hesabın var mı? giriş yap

  • madde 5:

    adam olacaksın; ailesini geçindirme derdindeki birine hallenecek kadar insanlıktan çıkmayacaksın.

    zöge: başlığı açan ve ondan sonra madde sıralayan arkadaşlar entrylerini silince benimki madde 5 olarak öylece ortada kalmış.

  • efendi adam mesaj atar.

    -merhabalar nasılsınız acaba.
    -sie amk tacizcisi bir de üniversite okumuşsun.

    cinayet şüphelisi, dayakcı mesaj atar.

    -tekten gireyim mi sana
    -olur al sana konum al al al.

    eyvallah hanımlar.

  • deniz kenarında tatil yapma, deniz manzarasına bakma veya denize bakıp huzur bulma fikrinin son birkaç yüzyılda çıkmış olması.

    edit: birileri deniz-nehir farkını bilmeden kendince ayar vermeye çalışmış. bu yazıda nehirlerden değil denizden bahsediyor. nehirler tarih boyunca tarımsal sulamada kullanıldığı ve içme suyu sağladığı için için zaten kutsal bir yere sahipti. denizlerle nehirler aynı şey değil. daha en basit coğrafya bilmeden ve okuduğunuzu anlamadan başkalarına ayar vermeye çalışmayın.

    100-150 yıl öncesine kadar yazılmış neredeyse hiçbir eserde ve anlatılmış hiçbir hikayede denizden "huzur veren" bir şey olarak bahsedilmez ve deniz manzarası neredeyse hiç övülmez. genelde insanlar için deniz 2 anlam ifade etmiştir. ya ticaret ürünlerinin ve su ürünü yiyeceklerin geldiği bir kaynak ya da düşman askerlerin, işgalcilerin, korsanların, sellerin ve tsunamilerin geldiği felaketler kaynağı.

    tarih boyunca insanlar denizi iyilik veya kötülüklerin geldiği tanrısal bir kaynak olarak görmüşler ama hiçbir zaman huzur veren bir manzara veya tatil yapılacak bir şey olarak görmemişler. aynı zamanda deniz kenarındaki araziler tuzlu olduğu için fazla verim vermediğinden köylüler deniz kenarında yaşamayı tercih etmemişler. tarih boyunca krallar ve padişahlar sevmedikleri şahısları ceza olarak hep deniz kenarlarına veya adalara sürgün etmişler.

    mesela robinson crusoe ıssız adaya düştüğünde hikaye boyunca hiç deniz manzarasına hayranlıkla bakıp huzur bulmaz. 2 yıl okul tatili kitabında çocuklar hiçbir zaman deniz manzarasının güzelliğinden bahsetmez. ıssız adalarda geçen hikayelerde bile deniz ya felaket kaynağı ya da kurtuluşun geldiği yerdir ama hiçbir zaman manzarasına bakılıp da huzur duyulan bir şey değildir. eski mısır yazıtlarında nil nehrinden bir bereket kaynağı olarak bahsedilir ama akdeniz'den hiç övgüyle bahsedilmez. antik yunan yazılarında dağlar taşlar bile övülür ama denizin verdiği huzurdan hiç bahsedilmez. eski şiirlerde, ilahilerde ve kutsal metinlerde hiç denizin huzur verdiğinden bahsedilmez.

    1800'lerden sonra avrupa ve amerika'da zengin kesim deniz kenarlarında arazi satın alıp buralara yazlık villalar ve tatil köyleri kurmaya başlayınca deniz manzaraları kıymete binmeye başlamış. eğlence için plaja gitme kavramı da bundan sonra başlayan bir şey.

    kaynak soran olmus.

    https://www.smithsonianmag.com/…al-place-180959538/

    https://www.washingtonpost.com/…going-to-the-beach/

    https://dailyhistory.org/…ory_of_going_to_the_beach

    https://www.theatlantic.com/…r-of-the-beach/279175/

  • sevgili dostum bazen hepimiz ufak depresif durumlara girebiliyoruz bu son derece normal ve insan olmamızın bir gereği. burada mesele böyle bir duruma girdiğimiz anda hemen gerekenleri yaparak bu durumdan bir an önce çıkmaya çalışmak çünkü bu tür şeylerin kar topu gibi büyüyüp daha ciddi durumlara dönüşme riskim vardır. bir de ufak ek burada bahsettiğim mesele minik ufak depresif durumlardır majör depresyon durumlarında mutlaka ama mutlaka bir uzmana danışmanız lazımdır ama tabi tavsiyelerim size fayda verecektir.

    1) fiziksel aktivite: yürüyüş yapmak, koşmak veya ağırlık basmak veya kıran kırana maç yapmak gibi fiziksel aktiviteler, endorfin salınımını artırarak ruh halini iyileştirebilir. düzenli egzersiz, genel anlamda ruh sağlığını destekler ve stres seviyelerini azaltır. egzersiz yapmak aynı zamanda zihni meşgul eder ve negatif düşüncelerden uzaklaşmaya yardımcı olur. yani dostum yıllardır dilimde tüy bitti ama spor hem bedenin hem zihnin sağlığı için olmazsa olmazdır. aynen yemek gibi su gibi temel bir ihtiyacındır hem de teknolojinin herkesi oturduğu yerde patates gibi yaşayan zombilere veya pillere dönüştürmeye başladığı günümüzde. ne yap et mutlaka hareket et zaten büyük ihtimal hafif depresif durumunda hareketsizlikten kaynaklanıyor.

    2) sosyal etkileşim: arkadaşlarınla veya ailenle vakit geçirmek, yalnızlık hissini azaltır ve duygusal destek sağlar. bazen sadece birinin seni dinlemesi bile kendini daha iyi hissetmene yardımcı olabilir. insanlarla yüz yüze görüşmek mümkün değilse, telefon veya görüntülü aramalar da faydalı olabilir. insan insanın zehrini alır derler çok ilim dolu bir laftır. kendini depresif ve düşük modlu hissettiğin zaman kendini eve kapatıp duvarlara bakıp efkarlanmak sana iyi bir fikir gibi gelebilir ama bu fikre karşı koy tam tersine sosyalleş dostum sosyalleş. yalnız kurtlar depresif kurtlardır.

    3) yaratıcı faaliyetler: sanat yapmak, müzik dinlemek veya yazı yazmak gibi yaratıcı etkinlikler duygusal ifade biçimleri olarak işlev görebilir. bu tür faaliyetler sıkıntılarını işlemene ve duygularını dışa vurmana yardımcı olabilir, böylece içinde biriken negatif duyguları azaltırsın dostum. her tür yaratıcı üretici faaliyet sana iyi gelir. otur bir deftere düşüncelerini yaz, puzzle yap , ufak da olsa bir enstürman çalmayı öğren. kısacası üret dostum üret.

    4) doğa ile zaman geçirme: bak arkadaşım doğada zaman geçirmek, stres azaltıcı etkiler sağlar ve ruh halini iyileştirebilir. bir parka gitmek, ormanlık bir alanda yürüyüş yapmak veya sadece bir bahçede oturmak bile fark yaratabilir. doğal ortamlar, zihinsel yorgunluğu azaltır ve pozitif duyguları artırır. hepimiz doğadan kopartıldık ve şehirlerimizin beton yığını hali ortada. çalışma ortamları duygusuz beton yığınların evler desen betondan tavuk kümesleri. yeşil alanlar yok ediliyor. ama tüm bunlara rağmen kafasına koyan kendisini yeşille veya maviyle buluşturmanın yolunu bulur.

    5) uyku düzeni: iyi bir gece uykusu, hem fiziksel hem de zihinsel sağlık için çok önemlidir. depresif hissettiğinde uyku düzenini korumak zor olabilir, ama düzenli uyku saatleri belirlemek ve yatmadan önce rahatlatıcı bir rutin uygulamak (örneğin, kitap okumak veya meditasyon yapmak) uyku kaliteni artırabilir. uyku meselesinde dikkat ettiğim şey nerede bir depresif negatif insan görsem mutlaka gece kuşlarından oluyor. normal insan uyuma saatlerinde yat uyu dostum. o çok önemsediğin şeylere sabahta bakarsın. burada en büyük savunma hocam ben gece saatlerinde kafa dinliyorum oluyor dostum o kafan uykusuz kalırsan dinlenmez ve gündüzleri çok daha fazla sorun çıkarır.

    bonus: kendini iyi hissetmek için hedefli olman lazım ve sana iyi gelecek bilgileri öğrenip hayatına uygulaman gerekiyor. bu sebeple sana içinde kendini geliştireceğin onlarca video bulunan kanalımı öneriyorum orada çok daha detaylı şekilde sana iyi gelecek bir çok meseleyi anlattım. kanala git bir incele bir kaç video izle sana iyi gelirse abone ol ama daha önemlisi bir videoyu bile olsa yaşamına uygula.

    işte kanal

    https://www.youtube.com/aydinserdarkuru

    sevgilerimle

  • herkes yöneticidir, mühendistir demiş (eyvallah onlar da kazanıyor bu paraları, ona itirazım yok) ama siz mahalledeki tekel, semt merkezindeki fast food büfenin aylık geliri ne kadar biliyor musunuz?

  • -abi konser var herhalde, alçalsana biraz
    ...
    +hani lan ne konseri, bizim barack ulusa sesleniyo
    -abi cnn var kökle
    +ulan...
    -abi uzaktan konser gibi görünüyod...
    +sıs tipini zktiğimin alieni, sayende yakalandık yine kameralara

  • aslında sineklerin pek de farklı bir amaçları yok. kara sinekler için konuşursak kara sinekler de tıpkı diğer canlılar gibi barınma , yeme ve üreme amaçlı hareket ederler. ev ortamının ısısı dışarıya göre daha iyidir. rüzgar yoktur , ne çok sıcaktır ne de çok serin. sinekler yazın serinliğin kışın da sıcak havanın peşindedir. kışın sinek mi olur demeyin ılıman iklime sahip bir yerde yaşıyorsanız her daim sinek bulmak mümkün. özetle ev ortamı sinekler için daha güvenli bir ortam.

    ayrıca evde besin bulma imkanları da oldukça yüksek. mutfakta , tuvalette , döşemede mutlaka emikleyecekleri bir şey bulabilirler. peki neden bu hayvan sehpaya veya masaya değil de suratıma ve bacağıma konuyor derseniz. yaydığınız ısı ve koku onların gözünde potansiyel bir yiyecek kaynağı olmanıza neden oluyor. özellikle terliyken kokunuzu alan sinek " hımmfs nefis kokuyor , gidip şunu biraz emikleyeyim" diye düşünüyor.

    odanın orta yerinde hiç durmadan dönmeleri ise tamamen üreme amaçlı. bir eş bulsam da bafilesem düşüncesinden başkası değil.

    ben çözümü kedi beslemek ile buldum. özellikle avcı karakterli bir kediniz varsa evin içinde hareket eden her şeyi bir şekilde savuşturuyor.

  • 8 yaşında bir gudik olarak, kokpitte uçmak..

    evet efendim, bu hikayedeki gudik benim.. annem, ablam ve ben bir yaz tatili sonunda, trabzon'dan istanbul'a dönüyorduk.. istanbul havayolları vardı o zamanlar.. alana gittik kontroller yapıldı, uçağa bindik, yerlerimizi bulduk oturduk.. herşey yolundaydı, ta ki ön kapının orada yaşanan kargaşayı farketmemize kadar.. kabin ekibi ve alan çalışanları çaktırmamaya çalışıyorlardı ama bir ellerinde telsiz, diğerinde listeler, hostesler sayım yapıyorlar vs.. dedik bir şey var kesin.. tam o esnada, içlerinden birisi koşar adımlarla bize doğru gelerek :

    - yenge, sizi allah gönderdi!

    diyip, annemin yanına geldi.. babamın arkadaşıymış bu beyefendi, şirketin sorumlularından da biriymiş.. çömeldi koridorda, başladı anlatmaya..

    - yenge, bir problemimiz var.. yanlışlıkla çift bilet basmış arkadaşlar.. 2 kişi ayakta kalıyor bu duruma göre.. şimdi ben sizden rica etsem, siz ve çocuklardan biri kokpitte misafirimiz olsa.. sizden başka kimseye güvenemem bu şartlar altında..

    annemin yanıtını beklemeden, ben hemen kemerimi açtım tabii.. böyle bir fırsat kaçar mıydı hiç? zaten uçak daha havalanmadan korkudan 5 kez tuvalete giden ablamın gözleri iyice büyümüştü o anda, öldürsen gitmezdi kokpite.. hakkını da yemiş olmuyordum yani.. neyse efendim, biz annemle gittik kokpite.. daha önce hep tv'de gördüğüm düğmelerle dolu tavan gözlerimin önünde.. pilot amcaların da her zamanki gibi karizmaları üzerinde.. pilotların arkalarındaki koltuklara kurulduk annemle bir güzel, sohbet başladı akabinde..

    - adın ne senin yavrum?
    - (etrafa şaşkın şaşkın bakarken) a little bird told me..
    - korkuyor musun?
    - (deli misin amca? rüyada gibiyim) yoooo korkmuyorum...
    - aferin sana.. bak şimdi, sana rotamız boyunca hangi şehirlerin üzerinden geçtiğimizi söyleyeceğim..
    - tamam..

    sonra hatırladığım, birkaç ingilizce muhabbet, geçtiğimiz şehirler, otomatik pilotun ne olduğunu bana anlatmaları vs vs.. tek haneli yaşlarımın en eksantrik anısıdır belki de.. ah ulan diyorum bu yaşımda olacaktı ki her ayrıntıyı hatırlayayım, acayip acayip sorular sorayım pilot amcalara.. bir de diyeyim ki mesela, "abi sesiniz çok normal bak burada, şu yolculara yapılan anons esnasında kasmayın bu kadar.. hatta içinizden bazıları o kadar abartıyor ki, insan telefon sapığı uçak kullanıyor, birazdan da üflemeye başlayacak hissine kapılıyor, etmeyin.."

  • 6 kişi toplanmadan ve aşı olacağını teyit etmeden aşıyı açmamanın bu kadar zor olduğunu düşünmüyorum. her seferinde insanlar gelmeden aşıyı hazırlıyor ve sonra da kullanılmaz hale getiriyorsanız, kusura bakmayın ama biraz aptallık sizde de var sanki.