvvet'le birlikte 11 kişinin cesetlerine ulaşıldı. türk hava kuvvetleri'nin ilk kadın pilotlarından olan melike kuvvet'in ölümü kadar hikayesi de hakikaten çok üzücü. ne denilebilir ki, geride bıraktığı insanlara sabır diliyorum.

  • eski bir lc waikiki satış danışmanı olarak bela okuduğum kadındır. kabinlere ped yapıştıranlar, donu yırtılırcasına osuranlar, soğan gibi ter kokanlar .... insanlıktan soğuttular beni allahın belaları.

  • rizespor taraftarının haklı isyanı. ağların yırtık olması kuşku uyandırıcı. gollerin bazıları değil, neredeyse bütünü usulsüz. ayı gibi vuruyorlar toplara.

  • kaynak isteyenlere kaynak.

    şapkalı adam kadına karşı karşılıksız aşk besliyormuş yani nişanlısı vs değilmiş. öldürülen adam ise kadının nişanlısıymış ve sanatçıymış.
    katil, 2018 yılında silah taşıma ruhsatı almış. 2022 yılında kendisine zarar vereceği düşüncesiyle ruhsatı iptal edilmiş . sonra tekrar başvurmuş ve tekrar silah taşıma ruhsatı almış.

    hiçbir yerde ne eski nişanlısı, ne sevgilisi ibaresi geçmiyor. karşılıksız aşk sonucu işlenmiş bir cinayet var.

  • küççükken sık sık öznesi olduğum cümledir, hatta bu cümle beni nitelemiş bir sıfattır.

    annemin altın gününde annem kısır yapmıştır. ancak kısırın yanına konan marul yetişmez. eli kolu dolu olan anne insanı, 6 yaşındaki erkek çocuğu görünümlü kızını (ben) bakkala yollar. evden çıkmadan önceki son konuşmalar şu şekildedir ;

    -duyycim : anne bak bi tane mi marul istiyosun, sadece bi tane mi alıcam ?
    -anne : aaa delirtme insanı bi tane dedik ya işte hadi çabuk.
    -duyycim : anne bak emin misin.
    -anne : çabuk dedim !!!
    şimdi bu diyalogdan marul alınması gerektiğini ve bir tane alınması gerekliliğini idrak etmek zor değil. ben de öyle yaptım. bakkala gittim. bi tane marul istedim. bakkalın itinayla koskoca maruldan bir yaprak koparmasını bekledim. bakkal kuşa vericem zannetti. üstüne bi de yok annemim günü var, az geldi ondan alıyorum dedim. bakkal pişkin pişkin poşete koyayım dedi, koy amca dedim. poşeti sallaya sallaya, hoplaya zıplaya eve geldim, bir yaprak marulla. bu arada yolda oynayan arkadaşlarıma katılmadım anneme marul yetiştirmenin ciddiyetiyle.
    annem marulun nerde oldğunu sorunca poşeti gösterdim ama annemin o aptal mısın imalı bakışını hiç unutmadım yıllar yılı. annem ' iyi otur o marulu ye şimdi, sonra git canın istedikçe birer birer al gel olur mu' dediğinde de ciddi olduğunu sanmıştım, neyse ki canım istemedi.
    işin ilginç yanı, bütün göstergeler bu yönde olsa da, iq veya eq ile ilgili bir problemim yıllar yılı çıkmadı.

  • aynı iltifatları sen ben etsek, ne abazanlığımız kalır ne de sapıklığımız. elin oğlu stylish dediğinde kızın ağzı kulaklarında iki tur attı mk.

    üstüne bir kelime daha edemeden ağzımıza burnumuza biber gazını sıkar polisi, jandarmayı, belediyeyi, akutu, sahil güvenliği arardı. harbiden coğrafya hem kader hem de kederdir sevgili hemcinslerim.

  • dövüşlere "arkadaşım bir saniye bakar mısın?" diyerek başlamasını bekliyorum.

  • avrupalı ülkelerle vize muafiyeti için uğraşmadan tüm türkiye'ye kısa yoldan vize kazandıracak çılgın proje.
    devlet "tc kimliği olan herkes benim kamu görevlim sayılır" diyerek döşeyecek herkese yeşil pasaportu ve avrupalının kriterlerini yerine getirmekle uğraşmadan vizeyi kapmış olacağız. (bkz: beyin bedava)

  • vizesi olmayan, onun yerine grup halinde sunum yapılarak geçilen bir derste (henüz bilmiyorken) gruplar oluşturulurken derste olmadığım (zaten genel olarak olmadığım) ve vize öncesi hafta okula ne dönüp bittiğini öğrenmeye gittiğimde olaydan haber olduğum ve bütün grupların dolmasıyla grupsuz kalmam sonucu hoca tarafından iki tane çek cumhuriyeti kökenli erasmuslu kızdan oluşan bir gruba eklendiğim bir durumda (önce gidip kızlara sordum ve kabul edildikten sonra eklettim kendimi listeye tabi), sunumla alakalı iletişim kurabilmek maksadıyla kızlara ulaşmak için hocanın maille yolladığı listeden kızların isimlerini bulup facebook'tan eklemem sonucu kabul edilmeyecek kadar yakışıklıyım.

    daha sonra uzunca bir mesajla durumu izah ettim, "tamam biz halledicez sana senin kısmını yollarız" diye cevap attılar, ben de usulca arkadaşlık isteğimi geri çektim :(

  • avrupa'da kuduz virüsü ile mücadele edebilmek adına 1979 yılında başlayıp doksanlı yıllara kadar devam etmiş olan ilginç uygulamadır.

    ikinci dünya savaşının başladığı yıllarda avrupa'da aynı zamanda kuduz virüsü de yayılmaya başlıyor. önce polonya'da taşralarında vahşi hayvanlardan geçen ısırıklarla yayılıp yıllar içinde dalga dalga batıya doğru ilerliyor ve en son 1967 yılında isviçre'ye kadar varıyor.

    bu durumdan pek hoşnut olmayan isviçreliler önce virüsün yayılmasını önleyebilmek için virüsü en çok yayan hayvan türü olan tilkileri öldürüp virüsten kurtulmaya çalışıyorlar, ancak ne kadar hayvan öldürürlerse öldürsünler virüsün önünü alamıyorlar.

    bu yöntem işe yaramayınca hükümet "e biz isviçreliyiz, isviçreli bilim adamlarına sorsak ya" diye düşünüyor ve virüse çare bulabilmek için bilimsel çalışmalara başlanıyor.

    bunun için virüsü yayan hayvanların aşılanması üzerine düşünüyorlar. o yıllarda böyle bir konsept yeni olduğu için bilinen pek bir yöntem yok. amerikalılar bunu yapmayı 1960'lı yıllarda denemişler ama hayvanları yakalayıp tek tek aşılamak pek işlerine gelmemiş. daha sonra hayvanlara uzaktan iğne fırlatacak türden aşı tuzakları gibi şeyler denemişler sonuç olarak hiçbir yol kullanışlı olmamış.

    isviçreliler ise olaya farklı bir açıdan bakıp aşıyı iğneyle yapmak yerine yenilebilir hale getirmeye çalışmış ve 1971 yılında bunu başarmışlar. ilk başlarda yenilebilir aşı yönteminin virüsü engellemek yerine daha çok yayacağı düşünülmüş. bu sebepten 1978 yılına dek araştırmalar yapılmış ve nihayetinde franz steck isminde bir veteriner izole bir alanda yenilebilir kapsülleri kullandığında hiçbir şekilde virüsün yayılmadığını göstermiş.

    virüsün bu şekilde yayılmadığını anlayınca artık virüsle savaşabilmek için pratik bir yolla vahşi hayvanların yaşam alanlarına aşı içerikli yem bırakmaları gerekiyormuş. bunun için aşı kapsüllerini köpek maması, yumurta, sosis gibi şeylere saklamaya çalışmışlar ama bu yemler pek işe yaramamış. en sonunda deneye yanıla tavuk kafalarının tilkileri fazlasıyla cezbettiğini fark edip aşı kapsüllerini tavuk kafalarının içine saklamaya başlamışlar.

    steck ve ekibi başta cenevre'de 4050 tavuk kafası ile deneme yaparak tavuk kafası yönteminin gerçekten de virüsü azalttığını tespit etmiş. bunun üzerine tavuk kafası yöntemi dikkat çekmiş ve devlet bu yöntem için seri üretime geçmiş.

    virüsle mücadele ekipleri aşıları tavuk kafalarının içine yerleştirip tavuk kafasıyla dolu helikopterlere binmiş ve bu tavuk kafalarını taşra bölgelerde, ormanlarda ve benzeri tilki yaşam alanlarında gökten yağdırmışlar. 1984 yılına kadar toplam 52.000 tavuk kafası yağdırılmış.

    bu yöntemin işe yaradığını gören almanya, fransa gibi diğer avrupa devletleri de kendi tavuk kafası yağmurlarını başlatmış ve bu işleme 1996 yılına kadar devam etmişler.

    1996 yılına gelindiğinde artık kuduz neredeyse yok olacak düzeyde azalmış. o yıla dek ise gökten toplam 74 milyon tavuk kafası yağdırılmış.

    kaynak: theatlantic

    ileri okuma için: kuduz ve tilkilerin ilişkisi

    kuduzla mücadele yöntemini görüp merak etmemi sağlayan kurzgesagt videosu