hesabın var mı? giriş yap

  • insan beyninin anlasilmasi icin belki de yasayan en degerli ornek; bu kadar olaganustu yetenekle ve beyin taramalari sonucu ortaya cikan bircok fiziksel anomaliyle adam basli basina bir arastirma alani.

    adettendir, manyak bir baska ozelligini de ben soyleyeyim (scientific american aralik 2005): adama herhangi buyuk bir sehirde iki adres verildiginde yahoo maps gibi yol tarifi yapabiliyormus. allah sahibine bagislasin. bir de bir yanlisi duzeltelim, adam otistik degil. bazi semptomlari benzese de otisizm tanimi konulacak kadar ortusmuyormus, zaten savantlarin da ancak yarisi otistik. mesela bircogunun aksine, kim efendi sadece hafizadaki seyleri saymakla kalmiyor ayni zamanda onlarin anlamini kavrayabiliyor, yani neyi ezberledigini biliyor. hatta kendisini neredeyse 20 yildir arastiran herifleri de sasirtarak, sadece klasik muzik parcalarini ezberlemekle kalmamis, notalarin anlamini ogrenmis, sonra da enstruman calmaya baslamis ufaktan.

    bir de bu soyut kavramlari kuramama kalibina da tam uymuyor. mesela buna biri lincoln'un "gettysburg adress"ini sormus (konusma, seslesis, nutuk babinda) bu da herifin gettysburgda sadece bir gece kaldigi evin adresini vermis. sonra soruyu soranlar gulunce adam yaptigini kavrayip, bunun espriye dokmus. ve daha ilginci ezberledigi seyleri kombinasyona sokup, tipki bir muzisyen gibi yeni ve orjinal seyler uretebiliyor. iste bu yuzden dunyadaki en degerli beyinlerden biri olmali.

    corpus callosumu yani iki beyin yarimkuresi arasindaki baglantisi yok. bazi epileptikleri tedavi etmek icin yaptiklari gibi sonradan kesilmemis, boylece split brain sendromu yasamiyor. onunkisi dogustan yok, o yuzden bir sekilde yarimkureleri adapte olmuslar bu duruma, hatta belki de tam fonksiyonel birer beyne donusmusler. bu da savant yetenekleri gozonune alindiginda su soruyu akla getiriyor: bu tip beyin hasarlari ve eksiklikleri beyni baska sekillerde kendini kompanse etmesi icin tetikliyor mu yoksa zaten beyinde mevcut olan baska yapilarin daha etkin kullanilmasina mi izin veriyor?

    daha ayrintili olarak, asil hasarli olan tarafi sol yarimkuresi tum savantlardaki gibi. buradan da neden genelde erkeklerin savant veya otistik olduklarina dair bir teori var. erkek fetusler gelisirken, kan dolasiminda daha fazla testosteron oluyor bu da asiriya kacarsa beyin gelisimine zarar verebiliyor. normalde sol yarimkure de sagdan daha gec ve yavas gelistiginden, testosteronun bu potansiyel olarak zararli etkisine daha uzun sure maruz kaliyor. buraya kadar eyvallah. asil soru da, hasar sonucu sag yarim kurenin kompanse etmek icin baska dokulara el koymasi mi insani savant yapiyor yoksa halihazirda varolan mekanizmalari domine edecek bir sol yarimkure kalmamasi mi? belki bu sol yarimkurenin baskisindan kurtulan kisimlar insana bu tip yeni yetenekler kazandiriyor.

  • ennio morricone'in the thing filmi için yapıp filmde kullanılamayan müzikleri, quentin tarantino'nun the hateful eight filminde kullanılmıştır. ironik bir şekilde, morricone'nin the thing müzikleri en kötü film müziği için razzie'ye (bkz: altın ahududu) aday gösterilirken, the hateful eight ona oscar kazandırmıştır.

    tarantino filmini çoktan çekmişti ve sadece bir ay içinde müziğin tamamlanmasına ihtiyacı vardı. tarantino, morricone ile buluşma ayarladı. nihayetinde kendisi western film müziklerinin duayeniydi. ne yazık ki ilk buluşmalarında bestecinin film için tam bir müzik yazmaya vakti olmayacağı anlaşıldı. tarantino filmi çoktan çekmişti ve sadece bir ay içinde müziğin filme eklenmesi gerekiyordu.

    ancak yönetmen, müzik için morricone ile yaptığı görüşmeden çok etkilenmişti. bu yüzden morricone'nin klasik müziklerinden john carpenter'ın the thing'ine kadar elindeki müzikleri kullanmayı önerdi. the thing için yazılan müziğin çoğu filmde yer almadığından, bunun inanılmaz derecede ilginç ve uygulanabilir bir fikir olduğunu düşündüler.

    tüm müzikler film için "orijinal" olarak nitelendirilmediğinden bu durum morricone'nin müziğinin oscar için uygun olmayacağı anlamına geliyordu. ama oscar tarihinde enteresan bir ilk yaşanarak film, müzik dalında oscar almayı başardı. ve nihayetinde film ve müzik meraklıları için, bir korku klasiğinde kullanılmayan müziğin artık şiddetli bir modern western'de yaşadığını bilmek de ilginç bir deneyim olarak kalmıştır.

  • annenin gönül rahatlığıyla bebeği/çocuğu ona bırakıp gidebilir olmasıdır.

    ben 8.5 aylık bebeğimizi bırakıp bir iş için 1 haftalığına şehir dışına gitmiştim.
    bir arkadaşım kızı 9 yaşındayken kanser sonucu bu dünyaya gözlerini yumup öte aleme gitti.

    1 haftalığına ya da bir ömürlüğüne çocuğu babasına emanet edip giderken, gönlünün teli bile titremeyecek kadar güveniyorsa adama;
    yani annenin içi rahatsa o kadar,
    o adam baba gibi babadır bence

    anneye yavrusu hakkında "bensiz ne yapar" duygusunu hissettirmeyecek kadar babalığının altını doldurabilmiş tüm adamlara selam olsun.

  • birini dışarda bi yere davet ettiğinde hesabı daveti yapan öder. eğer davet ettiği şahıs tek gelmemiş ise diğer hesapları da daveti yapan kişi öder. malesef böyle :(

  • bugün itibariyle galatasaray'da efsane statüsüne ulaşmış olan altın portakal. ulan 3 yıl önce kim inanırdı bu adamın galatasaray'a gelip fener ağlama diye şarkı söyleyeceğine asdfghjkasds.

  • aynı dakikalarda kadıköy pendik minibüsünde seyahat ettiğim uçuş. şoför asabi, trafik akıcı, 5 dk yol verme kavgası yüzünden rotarlı kalkış yapıldı ama şuan sakin devam ediyoruz. koltukların % 100 ü dolu. ayakta gidiyorum.

  • bir karı-koca tanıyorum. 12 yıl falan evli kaldılar. ilk 6-7 sene herkes kendi evinde yaşadı ama sonrasında adam "yaşlandılar" gerekçesiyle anasını babasını aldı, evine getirdi. bir 5-6 sene de adamın anne babasıyla yaşadılar. kadın çalışıyordu, gıkını çıkarmadan o kadar sene hizmetlerini etti.

    12 yıl sonra kadınla adam (adamın aldatması nedeniyle) boşandı. ve ne oldu biliyor musunuz? adam boşandıktan 3 ay sonra, koşa koşa gidip annesinden, babasından ayrı eve çıktı. şu anda anne baba ayrı yaşıyor, oğulları tek başına yaşıyor...

    şimdi bu adam 5-6 yıl boyunca "annesine babasına bakan hayırlı evlat"tı; öyle mi?

    kendi bakmayacağınız, tahammül edemediğiniz ana babanıza karınızı baktırmayın. mecbur değil. yok efendim "40 yaşından sonra anne babayla mı yaşanır"mış... eee, karın varken yanında, değişen neydi? beyefendi anasının babasının hizmetini karısına yaptıracak, boşanıp yalnız kaldığı gün "haydi eyvallah, ben kırkımdan sonra size katlanamam..." alt metni şu: "ben hiçbir sorumluluk taşımayan bir asalağım, hayatım boyunca öyleydim, karım toparlıyordu beni... şimdi artık o yok ve ben eski halime dönüyorum." yani aslında kendisi hayırlı evlat falan değil amk, karısının insanlığı (ya da belki mecburiyeti) üzerinden rol kesiyor.

    kendiniz bakacak, hizmetlerini kendiniz edecekseniz o ayrı mesele. ama siz yemekten sonra koşa koşa gittiğiniz yatak odanızda bilgisayardan film seyrederken, işten gelen karınız sofrayı kurup topladıktan sonra kayınpederine, kaynanasına çay servis ediyorsa, "anasına babasına bakan hayırlı evlat" olmuyorsunuz. yüz kere şahit oldum; adam sofradan kalktığı gibi koşa koşa yatak odasına gidip, uyuyana kadar bira içip film seyrediyodu. karısı işten gelip yemek yapıyor, sofrayı kuruyor, kaldırıyor; alınmasınlar, gücenmesinler diye mecburen yaşlı insanların yanında zaman geçiriyor, bacaklarını bile uzatamadan uyuklaya uyuklaya koltukta oturuyor... on dakika dinlenemeden sabah kalkıp işe gidiyor... karınızı buna mecbur bırakmayın. yazıktır.

    ps: kadın ne yapsa yaranamaz da üstelik ha, o da ayrı mesele...

  • net bir şekilde farkındalık ve düzgün beklenti yönetimi.
    bunları yaparsanız, çok büyük yıkımlar harici hep mutlu hissedersiniz.