hesabın var mı? giriş yap

  • ilgili video yu izledim.

    ellerine sağlık polizei.

    gönder gelsinler daha fazlasını , ırmağın akışını hissetsinler.

  • acil servisi olan her hastanenin eczanesine belirli stoklarla yılan serumu gönderilir. eksilirse yenisi gönderilir. bu serum türkiye'de bulunan tüm yılanların zehirlerinin panzehirlerini içermektedir. daha nadir durumlar için de (örümcek ve böcek zehirlenmeleri vs.) panzehirler mevcuttur ancak her hastaneye gönderilmez. gerekli olduğu durumda hasta bu panzehirlerin gerekli olduğu kuruma sevk edilir ya da ilaç acilen getirtilir. aref'in ünlü olduğu için yurt dışına sevk edildiği de doğru değildir. bu standart uygulamadır. türkiye'de mevcut olmayan panzehirler anlaşmalı uluslarası ortak dağıtım noktalarından stoklarında mevcutsa istenir. eğer stoklarında bu panzehirler mevcut değilse hasta acilen bu tedaviyi uygulayabilecek bir sağlık kuruluşuna sevk edilir. tek eksiğimiz bürokrasinin ve bu işlemlerin uzun sürmesidir.

  • köydeki tavuğun bile maruz kalmadığı bir harekete maruz kalmış gariban hayvancağız. nasıl da şaşkın bakıyor.

    -al sana pide, ye.
    -abi ben zarifliğin, inceliğin simgesiyim.
    -sen yemezsen ben yiyorum.

  • tam olarak 7 sene önce bu ameliyatı oldum ve gözümde ameliyata bağlı herhangi bir sorun olmadı.

    ameliyat sırasında hiçbir acı hissedilmiyor. ameliyattan çıktıktan sonra da bir sıkıntı yok. taa ki, bir kaç saat sonra eve gidene kadar... böyle bir acı yok arkadaş!!!! bir kere evde gözlüksüz duramıyorsun. beynimi yerinden çıkarıp kenara koymak istedim. evde koltukları parçaladım, acıdan neredeyse aya çıkacaktım... gözlerim sanki yerinden çıkacak gibiydi... bu bahsettiğim olay toplamda 4 saat falan sürüyor. sonra hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam edebiliyorsun. hatta 1 hafta sonra makyaj yapmaya bile başlamıştım :)

    şimdiki durumum: sol 8 - sağ 7 numaradan düştüğü için 0,50 ve 0,75 oranında bir bozukluk kaldı (bu benim için hiçbir şey :)). astigmatım olduğu için de gece araç kullanırken sıkıntı çekiyorum biraz. onu da sadece bir gözlükle halledebiliyorum. dünyayı gözlüksüz ve lenssiz olarak görmek harika. bir de lens cidden iğrenç bir şey. elini ne kadar dezenfekte etsen de olmuyor.

    edit1: imla

    edit2: evet gözlerde ışığa karşı hassasiyet oluyor başlarda. bir kaç sene sonra her şey normale dönüyor. ben kışın dahi gözlük kullanan biri olduğum için beni rahatsız etmedi. bir de göz kuruluğu sorunu maalesef kaçınılmaz son.

  • böyle duygusal yazılar bana iğrenç geliyor nedense. duygusal olmak için ne yiyor ne içiyorsunuz bana da söyleyin hazır markete gideceğim.

  • fenerbahçe'nin son maçı* kazanamaması ilahi adalet olabilir mi? sorusuna "dünyada kötü giden bu kadar çok şey varken tanrı'nın bir maçla uğraşacağını sanmıyorum" demiş topçu.

  • mantıklı bir durum.

    kadın milleti biz erkekler gibi değil. bizde mesela arz talep dengesi mantıklı. kapitalizmi ruhumuza yedirmişsiz. kadınlardaki durum daha farklı ve karmaşık.

    misal elimizde iki kız olsun. birine didem diyelim, diğerine de irem. didem üç birim güzel irem'se altı birim güzel. siz de altı birimlik bir adamsınız.

    sanıyor musunuz ki irem "bu adam altı birimlik o halde ben bununla naz yapmadan çıkayım" diyecek. ya da didem ben üç birimim en iyisi koşup şunun boynuna bir sarılayım diyecek.

    bok diyecek!

    sonuç olarak her ikisi de yorkshire düşesi olduğundan size yedi bilemedin sekiz birimlik naz yapacak. sanacaksınız ki brijit bardo'nun gençliğinin peşindesiniz.

    o yüzden bir mantıklı erkek türü olarak eforumuzu yedi birimlik zeynep'in peşinden koşarak harcamalıyız. unutmayın ki zeynep'e harcayacağınız eforla, didem veya irem'e harcayacağınız efor arasında çok büyük fark olmayacak.

  • bugün şehirler arası otobüste biri kadın, diğeri erkek olmak üzere iki kişiyi bu dili konuşurlarken duydum. başta sorun değildi, ama zaman ilerledikçe durumdan rahatsız olmaya başladığımı fark ettim. bir zaman sonra ise artık tamamen rahatsızdım. oysa rahatsız olmam çok saçmaydı! önce, anlamadığım bir dil konuşulduğu için rahatsız olduğumu düşündüm; ama bu koca bir yalandı. italyanca ya da ne bileyim, fransızca olsaydı bu diyalog, umurumda bile olmayacaktı. sonra acı içinde fark ettim ki o iki kişinin bir şekilde bana zarar vereceklerinden korkuyordum.

    tüm yol boyunca korktum. en ufak kıpırdanmalarından korktum, tedirgin gözlerle onları izleyip durmuşum yol boyunca kendim bile farkında olmadan. her an bir patlama sesi bekledim, hatta bir canlı bombanın hedef seçmesi için ne kadar uygunuz, onu hesapladım kendimce. belki de hiç düşündüğüm gibi değildir o işler; yabancısıyım, bilemiyorum. onlarsa yol boyunca o beni korkutan dilde konuşup gülüştüler. yani her insanın yapabileceği şeyler.

    erkek olanın annesi olduğunu düşündüğüm kadın, muhtemelen kürtçe dışında bir dil bilmiyordu. belki şehrinden dışarı bile ilk çıkışıydı. eğer öyleyse ne güzel bir karşılama yapmıştım içimden ona. tüm bunları düşündüğüm için kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar çok utandım kendimden. kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar çok canım yandı hissettiklerimden. bana göre hiçbir dilden korkulmamalıydı ya, ikiyüzlülüğümden utandım.

    oysa bana tüm bu mücadele, tüm bu dökülen kan saçma, aptalca ve hatta komik geliyor. önemsemeyi reddedeli çok zaman oldu içimde olan biteni. kimse düşmanım değildir benim, ben de kimsenin düşmanı değilimdir. bunlara rağmen yine de korkuyorsam bir şeyler her zamankinden de çok yolunda gitmiyor demektir bir yerlerde...

  • ulen bir de bekara diye not düşmüşler açıklamaya; bekar insanları ikinci sınıf insan, köle gibi gören ev sahiplerinin başı inşallah swinger partileri yapan evlilerle derde girer.