hesabın var mı? giriş yap

  • kitaplarında sadece nikotin ve kafein ile beslenen başkahramanlara yerveren yazardır. başına zilyon tane dert açan, sürekli kaçan, kovalanan, şehirden şehire, ülkeden ülkeye seyyah misali gezen bu başkahramanlar kitap boyunca neredeyse hiç yemek yemez, yiyemez; mütamediyen kahve içer ya da sigaraları peşisıra söndürürler. olduki başkahraman yemek bulunan bir ortama mı denk geldi, grange hemen önlemini alır ve olayı "falanca yemek yiyordu bana da bişeyler yemem için ısrar etti, reddettim ve bir kahve söyledim" ya da "falanca kahvaltı ediyordu bana da teklif etti, ben bir sigara yakmayı tercih ettim" gibi cümlelerle örtbas eder. hiçbir koşul altında kırıp dizini hatta onu da geçtim ayaküstü iki lokma atıştıramayan talihsiz başkahraman, kitap boyunca dimdik ayaktadır ve şüphesizki her duelloda üstün taraftır.

  • rte'nin sesinden şöyle bir yorum alır muhtemelen:

    bunlar şişman yav.* yav siz bunların nasıl yemek yediğini biliyor musunuz?* bakın şunu çok net söylüyorum. bun-nar be-nim tüyü bitmemiş yetimimin...* hakkını yiyorlar hakkığnı... lok-ma-sı-nı ağzındannn alıyorlaaar...* yav sen bu şişmanlara nasıl arka çıkarsın?... nassıığlll alkış tutarsın bana açıkla bi' ey cehapeğ?!... bunu da bitireceğiz... hiç kimsenin merakı olmasın... evde yoğurtla cips yiyorlarmış, geceleri çiğ köfte partisi veriyorlarmış, kola-soslu fıstık eşliğinde film izliyorlarmış... hepsinden haberimiz var yav. inlerine gireceğiz inlerineeğ!!!*

  • temel amacı papagei mıydı kokogei mıydı neydi bir papağanı bisküvilerle beslemektir. bu papağan sonraki ünitelerde almanca öğreniyor, almanca konuşuyordu. "bak papağan bile öğrendi, sen mi öğrenemeyeceksin be meine schön freundem?" mesajı veriliyordu sanırım sübliminal bir şekilde. in der schule, ja. (bkz: lern mit uns)

    bir de sınavlarda "doğru / yanlış alıştırması" anlamı olan, "richtig / falsch übung" bölümü vardı.
    biz 12 yaşındaki bebekler bunu "doğru / yanlış / bilmiyorum" olarak anlamış, bilmediğimiz soruları boş bırakmak yerine "übung :(" yazmıştık.

    o papağan bitirdi bizi, bitirdi!

  • siz, sendrom diye diye pazartesiyi nam nam nam yiyip bitirmeden (tamam illa yiyecekseniz, bana da bir lokma ayırın) önce, bir şey anlatayım.

    bu sabah, mal varlığımın en kıymetli parçalarından biri olan "ac/dc" tshirtümü giydim. tamam, biraz eskimiş olabilir ama hâlâ çok güzel. ben gözlerim yerde, kulağımda müzik, metroya yürüyordum. kafamı bir ara kaldırdım, karşımdan 45- 50 yaşlarında bir kadın geliyordu. üzerinde de "ac/dc" yazılı bir tshirt. tshirtler farklı, ama ac/dc aynı ac/dc. birbirimize iyice yaklaşana kadar, ayırmadık bakışlarımızı. ben ne yapsam diye düşünürken, kadın benden önce davrandı ve yan yana geldiğimizde şu hareketi yaptı; devil horns
    ben de karşılık verdim, ac/dc kardeşliğimizi kutsadık ve yollarımıza devam ettik. saatler geçti; rüya mıydı, değil miydi... emin olamıyorum.

  • yapımı diğer yörelerde üretilen beyaz peynirden hiç bir farkı olmayan ancak tüm farkını içerdiği ham madde nedeni ile sağlayan beyaz peynir çeşidi.

    ezine ( bölgeyi balıkkesir'den başlatıp tüm trakya'yı içerecek bir coğrafyaya taşıyabilirsiniz ) yöresinde üretilen beyaz peynirlerde mevsiminde koyun, keçi ve inek sütleri karma olarak kullanılır. koyun sütü balıkkesir'de 15 ocak gibi başlar en geç 30 mayıs'ta sonlanır. yukarıda adı geçen coğrafyada bu dönem bölgenin ısı yapısına göre maksimum 15 ila 30 gün farklılık gösterir . aynı dönem keçi sütününde üretim dönemidir. inek sütüne ise tüm yıl boyunca ulaşabilirsiniz.
    bu güzel peynirde ( tamamen doğa şartları etken olmak üzere ) ortalama %40 koyun, %10 - 15 keçi sütü bulunur.

    bu bölge çiftçisi sütünü verdiği işletmecilerden ( mandıra) diğer yöre çiftçilerine göre çok daha yüksek bedel alırlar. bu hem yöredeki bol otlak potansiyeli nedeni ile sütün kaliteli olmasından hem de çiftçilerin bilinç seviyelerinin yüksekliği nedeni ile hayvanlarına iyi ve temiz bakmalarından ve ulaşım kolaylığı nedeni ile ph derecesi düşmemiş sütleri mandıraya zamanında ulaştırmalarından kaynaklanmaktadır. yüksek bedel alan çiftçi, para kazandığı hayvanlarının ırkını iyileştirmek için yatırımı ihmal etmez.

    koyun sütü ortalama % 18 - 20 arasında kuru madde içerir. bunun minimum % 6 lık bölümü süt yağıdır. ( süt verimi döneminde düşük olan değerler dönem sonuna doğru ciddi anlamda yükselir. ) inek sütü ise zayıf bir süttür. içerdiği kuru madde oranı koyun sütüne göre %50 azdır. maksimum yağ miktarı %4 olup genelde %3 yağlıdır.

    diğer bölgelerin koyun sütlerinde ( özellikle doğu ve güney doğu anadolu ) bulunan tortu, çamur, pislik ( bildiğiniz koyun boku ) süt mandıraya ulaştırılıncaya kadar çok uzun süre sütün içinde kaldığı için aromaları süte ( özellikle sütün yağına ) siner. halbuki trakya çiftçisi sütünü sağdıktan sonra süzer. yaygın karayolu ve düz coğrafya koşullarında aracı ile ( diğer bölgeler için lükstür ) madıraya çabucak teslim eder. mandırada süt separatör makinelerinden geçen süt tüm kirlerinden arındığında koku derdi ortadan kalkmış olur.

    az buçuk bilen olarak söyleyeyim o zaman...

    - beyaz peynirde standart vardır. ( pastörize sütten imal edildiği için ) ama mevcut işletmelerde pastörizasyon sonrası çok kirlilik bulaşması olduğu için bir teneke peynir diğerinden farklı çıkabilir. ( son dönemde tüm işletmelerde modernizasyonun artması ile birlikte standart sorunu çözümlenmekte)
    - beyaz peynir seçerken yapabiliyorsanız aynı üreticinin peynirini alın
    - süt verim döneminin şahikası olan nisan ayında üretilen peynir diğer ay peynirlerinden daha iyidir. ( ilk dönem sütler zayıftır. son dönem hava ısısı yükseldiği için süt daha çabuk kesilir. üretim verimi ve kalitesi düşer.)
    - doğru işlenmiş koyun sütü kokmaz, kıçınızdan uydurmayın.

  • görünce şok oldum ama yüzü tamamen deforme olmuş bir kızın verdiği sağlıksız karar yüzünden değil, birine asitli saldırıda bulunan şahsın içeride olmak yerine dışarıda sırtara sırtara evlilik cüzdanı sallayabilmesi sebebiyle.
    berfin, kararı ve akıbeti için kendi konforlu fanusumdan yorum yapmayacağım, zira kendisiyle aynı memleketten, inanılmaz bir eğitimi & kariyeri olan yetişkin arkadaşıma kasabada yaşayan 24 yaşındaki kuzeni "londra'dan iş teklifi mi aldın? ama ben ewwwlendim sen bekarsın" diye hava atıyor ve arkadaşımın ailesi bu cahili ciddiye alıp üzülüyor, sıfır şaka. beyin avcıları tarafından kovalanan, 1 gün bile iş aramak zorunda kalmamış koskoca kadın bile bu duruma üzülen anamı nasıl teselli etsem kaygısı güderken, "ya kocalısın ya da bir hiç" kurallı orta çağ simülasyonunda yaşamak zorunda kalan yüzü yanmış bir kız hakkında ahkam kesmek, geçen aylarda aynaya "sadece yap", "kendine inan", "latteyi gtüne sok" yazılı pembe post-itler yapıştırıp milyonlarca işsiz, parasız, umutsuz genci istesen sen de havadan para ezebilirsin :d diye güya motive etmeye çalışan gerizekalı instagram fenomeninin durumuna düşmek olur. yüzüne asit atan saldırganla evlenen kız, karısı pideciye kaçınca canına kıyan genç, bakın bu kişiler ve olaylar, uzaktan yargı dağıtılacak, genellenecek şeyler değiller.
    haymana kütüklü redpillcilerin kadın düşmanlığını harlamak için yüzü deforme edilmiş bir genç kızın sağlıksız kararı üzerinden üfürdükleriyle vakit kaybetmek yerine, asitli saldırıda bulunan birinin nasıl sokakta gezebildiğini ve bu gibilere "reddedilirsen sorun yok, asit at gitsin:d" cesareti veren sistemi sorgulayıp geleceğimizden kaygılanmalıyız bence.