hesabın var mı? giriş yap

  • kraliyet ailesi denince akla hemen birleşik krallık gelir. ancak kimse danimarka'nın kraliyet ailesinden bahsetmez. halbuki şuanda danimarka, avrupa'nın en eski krallığına sahip bir ülke.
    bin yıllık bir krallık.

    krallığın tarihi, 10.yüzyılın ortalarına kadar gidiyor. ilk kralları ve kurucu kabul edilen kişi 'yaşlı gorm' ismindeki bir kral. 1448'den itibaren oldenburg ailesi, kraliyet ailesi olma görevini üstlenmişse de, 1863'ten itibaren şu uzun isme mensup olan bugünkü kraliçenin de dahil olduğu aile bayrağı devralmış: schleswig-holstein-sonderburg-glücksburg

    1953'te, ülke köklü bir reformdan geçirildi ve parlamenter monarşi resmen ilan edildi. aslında görüldüğü gibi, çağdaşı ülkelerle kıyaslarsak, çok geç kalınmış bir tarih. bu da, kraliyetin ikinci dünya savaşı'na kadar fazla sorgulanmadığı hakkında bize ipucu veriyor. söz konusu reform ile bundan sonra, kadınların da hükümdar olabilmesinin yolu açıldı. ancak bir şartla; erkek evlatlar, hala öncelikli olarak naiplik sırasına girmek zorundaydı.neyseki 2009'dan itibaren 'eşit işe eşit ünvan' uygulamasi devreye girmiş ve veliaht prenses olma uygulamasında kadınlarla erkekler eşitlenmiş.

    bugünkü kraliçe hanım, 2. margrethe. danimarka'nın tarihteki ilk kraliçesi olarak 1972 yılında tahta geldi. kraliyet ailesi danimarka'da halk arasinda sevilen, sayılan bir aile. kraliyetin meşruluğu üzerine halk arasinda rahatsızlık dile getiren sesler pek duyulmuyor. dahası, kraliyet üyeleri genelde hayır işleri ile gündeme geliyor.

    örneğin, veliaht prenses mary yıllardır aile içi şiddete karşı kampanya yürütüyor, mültecileri destekliyor, dünya sağlık örgütü (who) için çalışıyor. veliaht prens frederik de, halk tarafından büyük saygı görüyor ve kamuoyu yoklamalarında birkaç kez "yılın danimarkalısı" seçildi.

    tüm bunlardan anlayacağımız şudur ki; danimarka'daki krallık, zaman zaman sorunlar medyaya yansısa da, avrupanın en eski ve şimdilik en sağlam görülen krallığı olarak kendi varlığını daha uzun yıllar devam ettirecek.

  • tedavi amacli istanbula getirilen militanların refakatci militan arkadaslaridir.

    ayrica bulundukları araç metro değil kabataş-bağcılar tramvayı. muhtemelen aksaraya dogru gidiyorlar, oradaki çeşitli saldirilarinda yaralanan gotu boklu arkadaslarinin ziyaretine gidiyorlardir.

    eylem yapmamasi icin tek şart turkiye'nin koşulsuz desteğinin sürmesi, yani en ufak devlet yardiminin kesilmesi demek metrolarda, kalabaliklarda patlayacak bir bomba ya da silah demek.

    iste yeni türkiye. iste muhtesem akp zihniyetinin askerlerinden suleyman soylunun bahsettiği karlofca vesayetine karsi gelistirilen politika, iste davutoglu stratejik derinliğinin geldigi nokta.

    edit: ee evet isid militani değil onlar, yeni turist rehberlerimiz. o güzel bakışlar, o güzel saçlar, koyu tenler hepsi ic guzelliklerinin disa yansimasi.

    ee polis? onlar da insaat bekcisi. işleri var, gelmez.

  • radar gizli olamaz. vatandaşın da radarı gizlemek gibi bir sorumluluğu yok.
    iş bilmez bir yeni polisin işgüzarlığı gibi duruyor.

    üst mahkemeden dönecek olan cezadır.
    ön cama su sıkıyorum sanarak selektör yaptığım çoktur.

  • star wars teklifini reddeden sevgilinin bu hareketinin ilişkiyi bozacağını iddia edenlerin büyük ihtimalle bir ilişkisi yoktur. eğer varsa sevgilileri bu teklifi reddetmemiştir veya reddetme potansiyeline sahip değildir. öyle bir filmle bozulmaz bu işler. bozulur da, üçüncü sınıf ergen sitcomlarında falan olur öyle sahneler. sanırım geyik olsun diye yazılıyor bunların çoğu veya star wars sevdiğini belli etmek için de olabilir bak.

  • onedio'nun hitap ettiği kitle düşünülünce umarım sözlüğün eline verir de sözlük daha okunabilir bir yer haline gelir. amin.

  • sene 2000. gerizekalı babamın sırf ona buna hava atmak için kefil olduğu senetler ödenmediğinden başımıza patlayınca, haciz gelmesin korkusu ile evdeki tüm değerli eşyalar toplanıp bir tanıdığın deposuna kaldırılmıştı. evde kalan tek elektronik aletler buzdolabı, 1 adet 37 ekran tv ve benim orgumdu. zira o sene org kursuna gidiyordum ve çalışmam gerekiyordu. bir gün ben org çalışırken zil çaldı, gelenler haciz memurlarıydı. o orgu nasıl topladım, nasıl kaldırdım, nasıl yüklük dolabındaki yorganların arasına sakladım hala bilmiyorum. ama tek hatırladığım memurlar gidene kadar "ne olur orgumu bulmasınlar" diye içimden hiç durmadan dua ettiğim, kalbimin deli gibi çarptığıydı.

  • unutulmazlarım arasında yer alan eski galatasaraylı basketbolcu. gerçekten inanılmaz bir şutördü, inanılmaz düzgün bileği vardı... en büyük dezavantajı sorunlu kişiliğiydi. zaten sorunlu biri olmasa nba'de boş bırakmazlardı kendisini. lloyd'ın galatasaray macerası kısa sürdü ama galatasaraylı basketbolseverlerin yüreklerinde hoş bir iz bırakarak gitti. gönül daha uzun yıllar galatasaray basketbol takımının formasını giymesini isterdi ama olmadı...