hesabın var mı? giriş yap

  • la şu kurla ilgili anlamadığım şeylerden biri, tırtın teki mutlaka çıkıp "yaa çük kadar paranızla dolar almışsınız zil takıp oynuyosunuz" diye mutlaka muhalefet ediyor.

    hacı, kaç paramız olması lazım lan 1.90'dan 2.65'e gelmiş kurdan kar etmek için..
    bana desene bi..

    lan adamın 10.000 doları bile olsa, 7.500 lira kar etti demektir olm..
    yani bu para bana göre oldukça büyük de, sen ayakkabı kutusundan falan pay mı aldın da küçük görüyosun?

    bi sktirin lan..
    gidin hastası olduğunuz partiye yamanmaya çalışın gemi batarken, belki acıyıp ip falan atarlar..

    ha bi de eklemeden edemeyecem..
    sen gidip, kurun böyle ski tutmasını sağlayana çatacağına, 3 kuruş parasını değer kaybeden liraya karşı güvenceye alıp keyfi kaçmayan adama sataşıyosun ya..
    bildiğin 3 maymunu oynuyosun.
    gidip çıkışsana gücün yetiyorsa "mna koydunuz paranın ekmek alamayacak halk" diye..

    yok ama, anca "para değer kaybediyo hala seviniyosunuz!1!1!1"
    adam maaşını yemiyo harcamıyo, kendini garantiye alıyo..
    sana mı kaldı?

    olmazsa olmaz edit: 6 yıl evvel cüzdanı yeni aldığımda, uğur getirsin diye döviz bürosundan aldığım 1 doları araya sıkıştırmıştım.

    nerden baksan %70 kar ettim..

  • dün 6 yaşındaki oğlumla okulundan bahsediyorduk. bu sene sınıfındaki arkadaşlarından biri okulda her gün ağlıyormuş.
    "neden ağlıyor peki?" diye sorduğumda çok ilginç bir yanıt verdi.

    "anne krizine giriyor"

    çocuk gözüyle ayrılık kaygısını çok iyi şekilde tanımladı. çünkü anneden ayrılamayan çocuk annesiyle ortak yaşamsal alandan çıkmakta zorlanan, ona duygusal olarak bağımlı olan çocuktur. ve tüm bağımlılar gibi, bağımlı olduğu nesneden ayrı kalmak onu krize sokar, yoksunluk krizi.

    insan yavrusu doğduğunda çok ama çok çaresizdir. yenidoğan, bir yere koyduğunuzda dönemez bile, yüzüne örtü gelse eliyle çekip açamaz. insan yavrusunun yürümesi bir yılı bulur, özbakım becerilerini kazanması çok daha uzun sürer. bu nedenle doğumunda gerçekten annesine bağımlıdır. bebek büyüdükçe motor ve mental yetileri artar. bu da anneden ayrılmaya yönelik hamlelere neden olur. parkta siz otururken kaydıraktan kayması gibi. ama gözü sizdedir, uzaklaşsa da tam bağımsız değildir.

    ikinci ayrılma hamlesi ise ergenlikte yaşanır. artık erişkin olmanın sınırında duran çocuk aileden duygusal olarak ayrışmak zorundadır. ebeveynleri o güne kadar temel bakım ve sevgi kaynağı olduğu için bu ayrışma çocuğu çok zorlar. öyle ki sizi şiddetle itmesi gerekir bazen. ergenlik çatışması işte buradan doğar.

    ideal süreç böyle olsa da bazen ebeveynler, kendi içsel süreçleri nedeniyle çocukların ayrışmasına izin vermezler.

    meselâ kaygılı anneler. çocuk parkta oynarken, düşersin der. okuldan geç kalsa kaçırdılar mı diye endişe eder. ona göre insanlara çok güvenmemek gerekir. bunlar çocuğun zihnindeki dünyanın karanlık bir tasvire bürünmesine neden olur. çocuk güvenilir nesne olan anneye yapışır. dışarıdan bakınca ayrılamayan taraf çocukmuş gibi gözükse de temel neden annedir.

    sık rastladığım bir diğer neden narsisist ebeveyn. çocuğu kendi uzantısı olarak gördüğü için ayrı bir birey olmasına izin vermek ondan alacağı doyumu azaltır. çocuk hem onun istediği gibi olmalı hem de onun yörüngesinden çıkmamalıdır. bu sayede çocuğun edimleri üzerinden bilinçdışı bir tatmin sağlar. bunun iyi bir örneğini black swan'da görebilirsiniz.
    (bkz: #21593644)

    her ailenin bir anlatısı vardır. kendi gerçekliği. bu her zaman gerçeğin kendisi ile örtüşmeyen bir anlatıdır. çocuk ne zaman kendi ailesinin anlatısını olduğu gibi kabul etmeyi bırakır, o zaman ayrışmış olur ve ancak o zaman kendi hikayesini yazmaya başlar. bunu yapamayan kişiler ise ailelerinin gerçekliğinin oluşturduğu yapının bir tuğlası, bir kirişi olarak hayatını sürdürür, kendilerine ait ruhsal bir çatıları olmadan yaşar giderler.

  • zamanında, bokunda boncuk bulmuşcasına haber yakaladığını sanan bir muhabirle halk plajında denize giren teyzenin arasında geçen bir dialog vardı. hatırladığım kadarıyla da şöyle bir şeydi;

    - teyzecim görmüyor musunuz deniz ne kadar kirli. neden giriyorsunuz sağlıksız bik bik bik
    - yavrum biz bilinçsiz vatandaşık

  • "ben bir ateist değilim. kendime bir panteist diyebileceğimi de düşünmüyorum. ilgili soru bizim kısıtlı akıllarımız için çok geniş. biz, pek çok değişik dilde kitapla doldurulmuş bir kütüphaneye giren küçük bir çocuğun durumundayız. çocuk kütüphanedeki kitapları birisinin yazmış olması gerektiğini bilir. nasıl yazıldıklarını bilmez. yazıldıkları dilleri anlamaz. çocuk, kitapların sıralanmasında esrarengiz bir düzen olduğundan şüphe eder, ama ne olduğunu bilmez. bu durum, bana göre, en zeki insanın bile tanrıya göstereceği yaklaşımdır. biz, evrenin muhteşem bir şekilde düzenlendiğini ve belirli kanunlara uyduğunu görmekteyiz, ancak bu kanunları çok bulanık bir şekilde anlayabilmekteyiz."

    albert einstein

  • büyük ev ablukada, son feci bisiklet, yüzyüzeyken konuşuruz ve benzeri gruplardan sonra enteresan isim sıkıntısı çeken yeni indie gruplarımız için açılmasını elzem bulduğum başlık. maksat vatana millete hizmet olsun, gençlerin önü açılsın.

    günün isim önerileri:

    olmadı onu öyle yapalım
    tavuk ye
    biberona oturak
    acayip sevimli yorgan mafyası
    kerbela disko
    g.ö.t.
    bükük tasolarını
    tam orası
    mervelerdeyiz
    son peygamber sosis köpek

    muhtelif günlerde güncellenecektir.

  • başlık: cuma namazında hoca yerimi değiştirdi

    1. önümdeki adamdan bakıyorum diye hoca yerimi değiştirdi beyler, sağımda solumda, önümde kimse yok biriniz yardım edin.

  • arkadaşlar, şimdi adliyeden geliyorum. her gün saat 12 civarı yapıldığı gibi yine adliye meydanında toplanmak isteyen avukatların girişine bu sefer özel güvenlik görevlileri ve polis izin vermedi. polis/özel güvenlik darp ederek, yerlerde sürükleyerek 2 avukatı gözaltına aldı. gözaltına alınan avukatların serbest bırakılması için avukatlar tarafından oturma eylemine başlandı. yaklaşık 4-5 dakika sonra da 100'e yakın çevik kuvvet adliyeye girerek, 50'ye yakın meslektaşı yine darp ederek, cüppelerini çekiştirerek, yerlerde sürükleyerek ve hatta kelepçeleyerek gözaltına aldı. taksim'de, ankara'da, izmir'de, adana'da halka müdahale ederken "polisimize taş atıyolar, kamu malına zarar veriyolar, molotof atıyolar" diyerek gerekçelendiriyordu devlet müdahalesini, cübbesini giymiş avukatlar da mı taş atıyordu, molotof atıyordu lan? avukat dediğin kamu görevlisi sayılır, öyle canın istedi diye avukatı gözaltına almayı bırak, ağır ceza suçüstü hali olmadıkça üzerini bile arayamazsın. ama gördük ki hak, hukuk falan hikaye.

    olaylar başladığından beri sağduyulu olmaya çalıştım ama hala ve hala "polis müdahalesinde haklı, adamlar kamu malına zarar veriyor" diyen adamın, akp ile demokrasiyi aynı cümle içinde kullanan adamın akıl sağlığından şüphe ederim ben.

  • diyanet işleri başkanı 84 milyonu falan temsil etmez.

    zamanında dini konuların devlet kontrolünde olmasını sağlamak için kurulan bir kurumun başkanıdır.

    her kurum ve kişi eleştirilebilir - dalga geçilebilir. hakaret sınırı aşılmadığı sürece.

    hiçbir kişi, diyanet işleri başkanı dahil kutsal falan değildir.

  • "saat farki yuzunden yalniz gecirdigim saatleri ba$ariyla doldurabilen bir ba$yapit. state-ul art." (ssg / 19.02.1999)

    acildigi tarihten* bugun*e kadar olu$umuna katkida bulunmu$ 1000'den fazla yazariyla, kendi icinde olu$turdugu alt-kulturuyle, "dogru" kavraminin aslinda ne kadar degi$ken olabilecegini ve bilgiye aslinda ne kadar farkli acilardan bakilabilecegini tamamen kontrolsuz bir$ekilde aciga sermi$, acildigi tarihten yillar oncesinde icimde tomurcuklari ye$ermeye ba$lami$* "tamamen alakasiz ve gereksiz fakat gigantic bir bilgi hazinesi"nin gercekle$mi$ ve teknoloji* sayesinde tahmin etmedigim kadar ust katlara ta$imi$ minik ve basit program parcasi..

    tum bunlarin di$inda sozluk olmasaydi* belki hayatim boyunca yuzunu bile goremeyecegim sevdigim bir cok insani tanima firsati yaratmi$, ayni firsati ba$kalari icin yarattigina defalarca $ahit oldugum, -eskiler bilir- beraber buyuttugumuz, icinde binlerce farkli ani barindiran, bir gun hacker'in biri gelip database'i silse, biri kodu calip unutsa da uzerimdeki etkilerinin* kolay kolay kaybolmayacagi, kaybolsa da asla unutmayacagim harikulade eser..

  • evrime inanmayın arkadaşlar okuyun anlayın ve evrimi öğrenin.

    evrim uydurmasyon bir tanrı gibi inanılacak inanılmayacak bir şey değildir. dinamikleri de kuantum fiziği gibi aklımızın sınırlarını zorlamaz.

    okursanız evrimin nasıl ve neden gerçekleştiğini anlayabilirsiniz. inanmaya vs. gerek kalmaz. o zaman maymuna bakınca ne hissediyorsanız kediye köpeğe domatese bibere bakınca da onu hissedersiniz.