hesabın var mı? giriş yap

  • stephenson 2-18, 2160 güneş yarıçaplı bir kırmızı üstdev ve evrende şimdiye kadar bilinen en büyük yıldızdır. o kadar büyük ki, güneş'in yerinde bu yıldız olsaydı, satürn'ün yörüngesini aşardı. bu yıldız, kalkan takımyıldızı yönünde ev'den 20000 ışık yılı uzaklıkta 26 civarında diğer kırmızı süper dev yıldızın bulunduğu stephenson 2 açık kümesinde varlığını sürdürmektedir.

    bilinen en büyük yıldız, uy scuti'nin boyutunu, vy canis majoris'in boyutunu ve vv cephei'nin boyutunu aşan yıldızdır. yüzeyindeki sıcaklık 3000 santigrat derece, parlaklığı yaklaşık 500000 güneş parlaklığı ve yarıçapı muazzam 2.150 veya 2.163 civarında olduğu saptanan güneş yarıçapındadır. bu yıldız öylesine büyüklüktedir ki güneş'le karşılaştırdığımızda güneş bu yıldızın yanında mikroskobik canlı kadar küçük kalır.

  • fox tv: siyasette kutuplaşma polemiği.
    show tv: ele benzeyen patates şaşkınlığa uğrattı.

    fox tv: faiz indirimi sonrası araç fiyatları arttı.
    show tv: maymun yavrusunu elektrik telinden böyle kurtardı.

    fox tv: erken seçimi dillendiren bahçeli muhalefete yüklendi.
    show tv: bir restoran aldığı önlemle güldürdü.

    fox tv: çiftçilerin durumu iç açıcı değil. zamlar...
    show tv: rusya' da akıl hastası böyle kaçtı.

    fox tv: bekçiler yasası tartışması.
    show tv: ünlü youtuber videosu ile sosyal medyada olay oldu.

    ya asdsjhhjfg...
    neden fox tv ana haber bülteni çok izleniyor.
    tam da bu yüzden işte.

  • girdiğim çoğu a 101 şubesi aşırı düzensiz ve pis. her yer her yerde. reyon önlerinde mutlaka bir palet hatta bazen 2 palet mal var. öyle bekliyor. reyonda almak istediğim şeyi alamadan çıkıyorum bu yüzden. bim mesela hep düzenli tertipli. yol ortasında mallar bırakılıp gidilmiyor mesela. reyonlarında her zaman bir düzen mevcut. her şubesinde böyle neredeyse. bim yapabiliyorsa bunu a 101 de yapabilir diye düşünüyorum.

  • yeğeni 50 kilo esrarla yakalanan başbakanın bulunduğu ülkedir aynı zamanda. ottur. sadece bazılarına günahı yoktur demekki
    kıpssss

  • fırtına nedeniyle boğaz köprüsü'nün halatlarından birinin koptuğu, tem otoyolunun 17 saat boyunca kapalı kaldığı, hayatımda gördüğüm ve tahmin ediyorum görebileceğim en efsanevî kış idi.

    " 1987 kışı varken bunu konuşmayın " demişler.
    bilmiyoruz ki abi 1987 kışını*

    neyse, 21. yüzyılda istanbul'da bir mahallenin nasıl da 16. yüzyıla geçiş yaptığını okuyacaksınız.

    bu kış, gökgürültülü kar yağışına şahit olunup da kıyamet alameti söylentilerinin ayyuka çıktığı bir kış idi. biz zaten o dönem minibüs, otobüs gibi ulaşım araçlarının geçmediği; topluca ölsek birilerinin bir ay sonra bu durumdan haberdar olacağı bir mahallede yaşıyor olduğumuz için çok daha efsanevî olmuştu bu kış bizim için.

    babam da dahil hiç kimse günlerce işe gidememişti yoğun kar yağışı ve tipi nedeniyle.

    bu kar yağışı akşamüzeri başlamış ve neredeyse günlerce hiç durmaksızın devam etmişti. ilk sabaha uyandığımızda babamın evin önünde neredeyse benim boyum kadar olan kar yığınını temizlemeye çalıştığını hatırlıyorum. daha sonra bahçedeki tavuk kümesine kadar karı temizleyip ancak açabilmiştik kümesin kapısını.
    ancak hiçbiri dışarıya çıkamadı tabii hayvanların.

    elektrikler çoktan gitmişti tüm mahallede. mahalledeki bakkala ekmek getirilemediği için bakkalın önünde un kuyruğuna gitmiştik ve tabii ki mum.

    çocukluk arkadaşlarımla hâlâ bir arada yaşadığımız için ara sıra bu kışı kendi aramızda da konuşup yâd ederiz.

    o vakitler hepimiz yine kahvaltıdan sonra toplanmış ve ne oynayacağımızı şaşırmıştık. tipi sebebiyle yürümekte dahi zorlanıyorduk.
    mahalle kültürüyle büyümüş kişiler bileceklerdir ki çocuklukta böyle dönemlerde mahallenin en gidilmemesi gereken yerlerine gitmek gerekir. biz de öyle yapmış ve normalde ineklerin yayıldığı, mahallenin biraz dışında kalan tepeye doğru yürümeye başlamıştık ellerimizde ortadan ikiye kesilmiş bir varilin iki parçası ile.

    saatlerce tepeden aşağıya kaymıştık bu varil parçalarının içine girip.

    nihayetinde evlerimize dağıldığımızda annemin sacda ekmek pişirdiğini, babamın da anneme yardım ettiğini gördüm.

    karanlık çöktüğünde çay tabağına dikilmiş bir mum, sehpanın üzerinde yanıyor; sobanın üzerindeki güğüm fokur fokur kaynıyordu.
    perdeleri sonuna kadar açmıştık ve çay içerek dışarıdaki tipiyi izleyip bir yandan da sohbet ediyorduk.

    babam, eskiden köyde de böyle kışlar gördüklerini ama istanbul'da böylesine ilk defa şahit olduğunu anlatıyordu. o hikâyelerine hikâye kattıkça ben bir daha asla mahalleden çıkamayacağımızı falan düşünmeye başlamıştım*

    ertesi gün bütün çocuklar yine toplandık ve fark ettik ki o gece her evde aynı tarz muhabbetler dönmüştü.
    artık birbirimizi korkutmaya başlamıştık.
    yolda yürüyen her kedi, bizim için potansiyel bir cin idi.

    mahallenin abileri devasa büyüklükte bir kardan adam yapmaya başladıklarında herkes elini karın altına sokmuş ve ortaya gerçekten çok büyük bir kardan adam çıkmıştı. hatta içlerinden birisi sigara yakıp kardan adamın ağzına tutturmuştu.

    günlerce o kardan adama kimse dokunmadı. özgürlük heykeli gibi yükselmişti mahallede. gelip geçen kişilerden kimisi kardan adamın biten sigarasını yenisiyle değiştiriyordu.
    akşamları buluşma noktası olmuştu bu kardan adamın yanı.
    abiler kendi aralarında konuşuyorlar biz de biraz uzaktan onları dinliyorduk.

    " oğlum bir daha o tepeye gitmeyin ha! domuzlar, ayılar falan geliyormuş oraya " tarzı cümleleri ciddiye almıyor gibi görünsek de ertesi gün kimse tepeden aşağıya tek başına kaymaya cesaret edememişti.

    tipi, hiç susmayan bir uğultu ve yoğun kar yağışı içerisinde geçen bu günlerin ardından nihayet yolun açıldığı haberi geldi.

    sevindik mi üzüldük mü bilmiyorum ama bizim mahallede hâlâ bir efsane olarak anılır bu kış.
    kime sorsak muhakkak kendine özel bir hatırası vardır bu kışla ilgili.

  • otelde müsterim var, onu alacagim diyor. bunu söylemek yirmi saniye elleri titredikten sonra aklina geliyor. polis arabasini baglarken calistigi taksi duragini arayip "beni polis durdurdu. falanca otele yeni taksi gönderin" demek aklina gelmiyor. nereden baksan saygisizlik, nereden baksan düsük zeka.

    taksiyi yol kenarindan durdurmaya calisan müsteriyi cani istemedigi icin almadi. adamlar taksicilik degil rakipsiz tekel olarak "vip tasimaciligi" yapmak istiyorlar. aracin her tarafina "lüks taksi" yazmis olmalari bile "normal müsteri almayiz" sinyali veriyor. bir insanin "ben polisleri kandiririm" demeden önce kendi zekasini tartmasi sart.*