hesabın var mı? giriş yap

  • kamp ateşi yakarken şu noktalara dikkat etmek faydalıdır:

    * en önemli nokta ateşi doğru kurmaktır; ince dallar aşağıda ve içte, daha kalın dallar bunların üstünde olarak (tercihen kızılderili çadırı tarzında) dizerek, tutuşturucuyu (çıra) tam merkeze yerleştirerek kurulacak bir kamp ateşi için harcanacak zaman; daha sonra yansın diye, ateşi üfleyerek geçirilecek zamandan çok daha az olacaktır.

    * kamp ateşine konan dalların mümkün olduğunca düzgün olması faydalıdır; böylece dallar bibirine daha yakın duracak ve birbirlerinin ısısından faydalanarak daha hızlı tutuşacaklardır.

    * eğer karlı bir bölgede ateş yakacak kuru malzemeyi bulduysanız; önce karın üstüne 2-3 kat odunu zemin yaratacak şekilde dizebilir, ateşinizi bu zemin üzerinde yakabilirsiniz.

    * karlı bir bölgede ateş yakarken asla üstünde kar birikmiş dalların altında ateş yakmayın; aksi takdirde ısıyla eriyen karlar yerlerinden kurtulacak ve ateşinizin üstüne düşeceklerdir. (bkz: jack london - ateş yakmak)

    * ateşe yaş (yeşil, kuru olmayan) dallar atmak kamp ateşinizin is yapmasına neden olacaktır.

    * kalkıp da ateşinize yaş dal atmışsanız; bunların kırık/kesik uçlarından ısının etkisiyle fokurdayarak çıkan özsularını "aha bak suyu çıkıyor" deyip parmaklamak hatırı sayılır yanıklara neden olacaktır.

    * eğer topladığınız odunlar ıslak ise; yanan ateşinizin etrafına dizerek kurumalarını sağlamak yararlı olacaktır.

    * bunları evde yapmayı denemeyiniz.

  • maç sonunda bir muhabirin "fenerbahçe'yi kadıköy'de 15 yıldır yenemiyordunuz. bu yıl, 16. yıl oldu. ne düşünüyorsunuz?" sorusuna, "evet yine yenildik. yenildik ama üzgün değilim. gelenek bozulmadı" cevabını vermesi sadece aslında olması gerektiği gibi böyle bir kompleksi olmadığını gösterir. burada asıl sorun bu tür şeyleri kompleks yapabilen avam taraftarlar ve bunu "yarsuvat'tan galatasaray taraftarını çıldırtan açıklama" şeklinde lanse edip ucuz habercilik peşinde koşan spor gazeteleridir.

    siz aziz yıldırım'ları, ünal aysal'ları sevin ben duygun yarsuvat'ları, özhan canaydın'ları, süleyman seba'ları seviyorum.

  • gencler gundem bunlar olmali. millet parasizliktan sebze bile yiyemiyor. devlet de hazir sebzeyi halka ulastiracak organizasyondan bihaber. tarim bakaninin istifasini bugun istiyorum bir vatandas olarak. arkadas ulkeye sirk falan dedik ama kaliteli bir sirk olarak kalsin bari.

    eksici piclerden de ricam lutfen mevzuyu sulandirip ne kadar espirituel oldugunuzu burada kanitlamamaniz. adamlarin senelik emegi tak diye cope gidiyor lan. 5 liralik durumunuzun ekstra yogurtlu sosu degil bu.

  • endüstriyel soğutmadan bildiriyorum: dolap gövdelerinde ham madde olarak sac kullanıyoruz şuan satın alma departmanı sac bulamıyor işlemek için satmıyorlar, bu da bayramdan önce yetişmesi gereken siparişlerin terminini etkileyecek ve ödeme alamayacağız. planlamada 1 hafta önce yıllık izine çıkan arkadaşın stok takibi yapmamasının sonucu bu, herkes topu birbirine atıyor.

    sabahta patronlar finansal danışman eşliğinde yaklaşık 2-3 saatlik bir toplantı gerçekleştirdiler.

  • bugünlerde iyiden iyiye kafama takmaya başladığım mesele. bu başlığın karşıma çıkması da bir başka mesaj olsa gerek.

    öyle çok derin bir adam değilimdir ama çocukluğumdan beridir uzaya, evrene, galaksilere, gezegenlere filan amatör bir ilgim var.

    geçenlerde de ayıptır söylemesi 500 m2'lik bir arsa aldık. (buton filan aramayın şimdi. az bi durun lütfen.)

    eşim "oh ne güzel yatırım yaptık" modunda, bende ise biraz burukluk var. "n'oldu?" diye sorunca:

    "ne olacak yahu. şu sonsuz denilen evrende sayısız galaksiler içinde sayısız gezegen var. bunların bir tanesinde hayatın sürebileceği koşullar oluşmuş. ve bu durum milyarlarca yıl sürmüş.
    öte yandan bir sürü yumurtanın içinden bir tanesi milyon sayıdaki spermlerin biri tarafından döllenmiş ve biz bu dünyada yaşama şansı bulmuşuz.
    böyle bakınca milli piyangodan yılbaşı ikramiyesi çıkma ihtimalinden binlerce kez daha az olan bir ihtimal gerçekleşmiş.
    bu imkan bize milyarlarca yıl yaşı olan bir evrende sadece ve sadece 80-85 yıl için sunulmuş.
    biz ise bu yılların yarısından fazlasını 500 m2 arsa almak için harcamışız.
    ve buna sevinmemi bekliyorsun."

    dedim.

    "haklısın ama ne yapsaydık" dedi.

    "arabayı değiştirseydik" dedim.

  • o yazdıklarının yarısını yapsaydı o yazdıklarını yazma ihtiyacı duymazdı. hayat böyle bir şeydir kabul etmek istemeseniz de. iç huzur, tatmin gösterilmek istenen bir şey değildir, tam tersine göstermek zaten bunların eksikliğidir, hepimizde olduğu gibi tıpkı.

  • 18 ağustos 1913'te monte carlo'da bir kumarhanede 26 kez üstüste siyah gelmesinden dolayı bu ismi almıştır. rulet masasında birkaç sefer siyahın geldiğini gören oyuncular, kırmızıya bahis yaparak serinin sona ereceğini düşünmüş ve büyük paralar kaybetmiştir.